Danıştay Kararı 13. Daire 2022/3284 E. 2023/1075 K. 09.03.2023 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2022/3284 E.  ,  2023/1075 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2022/3284
Karar No:2023/1075

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLLERİ : Av. …
Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Fonu (…)
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacının hissedarı olduğu …A.Ş. ile … İç ve Dış Nakliyat Petrol Ürünleri ve Madencilik San. ve Tic. A.Ş.’ye ait mal, hak ve alacakların birleştirilmesi suretiyle …Ticari ve İktisadi Bütünlüğünün oluşturulmasına ve oluşturulan bütünlüğün satışına ilişkin Fon Kurulu kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; davaya konu şirketlerin mevcut mali durumları itibarıyla sürdürülebilir bir ekonomik faaliyetlerinin söz konusu olmadığı hususundaki 30/06/2020 tarihli yazıda, her iki şirketin de Fon’un kayyım olarak atandığı tarihten önce faaliyetlerini durdurduğu, …A.Ş.’de 2016-2020 yılları arasında herhangi bir personel istihdamı olmadığı, … İç ve Dış Ticaret A.Ş.’nin Tekirdağ’daki işletmesinde Ocak 2017’de 3 olan personel sayısının Ekim 2019 tarihinde sıfırlandığı ifade edilerek şirketlere ait mal, hak ve alacakların ticari ve iktisadi bütünlük kapsamında Fon tarafından satışının talep edildiği, diğer taraftan da anılan şirketlere ilişkin olarak tanzim ettirilen mali durum tespit raporları uyarınca şirketlerin hak ve alacaklarının, borç ve yükümlülüklerinin altında olduğu ve zarar ettikleri, faaliyetsiz olmaları nedeniyle işletmenin devamı durumunda zararın daha da artabileceği hususunun ortaya konulduğu, tüm bu hususlar nazara alındığında, davaya konu şirketlerle ilgili olarak ticari ve iktisadi bütünlük oluşturulmasına ve oluşturulan bütünlüğün Fon Kurulu tarafından satılmasına ilişkin davaya konu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nce; istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davacı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, davalı idarenin savunmasında belirttiği hususların İdare Mahkemesi’nce birebir doğru kabul edildiği, şirketlerin satışı için kanunda öngörülen şartların olayda gerçekleşmediği, muhammen bedelin düşük belirlendiği, ihalenin usulüne uygun yapılmadığı, ihale bedelinin muhammen bedelin altında olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI :Davalı idare tarafından, kayyım olunan şirketler hakkında satış kararı alma yetkilerinin bulunduğu, şirket hakkında ticari ve iktisadi bütünlük oluşturulması ve satış kararı alınmasının hukuka uygun olduğu, mevcut hâlin sürdürülebilir olmadığının hazırlanan raporlar ile tespit edildiği, muhammen bedelin uzman firmalardan alınan değerleme raporları ile tespit edildiği, davacı hakkındaki ceza yargılamasında mahkumiyet kararı verildiği, mülkiyet hakkı ihlâlinin bulunmadığı belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
USUL YÖNÜNDEN:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendinde, dava dilekçelerinin görev ve yetki yönünden ilk incelemeye tâbi tutulacağı; 15. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde ise, adlî yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine karar verileceği kurala bağlanmıştır.
İdarî yargı mercilerinde yargısal denetimi yapılarak çözümlenecek uyuşmazlıklarda, öncelikle davaya konu işlemin idarî bir işlem olup olmadığı hususunun, başka bir anlatımla idare hukuku kurallarına göre tesis edilen, kamu gücüne dayanılarak diğer tarafın rızasını aramaya gerek olmaksızın hukukî durumda tek yanlı irade açıklamasıyla değişiklik meydana getiren bir işlem olup olmadığının ortaya konulması gerekmektedir. İdarî makamlar tarafından tesis edilmiş olsa bile, özel hukuk hükümlerine tâbi olan işlem ve sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümünde adlî yargı mercileri görevlidir.
Dosyanın incelenmesinden, aralarında davacının da bulunduğu sanıkların FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile bağlantılarının olduğunun tespit edildiğinden bahisle yardım ve yataklıkta kullandıkları belirtilen … Grubu’na ait şirketlere 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 133. maddesi kapsamında kayyım atamalarının yapıldığı, görev yapan kayyımların yetkilerinin …Sulh Ceza Hakimliği’nin … tarih ve … D.İş sayılı kararı ile Fon’a devredildiği, davacının hissedarı olduğu … Grubu şirketlerinden … ile … İç ve Dış Nakliyat Petrol Ürünleri ve Madencilik San. ve Tic. A.Ş.’nin mal, hak ve alacaklarının bir araya getirilmesi suretiyle Fon Kurulu’nun … tarih ve … sayılı kararı ile …Ticari ve İktisadi Bütünlüğü’nün oluşturulduğu, Fon Kurulu’nun … tarih ve … sayılı kararı ile ikinci kez iktisadi bütünlük oluşturulduğu, akabinde ise Fon Kurulu’nun … tarih ve … sayılı kararı ile ticari ve iktisadi bütünlüğün Fon tarafından satışına karar verilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 403. maddesinin ikinci fıkrasında kayyımın belirli işleri görmek veya malvarlığını yönetmek için atanacağı kurala bağlanmıştır. Bir tüzel kişinin gerekli organlardan yoksun kalmış olması ve yönetiminin başka yoldan sağlanamaması hâlinde vesayet makamı tarafından yönetim kayyımı atanacağı aynı Kanun’un 427. maddesinde belirtilmiştir. Kanun’un “Malvarlığının yönetimi” başlıklı 460. maddesinde ise, “Kayyım bir malvarlığının yönetimi ve gözetimi ile görevlendirilmiş ise, yalnız o malvarlığının yönetim ve korunması için gerekli olan işleri yapabilir.
Kayyımın, bunun dışındaki işleri yapabilmesi, temsil olunanın vereceği özel yetkiye, temsil olunan bu yetkiyi verecek durumda değilse vesayet makamının iznine bağlıdır.” kuralı yer almıştır.
Yönetim kayyımının olağan yönetim işlerini yapabilmesi, temsil olunanın vereceği özel bir yetkiye bağlı olmadığı gibi vesayet makamının da iznine bağlı değildir. Olağan yönetim işlerine; alacakların tahsil edilmesini, borçların ödenmesini, vergi beyanlarında bulunulmasını, bozulacak malların satılmasını, mevcudun korunması için önlem alınmasını örnek olarak göstermek mümkündür. Türk Medeni Kanunu’nun 462 ve 463. hükmü kapsamındaki işlerde ise yetkili vesayet dairelerinden izin alınması zorunludur.(Gençcan Ömer Uğur: Vesayet Hukuku, Ankara-2009, s.818)
Kayyım, vesayet işleriyle görevlendirilmiş olan diğer kişiler gibi bu görevini yerine getirirken iyi bir yönetimin gerektirdiği özeni göstermekle yükümlüdür. Malvarlığını yönetme yükümlülüğü kapsamında yönetim kayyımının da kayyımlığına verilen kişinin malvarlığını iyi bir yönetici gibi özenle yönetme ve yönetimle ilgili hesap tutma zorunluluğu vardır. (Gençcan Ömer Uğur: Vesayet Hukuku, Ankara-2009, s.821)
Kayyımın görevini yerine getirirken kusurlu davranışıyla sebep olduğu zararlardan sorumlu olacağı 4721 sayılı Kanun’un 467. maddesinde belirtilmiş ve açılacak olan tazminat davalarında asliye hukuk mahkemelerinin görevli olacağı Kanun’un 469. maddesinde kurala bağlanmıştır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun şirket yönetimi için kayyım tayini başlıklı 133. maddesinde, ” (1) Suçun bir şirketin faaliyeti çerçevesinde işlenmekte olduğu hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve maddî gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için gerekli olması halinde; soruşturma ve kovuşturma sürecinde, hâkim veya mahkeme, şirket işlerinin yürütülmesiyle ilgili olarak kayyım atayabilir. Atama kararında, yönetim organının karar ve işlemlerinin geçerliliğinin kayyımın onayına bağlı kılındığı veya yönetim organının yetkilerinin ya da yönetim organının yetkileri ile birlikte ortaklık payları veya menkul kıymetler idare yetkilerinin tümüyle kayyıma verildiği açıkça belirtilir. Kayyım tayinine ilişkin karar, ticaret sicili gazetesinde ve diğer uygun vasıtalarla ilan olunur.
(2) Hâkim veya mahkemenin kayyım hakkında takdir etmiş bulunduğu ücret, şirket bütçesinden karşılanır. Ancak, soruşturma veya kovuşturma konusu suçtan dolayı kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararının verilmesi halinde; ücret olarak şirket bütçesinden ödenen paranın tamamı, kanunî faiziyle birlikte Devlet Hazinesinden karşılanır.
(3) İlgililer, atanan kayyımın işlemlerine karşı, görevli mahkemeye 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve 29/06/1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre başvurabilirler.” … kuralına yer verilmiştir.
Dava konusu işlemlerin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan hâliyle 6758 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 19. maddesinde, “(1) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı nedeniyle 04/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 133 üncü maddesi uyarınca kayyım atanmasına karar verilen şirketlerde görev yapan kayyımların yetkileri, hâkim veya mahkeme tarafından Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilir ve devirle birlikte kayyımların görevleri sona erer.
(2) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra ve olağanüstü halin devamı süresince terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibatı nedeniyle Ceza Muhakemesi Kanununun 133 üncü maddesi uyarınca şirketlere ve bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 13 üncü maddesi uyarınca varlıklara kayyım atanmasına karar verildiği takdirde, kayyım olarak Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu atanır.
(3) 20/07/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan ve Vakıflar Genel Müdürlüğüne veya Hazineye devredilen şirketler hariç olmak üzere; birinci ve ikinci fıkra kapsamındaki şirketlerin mali durumu, ortaklık yapısı, diğer sorunları veya piyasa koşulları nedeniyle mevcut halin sürdürülebilir olmadığının Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından tespit edilmesi durumunda, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu şirketin yahut varlıklarının veya bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 13. maddesinde belirtilen varlıkların satılmasına veya feshi ile tasfiyesine karar verebilir. Satış ve tasfiye işlemleri Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından yerine getirilir. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun ilişkili olduğu Bakan onayıyla belirlenir.
(4) Üçüncü fıkra kapsamında gerçekleştirilen varlık ve mal varlığı değeri satışlarına bağlı olarak elde edilen gelirden borçlar ödendikten sonra kalan tutar, şirket işlerinde kullanılabilir. Üçüncü fıkra kapsamında gerçekleştirilen fesih ve tasfiye işlemleri sonunda borçlar ödendikten sonra kalan tutar, yargılamanın kesin hükümle sonuçlandırılmasına kadar bir kamu bankasında açılan hesapta nemalandırılır.(…)” kuralı yer almıştır.
Aynı Kanun’un 20. maddesinde ise, “(1)19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından devralınan şirketler ve bunların varlıkları ile ilgili olarak Fona verilen yetkiler, bu Kanun Hükmünde Kararname ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna verilen kayyımlık görevi ile satış veya tasfiye işlemlerinde, bu şirketlerin yahut bunların sahiplerinin Fona borçlu olup olmadığına ve varlıkları üzerinde Fon haczi bulunup bulunmadığına bakılmaksızın kıyasen uygulanır. (…) Şirketlerin tasfiye işlemlerini yürütmek üzere Fon Kurulu tarafından görevlendirilen tasfiye komisyonu, adlî işlemler veya davalar bakımından taraf ehliyetine sahiptir. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kayyım olarak atandığı şirketlerin ya da bunların varlıklarının bu madde kapsamında satışından elde edilecek tutarlar yargılamanın kesin hükümle sonuçlandırılmasına kadar bir hesapta nemalandırılır.
(2) Şirket varlıklarının ticârî iktisâdî bütünlük yoluyla satışına karar verilmesi halinde Fon Kurulu, geçmiş dönem borçlarını, bu borçların FETÖ/PDY terör örgütüne aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olmayan kişilerle gerçek mal veya hizmet ilişkisine dayanması şartıyla ihale bedelinden ödemeye veya ihale alıcısına ödettirmeye yetkilidir.
(3) Bu madde hükümleri, kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanallarının veya bunların bağlı olduğu şirketlerin Hazine tarafından devralınan varlıklarının satış ve tasfiyesini teminen Maliye Bakanlığınca Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmesi durumunda da uygulanır. Devredilen varlıkların satışından elde edilen tutarlar Maliye Bakanlığına aktarılır.” kuralına yer verilmiştir.
5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 134. maddesinin beşinci fıkrasında, Fon alacaklarının tahsilini teminen, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca haczedilen aktif değerler ile lisans, ruhsat ve imtiyaz sözleşmelerinden doğan haklar ve bu varlıkların feri veya mütemmim cüzü niteliğindeki sözleşmelerden doğan, ancak başlı başına iktisadî değeri olmayanlar da dahil olmak üzere diğer tüm hak ve varlıkları bir araya getirerek, ticarî ve iktisadî bütünlük oluşturarak alıcısına geçişini sağlayacak şekilde satışına, hacizli malların birden fazla borçluya ait olması ve/veya birden fazla alacaklının haczi olması hâlinde de satışı yaptırmaya, ihale bedelinin ödenme şeklini, para birimini, alıcıların sahip olması gereken şartları, ödeme tarihini ve ihalenin sair usûl ve esasları ile satış şartlarını 6183 sayılı Kanun hükümlerine bağlı olmaksızın belirlemeye, satışa konu ticarî ve iktisadî bütünlüğü alacağına mahsuben satın almaya, satışa konu varlıkların ait olduğu şirketlerin teknik bilgi, yazılım, donanım, ekipman, mal ve hizmet alımından doğan geçmiş dönem borçlarını ihale bedelinden ödemeye veya ihale alıcısına ödetmeye Fon Kurulu’nun yetkili olduğu kurala bağlanmıştır.
Aktarılan mevzuatın değerlendirilmesinden, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 133. maddesi uyarınca suçun bir şirketin faaliyeti çerçevesinde işlenmekte olduğu hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve maddî gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için gerekli olması hâlinde, soruşturma ve kovuşturma sürecinde, hâkim veya mahkemenin şirket işlerinin yürütülmesiyle ilgili olarak kayyım atayabileceği, 6758 sayılı Kanun’un 19. maddesi gereğince Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 133. maddesi uyarınca şirketlere kayyım atanmasına karar verildiği takdirde, kayyım olarak Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun atanacağı, Fon’un kayyımlık görevi ile satış veya tasfiye işlemlerinde 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile ilgili yetkilerini kıyasen uygulayabileceği, kayyımın işlemlerine karşı ilgililer tarafından görevli mahkemeye Türk Medeni Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre başvurulabileceği anlaşılmaktadır.
Davacının hissedarı olduğu şirketlere Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 133. maddesi ile 6758 sayılı Kanun’un 19. maddesi gereğince kayyım ataması yapıldığı, görev yapan kayyımların yetkilerinin … Sulh Ceza Hakimliği’nin … tarih ve … D.İş sayılı kararı ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredildiği, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 134. maddesi uyarınca şirketlerin tüm mal, hak ve alacaklarının birleştirilmesi suretiyle …Ticari ve İktisadi Bütünlüğü’nün oluşturulduğu, Fon Kurulu’nun ticarî ve iktisadî bütünlüğün satışına ilişkin … tarih ve … sayılı kararında, şirketlerin gayri faal olduğu, şirketlerin hak ve alacaklarının, borç ve yükümlülüklerinin altında olduğu ve zarar ettikleri, faaliyetsiz olmaları nedeniyle işletmenin devamı durumunda zararın daha da artabileceği yönünde değerlendirmelere yer verilen mali durum tespit raporları dikkate alınarak 6758 sayılı Kanun’un 19. maddesi uyarınca şirketlerin mali durumlarının sürdürülebilir olmadığı gerekçesiyle oluşturulan bütünlüğün ihaleyle satışına karar verildiği görülmektedir.
Davalının kayyım sıfatıyla yönettiği şirketler hak ve taraf ehliyetlerini koruduğundan anılan şirketlere ilişkin olarak kayyımın ticârî gerekliliklere göre gerçekleştirdiği iş ve işlemler idarî işlem ve eylem nitelinde değildir. Kayyım sıfatıyla ticârî kural ve teamüllere dayanılarak tesis edilen işlemlerde kamu yararının değil ticârî faaliyet gereklerinin esas alındığı ve kayyım işlemlerinin idare hukuku ilkelerine göre değil ticaret hukuku ilkelerine göre tesis edildiği dikkate alındığında, uyuşmazlığın esas itibarıyla Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen kayyımlık görevinin nasıl îfâ edileceğine dair ilke ve kurallar ile Türk Ticaret Kanunu hükümleri dikkate alınmak suretiyle adlî yargı yerlerince çözümlenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Öte yandan, davalının kayyımı olduğu şirketlere ilişkin olarak 6758 sayılı Kanun’un 20. maddesi uyarınca 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ndan kaynaklanan yetkilerini kayyımlık görevi ile satış veya tasfiye işlemlerinde kıyasen uygulayabilmesinin kayyımlık sıfatını ve uyuşmazlığın özel hukuka ilişkin olma niteliğini etkilemeyeceği açıktır.
Bu itibarla, davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken uyuşmazlığın esası incelenmek suretiyle verilen davanın reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun reddine dair temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında usûl hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’ne gönderilmesine, 09/03/2023 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.