Danıştay Kararı 13. Daire 2022/458 E. 2023/1067 K. 08.03.2023 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2022/458 E.  ,  2023/1067 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2022/458
Karar No:2023/1067

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Medya TV Hizmetleri A.Ş.

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurulu
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:… , K:.. sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı yayın kuruluşuna ait “…” logosu ile yayın yapan televizyon kanalında 19/02/2020 tarihinde saat 17.57’de yayınlanan “…” adlı haber bülteninde 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde yer alan, “Suçlu olduğu yargı kararı ile kesinleşmedikçe hiç kimse suçlu ilân edilemez veya suçluymuş gibi gösterilemez; yargıya intikal eden konularda yargılama süresince, haber niteliği dışında yargılama sürecini ve tarafsızlığını etkiler nitelikte olamaz.
” yayın ilkesinin ihlâl edildiğinden bahisle anılan Kanun’un 32. maddesinin sekizinci fıkrası gereğince uyarı cezası verilmesine ilişkin … tarih ve … sayılı Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (Üst Kurul) kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; … Ağır Ceza Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasında yargılamasına devam ediliyor olmasına rağmen söz konusu programda yer alan, kesin nitelik taşıyan söz ve eylemler ile masumiyet, tarafsızlık, adil yargılanma hakkı ilkesi gözetilmeksizin ve kişilik hakları zedelenmek suretiyle şahsının suçlu olduğuna yönelik kamuoyu yaratılmaya ve yargılamayı yapacak mahkemeyi etkilemeye çalışıldığından bahisle … tarafından yapılan şikâyet üzerine Üst Kurulca 6112 sayılı Kanun’un 8/1-(i) maddesindeki yayın ilkesinin ihlâl edildiğinden bahisle uyarı cezası verilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı;
Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden, haberde yer alan görüntü ve kesin ifadelerle hâlen yargılaması devam eden … hakkında çoklukla …’nın ifadelerine yer verilerek, kamuoyunda suçlu olduğuna dair bir intiba oluşturucu nitelikte yayın yapıldığı, dolayısıyla 6112 sayılı Kanun’un 8/1-(i) bendindeki yayın ilkesinin ihlâl edildiği anlaşıldığından, dava konusu Üst Kurul kararında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti:… Bölge İdare Mahkemesi … İdarî Dava Dairesi’nce; istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davacı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, matbu bir gerekçe ile istinaf başvurusunun reddine karar verildiği, savunma hakkının kısıtlandığı, haberin “iddia” olduğu vurgulandığından kişinin suçlu olduğuna dair bir intiba yaratıldığı gerekçesinin kabul edilemez nitelikte olduğu, haberin görünen gerçekliğe uygun olduğu, daha önce kamuoyunun gündeminde olan olay ile ilgili gelişmeyi, dava açılmasını ve mağdur …’nün hukuk mücadelesine ilişkin beyanlarının aktarıldığı, haberin güncel olduğu, haberin konusunun bir ilde devleti ve Cumhurbaşkanını temsil eden Valinin bir kişiyi kaçırıp darp ettiği ile ilgili açılan kamu davası olduğu, bu sebeple konunun kamuoyunu yakından ilgilendirdiğinin yadsınamaz bir gerçek olduğu, iddianamenin tanzim edildiği aşamada halkın bilgilendirilmesi kapsamında haberin kamuoyuna sunulmasının basının en önemli görevlerinden olduğu, habere konu olayın iddia olarak sunulduğunun deşifre metninde açıkça görüldüğü, haber içeriğinde kesin nitelik taşıyan herhangi bir kelimenin kullanılmadığı, haberin veriliş şeklinin ölçülü olduğu, haberin hukuka uygunluk kriterleri olan gerçeklik, güncellik, kamu yararı ve konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık unsurlarını barındırdığı, basının görevi gereği mağdurun ifadelerine yer verilmesinin yaptırıma bağlanmasının haksız, adaletsiz ve eşitsizlik ilkesine aykırı bir uygulama olduğu, suçlanan kişi kadar olayın mağdurunun da ifadelerine yer verilmesinin doğru ve zorunlu olduğu, iddianamede tanzim edilen ifadelere yer verilmesinin yayın ilkesinin ihlâli olarak kabul edilmemesi gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, haber içeriğinde olaya ilişkin olarak yalnızca …’nün iddialarına yer verildiği, yargıya intikal eden sürecin devam ettiği, … hakkında istenilen 18 yıl hapis cezasının henüz kesinleşmediği ve ayrıca haberde …’nin konuyla ilgili beyanlarına aynı oranda ve aynı kesinlikte bir uslüpla yer verilmediği, dava süreci tamamlanmadıkça suçsuzluk karinesinin geçerli olduğu, …’nün …’nin sevgilisi olup olmadığının, aralarında darp olayının yaşanıp yaşanmadığının bilinme imkânının bulunmadığı, haberde bu durum dikkate alınmayarak kesin ifadelerin kullanıldığı, tarafsız ve objektif bir uslüp kullanılmamasının kamuoyunda özgürce kanaat oluşumunun engellenmesine yol açabileceği, toplumsal ilgi, kamu yararı ve özle biçim arasındaki denge kriterlerine uyulmadığı belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’UN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
ESAS YÖNÜNDEN:
MADDİ OLAY :
… tarih ve … sayılı Üst Kurul kararıyla, davacı yayın kuruluşuna ait “…” logosuyla yayın yapan televizyon kanalında 19/02/2020 tarihli ”…” adlı programda yer alan ifadelerle medya hizmet sağlayıcının haber vermeye çalışırken habere konu olan bireyin kişilik haklarının korunmasının bir zorunluluk olduğu, anılan yayında haber niteliği aşılarak kişi hakkında suçlu olduğuna dair kesin yargı cümleleri ile olayın anlatıldığı, medyanın taraflı yayınlarla önyargılı bir kamuoyu oluşturarak hem yargılanma sürecinin tarafsızlığına, hem de bu kişilerin toplum içinde saygınlığına ve insanlarla olan ilişkilerine zarar verdiği, yargılanmakta olan kişilerin suçlu olduğu düşüncesini oluşturacak şekilde teşhir edilmeleri durumunda adil yargılanma hakkı ve suçsuzluk karinesinin zedelenmiş olacağı, dolayısıyla mahkeme kararı ile suçluluğu kesinleşmediği sürece suçsuz sayılması gereken bir kişi hakkında, kamuoyunda suçluymuş gibi bir intiba oluşmasına neden olabilecek nitelikte yayın yapıldığı gerekçesiyle 6112 sayılı Kanun’un 8/1-(i) maddesinde yer alan yayın ilkesinin ihlâl edildiğinden bahisle davacı şirkete uyarı cezası verilmesine karar verilmiştir.
Bunun üzerine anılan Üst Kurul kararının iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.
Söz konusu yayında “Sunucu: … eski Valisi … .’nin bir dönem birlikte olduğu sevgilisi …’yü ormanlık alanda dört kişiyle birlikte darp ettiği ileri sürülmüştü. Eski vali hakkında 18 yıl hapis istemiyle dava açıldı. Bu yeni gelişmenin ardından … ise “adalet yerini buldu, ben hiç yılmadım” dedi. (…’nün röportaj esnasındaki görüntüsü ve …’ye ait, görevi ile ilgili eski görüntüleri gösterilmektedir.)
… .: 5 kişi ve inanılmaz hakaret, tehdit, darp …
Dış Ses: Eski Vali iddiaya göre eski sevgilisini dört kişiyle birlikte darp etti. O Vali hakkında üç yılın sonunda 18 yıl hapis istemiyle dava açıldı.
… .: Bir bayana darp etmek, dövmek, dört kişiyle birlikte ormana kaldırmak bırakın
Dış Ses. Evli ve üç çocuk babası .. eski Valisi … iddiaya göre aralarında duygusal ilişki olan …den ayrılmak istedi. Ancak … ilişkiyi bitirmek istemedi. (Bir araba ve yanında arabanın kapısını zorlayan ve arabaya taş atan bir kadının görüntülerine yer verilmiştir.)
Dış Ses: Valiyle konuşmak için buluşan …, o gün yaşadıklarını şöyle anlattı. (Bir önceki görüntünün devamı olarak arabanın yanında duran bir kadın ve bir adamın konuşma görüntüleri verilmiştir.)
…: Bademli Kavşağı’nda dört kişiyle birlikte, kendisiyle birlikte Balat Ormanları’na götürüldüm. İki saat arabada kilitli kaldım. (Hareket hâlindeki başka bir arabanın görüntüleri gösterilmiştir.)
…: Telefondaki bütün mesajlar silindi, darp edildim. Ertesi gün darp raporu alıp savcılığa gittim.
Dış Ses: Vali ise o dönem basın açıklaması yaparak iddiaları reddetmişti. (…’ye ait basın toplantısı görüntüleri gösterilmektedir.)
…: Meczup bir kişinin saldırısını ve iftiralarını içeren haberlerle izzet ve onurum alçakların kullandığı kumpas taktiği ile itibar suikastine kurban edilmeye çalışılmaktadır. (Kadının peşinden gittiği arabaya taş attığı, ardından bir adamın ona doğru koştuğu ve arabanın da dönerek kadının üzerine doğru gittiği görüntüler verilir.)
Dış Ses: Olaydan üç yıl sonra savcılık soruşturmasını tamamladı. Çiftçi hakkında 18 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Diğer dört kişi için ise 10’ar yıla kadar hapis istendi.
…: Savcı Bey’in iddianamesi ile birlikte 18 yıl hapsi isteniyor. Adalet yerini buldu diye düşünüyorum. (Arabaya taş atan bir kadının görüntüsü tekrar verilmiştir.)” ifadelerine yer verilmiştir.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlıklı 13. maddesinde, “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”; “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlıklı 26. maddesinde, “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. … Bu hürriyetlerin kullanılması, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir. Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz. Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”; “Basın hürriyeti” başlıklı 28. maddesinde, “Basın hürdür, sansür edilemez. Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır. Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasa’nın 26 ve 27. maddeleri hükümleri uygulanır. …”; “Suç ve cezalara ilişkin esaslar” başlıklı 38. maddesinde, “… Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz. …”; 90. maddesinin son fıkrasında, “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasa’ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” kurallarına yer verilmiştir.
5187 sayılı Basın Kanunu’nun “Basın özgürlüğü” başlıklı 3. maddesinde, “Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir. Basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlâkının, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, Devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabilir.
” kuralı yer almaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “İfade Özgürlüğü” başlıklı 10. maddesinde, “1. Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmasına engel değildir. 2. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda gerekli tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, nizamın sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlâkın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin açığa vurulmasının önlenmesi veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngürülen bazı merasime, koşullara, sınırlamalara veya yaptırımlara bağlanabilir.” kuralı yer almıştır.
6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un “Yayın hizmet ilkeleri” başlıklı 8. maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinde, “Suçlu olduğu yargı kararı ile kesinleşmedikçe hiç kimse suçlu ilân edilemez veya suçluymuş gibi gösterilemez; yargıya intikal eden konularda yargılama süresince, haber niteliği dışında yargılama sürecini ve tarafsızlığını etkiler nitelikte olamaz.
” kuralına yer verilmiş; 32. maddesinin sekizinci fıkrasında ise, bu Kanun hükümlerine göre idarî para cezasına veya idarî tedbire karar vermeye Üst Kurul’un yetkili olduğu, Üst Kurul’un; ihlâlin ağırlığı, haksız ekonomik kazancın ve tekrarın varlığı ile son beş yılda uygulanan idarî yaptırımlar gözetilmek suretiyle ikinci fıkrada belirtilen her bir ihlâl için bir defaya mahsus olmak üzere, idarî para cezası uygulamak yerine medya hizmet sağlayıcı kuruluşu uyarabileceği kurala bağlanmıştır.

HUKUKÎ DEĞERLENDİRME:
İfade özgürlüğü, bireylerin serbestçe haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi, edindiği düşünce ve kanaatlerden dolayı kınanmaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelmekte olup ifade özgürlüğü sadece “düşünce ve kanaate sahip olma” özgürlüğünü değil aynı zamanda sahip olunan “düşünce ve kanaati (görüşü) açıklama ve yayma”, buna bağlı olarak “haber veya görüş alma ve verme” özgürlüklerini de kapsamaktadır.
Bu noktada, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yerleşik hâle gelen içtihadında, sadece toplumun ve devletin olumlu, doğru ya da zararsız gördüğü “haber” ve “düşüncelerin” değil, devletin veya toplumun bir bölümünün aleyhinde olan, onlara çarpıcı gelen, onları rahatsız eden haber ve düşüncelerin de serbestçe ifade edilebilmesi ve bireylerin bu ifadeler nedeniyle herhangi bir yaptırıma tabi tutulmayacağından emin olmaları gerektiği; ifade özgürlüğünün, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin temeli olduğu ve bu özgürlük olmaksızın “demokratik toplumdan” bahsedilemeyeceği ifade edilmektedir. (Handyside/Birleşik Krallık, B.No: 5493/72, 07/12/1976)
Başka bir anlatımla, ifade özgürlüğüne müdahalenin, demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığının incelenmesi bakımından, Mahkemeye, bu müdahalenin toplumsal ihtiyaç baskısını karşılayıp karşılamadığı, meşru amaçla orantılı olup olmadığı, müdahaleyi haklı kılmak için ulusal makamlar tarafından gösterilen gerekçelerin Sözleşme’nin 10. maddesinin ikinci fıkrası açısından ilgili ve yeterli olup olmadığını araştırma görevi yüklenmektedir. (Sunday Times/Birleşik Krallık, (no1), B.No:6538/74, 26/05/1979).
AİHM, Sunday Times/Birleşik Krallık davasında da, yargı aşamasında olan bir konunun halk arasında tartışılabilmesi için basında yer almasının Sözleşmeye aykırı olmadığına karar vermiştir. AİHM, Lingens/Avusturya kararında ise, basının politik alanda ve demokrasinin işleyişindeki önemine değinmiştir. İlgili olayda AİHM, basın özgürlüğünün halk içinde, siyasi liderler hakkındaki düşüncenin şekillenmesini sağladığını ve siyasi tartışma ortamının demokrasinin temel taşı olduğunu vurgulamıştır. Buna göre, “bir politikacı hakkında yapılan eleştirinin sınırı sıradan vatandaşlara nazaran daha geniş olmalıdır. Çünkü politikacı, sıradan vatandaşlardan farklı olarak her söz ve davranışını bilerek ve isteyerek basının ve kamuoyunun yakın denetimine açmıştır. Sözleşmenin 10. maddesinin ikinci fıkrası, başkalarının, bu arada politikacıların da itibar ve haklarını korumaktadır. Ancak politikacılar söz konusu olduğunda, bu koruma, siyasi konuların tartışılmasındaki yarar ile dengelenmek zorundadır.”
AİHM, Müslüm Gündüz/Türkiye davasında, ifade özgürlüğünün, demokratik bir toplumun en önemli temellerinden birini ve bu toplumlardan her birinin ilerlemesi ve gelişmesi için vazgeçilmez şartlardan birini oluşturduğunu, Sözleşmenin 10. maddesinin 2. fıkra hükmü saklı kalmak kaydıyla ifade özgürlüğünün, sadece hoşa giden ya da insanları incitmeyen veya önemsenmeyen bilgi ve düşünceler için değil aynı zamanda devleti veya toplumun herhangi bir kesimini inciten, şok eden veya rahatsız eden bilgi ve düşünceler için de geçerli olduğu, demokratik toplumun olmazsa olmaz koşullarını oluşturan, çoğulculuk, hoşgörü ve açık görüşlülüğün bunu gerektirdiğini ifade etmiştir. (Karar tarihi:04/12/2003, Başvuru No:35071/97)
Bu kapsamda Yargıtay’ın pek çok kararında yaptığı değerlendirme de aynı yöndedir. “Kamuya mâl olmuş kişilerle karşılaştırıldığında özel kişilere yönelik eleştirilerin sınırları daha dardır. Diğer yandan davacı bürokrat olarak eleştiri ağır dahi olsa eleştirilere olağandan daha fazla katlanabilmelidir.” (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 04/12/2014 tarih ve E:2014/1846, K:2014/16594 sayılı kararı)
Kişinin üstlendiği görevin, toplumdaki önemine göre yapılan eleştirilerin sayısı çoğalacağı gibi gerektiğinde içeriği de çok sert olabilir. Çünkü basın, kamu adına, eleştiri yapmaktadır. Demokrasilerde eleştirilmeyecek kurum, kuruluş, fikir ve düşünce yoktur. Siyasal yaşamda görev yapmak, bu görevin gerektirdiği sorumluluk ve sonuçları kabul etmek demektir. Siyasi kişileri, yöneticileri, genel müdürleri eleştirmek ve onlarla ilgili sürekli haber yapmak basın için bir hak değil, ayrıca bir görevdir. Özellikle siyasal yaşamda görev alan kişilerin, basının her yönüyle kendisi ile ilgileneceğini, eleştireceğini, uyaracağını ve hatta bazen çok sert eleştirilere muhatap olacağını önceden bilmesi ve hesaba katması gerekir. Siyasal figürlerin davranışları, yasalara uygun olsa ve yasalara aykırı hiçbir eylem içermese dâhi, basın tarafından değer yargılarına ters düşen davranışlarının sorgulanacağını bilmesi ve bilebilecek durumda olması gerekir. (Kişilik Hakları-Medya Etik Yargı Kararları, Fikret İlkiz ve Barış Günaydın, Küresel İletişim Dergisi, Sayı:2, Güz-2006)
“Sonuç olarak kabul etmek gerekir ki, hükümet üyelerimiz ve diğer politikacılarımız, üst düzey bürokratlarımız görevleriyle ilgili olarak görsel ve/veya yazılı basında yapılan eleştirileri, yer alan karikatürleri, sade vatandaşlara göre, çok daha geniş bir ‘hoşgörüyle’ karşılamalıdırlar. Politik alandaki bir ölçüde sert ve kırıcı tartışmalar, eleştiriler, demokratik rejimlerde ‘kamu yararı’ kapsamı içinde değerlendirilmesi gereken olgulardır.” (Türk Borçlar Hukuku, Prof. Dr. Safa Reisoğlu, s.254)
Yargı kararlarında ve doktrindeki görüşler itibarıyla, devlet adamı, politikacı, yazar, sanatkâr gibi topluma mal olmuş veya kamu oyunda tanınmış kişilere yönelik eleştiri sınırının, normal bireylerden daha geniş olduğu konusunda bir duraksama bulunmamaktadır.
Bu kapsamda haberde bahsi geçen ve davalı idareye şikâyet dilekçesi vererek kişilik hakları zedelenmek suretiyle şahsının suçlu olduğuna yönelik kamuoyu yaratılmasına ve yargılamayı yapacak olan mahkemenin etkilenmesine çalışıldığı iddialarını ileri süren eski … Valisi …’nin üst düzey kamu görevlisi olduğu ve topluma mâl olmuş bir kişi olduğu açıktır.
Söz konusu haber programı incelendiğinde, eski … Valisi …’nin bir dönem birlikte olduğu …’yü ormanlık alanda dört kişiyle birlikte darp ettiği iddiasıyla ilgili yapılan haberde, eski Vali hakkında 18 yıl hapis istemiyle dava açıldığının belirtiği, olaya ilişkin açıklamaların “iddiaya göre” ve “ileri sürülmüştü” gibi ifadeler ile kesin olmayan bir dille aktarıldığı, haber içeriğinde …’nün beyanlarının yanı sıra, …’nin basın açıklamasına da yer verildiği, haberin bahse konu olay ile ilgili kovuşturma evresine geçilmesi üzerine yapıldığı, haber içeriğinde dava açılması sonucunu doğuran iddianameye konu olayların aktarıldığı, bu bakımdan iddiaların görünür gerçekliğe uygun olduğu ve yargılamaya ilişkin güncel bir gelişmenin habere konu edildiği, haberin konusunun kadına şiddete ilişkin olması nedeniyle habere ilişkin kamu menfaatinin bulunduğu, hakkında haber yapılan kimsenin topluma mal olmuş kişiliği de dikkate alındığında, olayın aktarılması esnasında öz ile biçim arasındaki dengenin sağlandığı, ….’nin suçlu ilan edilmediği, kullanılan ifade biçiminin haberin gerektirdiği ölçüde olduğu, yapılan haberin ifade özgürlüğü sınırları içerisinde kaldığı, dolayısıyla söz konusu programda 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (i) bendinin ihlâl edilmediği anlaşıldığından, dava konusu Üst Kurul kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Bu itibarla, dava konusu işlemde hukuka uygunluk, davanın reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddine yönelik temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında ise hukukî isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’ne gönderilmesine, 08/03/2023 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.