Danıştay Kararı 13. Daire 2022/4863 E. 2023/608 K. 15.02.2023 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2022/4863 E.  ,  2023/608 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2022/4863
Karar No:2023/608

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Büyükşehir Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nca 21/07/2022 tarihinde 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 36. maddesi uyarınca kapalı teklif usûlü ile gerçekleştirilen “Mülkiyeti Ankara Büyükşehir Belediyesine Ait Şehrin Muhtelif Yerlerinde Bulunan 500 Adet ATM Kabin Yerinin 10 Yıl Süreyle Kiraya Verilmesi İşi” ihalesi sonrası davalı idare ile ihale uhdesinde bırakılan istekli arasında imzalanan sözleşmenin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen kararda; uyuşmazlığın, davalı idare ile ihale üzerinde kalan şirket arasında imzalanan sözleşmenin iptali isteminden kaynaklandığı, sözleşmeye konu Ankara’nın muhtelif yerlerinde bulunan 500 adet ATM kabini yerinin işletme hakkının 10 yıl süreyle kiraya verilmesi işinin idarenin yürütmek zorunda olduğu sürekli kamu hizmetine ilişkin idari sözleşme niteliğinde olmadığı anlaşıldığından, ihale safhası tamamlanıp sözleşme imzalandıktan ve yer teslimi yapılarak sözleşme hükümleri uygulanmaya başladıktan sonra özel hukuku ilgilendiren sözleşmenin iptalinin istenilmesinin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle davanın görev yönünden reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, uyuşmazlığın idari yargının görevinde olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, ihale sürecinin hukuka uygun olduğu, işbu davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nca 21/07/2022 tarihinde 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 36. maddesi uyarınca kapalı teklif usûlüyle “Mülkiyeti Ankara Büyükşehir Belediyesine Ait Şehrin Muhtelif Yerlerinde Bulunan 500 Adet ATM Kabin Yerinin 10 Yıl Süreyle Kiraya Verilmesi İşi” ihalesinin gerçekleştirileceği 08/07/2022 ve 14/07/2022 tarihlerinde Ankara’da yayımlanan bir yerel gazetede, 09/07/2022 tarihinde ulusal gazetede ve 08/07/2022 tarih ve 31890 sayılı Resmî Gazete’de ilan edilmiştir. Söz konusu ihale ilanlarından ihalede bir yıllık muhammen bedelin 8.148.000,00-TL olarak belirlendiği anlaşılmıştır.
…tarih ve …sayılı Ankara Büyükşehir Belediye Encümeni kararının incelenmesinden, 21/07/2022 tarihinde gerçekleştirilen davaya konu ihaleye sadece 1 (bir) adet teklif zarfı sunulduğu, 8.148.000,00-TL teklif edildiği, istekliden sözlü artırımda bulunmasının istenilmesi üzerine 8.168.000,00-TL teklif verildiği, ihalenin söz konusu isteklinin üzerinde bırakıldığı görülmüştür.
İhale üzerinde bırakılan istekli ile davalı idare arasında kira başlangıç tarihi 10/08/2022 olan kira sözleşmesi imzalanmıştır.
Bunun üzerine davacı şirket tarafından, davalı idare ile ihale uhdesinde bırakılan istekli arasında sözleşme imzalanmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdarî dava türleri ve idarî yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2. maddesinin birinci fıkrasında, “İdarî dava türleri şunlardır: a) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları, b) İdarî eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idarî sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar.” kuralı yer almıştır.
2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 1. maddesinde, genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelerin, özel idare ve belediyelerin alım, satım, hizmet, yapım, kira, trampa, mülkiyetin gayri ayni hak tesisi ve taşıma işlerinin bu Kanun’da yazılı hükümlere göre yürütüleceği kurala bağlanmış; 4. maddesinde, “İhale: Bu Kanun’da yazılı usul ve şartlarla, işin istekliler arasından seçilecek birisi üzerine bırakıldığını gösteren ve yetkili mercilerin onayı ile tamamlanan sözleşmeden önceki işlemler” olarak tanımlanmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdare tarafından, bir kamu hizmetinin yürütülmesi dolayısıyla kamu gücü kullanılarak tek taraflı iradeyle tesis edilen kesin ve yürütülmesi zorunlu idarî işlemlere karşı açılacak davalarda idarî yargı yerleri görevli bulunmaktadır.
Kamu ihaleleri çerçevesinde ortaya çıkan uyuşmazlıklar açısından ise, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu veya sair ihale mevzuatı çerçevesinde ihale aşamasında tesis edilen işlemlerden doğabilecek uyuşmazlıkların idarî yargı yerlerince; ihale safhası tamamlanıp, taraflar arasında sözleşme imzalandıktan sonra sözleşmenin uygulanmasından kaynaklanan uyuşmazlıkların ise adlî yargı yerinde ele alınması gerekmektedir. Nitekim, Danıştay içtihadı da bu doğrultudadır ve ihale aşamasındaki işlemler idarenin kamu gücüne dayalı olarak tesis ettiği idarî işlemler olarak değerlendirilmektedir.
Öte yandan, sözleşmenin uygulanmasından kaynaklanmayan, sözleşme öncesine ve ihale sürecine ilişkin işlemlerin iptali istemiyle açılan davaların da idarî yargı yerinde görülüp çözümlenmesi gerekmektedir.
Danıştay ve Uyuşmazlık Mahkemesi kararları ile, ihale sürecinde sözleşme öncesi işlemlerin ihale işlemi, dolayısıyla idarî işlem olmaları nedeniyle idarî yargının görev alanına girdiği kabul edilmiş ve bu yöndeki kararlar istikrar kazanmış bulunmaktadır.
Öte yandan, ihale işlemlerine ilişkin idarî usûlü düzenleyen temel kanunlardan olan 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 4. maddesinde, ihalenin, “Bu Kanun’da yazılı usûl ve şartlarla işin istekliler arasından seçilecek birisi üzerine bırakıldığını gösteren ve yetkili mercilerin onayı ile tamamlanan sözleşmeden önceki işlemleri”; 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 4. maddesinde ise, “Bu Kanun’da yazılı usûl ve şartlarla mal veya hizmet alımları ile yapım işlerinin istekliler arasından seçilecek birisi üzerine bırakıldığını gösteren ve ihale yetkilisinin onayını müteakip sözleşmenin imzalanması ile tamamlanan işlemleri” ifade ettiği belirtilmiş olup, bu kanunî tanımlamalar ve istikrar kazanan içtihatlar dikkate alınarak ihale ilanı ile başlayıp sözleşmenin imzalanması ile tamamlanan süreçte idarece tesis edilen işlemlerin ihale işlemleri olduğunun kabulü gerekir.
Dosyanın incelenmesinden, davalı idare ile ihale uhdesinde bırakılan istekli arasında imzalanan sözleşmenin iptali istemiyle açılan işbu davada, davaya konu ihalenin ilan usûllerine riayet edilmeden ve kapalı teklif usûlüyle geçekleştirilmesinin hukuka aykırı olduğu, İhale Şartnamesi’nde ihaleye katılacak gerçek ve tüzel kişilerden istenilen belgelere bakıldığında belli bir şirketin tarif edildiği, ihaleye katılacak şirketin hâlihazırda 50 personeli istihdam etmesi ve bu personelden en az birinin harita mühendisi, birinin harita teknikeri, birinin inşaat mühendisi, birinin inşaat teknikeri, birinin elektrik-elektronik mühendisi, birinin elektrik teknisyeni, birinin makine mühendisi, birinin makine teknisyeni olmak üzere 8 adet teknik personel olması şartının rekabeti önleyici, adrese teslim hüküm olduğu, ihalede rekabet ortamının oluşmadığı, kamu zararı meydana geldiği, şartname ekinde sözleşme taslağı bulunduğuna dair ibarenin olmasının sözleşme taslağının teslim edildiği anlamına gelmediği, sözleşme taslağının şartname ekinde verildiği hususunu ispatlama yükümlülüğünün davalı idareye ait olduğu yönünde iddiaların ileri sürüldüğü görülmektedir.
“Davacının, bir davayı açmakta hukukî yararı (menfaati) bulunmalıdır. Buna, hukukî korunma (himaye) ihtiyacı da denir. Yani, davacının mahkemeden hukukî korunma (himaye) istemesinde, korunmaya değer bir yararı olmalıdır. Davacının dava hakkına sahip olması, dava açabilmesi için yeterli değildir. Bundan başka, davacının dava açmakta hukukî bir yararının bulunması gerekir, yani, dava hakkı, hukukî yarar ile sınırlıdır. Davacı, iddiasının (davasının) dayanağı olan bütün vakıaların (olayların) sıra numarası altında açık özetlerini dava dilekçesine yazmalıdır. Bunlar dava dilekçesindeki talep sonucunun dayanağı olan ve bu talep sonucunu haklı göstermeye elverişli bulunan vakıalardır.
Hukukumuzda dava sebebi, davacının davasını dayandırmış olduğu vakıalardır. Talep sonucunun çok açık olmaması hâlinde, onu dava dilekçesinin diğer bölümlerinde yazılanların ışığı altında bir yoruma tâbi tutarak, davacının bu dava ile neyin hüküm altına alınmasını istediği tespit edilmelidir.” (KURU Baki, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, Şubat 2001, İstanbul, Cilt II, s. 1363, 1364,1577, 1588, 1590, 1608 )
Bu bağlamda, her ne kadar dava dilekçesinin “konu” ve “sonuç ve istem” kısımlarında sözleşmenin iptali talebine yer verilmiş ise de, dava dilekçesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde, sözleşmenin uygulanmasına yönelik herhangi bir iddia ileri sürülmediği, iddiaların sözleşme öncesine ve ihale sürecine ilişkin olduğu görüldüğünden, uyuşmazlığın sözleşmenin uygulanmasından değil, sözleşme öncesine ve ihale sürecine ilişkin hukuka aykırılık iddialarından kaynaklandığı, davalı idarenin sözleşmeden ayrılabilir nitelikteki sözleşme imzalanmasına ilişkin iradesine yönelik olduğu anlaşılmış olup ihale sonrası davalı idare ile ihale uhdesinde bırakılan istekli arasında sözleşme imzalanmasına ilişkin işlemin iptalinin istenildiği sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, uyuşmazlığın özel hukuk sözleşmesinden doğan bir ihtilaf olarak nitelendirilmesi suretiyle ve görüm ve çözümünün adlî yargının görev alanına girdiği gerekçesiyle davanın görev yönünden reddi yolunda verilen temyize konu Mahkeme kararında usûl kurallarına uygunluk bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendi uyarınca kesin olarak (karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere), 15/02/2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.