Danıştay 13. Daire Başkanlığı 2022/4818 E. , 2022/4840 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2022/4818
Karar No:2022/4840
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … İnşaat Mobilya Turizm ve Tekstil Ürünleri Sanayi
ve Ticaret Ltd. Şti.
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Gerede Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü’nce 03/11/2020 tarihinde gerçekleştirilen “BAİBÜ Gerede Uygulamalı Bilimler Fakültesi Ek Bina” yapım işi ihalesi sonucunda davacı ile imzalanan sözleşmenin işin belirlenen sürede bitirilmediğinden bahisle feshedilmesi üzerine 415.000,00-TL nakit kesin teminatın gelir kaydedilmesine ve kalan 915.596,83-TL tutarın davacı adına tahakkuk ettirilmesine ilişkin … tarih ve … sayılı işlemin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen kararda; davacı üzerinde kalan ihale neticesinde akdedilen sözleşme uyarınca yürütülmekte olan yapım işinin süresi içerisinde bitirilmediği gerekçesiyle ihale sözleşmesinin feshedildiği ve kesin teminatın gelir kaydedilmesine karar verildiği, bu durumun davacı tarafından yürütülen işin ihale dokümanı ve sözleşme hükümlerine uygun olarak yerine getirilmemesinin sonuçlarına ilişkin olduğu, dava konusu uyuşmazlığın ihale sürecine ilişkin hususlardan değil, sözleşmenin uygulanmasından kaynaklandığı anlaşıldığından, davanın görüm ve çözümünde adlî yargı mercilerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle, davanın görev yönünden reddine, 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesi gereğince kararın tebliğini izleyen günden itibaren on beş gün içerisinde Danıştay’a temyiz yolu açık olmak üzere karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, bakılan davanın sözleşmenin uygulanmasından kaynaklanmadığı, idarenin tek taraflı olarak kesin teminatın gelir kaydedilmesine ilişkin tesis ettiği işlemin iptalinin istenildiği, davanın görev yönünden reddine ilişkin kararın hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Çözümü adlî yargının görevinde olan ve bu itibarla 2577 sayılı Kanun ve bu Kanunda düzenlenen usûllerin uygulanmasına imkân bulunmayan davada, İdare Mahkemesince ivedi yargılama usûlü uygulanarak karar verilmesinde usûl hükümlerine uygunluk bulunmadığından, kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
USUL YÖNÜNDEN:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Kapsam ve nitelik” başlıklı 1. maddesinin ilk fıkrasında, “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinin görevine giren uyuşmazlıkların çözümü, bu Kanunda gösterilen usûllere tâbidir.” kuralına yer verilmiştir.
2577 sayılı Kanun’a 6545 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen “İvedi yargılama usulü” başlıklı 20/A maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, ihaleden yasaklama kararları hariç ihale işlemlerinden doğan uyuşmazlıklarda söz konusu yargılama usûlünün uygulanacağı; (g) bendinde ise, verilen nihaî kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde temyiz yoluna başvurulabileceği kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı Kanun’un 6545 sayılı Kanun’un 19. maddesiyle değiştirilen “İstinaf” başlıklı 45. maddesinin 1. fıkrasında, idare ve vergi mahkemelerinin kararlarına karşı, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi, mahkemenin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine, kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde istinaf yoluna başvurulabileceği; 6. fıkrasında, bölge idare mahkemelerinin 46. maddeye göre temyize açık olmayan kararlarının kesin olduğu, 8. fıkrasında ise, ivedi yargılama usûlüne tâbi olan davalarda istinaf yoluna başvurulamayacağı kuralları yer almıştır.
6545 sayılı Kanun’un genel gerekçesinin idari yargıda istinaf kanun yolunun getirilmesine ilişkin kısmında, “İdari yargı ilk derece mahkemelerince verilen nihai kararların bir kısmı bölge idare mahkemesince, kalan kısmı ise Danıştay tarafından denetlenmektedir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45’inci maddesinde itiraz üzerine bölge idare mahkemelerinde kesinleşecek davalar sayılmış olup, bunlar dışındaki tüm davalar temyiz üzerine Danıştay tarafından incelenmektedir. Bu uygulama sebebiyle idare ve vergi mahkemelerinin nihaî karara bağladığı dosya toplamının yaklaşık yüzde yetmişi Danıştay’da, yüzde otuzu ise bölge idare mahkemelerinde denetlenmektedir. Anılan iş yükü sebebiyle Danıştay’a gelen dosyaların kesinleşme süresi uzamaktadır. Bu bağlamda, idari yargıda istinaf kanun yolunun getirilmesi konusu öteden beri yargı paydaşları arasında tartışılmaktadır. … 2577 sayılı Kanun’un 46’ncı maddesinde yapılan değişiklikle, istinaf mahkemelerince karara bağlanacak konulardan hangisinin temyiz yolu ile Danıştay’a gideceği belirlenmekte olup, bu maddede tahdidi olarak sayılan bu konular dışındaki davaların bölge idare mahkemelerinde istinaf incelemesi neticesinde kesinleşmesi öngörülmektedir. Böylece Danıştay’ın temyizen karara bağladığı iş yükünün yaklaşık yüzde seksen oranında azaltılarak Danıştay’ın içtihat mahkemesi rolünün güçlendirilmesi amaçlanmaktadır.” ifadelerine yer verilmiştir.
Anayasa’nın 142. maddesi uyarınca, Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usûlleri kanunla düzenlenir. Kanun yolları da, yargılama usûlleri arasında yer alır. Yargı yerlerince yapılacak incelemeler sonunda verilecek kararlardan hangisinin kesin olduğunun belli edilmesi dahi, anılan madde hükmü ile Anayasa’daki temel ilkelere ve güvence kurallarına aykırı olmamak üzere yasa koyucunun takdirine bırakılmıştır (AYM kararı, E:1985/23, K:1986/2, Karar tarihi: 20/01/1986).
Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usûllerinin kanunla düzenleneceğini belirten Anayasa’nın 142. maddesinin de kanunî hâkim güvencesinin değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır. Kanunî hâkim güvencesi, mahkemelerin kuruluş ve yetkileri ile izleyecekleri yargılama usûlünün kanunla düzenlenmesini ve dava konusu olay ortaya çıkmadan önce belirlenmesini gerektirir. Bu düzenleme Anayasa Mahkemesi kararlarında, kişinin hangi mahkemede yargılanacağını önceden ve kesin olarak bilmesini gerektiren doğal hâkim ilkesini koruyan bir hüküm olarak ele alınmaktadır (AYM kararı, Muhammed Deniz başvurusu, B. No: 2014/10728, Karar tarihi:18/07/2018).
Aktarılan kanunî düzenlemelere göre, 6545 sayılı Kanunla yapılan değişikliklerle birlikte 20/07/2016 tarihinden sonra ilk derece mahkemelerince verilen kararlara karşı genel kanun yolunun istinaf olarak belirlendiği, yalnızca 2577 sayılı Kanun’un 46. maddesinde tahdidî olarak sayılan uyuşmazlıklarla ilgili kararlara karşı istinaf kanun yolundan sonra temyiz kanun yoluna da başvurulabileceği, 2577 sayılı Kanun’da düzenlenen özel ve istisnaî bir yargılama usûlü olan ivedi yargılama usûlüne tâbi olan uyuşmazlıklarla ilgili olarak ise ilk derece mahkemelerince verilen kararlara karşı hangi tarihte verildiğine bakılmaksızın doğrudan temyiz kanun yoluna başvurulabileceği açıktır.
2577 sayılı Kanun’un 1. maddesinin ilk fıkrası uyarınca idarî yargının görevine giren uyuşmazlıkların çözümünün bu Kanun’da gösterilen usûllere tâbi olduğu, anılan Kanun’un 20/A maddesinde yer verilen ivedi yargılama usûlünün ise öncelikle ve süratle sonuçlandırılması önem taşıyan bazı idarî dava türleri için öngörülen özel bir yargılama usûlü olduğu anlaşıldığından; adlî yargının görevinde olduğu değerlendirilen uyuşmazlıklar bakımından, Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinin görevine giren uyuşmazlıkların çözümünde uygulanacak usûlü belirleyen 2577 sayılı İdari Yargılama Usûlü Kanunu’nda düzenlenen özel bir yargılama usûlü olan ivedi yargılama usûlü uygulanarak karar verilmesi mümkün değildir. Ayrıca, istisnaî bir yargılama usûlü olan ivedi yargılama usûlünün bu şekilde geniş bir yorum yoluyla genel yargılama usûlü yerine uygulanması, Anayasal kurallar uyarınca Kanunla belirlenmesi zorunlu olan yargılama usûlüne ilişkin konulardan biri olan mahkeme kararlarına karşı başvurulacak kanun yolunu da etkileyecektir.
Dosyanın incelenmesinden, Gerede Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü’nce 03/11/2020 tarihinde açık ihale usulü ile gerçekleştirilen “BAİBÜ Gerede Uygulamalı Bilimler Fakültesi Ek Bina” yapım işi ihalesi sonucunda davacı ile idare arasında 26/11/2020 tarihinde sözleşme imzalandığı, anılan sözleşmenin davalı idare tarafından davacının işi süresinde bitirmediği ve yapılan ihtarlara rağmen işin tamamlanmadığından bahisle 26/08/2022 tarihli Olur ile feshedildiği; … tarih ve … sayılı işlem ile, sözleşmenin feshi nedeniyle sözleşme konusu işle ilgili olarak davacı tarafından verilen 415.000,00-TL nakit kesin teminatın gelir kaydedildiği ve kalan 915.596,83-TL tutarın davacı adına tahakkuk ettirildiği hususlarının davacıya bildirildiği; bunun üzerine bakılan davanın açıldığı; İdare Mahkemesi’nce, işin süresi içerisinde bitirilmediğinden bahisle sözleşmenin feshedilmesinin sonuçlarından kaynaklanan davada adlî yargı mercilerinin görevli olduğu sonucuna ulaşılarak davanın görev yönünden reddine karar verilmekle birlikte, ivedi yargılama usûlü uygulanmak suretiyle 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesi uyarınca on beş gün içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, çözümü adlî yargının görevinde olan, 2577 sayılı Kanun ve bu Kanunda düzenlenen usûllerin uygulanmasına ve öncelikle sonuçlandırılması özel önem taşıyan uyuşmazlık olarak nitelendirilmesine imkân bulunmayan ve ivedi yargılama usûlü kapsamında yer almayan davada, genel yargılama usûlü yerine ivedi yargılama usûlü uygulanarak karar verilmesinde usûl hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine, 19/12/2022 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY :
Mahkemece, ivedi yargılama usulüne tâbi olduğu değerlendirilerek verilen kararın temyiz edilmesi hâlinde, 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinin (g) bendi uyarınca temyiz isteminin incelenip incelenemeyeceğine ilişkin olarak öncelikle uyuşmazlığın ivedi yargılama usulü kapsamında olup olmadığına bakılması ve bu konuda bir karar verilmesi gerekmektedir.
İvedi yargılama usulüne tâbi olan işlemlerden doğan uyuşmazlıklarla ilgili olarak ilk derece mahkemelerince verilen kararlara karşı hangi tarihte verildiğine bakılmaksızın temyiz kanun yoluna başvurulabileceği, bunlar dışında kalan uyuşmazlıklarla ilgili olarak 20/07/2016 tarihinden sonra verilen kararlara karşı kural olarak istinaf kanun yoluna başvurulabileceği, ancak 2577 sayılı Kanun’un 46. maddesinde tahdidî olarak sayılan uyuşmazlıklarla ilgili kararlara karşı istinaf kanun yolundan sonra temyiz kanun yoluna da başvurulabileceği açıktır.
Bu durumda, Danıştay tarafından bir kararın istinaf incelemesinden geçmeden doğrudan temyizen incelenerek karar verilebilmesi için öncelikle ortada ivedi yargılama usulü kapsamında bir uyuşmazlık bulunması gerekmektedir.
İvedi yargılama usulü kapsamında yer almayan bir uyuşmazlığa ilişkin kararın istinaf aşaması (uyuşmazlığın Mahkemece ivedi yargılama usulü kapsamında bir uyuşmazlık olarak değerlendirilmesi nedeniyle) atlanmak suretiyle temyiz incelemesinin yapılması, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda düzenlenen iki veya üç aşamalı yargılama sistemine aykırılık oluşturur.
Danıştay tarafından, Mahkemece doğrudan temyiz incelemesine tâbi olduğu değerlendirilen uyuşmazlığın ivedi yargılama usulü kapsamında yer almadığına karar verilmesi hâlinde, Mahkemece yapılan değerlendirmeyle bağlı olunmaksızın, olması gerekenden hareketle istinaf incelemesi yapılmak üzere dosyanın Bölge İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.
Dava konusu uyuşmazlığın, ivedi yargılama usulüne tâbi olmadığı değerlendirildiğinden, temyiz isteminin görev yönünden reddine karar verilerek dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi’ne gönderilmek üzere kararı veren … İdare Mahkemesi’ne iadesine karar verilmesi gerektiği oyuyla, bozma yönünde verilen karara katılmıyorum.