Danıştay Kararı 13. Daire 2022/4476 E. 2022/4926 K. 22.12.2022 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2022/4476 E.  ,  2022/4926 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2022/4476
Karar No:2022/4926

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : …
VEKİLLERİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: … Petrol ve Doğalgaz Mühendislik A.Ş.’nin tüm mal, hak ve alacaklarının bir araya getirilmesi ile oluşturulan … Petrol ve Doğalgaz Mühendislik Ticari ve İktisadi Bütünlüğü’nün satışına ilişkin İhale Şartnamesi ile muhammen bedelin 47.400.000,00-TL olarak belirlenmesine ilişkin … tarih ve … sayılı Fon Kurulu kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen kararda; … Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu’nun … sayılı dosyasında FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olmak ve terörizmin finansmanı suçlamaları nedeniyle başlatılan soruşturma kapsamında … sayılı KHK’nın 3/1. ve CMK’nın 128. maddeleri uyarınca davacının da aralarında bulunduğu şahısların malvarlığı değerlerine el konulduğu, …. Sulh Ceza Hakimliği’nin … tarih ve … D.İş sayılı kararı ile davacının da ortağı olduğu … Holding A.Ş. bünyesindeki şirketlerden … Petrol ve Doğalgaz Mühendislik A.Ş.’ye TMSFnin kayyım olarak atanmasına karar verildiği, davacının kardeşi … hakkında … Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde görülen yargılama sonucunda verilen … tarih ve E:…sayılı karar ile, davacının kardeşi …’ye “Silahlı Terör Örgütüne Bilerek ve İsteyerek Yardım Etme” suçundan 3 yıl 9 ay hapis cezası verildiği ve TMSF’nin kayyım olarak atandığı … Holding ve bağlı şirketlerin 5237 sayılı Kanun’un 54 ve 55. maddeleri uyarınca müsaderesine hükmedildiği, Fon Kurulu’nun … tarih ve … sayılı kararıyla, 5411 sayılı Kanun’un 134. maddesi uyarınca 2 yıllık ticari ve iktisadi bütünlük süresinin 28/02/2019 tarihinde sona erecek olması ve … Holding A.Ş Yönetim Kurulu’nun … tarihli yazısı uyarınca, 674 sayılı KHK kapsamında kayyımlık yetkisi Fona devredilen … Petrol ve Doğalgaz Mühendislik A.Ş.’nin tüm mal, hak ve varlıkları bir araya getirilerek “… Petrol ve Doğalgaz Mühendislik Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” oluşturulmasına karar verildiği; Fon Kurulu’nun … tarih ve… sayılı kararıylada, 674 sayılı KHK kapsamında kayyımlık yetkisi Fona devredilen … Teknoloji Ürünleri Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin tüm mal, hak ve varlıkları bir araya getirilerek “… Teknoloji Ürünleri Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” oluşturulmasına karar verildiği, … Petrol ve Doğalgaz Mühendislik A.Ş.’nin 31/12/2020 tarihi itibarıyla vadesi geçmiş SGK ve diğer vergi borçları toplamının 1.513,769-TL olduğu ve finansman yetersizliğinden ödeme yapılamadığı, şirket alacakları hakkında tahsil kabiliyetinin bulunmadığı, bağımsız denetçi raporunda da şirketin sürekliliğini devam ettirme kabiliyetine ilişkin ciddi şüphe olduğu belirlendiğinden şirketin mevcut halinin sürdürülebilir olmadığına kanaat getirildiği; … Teknoloji Ürünleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. ile ilgili olarak ise, şirketin kendini finanse edebilmek amacıyla grup içi şirketlerden ve ortaklardan borç kullandığı, yönetim beyanında ise bu borçların ödenmesinin planlamada olmadığının belirtildiği, şirketin faaliyetine devam edebilmesi için makine, cihaz ve demirbaşlarını yenilemesinin gerekeceği, ancak şirketin, borçları sebebiyle ihtiyacı karşılayabilmesinin mümkün olmadığı, şirket, mevcut borçluluğunu gelirlerinden elde ettiği nakit akışı ile karşılayamadığından, şirketin mevcut hâlinin sürdürülebilir olmadığına kanaat getirildiği, Fon Kurulu’nun … tarih ve … sayılı kararıyla, Fon Başkanlığının … tarihli yazısı ekinde gönderilen … tarih ve .. sayılı yazı sonucunda … Petrol ve Doğalgaz Mühendislik Ticari ve İktisadi Bütünlüğü ile … Teknoloji Ürünleri Ticari ve İktisadi Bütünlüğüne ilişkin 2 yıllık ticari ve iktisadi bütünlük sürelerinin 21/02/2021 tarihinde sona erecek olması ve şirketlerin … tarihli talepleri dikkate alınarak 6758 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun ile 674 sayılı KHK kapsamında kayyımlık yetkisi Fona devredilen … Petrol ve Doğalgaz Mühendislik A.Ş. ile … Teknoloji Ürünleri Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ne ait tüm mal, hak ve varlıkların bir araya getirilerek “… Petrol ve Doğalgaz Mühendislik Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” adı altında yeni bir ticari ve iktisadi bütünlük oluşturulmasına ve oluşturulan bütünlüğün satışına, satışın kapalı zarf ve açık arttırma usullerinin birlikte uygulanması suretiyle gerçekleştirilmesine karar verildiği, anılan karar uyarınca 14/12/2021 tarih ve 31689 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan satış ilanı ile … Petrol ve Doğalgaz Mühendislik Ticari ve İktisadi Bütünlüğü’nün kapalı zarf ve açık artırma usulü ile 47.400.000,00-TL muhammen bedel’e 12/01/2022 tarihinde satışının yapılacağının ilan edilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı;
Davacının, İhale Şartnamesi’nde bir çok hukuka aykırılık bulunduğuna ilişkin iddiası yönünden;
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Tarafından Ticari ve İktisadi Bütünlük Oluşturan Mahcuzların Satışına İlişkin Yönetmeliğin “Satış şartnamesinde bulunacak hususlar” başlıklı 11. maddesinde belirtilen hususlar ile ilgili düzenleyici kurumlarca ihale alıcılarında aranılan şart ve yükümlülükleri düzenleyen ve anılan Yönetmeliğin 10. maddesi hükmüne uygun şekilde Fon Kurulu kararı ile onaylanan dava konusu İhale Şartnamesi’nin usule ve mevzuata uygun olduğu, aksi yöndeki iddiaların yerinde olmadığı,
Muhammen bedelin yönetmelik hükümlerine aykırı olarak belirlendiği iddiası yönünden;
Petrol ve doğalgaz endüstrisi için ekipman imalatı, sistem entegrasyonu ve malzeme temini ile mühendislik hizmetleri yapmak amacıyla kurulan … Petrol ve Doğalgaz Mühendislik A.Ş. ile çeşitli çap ve ebatta doğalgaz regülatörü üretim konusu ile iştigal etmek amacıyla kurulan … Teknoloji Ürünleri Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin mali durumunun sürdürülebilir olmadığının ortaya konulması, şirketlerin borçluluk durumları ve mevcut borçluluklarını gelirlerinden elde ettikleri nakit akışı ile karşılayamayacaklarına ilişkin hususlar dikkate alındığında ve uygulanan değerleme yönteminin ve bütünlüğü oluşturan varlıkların ayrı ayrı kıymet takdirlerinin yapılmış olması ile bağlı olunmaksızın düzenlenecek rapor çerçevesinde Fon Kurulu tarafından belirleneceği yönündeki hüküm uyarınca tanınan yetki doğrultusunda Fon Kurulu’nca tespit edilen muhammen bedelin usule ve mevzuata uygun olarak belirlendiği,
Kayyım sıfatıyla atanan TMSF’nin, şirketin malvarlığı değerini/aktiflerini satma, borçlarını/pasiflerini şirketlerde bırakma ve bu şekilde şirketleri iflas ettirme hakkının bulunmadığına ilişkin iddiası yönünden;
Fon’un, kayyım olarak atandığı şirketler ve malvarlığı değerleri hakkında ticari ve iktisadi bütünlük oluşturma ve satış kararı alabilme konusunda münhasıran yetkili olduğu, alınacak kararlar için mahkeme de dahil olmak üzere başka bir merciden izin ve/veya icazet almasına gerek bulunmadığı, satış yetkisinin, müsadere kararına bağlı olmaksızın, şirkete yönelik sürdürülemez olduğu yönündeki mali durum raporları dikkate alınmak suretiyle Fon Kurulu’na tanındığı,
6758 sayılı Kanun, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 134. maddesi ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Tarafından Ticari ve İktisadi Bütünlük Oluşturan Mahcuzların Satışına İlişkin Yönetmelik hükümleri uyarınca oluşturulan “… Petrol ve Doğalgaz Mühendislik Ticari ve İktisadi Bütünlüğü”nün kapalı zarf ve açık arttırma usullerinin birlikte uygulanması suretiyle satışına dair İhale Şartnamesi ile muhammen bedelin 47.400.000,00-TL olarak belirlenmesine ilişkin … tarih ve … sayılı Fon Kurulu kararında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, şartnamenin şeffaflık ve belirlilik ilkelerine açıkça aykırı olduğu, muhammen bedelin düşük belirlendiği, TMSF’nin satış yetkisinin bulunmadığı, … ve … şirketlerinin farklı tüzel kişiler olduğu, faaliyet alanlarının ve ortaklık yapılarının birbirinden farklı olduğu, biraraya getirilerek satılmalarında herhangi bir menfaat bulunmadığı, hazırlanan mali durum tespit raporlarına dayanılarak satış kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, kayyım atanan şirketler ve mal varlıkları hakkında ticari ve iktisadi bütünlük oluşturma ve satış kararı alma yetkilerinin bulunduğu, İhale Şartnamesi’nin usule ve mevzuata uygun olduğu, şirketlere ilişkin hazırlanan mali durum tespit raporlarında mevcut hâlin sürdürülebilir olmadığının tespiti üzerine söz konusu satış kararlarının alındığı, satış yetkisinin Fon Kurulu’na ait olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacının duruşma istemi yerinde görülmeyerek ve dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
USUL YÖNÜNDEN:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Dilekçeler üzerine ilk inceleme” başlıklı 14. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendinde, dava dilekçelerinin görev ve yetki yönünden ilk incelemeye tâbi tutulacağı; “İlk inceleme üzerine verilecek karar” başlıklı 15. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde ise, adlî yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine karar verileceği kurala bağlanmıştır.
İdarî yargı mercilerinde yargısal denetimi yapılarak çözümlenecek uyuşmazlıklarda, öncelikle davaya konu işlemin idarî bir işlem olup olmadığı hususunun, başka bir anlatımla idare hukuku kurallarına göre tesis edilen, kamu gücüne dayanılarak diğer tarafın rızasını aramaya gerek olmaksızın hukukî durumda tek yanlı irade açıklamasıyla değişiklik meydana getiren bir işlem olup olmadığının ortaya konulması gerekmektedir. İdarî makamlar tarafından tesis edilmiş olsa bile, özel hukuk hükümlerine tâbi olan işlem ve sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümünde adlî yargı mercileri görevlidir.
4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 403. maddesinin ikinci fıkrasında kayyımın belirli işleri görmek veya malvarlığını yönetmek için atanacağı kurala bağlanmıştır. Bir tüzel kişinin gerekli organlardan yoksun kalmış olması ve yönetiminin başka yoldan sağlanamaması halinde vesayet makamı tarafından yönetim kayyımı atanacağı aynı Kanun’un 427. maddesinde belirtilmiştir. Kanun’un ‘Malvarlığının yönetimi’ başlıklı 460. maddesinde ise ‘Kayyım bir malvarlığının yönetimi ve gözetimi ile görevlendirilmiş ise, yalnız o malvarlığının yönetim ve korunması için gerekli olan işleri yapabilir. Kayyımın, bunun dışındaki işleri yapabilmesi, temsil olunanın vereceği özel yetkiye, temsil olunan bu yetkiyi verecek durumda değilse vesayet makamının iznine bağlıdır.
‘ hükmü yer almıştır.
Yönetim kayyımının olağan yönetim işlerini yapabilmesi, temsil olunanın vereceği özel bir yetkiye bağlı olmadığı gibi vesayet makamının da iznine bağlı değildir. Olağan yönetim işlerine; alacakların tahsil edilmesini, borçların ödenmesini, vergi beyanlarında bulunulmasını, bozulacak malların satılmasını, mevcudun korunması için önlem alınmasını örnek olarak göstermek mümkündür. Türk Medeni Kanunu’nun 462 ve 463. hükmü kapsamındaki işlerde ise yetkili vesayet dairelerinden izin alınması zorunludur.(Gençcan Ömer Uğur: Vesayet Hukuku, Ankara-2009, s.818)
Kayyım, vesayet işleriyle görevlendirilmiş olan diğer kişiler gibi bu görevini yerine getirirken iyi bir yönetimin gerektirdiği özeni göstermekle yükümlüdür. Malvarlığını yönetme yükümlülüğü kapsamında yönetim kayyımının da kayyımlığına verilen kişinin malvarlığını iyi bir yönetici gibi özenle yönetme ve yönetimle ilgili hesap tutma zorunluluğu vardır. (Gençcan Ömer Uğur: Vesayet Hukuku, Ankara-2009, s.821)
Kayyımın görevini yerine getirirken kusurlu davranışıyla sebep olduğu zararlardan sorumlu olacağı Medeni Kanun’un 467. maddesinde belirtilmiş ve açılacak olan tazminat davalarında asliye hukuk mahkemelerinin görevli olacağı Kanun’un 469. maddesinde kurala bağlanmıştır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun şirket yönetimi için kayyım tayini başlıklı 133. maddesinde, ” (1) Suçun bir şirketin faaliyeti çerçevesinde işlenmekte olduğu hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve maddî gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için gerekli olması halinde; soruşturma ve kovuşturma sürecinde, hâkim veya mahkeme, şirket işlerinin yürütülmesiyle ilgili olarak kayyım atayabilir. Atama kararında, yönetim organının karar ve işlemlerinin geçerliliğinin kayyımın onayına bağlı kılındığı veya yönetim organının yetkilerinin ya da yönetim organının yetkileri ile birlikte ortaklık payları veya menkul kıymetler idare yetkilerinin tümüyle kayyıma verildiği açıkça belirtilir. Kayyım tayinine ilişkin karar, ticaret sicili gazetesinde ve diğer uygun vasıtalarla ilan olunur.
(2) Hâkim veya mahkemenin kayyım hakkında takdir etmiş bulunduğu ücret, şirket bütçesinden karşılanır. Ancak, soruşturma veya kovuşturma konusu suçtan dolayı kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararının verilmesi halinde; ücret olarak şirket bütçesinden ödenen paranın tamamı, kanunî faiziyle birlikte Devlet Hazinesinden karşılanır.
(3) İlgililer, atanan kayyımın işlemlerine karşı, görevli mahkemeye 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve 29/06/1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre başvurabilirler.” … hükmü yer almıştır.
Dava konusu işlemlerin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan hâliyle 6758 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 19. maddesinde, (1) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı nedeniyle 04/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 133 üncü maddesi uyarınca kayyım atanmasına karar verilen şirketlerde görev yapan kayyımların yetkileri, hâkim veya mahkeme tarafından Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilir ve devirle birlikte kayyımların görevleri sona erer.
(2) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra ve olağanüstü halin devamı süresince terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı nedeniyle Ceza Muhakemesi Kanununun 133 üncü maddesi uyarınca şirketlere ve bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 13 üncü maddesi uyarınca varlıklara kayyım atanmasına karar verildiği takdirde, kayyım olarak Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu atanır.
(3) 20/07/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne veya Hazineye devredilen şirketler hariç olmak üzere; birinci ve ikinci fıkra kapsamındaki şirketlerin mali durumu, ortaklık yapısı, diğer sorunları veya piyasa koşulları nedeniyle mevcut halin sürdürülebilir olmadığının Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından tespit edilmesi durumunda, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu şirketin yahut varlıklarının veya bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 13. maddesinde belirtilen varlıkların satılmasına veya feshi ile tasfiyesine karar verebilir. Satış ve tasfiye işlemleri Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından yerine getirilir. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun ilişkili olduğu Bakan onayıyla belirlenir.
(4) Üçüncü fıkra kapsamında gerçekleştirilen varlık ve mal varlığı değeri satışlarına bağlı olarak elde edilen gelirden borçlar ödendikten sonra kalan tutar, şirket işlerinde kullanılabilir. Üçüncü fıkra kapsamında gerçekleştirilen fesih ve tasfiye işlemleri sonunda borçlar ödendikten sonra kalan tutar, yargılamanın kesin hükümle sonuçlandırılmasına kadar bir kamu bankasında açılan hesapta nemalandırılır.(…)” hükmü yer almıştır.
Aktarılan mevzuatın değerlendirilmesinden; Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 133. maddesi uyarınca suçun bir şirketin faaliyeti çerçevesinde işlenmekte olduğu hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve maddî gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için gerekli olması halinde; soruşturma ve kovuşturma sürecinde, hâkim veya mahkemenin şirket işlerinin yürütülmesiyle ilgili olarak kayyım atayabileceği, 6758 sayılı Kanun’un 19. maddesi gereğince Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 133. maddesi uyarınca şirketlere kayyım atanmasına karar verildiği takdirde, kayyım olarak Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun atanacağı, kayyımın işlemlerine karşı ilgililer tarafından görevli mahkemeye Türk Medeni Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre başvurulabileceği anlaşılmaktadır.
Dosyanın incelenmesinden, … Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu’nun … sayılı dosyasında FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olmak ve terörizmin finansmanı suçlamaları nedeniyle başlatılan soruşturma kapsamında 668 sayılı KHK’nın 3/1. ve CMK’nın 128. maddeleri uyarınca davacının da aralarında bulunduğu şahısların malvarlığı değerlerine el konulduğu, … Sulh Ceza Hakimliği’nin … tarih ve … D.İş sayılı kararı ile davacının da ortağı olduğu … Holding AŞ bünyesindeki şirketlerden … Petrol ve Doğalgaz Mühendislik A.Ş.’ye … kayyım olarak atanmasına karar verildiği, TMSF’nin kayyım olarak atandığı … Grubu şirketlerinden olan .. Petrol ve Doğalgaz Mühendislik A.Ş ile … Teknoloji Ürünleri Sanayi ve Ticaret A.Ş şirketlerine ait tüm mal, hak ve varlıkların bir araya getirilerek “… Petrol ve Doğalgaz Mühendislik Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” adı altında ticari ve iktisadi bütünlük oluşturulduğu, anılan ticarî ve iktisadî bütünlüğün satışına ilişkin hazırlanan ihale şartnamesi ile muhammen bedeli tespitine yönelik Fon Kurulu kararının iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Dairemizin tüm üyelerinin katılımıyla 02/11/2022 tarihinde yapılan toplantıda alınan karar ile, davalının kayyım sıfatıyla yönettiği şirketlerin hak ve taraf ehliyetlerini koruduğu, anılan şirketlere ilişkin olarak kayyımın ticârî gerekliliklere göre gerçekleştirdiği iş ve işlemlerin idarî işlem ve eylem niteliğinde olmadığı, kayyım sıfatıyla ticârî kural ve teamüllere dayanılarak tesis edilen işlemlerde kamu yararının değil ticârî faaliyet gereklerinin esas alındığı ve kayyım işlemlerinin idare hukuku ilkelerine göre değil ticaret hukuku ilkelerine göre tesis edildiği dikkate alınarak uyuşmazlığın esas itibarıyla Türk Medenî Kanunu’nda düzenlenen kayyımlık görevinin nasıl îfâ edileceğine dair ilke ve kurallar ile Türk Ticaret Kanunu hükümleri dikkate alınmak suretiyle adlî yargı yerlerince çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, davanın esası incelenerek verilen temyize konu İdare Mahkemesi kararında usûl hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır.
Öte yandan, 2577 sayılı Kanun’un “Kapsam ve nitelik” başlıklı 1. maddesinin ilk fıkrasında, “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinin görevine giren uyuşmazlıkların çözümü, bu Kanunda gösterilen usûllere tâbidir.” kuralına yer verilmiştir.
2577 sayılı Kanun’a 6545 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen “İvedi yargılama usulü” başlıklı 20/A maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, ihaleden yasaklama kararları hariç ihale işlemlerinden doğan uyuşmazlıklarda söz konusu yargılama usulünün uygulanacağı; (g) bendinde ise, verilen nihaî kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde temyiz yoluna başvurulabileceği kurala bağlanmıştır.
Anayasa’nın 142. maddesi uyarınca, Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişleri ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir. Kanun yolları da, yargılama usûlleri arasında yer alır. Yargı yerlerince yapılacak incelemeler sonunda verilecek kararlardan hangisinin kesin olduğunun belli edilmesi dahi, anılan madde hükmü ile Anayasa’daki temel ilkelere ve güvence kurallarına aykırı olmamak üzere yasa koyucunun takdirine bırakılmıştır (AYM kararı, E:1985/23, K:1986/2, Karar tarihi: 20/01/1986).
Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceğini belirten Anayasa’nın 142. maddesinin de kanuni hâkim güvencesinin değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulması gerektiği açıktır. Kanuni hâkim güvencesi, mahkemelerin kuruluş ve yetkileri ile izleyecekleri yargılama usulünün kanunla düzenlenmesini ve dava konusu olay ortaya çıkmadan önce belirlenmesini gerektirir. Bu düzenleme Anayasa Mahkemesi kararlarında, kişinin hangi mahkemede yargılanacağını önceden ve kesin olarak bilmesini gerektiren doğal hâkim ilkesini koruyan bir hüküm olarak ele alınmaktadır (AYM kararı, Muhammed Deniz başvurusu, B. No: 2014/10728, Karar tarihi:18/07/2018).
Aktarılan kanunî düzenlemelere göre, 6545 sayılı Kanunla yapılan değişikliklerle birlikte 20/07/2016 tarihinden sonra ilk derece mahkemelerince verilen kararlara karşı genel kanun yolunun istinaf olarak belirlendiği, yalnızca 2577 sayılı Kanun’un 46. maddesinde tahdidî olarak sayılan uyuşmazlıklarla ilgili kararlara karşı istinaf kanun yolundan sonra temyiz kanun yoluna da başvurulabileceği, 2577 sayılı Kanun’da düzenlenen özel ve istisnai bir yargılama usûlü olan ivedi yargılama usulüne tâbi olan uyuşmazlıklarla ilgili olarak ise ilk derece mahkemelerince verilen kararlara karşı hangi tarihte verildiğine bakılmaksızın doğrudan temyiz kanun yoluna başvurulabileceği açıktır.
2577 sayılı Kanun’un 1. maddesinin ilk fıkrası uyarınca idarî yargının görevine giren uyuşmazlıkların çözümü bu Kanun’da gösterilen usûllere tâbi bulunduğundan ve anılan Kanun’un 20/A maddesinde yer verilen ivedi yargılama usûlü öncelikle ve süratle sonuçlandırılması önem taşıyan bazı idarî dava türleri için öngörülen özel bir yargılama usûlü olduğundan; adlî yargının görevinde olduğu değerlendirilen uyuşmazlıklar bakımından Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinin görevine giren uyuşmazlıkların çözümünde uygulanacak usûlü belirleyen 2577 sayılı Kanun’da düzenlenen özel bir yargılama usûlü olan ivedi yargılama usûlü uygulanarak karar verilmesi mümkün değildir. Ayrıca, istisnaî bir yargılama usûlü olan ivedi yargılama usûlünün bu şekilde geniş bir yorum yoluyla genel yargılama usûlü yerine uygulanmasının Anayasal kurallar uyarınca Kanunla belirlenmesi zorunlu olan yargılama usûlüne ilişkin konulardan biri olan mahkeme kararlarına karşı başvurulacak kanun yolunu etkileyeceği açıktır.
Bu itibarla, çözümü adlî yargının görevinde olan, 2577 sayılı Kanun ve bu Kanunda düzenlenen usûllerin uygulanmasına ve öncelikle sonuçlandırılması özel önem taşıyan uyuşmazlık olarak nitelendirilmesine imkân bulunmayan ve bu anlamda ivedi yargılama usulü kapsamında yer almayan dava konusu uyuşmazlığa ilişkin olarak, genel yargılama usûlü yerine ivedi yargılama usûlü uygulanarak karar verilmesinde de usûl hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Kullanılmayan …TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davacıya iadesine,
4. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine, 22/12/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.