Danıştay Kararı 13. Daire 2022/572 E. 2023/2403 K. 16.05.2023 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2022/572 E.  ,  2023/2403 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2022/572
Karar No : 2023/2403

DAVACI : … Çimento Sanayi ve Ticaret A.Ş.
(Eski Unvanı: … Çimento Sanayi ve Ticaret A.Ş.)
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : … Kurumu
VEKİLİ : Av. …

DAVANIN KONUSU :
31/12/2015 tarih ve 29579 4. Mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 31/12/2015 tarih ve 6051 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (Kurul) kararının iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI :
Tarife metodolojisinde değişikliğe gidilmek suretiyle 2016 yılından itibaren 2 nolu kullanıcılara dağıtım bedeli tahakkuk ettirildiği, oysaki dağıtım faaliyetinin şirketin kendi mülkiyetinde bulunan dağıtım sistemiyle gerçekleştirildiği, yeni tarifeyle birlikte elektrik tüketim bedelinde ciddi artış meydana geldiği, dava konusu Kurul kararının şirketin kazanılmış hakkını ortadan kaldırdığı ileri sürülmüştür.

DAVALININ SAVUNMASI :
Dağıtım şirketlerinin lisanslarında belirlenen bölgedeki müşteri mülkiyetinde olan ya da olmayan tüm hatların işletimi, bu işletim için gerekli emre amade kapasiteyi bulundurma zorunluluğu ve bakım-onarım yükümlülüğü gibi sorumluluklarının bulunduğu, dağıtım sistemi kullanıcılarına uygulanacak bedelin belirlenmesi yetkisi Kurul’a ait olduğundan kazanılmış haktan bahsedilemeyeceği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesine göre Danıştay’ın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davalarda, temyiz incelemesi sonucu bozulan kararlar üzerine, Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurullarının kararlarına uyulması zorunlu olduğundan dava konusu işlemin sayaç okuma bedeli yönünden iptali gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI …’UN DÜŞÜNCESİ: Dava; 31/12/2015 tarih ve 29579 (4. Mükerrer) sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 31/12/2015 tarih ve 6051 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (Kurul) kararının iptali istemiyle açılmıştır.
Danıştay Onüçüncü Dairesince, genel olarak elektrik dağıtım faaliyetlerine ilişkin ayrı bir başlık altında bilgi verildikten sonra “dağıtım tarifeleri ile teknik ve teknik olmayan kayıp”, “sayaç okuma bedeli” ve “dağıtım bedeli” başlıkları altında hukuki irdeleme yapılarak davanın reddi yolunda verilen 19/11/2019 tarih ve E:2016/740, K:2019/3689 sayılı kararının davacı tarafından temyizi sonucunda Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 09/12/2021 tarih ve E: 2020/2633, K:2021/2924 sayılı kararıyla, Daire kararının “dağıtım tarifeleri ile teknik ve teknik olmayan kayıp” ile “dağıtım bedeli”ne ilişkin kısmı onanmış, “sayaç okuma bedeli”ne ilişkin kısmı ise; “Anayasa’nın 138. maddesinde belirtilen yargı kararlarının uygulanması zorunluluğunu, kararların hiç uygulanmamasının önüne geçilmesinden ziyade, tam olarak yerine getirilmesini sağlamaya yönelik bir düzenleme olarak değerlendirmek gerekmektedir. Nitekim, Anayasa hükmünde yer alan kararların “değiştirilemeyeceği” ifadesi, kararın şeklen değil, içeriğine uygun olarak yerine getirilmesini belirtme amacını taşımaktadır. Bu bağlamda, hukuk devletinde idarenin, yargı kararlarının maksadına uygun şekilde işlem tesis etmesi zorunlu olup, idare, yargı kararlarının gereklerinin, kararın gerekçesine uygun şekilde yerine getirilmesi noktasında “bağlı yetki” içerisindedir. 4628 sayılı Kanun’un tarifelere ilişkin maddelerinin yürürlükte olduğu dönemde, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun … sayılı kararı ile onaylanan ve 2006-2010 yılları arasını kapsayan 1. Uygulama Döneminde perakende satış hizmeti bedelini kWh bazında belirleyen 20 Dağıtım Şirketi İçin Gelir Gereksinimi Hesaplanması ve Tarife Metodolojisinin, Geçiş Dönemi Tarife Uygulamaları başlıklı II. Bölümün (B) bendinin iptali istemiyle açılan davada, Danıştay Onüçüncü Dairesinin 06/04/2011 tarih ve E:2008/2695, K:2011/1368 sayılı kararıyla, sayaç okuma ve faturalama hizmetlerine ilişkin maliyetlerin, abone grubuna ve tüketilen enerji miktarına göre değişiklik gösterecek maliyetler olmadığı, bu nedenle abone başına sabit bir ücret olarak uygulanması gerektiğinden bahisle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş; kararın davalı idarece temyizi üzerine, anılan karar Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 24/05/2012 tarih ve E:2011/1901, K:2012/798 sayılı kararıyla, davacı şirketin serbest tüketicilere elektrik satan bir şirket olduğu dikkate alınarak Daire kararının “serbest tüketiciler”le sınırlı olarak uygulanmasının gerektiği belirtilerek onanmış; yine 2011-2015 yılları arasını kapsayan 2. Uygulama Dönemine ilişkin olarak alınan Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun … tarih ve … sayılı ve … tarih ve … sayılı kararları ile Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 1., 3., 4. ve 11. maddelerinin ve Elektrik Dağıtım Bölgelerinde Uygulanacak Fiyat Eşitleme Mekanizması Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ’in 7. maddesinin iptali istemiyle açılan davada, Danıştay Onüçüncü Dairesinin 31/03/2015 tarih ve E:2011/690, K:2015/1261 sayılı kararıyla, yukarıda belirtilen karara ve gerekçeye atıf yapılmak suretiyle Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin perakende satış hizmeti fiyatının 2011-2015 döneminde kWh üzerinden uygulanmaya devam edileceğini düzenleyen 11. maddesinin ve dava konusu kararların bu Yönetmelik maddesine göre tesis edilen kısımlarının serbest tüketiciler yönünden iptaline, diğer kısımlar yönünden ise davanın reddine karar verilmiş; bu kararın taraflarca temyizi üzerine karar, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 07/06/2017 tarih ve E:2015/3403, K:2017/2449 sayılı kararıyla onanmıştır. Bahse konu yargı kararlarında, sayaç okuma ve faturalama hizmetlerine ilişkin maliyetlerin, abone grubuna ve tüketilen enerji miktarına göre değişiklik gösterecek maliyetler olmadığı, perakende satış hizmet bedeli adı altında tahsil edilen sayaç okuma hizmetlerine ilişkin giderler nedeniyle ortaya çıkan bedelin serbest tüketicilerden abone başına sabit bir bedel olarak belirlenerek tahsil edilmesi gerektiği ve buna ilişkin bedelin tüketilen elektrik enerjisi miktarı dikkate alınarak kWh üzerinden belirlenemeyeceği açık bir şekilde vurgulanmıştır. Bu itibarla, davalı idarece yasal bir dayanağı olmaksızın, bu kararları bertaraf edecek şekilde uygulama yapılmaması ve kararların gerekçesinin yapılacak düzenlemelerde göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Uyuşmazlıkta; davacının iptalini istediği düzenlemeye ve 2016-2020 yılları arasında uygulanması öngörülen tarife tablolarına bakıldığında; sayaç okumadan kaynaklı hizmet maliyeti ve buna ilişkin bedelin önceki uygulama dönemlerinden farklı olarak dağıtım tarifesi kapsamında değerlendirilmeye başlanıldığı ve serbest tüketicilerden diğer bedellerle birlikte dağıtım bedeli adı altında tahsili yoluna gidildiği görülmekle ve dağıtım bedelinin ne kadarlık kısmının sayaç okumaya ilişkin hizmet maliyetleri ile dağıtıma ilişkin diğer bedellerden oluştuğu ve bunların hangi miktar ve değer üzerinden hesaplandığı anlaşılamamakla birlikte; sayaç okuma bedelinin, abone grubuna ve tüketilen enerji miktarına göre değişiklik gösterecek maliyet niteliğinde olmadığı, abone başına sabit bir bedel olarak belirlenerek tahsil edilmesi gerektiği ve buna ilişkin bedelin tüketilen elektrik enerjisi miktarı dikkate alınarak kWh üzerinden belirlenemeyeceği yönündeki yargı kararlarına aykırı olarak nispi bir bedel olarak öngörüldüğü ve Dairece, sayaç okuma bedelinin nispi bir bedel olarak faturalara yansıtılmasında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği görülmektedir. Her ne kadar konuyla ilgili tarife metodolojisi değişmiş ve sayaç okuma bedelinin nispi usulle belirlenemeyeceğine ilişkin yargı kararları önceki uygulama dönemlerine ilişkin olarak verilmiş olsa da yargı kararıyla ortaya konulan husus, “sayaç okuma bedeli”nin, abone grubuna ve tüketilen enerji miktarına göre değişiklik gösterecek bir maliyet niteliğini taşımadığı, abone başına sabit bir bedel olarak belirlenerek tahsil edilmesi gerektiği ve buna ilişkin bedelin tüketilen elektrik enerjisi miktarı dikkate alınarak kWh üzerinden belirlenemeyeceğidir. Bu bağlamda, davalı idarece, yasal bir dayanağı olmaksızın, söz konusu yargı kararlarının gerekçeleri göz önünde bulundurulmadan ve bu kararları bertaraf edecek şekilde uygulama yapılmasında hukuka uygunluk bulunmamaktadır. Bu itibarla, davanın reddine yönelik Daire kararının “sayaç okuma bedeli”ne yönelik kısmında hukuki isabet bulunmamaktadır.” gerekçesiyle bozulmuştur.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesine göre Danıştay’ın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davalarda, temyiz incelemesi sonucu bozulan kararlar üzerine, Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurullarının kararlarına uyulması zorunludur.
Açıklanan nedenlerle; dava konusu Kurul kararının “sayaç okuma bedeli” yönünden iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Dairemizin 19/11/2019 tarih ve E:2016/740, K:2019/3689 sayılı davanın reddi yolundaki kararına karşı yapılan temyiz başvurusu sonucunda Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 09/12/2021 tarih ve E:2020/2633, K:2021/2924 sayılı kararıyla Dairemiz kararının sayaç okuma bedeline ilişkin kısmı yönünden bozulması, diğer kısımları yönünden onanması üzerine, bozulan kısımla sınırlı olarak gereği yeniden görüşüldü:

MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :
5999-3 sayılı Dağıtım Lisansı Sahibi Tüzel Kişiler ve Görevli Tedarik Şirketlerinin Tarife Uygulamalarına İlişkin Usul ve Esaslar uyarınca 2016 yılının ilk çeyreğinde uygulanacak tarifelere ilişkin 6051 sayılı Kurul kararının iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

İNCELEME VE GEREKÇE:
Dairemizin 19/11/2019 tarih ve E:2016/740, K:2019/3689 sayılı davanın reddi yolundaki kararının, davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 09/12/2021 tarih ve E:2020/2633, K:2021/2924 sayılı kararı ile;
“31/12/2015 tarih ve 29579 4. Mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 31/12/2015 tarih ve 6051 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu karanının iptali istemiyle açılan davada, Danıştay Onüçüncü Dairesince genel olarak elektrik dağıtım faaliyetlerine ilişkin ayrı bir başlık altında bilgi verildikten sonra “dağıtım tarifeleri ile teknik ve teknik olmayan kayıp”, “sayaç okuma bedeli” ve “dağıtım bedeli” başlıkları altında hukukî irdeleme yapılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan Danıştay Onüçüncü Dairesi kararının, “dağıtım tarifeleri ile teknik ve teknik olmayan kayıp” ile “dağıtım bedeli”ne ilişkin kısmı, aynı gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın anılan kısımlarının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Daire kararının “Sayaç okuma bedeli”ne ilişkin kısmına gelince;
Anayasa’nın 138. maddesinde belirtilen yargı kararlarının uygulanması zorunluluğunu, kararların hiç uygulanmamasının önüne geçilmesinden ziyade, tam olarak yerine getirilmesini sağlamaya yönelik bir düzenleme olarak değerlendirmek gerekmektedir. Nitekim, Anayasa hükmünde yer alan kararların “değiştirilemeyeceği” ifadesi, kararın şeklen değil, içeriğine uygun olarak yerine getirilmesini belirtme amacını taşımaktadır.
Bu bağlamda, hukuk devletinde idarenin, yargı kararlarının maksadına uygun şekilde işlem tesis etmesi zorunlu olup, idare, yargı kararlarının gereklerinin, kararın gerekçesine uygun şekilde yerine getirilmesi noktasında “bağlı yetki” içerisindedir.
4628 sayılı Kanun’un tarifelere ilişkin maddelerinin yürürlükte olduğu dönemde, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun 875 sayılı kararı ile onaylanan ve 2006-2010 yılları arasını kapsayan 1. Uygulama Döneminde perakende satış hizmeti bedelini kWh bazında belirleyen 20 Dağıtım Şirketi İçin Gelir Gereksinimi Hesaplanması ve Tarife Metodolojisinin, Geçiş Dönemi Tarife Uygulamaları başlıklı II. Bölümün (B) bendinin iptali istemiyle açılan davada, Danıştay Onüçüncü Dairesi’nin 06/04/2011 tarih ve E:2008/2695, K:2011/1368 sayılı kararıyla, sayaç okuma ve faturalama hizmetlerine ilişkin maliyetlerin, abone grubuna ve tüketilen enerji miktarına göre değişiklik gösterecek maliyetler olmadığı, bu nedenle abone başına sabit bir ücret olarak uygulanması gerektiğinden bahisle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş; kararın davalı idarece temyizi üzerine, anılan karar Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 24/05/2012 tarih ve E:2011/1901, K:2012/798 sayılı kararıyla, davacı şirketin serbest tüketicilere elektrik satan bir şirket olduğu dikkate alınarak Daire kararının “serbest tüketiciler”le sınırlı olarak uygulanmasının gerektiği belirtilerek onanmış; yine 2011-2015 yılları arasını kapsayan 2. Uygulama Dönemine ilişkin olarak alınan Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun … tarih ve … sayılı ve … tarih ve … sayılı kararları ile Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 1., 3., 4. ve 11. maddelerinin ve Elektrik Dağıtım Bölgelerinde Uygulanacak Fiyat Eşitleme Mekanizması Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ’in 7. maddesinin iptali istemiyle açılan davada, Danıştay Onüçüncü Dairesi’nin 31/03/2015 tarih ve E:2011/690, K:2015/1261 sayılı kararıyla, yukarıda belirtilen karara ve gerekçeye atıf yapılmak suretiyle Elektrik Piyasası Tarifeler Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin perakende satış hizmeti fiyatının 2011-2015 döneminde kWh üzerinden uygulanmaya devam edileceğini düzenleyen 11. maddesinin ve dava konusu kararların bu Yönetmelik maddesine göre tesis edilen kısımlarının serbest tüketiciler yönünden iptaline, diğer kısımlar yönünden ise davanın reddine karar verilmiş; bu kararın taraflarca temyizi üzerine karar, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 07/06/2017 tarih ve E:2015/3403, K:2017/2449 sayılı kararıyla onanmıştır.
Bahse konu yargı kararlarında, sayaç okuma ve faturalama hizmetlerine ilişkin maliyetlerin, abone grubuna ve tüketilen enerji miktarına göre değişiklik gösterecek maliyetler olmadığı, perakende satış hizmet bedeli adı altında tahsil edilen sayaç okuma hizmetlerine ilişkin giderler nedeniyle ortaya çıkan bedelin serbest tüketicilerden abone başına sabit bir bedel olarak belirlenerek tahsil edilmesi gerektiği ve buna ilişkin bedelin tüketilen elektrik enerjisi miktarı dikkate alınarak kWh üzerinden belirlenemeyeceği açık bir şekilde vurgulanmıştır. Bu itibarla, davalı idarece yasal bir dayanağı olmaksızın, bu kararları bertaraf edecek şekilde uygulama yapılmaması ve kararların gerekçesinin yapılacak düzenlemelerde göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Uyuşmazlıkta; davacının iptalini istediği düzenlemeye ve 2016-2020 yılları arasında uygulanması öngörülen tarife tablolarına bakıldığında; sayaç okumadan kaynaklı hizmet maliyeti ve buna ilişkin bedelin önceki uygulama dönemlerinden farklı olarak dağıtım tarifesi kapsamında değerlendirilmeye başlanıldığı ve serbest tüketicilerden diğer bedellerle birlikte dağıtım bedeli adı altında tahsili yoluna gidildiği görülmekle ve dağıtım bedelinin ne kadarlık kısmının sayaç okumaya ilişkin hizmet maliyetleri ile dağıtıma ilişkin diğer bedellerden oluştuğu ve bunların hangi miktar ve değer üzerinden hesaplandığı anlaşılamamakla birlikte; sayaç okuma bedelinin, abone grubuna ve tüketilen enerji miktarına göre değişiklik gösterecek maliyet niteliğinde olmadığı, abone başına sabit bir bedel olarak belirlenerek tahsil edilmesi gerektiği ve buna ilişkin bedelin tüketilen elektrik enerjisi miktarı dikkate alınarak kWh üzerinden belirlenemeyeceği yönündeki yargı kararlarına aykırı olarak nispi bir bedel olarak öngörüldüğü ve Dairece, sayaç okuma bedelinin nispi bir bedel olarak faturalara yansıtılmasında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği görülmektedir.
Her ne kadar konuyla ilgili tarife metodolojisi değişmiş ve sayaç okuma bedelinin nispi usulle belirlenemeyeceğine ilişkin yargı kararları önceki uygulama dönemlerine ilişkin olarak verilmiş olsa da yargı kararıyla ortaya konulan husus, “sayaç okuma bedeli”nin, abone grubuna ve tüketilen enerji miktarına göre değişiklik gösterecek bir maliyet niteliğini taşımadığı, abone başına sabit bir bedel olarak belirlenerek tahsil edilmesi gerektiği ve buna ilişkin bedelin tüketilen elektrik enerjisi miktarı dikkate alınarak kWh üzerinden belirlenemeyeceğidir.
Bu bağlamda, davalı idarece, yasal bir dayanağı olmaksızın, söz konusu yargı kararlarının gerekçeleri göz önünde bulundurulmadan ve bu kararları bertaraf edecek şekilde uygulama yapılmasında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Bu itibarla, davanın reddine yönelik Daire kararının “sayaç okuma bedeli”ne yönelik kısmında hukukî isabet bulunmamaktadır.
Dairece “sayaç okuma bedeli”nin sabit bir bedel olarak öngörülmesi gerekliliğine ilişkin yargı kararları göz önünde bulundurulmak suretiyle dava konusu Kurul kararı hakkında yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.” gerekçesiyle Dairemiz kararının sayaç okuma bedeline ilişkin kısmı yönünden bozulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 46. maddesinin birinci fıkrasında, Danıştay dava dairelerinin nihaî kararlarının Danıştay’da temyiz edilebileceği; 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 38. maddesinde, İdari Dava Daireleri Kurulu’nun, idari dava dairelerinden ilk derece mahkemesi olarak verilen kararları temyizen inceleyeceği; 2577 sayılı Kanun’un 49/4 ve 50. maddelerinde, Danıştay dava dairelerine ısrar imkânı tanınmayıp, Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurulları kararlarına uyulmasının zorunlu olduğu kurala bağlanmıştır.
Aktarılan kanun hükümlerine göre, Danıştay dava dairelerince ilk derece mahkemesi olarak verilen kararların Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurullarınca bozulması hâlinde Danıştay dava dairelerine ısrar imkânı tanınmadığından, bozma kararına uyularak İdari Dava Daireleri Kurulu kararında belirtilen gerekçelerle dava konusu işlemin sayaç okuma bedeli yönünden iptaline karar verilmesi gerekmektedir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. … tarih ve …sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu kararının sayaç okuma bedeli yönünden İPTALİNE,
2. Sonuç olarak dava kısmen ret, kısmen iptal kararı ile sonuçlandığından, ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam …-TL yargılama giderinin yarısı olan …-TL’nin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, kalan …-TL’nin davacı üzerinde bırakılmasına,
3. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca …-TL vekâlet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine,
4. Davalı idare lehine önceki kararda vekâlet ücretine hükmedildiğinden yeniden vekâlet ücretine hükmedilmemesine,
5. Posta giderleri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
6. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na temyiz yolu açık olmak üzere, 16/05/2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.