Danıştay Kararı 13. Daire 2022/1423 E. 2023/2371 K. 16.05.2023 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2022/1423 E.  ,  2023/2371 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2022/1423
Karar No : 2023/2371

DAVACI : … Vasisi …

DAVALI : Hasım gösterilmemiştir.

DAVANIN KONUSU :
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun 01/01/2022 tarihi itibarıyla uygulamaya koyduğu zam kararının iptali istenilmektedir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dava dilekçesi 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
USUL YÖNÜNDEN:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde, iptal davaları, idarî işlemler hakkında menfaatleri ihlâl edilenler tarafından, tam yargı davaları da idarî eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan davalar olarak tanımlanmış; 14. maddesinin üçüncü fıkrasının (c) bendinde, dava dilekçelerinin, diğer ilk inceleme konuları yanında ehliyet yönünden de inceleneceği belirtilmiş; 15. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde ise, 14. maddenin 3/c, 3/d ve 3/e bentlerinde yazılı hâllerde davanın reddine karar verileceği kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı Kanun’un 31. maddesinde, bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda; hâkimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, dosyanın taraflar ve ilgililerce incelenmesi, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hâllerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sûkünunu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler, elektronik işlemler ile ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla duruşma icrasında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı kurala bağlanmış; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 51. maddesinde, dava ehliyetinin medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirleneceği belirtilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 14. maddesinde, kısıtlıların fiil ehliyetinin bulunmadığı; 16. maddesinde, kısıtlıların, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremeyecekleri; 407. maddesinde, bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkûm olan her erginin kısıtlanacağı, cezayı yerine getirmekle görevli makamın, böyle bir hükümlünün cezasını çekmeye başladığını, kendisine vasi atanmak üzere hemen yetkili vesayet makamına bildirmekle yükümlü olduğu; 413. maddesinde, vesayet makamının, bu görevi yapabilecek yetenekte olan bir ergini vasi olarak atayacağı; 462. maddesinde, vasinin dava açabilmesi için vesayet makamının izninin gerektiği; 471. maddesinde ise, özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkûmiyet sebebiyle kısıtlı bulunan kişi üzerindeki vesayetin, hapis hâlinin sona ermesiyle kendiliğinden ortadan kalkacağı belirtilmiştir.
Aktarılan kurallar uyarınca, bir yıl veya daha fazla süreli hapis cezasına mahkûm olanların cezalarını çekmeye başlamaları üzerine, hükmü icra ile görevli makamın durumu sulh hukuk mahkemesine hemen ihbar ederek vasi atanmasını sağlamakla yükümlü olduğu, kısıtlının, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarla ilgili davalar dışındaki davaları vesayet makamı olan sulh hukuk mahkemesinin izni ile vasisi tarafından veya vasinin tayin edeceği vekil aracılığıyla açabileceği kuşkusuzdur.
Davacının, işlemiş olduğu suç nedeniyle yargılandığı ceza davası sonucunda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edildiği anlaşılmakta olup, hapis cezasının süresi göz önüne alındığında, 4721 sayılı Kanun’un aktarılan hükümleri uyarınca kısıtlanması ve kendisine vasi atanması gerektiğinden, davanın, vesayet makamı olan sulh hukuk mahkemesinden izin alınarak vasi tarafından veya davacının vasisinin tayin edeceği vekil tarafından açılması gerekmektedir.
Dairemizin 14/04/2022 tarihli ara kararıyla, … Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan, 4721 sayılı Kanun’un 407. maddesi uyarınca davacı …’a vasi atanıp atanmadığı, vasi atandı ise vasiye ait kimlik ve iletişim bilgilerinin gönderilmesi istenilmiş olup, ara kararına cevaben alınan … tarih ve … sayılı yazı ekinde yer alan … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin E:…, K:… sayılı dosyasında, 27/06/2019 tarihli ek kararla …’nın vasi olarak tayinine karar verildiği görülmüştür.
Bunun üzerine, Dairemizin 23/05/2022 tarihli ara kararıyla, davacıya vasi olarak tayin edilen …’nın görülmekte olan bu davayı kendisinin veya tayin edeceği vekilin takip edip etmeyeceği, davaya devam edilecekse, 4721 sayılı Kanun’un 462. maddesi uyarınca vasi olarak atandığı davacı adına dava açabileceğini gösteren sulh hukuk mahkemesinden alınmış izin belgesinin ve dava vekille takip edilecek ise vasi tarafından verilmiş vekâletnamenin aslı veya baro pulu yapıştırılmak suretiyle harçlandırılmış onaylı bir örneğinin istenilmesine, ara kararı gereğinin yerine getirilmesi için kararın tebliğinden itibaren otuz gün süre verilmesine, aksi takdirde davanın ehliyet yönünden reddedileceğinin vasiye bildirilmesine karar verildiği, bu kararın vasi …’nın yakını …’e 07/10/2022 tarihinde usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği, vasi …’nın … Hukuk Mahkemeleri Ön Büro evrak kaydına 08/11/2022 tarihinde giren dilekçesiyle, işbu davayı kendisinin takip edeceği, dava vekil aracılığıyla takip edildiği takdirde ise bu durumun bildirileceğinin beyan edildiği, ancak söz konusu dilekçe ekinde vasi tarafından sulh hukuk mahkemesinden izin alındığına dair belgenin sunulmadığı anlaşılmıştır.
Bu defa, Dairemizin 15/11/2022 tarihli ara kararıyla, vasi …’dan, 4721 sayılı Kanun’un 462. maddesi uyarınca vasi olarak atandığı davacı adına dava açabileceğini gösteren izin belgesi için sulh hukuk mahkemesine başvuruda bulunup bulunmadığı, bulunmuş ise sulh hukuk mahkemesince verilen bir karar olup olmadığı sorularak, varsa sulh hukuk mahkemesi kararının onaylı bir örneğinin istenildiği, anılan kararın 31/03/2023 tarihinde usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği, ancak verilen süre içerisinde vasi tarafından ara kararımıza cevap verilmediği görüldüğünden, davacının yasal vasisi konumunda bulunan …’nın bu uyuşmazlığı takip iradesinin bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Bu itibarla, dava açma ehliyetinden yoksun olan davacının vasisi tarafından vesayet makamından alınmış izin ile takip edilmeyen davanın ehliyet yönünden reddi gerekmektedir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14/3-c ve 15/1-b maddeleri uyarınca DAVANIN EHLİYET YÖNÜNDEN REDDİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen …-TL yargılama giderinin davacıdan tahsili için ilgili vergi dairesine müzekkere yazılmasına,
3. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na temyiz yolu açık olmak üzere, 16/05/2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.