Danıştay Kararı 13. Daire 2022/202 E. 2023/1376 K. 23.03.2023 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2022/202 E.  ,  2023/1376 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2022/202
Karar No:2023/1376

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … İdaresi (…) Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: İstanbul ili, Büyükçekmece ilçesi, …Mahallesi’nde bulunan … sayılı parselde kayıtlı taşınmazın açık artırma yöntemiyle satılması amacıyla davalı idare tarafından 09/06/2021 tarihinde gerçekleştirilecek olan ihalenin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen kararda; davacının dava konusu taşınmazların tarafına doğrudan satışı için yaptığı başvurularının mezkur idarelerce reddedildiği, davacı tarafından söz konusu başvuruların reddine ilişkin işlemlere karşı herhangi bir dava açılmadığı, tapu kaydından anlaşıldığı üzere dava konusu taşınmazın mülkiyetinin davalı idareye ait olduğu, davacı tarafından söz konusu taşınmazın davalı idareye bedelsiz devrine ilişkin işleme karşı açılan davanın devam ettiği ve 17/05/2021 tarihinde verilen karar söz konusu davada yürütmenin durdurulması isteminin reddine karar verildiği, davalı idarenin dava konusu taşınmazın satışında takdir yetkisinin olduğu ve taşınmazın satışı için de herhangi bir hukuki engelin bulunmadığı, yapılacak olan ihalenin ve ihale şeklinin mevzuata uygun olduğu, bu nedenle dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, taşınmaz üzerindeki yapı için yapı kayıt belgesi alındığı, bu nedenle taşınmazın davalı idareye devrinin 3194 sayılı İmar Kanunu’nun Geçici 16. maddesine aykırı olduğu, 3194 sayılı Kanun uyarınca taşınmazın kendisine satılması gerektiği, dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ..’İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
USUL YÖNÜNDEN:
MADDİ OLAY :
Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nca İstanbul ili, Büyükçekmece ilçesi, … Mahallesi, … sayılı parselde kayıtlı taşınmazın 09/06/2021 tarihinde açık artırma usulü ile satışına yönelik gerçekleştirileceği ihale ilan edilmiş, bunun üzerine davacı tarafından, söz konusu taşınmaza ilişkin ihalenin iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendinde, dava dilekçelerinin görev ve yetki yönünden ilk incelemeye tâbi tutulacağı; altıncı fıkrasında, maddede belirtilen hususların ilk incelemeden sonra tespit edilmesi hâlinde de davanın her safhasında 15. madde hükmünün uygulanacağı; 15. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde ise, yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın yetki yönünden reddine karar verileceği kurala bağlanmıştır.
Anılan Kanun’un “İdari davalarda genel yetki” başlıklı 32. maddesinin birinci fıkrasında, “Göreve ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla, bu Kanun’da veya özel kanunlarda yetkili idare mahkemesinin gösterilmemiş olması hâlinde, yetkili idare mahkemesi, dava konusu olan idarî işlemi veya idarî sözleşmeyi yapan idarî merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesidir.”; 34. maddesinin birinci fıkrasında ise, “İmar, kamulaştırma, yıkım, işgal, tahsis, ruhsat ve iskan gibi taşınmaz mallarla ilgili mevzuatın uygulanmasında veya bunlara bağlı her türlü haklara veya kamu mallarına ilişkin idarî davalarda yetkili mahkeme taşınmaz malların bulunduğu yer idare mahkemesidir.” kuralına yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdari davalarda genel yetki, 2577 sayılı Kanun’un 32. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddenin birinci fıkrasına göre, iptal davalarında yetki konusundaki genel kural, dava konusu idarî işlemi tesis eden idarî merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesinin yetkili olmasıdır.
Anılan Kanun’un 34. maddesinde, taşınmaz mallarla ilgili mevzuatın uygulanmasından kaynaklanan iptal ve tam yargı davaları ile konusu taşınmaz mal olan idarî sözleşme uyuşmazlıklarından ve ayrıca kamu mallarına ilişkin idarî davalardan söz edilmiştir. Maddenin öngördüğü özel yetki kuralı kesin nitelikte olduğundan; anılan davaların mutlaka uyuşmazlık konusu taşınmaz malın bulunduğu yerdeki idare mahkemesinde görülmesi gerekmekte, 32. maddenin birinci fıkrasındaki genel yetki kuralının bu alanda geçerliliği bulunmamaktadır (Kâzım YENİCE/Yüksel ESİN, Açıklamalı-İçtihatlı-Notlu İdari Yargılama Usulü, Ankara, 1983, s.656).
Aslında, 2577 sayılı Kanun’un 2. maddesinde düzenlenen idarî dava türlerinden hiçbirinin konusu taşınmaz mallar değildir. Dolayısıyla, 34. maddede yer alan “taşınmaz mallara ilişkin davalar” ifadesinden anlaşılması gereken, taşınmaz malları konu edinen idarî davalar değil; “idarî uyuşmazlığın kaynağı olan taşınmaz mallarla ilgili bir isteği karşılayan” ya da “taşınmaz mallar üzerindeki bir hakkı ihlâl eden” idarî işlemleri konu edinen idarî davalardır (Turgut CANDAN, Açıklamalı İdari Yargılama Usulü Kanunu, Ankara, 2022, s.1301).
Aktarılan kurallar uyarınca, idarî dava türlerinden olan iptal davalarında, yetkili mahkemenin tespitinde 32. maddede belirlenen ilkenin uygulanmasının esas olduğu; bu genel kuraldan ayrılmanın ancak istisna öngören özel bir yetki kuralının varlığı hâlinde mümkün olduğu; 2577 sayılı Kanun’un 34. maddesinde düzenlenen özel yetki kuralının ise, taşınmaz mallarla ilgili mevzuatın uygulanmasını veya taşınmaza bağlı hakları konu alan işlemlere karşı açılan davalara yönelik olduğu açıktır.
Bu durumda, İstanbul ili, Büyükçekmece ilçesi, … Mahallesi, … sayılı parselde kayıtlı taşınmazın açık artırma yöntemiyle satılması amacıyla 09/06/2021 tarihinde gerçekleştirilecek olan ihalenin iptali istemine yönelik uyuşmazlığın, 2577 sayılı Kanun’un 34. maddesinin birinci fıkrası kapsamında imar, kamulaştırma, yıkım, işgal, tahsis, ruhsat ve iskân gibi taşınmaz mallarla ilgili mevzuatın uygulanmasına veya taşınmaza bağlı hak kapsamında bulunan bir işleme yönelik olmadığı anlaşıldığından, uyuşmazlığın çözümünde 2577 sayılı Kanun’un 32. maddesinin birinci fıkrası kapsamındaki genel yetki kuralı uyarınca, dava konusu ihale kararını almaya yetkili idarî merci olan Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nın bulunduğu yerdeki Ankara İdare Mahkemesi’nin yetkili olduğu sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, davanın yetki yönünden reddi ile dava dosyasının Ankara İdare Mahkemesi’ne gönderilmesi gerekirken, esasın incelenmesi suretiyle verilen İdare Mahkemesi kararında usûl kurallarına uygunluk bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
7. 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendi uyarınca kesin olarak (karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere), 23/03/2023 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’na 18/06/2014 tarih ve 6545 sayılı Kanun’un 18. maddesi ile eklenen 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendinde, “Danıştay evrak üzerinde yaptığı inceleme sonunda, maddi vakıalar hakkında edinilen bilgiyi yeterli görürse veya temyiz sadece hukukî noktalara ilişkin ise yahut temyiz olunan karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise işin esası hakkında karar verir. Aksi hâlde gerekli inceleme ve tahkikatı kendisi yaparak esas hakkında yeniden karar verir. Ancak, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan temyizi haklı bulduğu hâllerde kararı bozmakla birlikte dosyayı geri gönderir. Temyiz üzerine verilen kararlar kesindir.”; 07/04/2015 tarih ve 29319 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 6637 sayılı Kanun’un 19. maddesiyle eklenen ifadedeki şekliyle Geçici 8. maddesinde ise, “İvedi yargılama usulü hariç olmak üzere bu Kanunla idarî yargıda kanun yollarına ilişkin getirilen hükümler, 2576 sayılı Kanunun, bu Kanunla değişik 3’üncü maddesine göre kurulan bölge idare mahkemelerinin tüm yurtta göreve başlayacakları tarihten sonra verilen kararlar hakkında uygulanır. Bu tarihten önce verilmiş kararlar hakkında, kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan kanun yollarına ilişkin hükümler uygulanır.” kuralına yer verilmiştir.
2577 sayılı Kanun’un 14. maddesinde, ilk inceleme hususları; görev ve yetki, idarî merci tecavüzü, ehliyet, idarî davaya konu olacak kesin ve yürütülebilir bir işlem olup olmadığı, süre aşımı, husumet, Kanun’un 3. ve 5. maddesinde belirtilen hususların bulunup bulunmadığı şeklinde sayılmış; 15. maddesinde ise ilk inceleme üzerine verilecek kararlar belirtilmiştir.
Bu Kanun hükümlerine göre, ivedi yargılama usûlüne tâbi konularda 07/04/2015 tarihinden itibaren kanun yolu aşamasında da ivedi yargılama usûlünün uygulanacağı, Danıştay’ın ivedi yargılama usûlüne tâbi uyuşmazlıklarda işin esası hakkında bir karar vererek uyuşmazlıkları kesin olarak sonuçlandıracağı; ancak ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan temyiz başvurularında, İdare Mahkemesi kararını bozması durumunda, uyuşmazlığın esasını incelemeksizin dosyayı ilgili İdare Mahkemesi’ne göndereceği anlaşılmaktadır. Bu nedenle, ilk inceleme hususlarında sorun görülmeksizin, mahkemece işin esası hakkında bir karar verilmesi hâlinde, Danıştay tarafından yetkisiz yargı yeri tarafından verilen karar bozulmakla birlikte, işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekeceği, zira 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesi uyarınca ilk inceleme üzerine yalnızca 15. maddede sayılan kararlardan birinin alınması durumunda dosyanın geri gönderileceği görülmektedir.
Anılan Kanun’un 20/A maddesinde, kararın bozularak ilgili İdare Mahkemesi’ne gönderilmesi, Danıştay tarafından işin esası hakkında karar verilebilmesi hususunun tek istisnası olarak düzenlenmiştir. Dolayısıyla söz konusu düzenlemenin dar yoruma tâbi tutulması gerekmektedir. Bu nedenle, yetkisiz bir yargı yerinin kendisini yetkili görerek ve uyuşmazlığın esası hakkında verdiği kararların, aktarılan düzenleme kapsamında olmadığı değerlendirilmiştir. Diğer taraftan, ivedi yargılama usûlünü ihdas eden maddede bentler hâlinde belirtilen uyuşmazlıkların ivedi yargılamaya tâbi olduğu ve bu tür uyuşmazlıklarda farklı bir yargılama usûlünün kabul edildiği (dava açma ve temyiz sürelerinin kısaltıldığı, dosyanın tekemmül sürecinin hızlandırıldığı) dikkate alındığında, yetkisiz İdare Mahkemesi kararının yetki yönünden bozulmasıyla birlikte işin esası hakkında Danıştay tarafından bir karar verilerek uyuşmazlığın sonlandırılması ivedi yargılamadan beklenen amaca da uygun düşmektedir.
İvedi yargılama usulünde Danıştay’ın görev ve yetkisi, bölge idare mahkemelerinin idare mahkemesi kararlarını istinafen incelemesine ilişkin görev ve yetkisine benzemektedir. Nitekim 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İvedi yargılama usûlü” başlıklı 20/A maddesinin (i) bendinde, “… Ancak, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan temyizi haklı bulduğu hâllerde kararı bozmakla birlikte dosyayı geri gönderir…” kuralı bulunmaktadır.
Aynı Kanun’un “İstinaf” başlıklı 45. maddesinin 5. bendinde ise, “Bölge idare mahkemesi, ilk inceleme üzerine verilen kararlara karşı yapılan istinaf başvurusunu haklı bulduğu, davaya görevsiz veya yetkisiz mahkeme yahut reddedilmiş veya yasaklanmış hâkim tarafından bakılmış olması hâllerinde, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vererek dosyayı ilgili mahkemeye gönderir. Bölge idare mahkemesinin bu fıkra uyarınca verilen kararları kesindir.” kuralına yer verilmiştir.
Kanun koyucu tarafından, istinaf kanun yolunda yetkisiz mahkemenin esas hakkında bir karar vermesi durumunda ne yapılacağı açık olarak düzenlenmişken, temyize tâbi ivedi yargılama usûlünde bunun düzenlenmemiş olması, kanun koyucunun bu konu hakkında “bilinçli olarak sükût ettiğini” ve yetkili olmayan mahkeme tarafından ivedi yargılama usûlüne tâbi bir konuda uyuşmazlığın esası incelenerek verilen kararlarda adil yargılama ilkesinin bir unsuru olan iki dereceli yargılama gerçekleşeceği için Danıştayca verilecek nihaî kararla uyuşmazlığın bir an önce kesin hükme bağlanmasının hedeflendiğini göstermektedir.
Öte yandan “İvedi yargılama usûlü” başlıklı 20/A maddesinde temyiz aşamasında uygulanacak kurallar, yapılacak işlemler ve verilecek kararlar ayrıntılı olarak düzenlendiğinden “Temyiz incelemesi üzerine verilecek kararlar” başlıklı 49. maddeye göre özel hüküm niteliğinde olan 20/A maddesinin öncelikle uygulanması gerektiğinden, verilecek karar türü ile ilgili genel hüküm niteliğindeki 49. maddenin somut uyuşmazlıkta uygulanma kabiliyeti bulunmamaktadır.
Bakılan davada, İstanbul İdare Mahkemesi’nce davanın esası incelenmek suretiyle karar verildiği, bu kararın davacı tarafından temyiz edildiği görülmektedir.
Temyize konu kararın, davanın esası incelenmek suretiyle verilmiş olması karşısında, yetkili idare mahkemesince karara bağlanmak üzere Mahkeme kararının bozularak dosyanın mahkemeye gönderilmesinin aktarılan Kanun hükümleri karşısında yerinde olmadığı ve ivedi yargılama usûlünden beklenen amacı da gerçekleştirmeyeceği anlaşıldığından, Dairemiz tarafından, yetkili mahkemenin aslında Ankara İdare Mahkemesi olduğu belirtildikten sonra, davanın esası incelenerek bir karar verilmesi gerektiği görüşüyle, aksi yönde oluşan kararının göndermeye ilişkin kısmına katılmıyorum.