Danıştay Kararı 13. Daire 2021/5081 E. 2023/1447 K. 28.03.2023 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2021/5081 E.  ,  2023/1447 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2021/5081
Karar No:2023/1447

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi …. İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:.., K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirkete ait ”…” logosuyla yayın yapan televizyon kanalında 06/01/2020 tarihinde yayınlanan “…” adlı haber programında, 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 8. maddesinin 1. fıkrasının (ı) bendinin ihlal edildiğinden bahisle aynı Kanun’un 32’nci maddesinin 2. fıkrası uyarınca 594.167,00-TL idari para cezası uygulanmasına ilişkin … tarihli ve … sayılı Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (Üst Kurul) kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …. İdare Mahkemesi’nce verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; olayda sunucu tarafından, … tarafından yapılan açıklamanın bütünü dikkate alınmadan küçük bir kısmı ele alınarak ve konu emperyalizm ile ilişkilendirilmek suretiyle haberin tarafsızlık ve doğruluk ilkeleri zedelenerek kamuoyuna aktarıldığı, dolayısıyla bu hususun toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olabileceği, düşünce özgürlüğünün Anayasa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve kanunlar tarafından teminat altına alındığı ve bu özgürlüğün haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerdiği, anılan düzenlemelerde bu özgürlüğün sınırsız olmadığının da vurgulandığı, bu durumda, dava konusu olayda sınırın aşılması nedeniyle haberin düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü veya haber alma-verme özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği anlaşıldığından, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi …. İdarî Dava Dairesi’nce; istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davacı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, dava konusu yayında haber hakkında basit bir durum tespiti yapıldığı, buna rağmen idari para cezası verilmesinin basın ve ifade özgürlüğü ilkelerine aykırılık teşkil ettiği, basının haber verme fonksiyonu kapsamında yayınlanan haberlerde kamu yararı, gerçeklik, toplumsal ilgi, güncellik ve konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık, özle biçim arasında denge kriterleri mevcut ise anılan haberlerin hukuka uygun kabul edildiği, dava konusu haberin bu kriterlerin tamamına uygun nitelikte olduğu, söz konusu haberin kamu yararı ve toplumsal ilgi kriterlerine uygun olarak yayınlandığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, dava konusu yayının Anayasanın haber alma ve haber verme özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin iddianın yerinde olmadığı, işlemin hukuka uygun olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Davacı şirkete ait “…” logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 06/01/2020 tarihinde yayımlanan …nde, Türkiye’nin Libya ile vardığı mutabakat sonucu ilgili ülkeye asker gönderme tartışmalarına yer verilen haberde, …’ın başka bir yayıncı kuruluşta gerçekleştirdiği röportaja dair görüntülere ve bazı ana muhalefet partisi milletvekillerinin konu ile ilgili karşıt görüşleri ile söz konusu röportajla ilgili yorumlarına yer verildikten sonra sunucu tarafından kullanılan ifadelerle 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin 1. fıkrasının (ı) bendinde belirtilen yayın ilkesinin ihlâl edildiğinden bahisle davacı şirkete …-TL idarî para cezası verilmesine ilişkin … tarih ve … sayılı Üst Kurul kararı alınmış; anılan Kurul kararının iptali istemiyle de bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlıklı 26. maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinde, “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.”; “Basın hürriyeti” başlıklı 28. maddesinin üçüncü fıkrasında ise, “Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır.” kurallarına yer verilmiştir.
6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde, yayın hizmetleri, ‘Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır…”; 32. maddesinin ikinci fıkrasında ise, ”8’inci maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanunun diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya bu Kanun hükümleri kapsamında Üst Kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen medya hizmet sağlayıcıya ihlâlin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı gözönünde bulundurularak, ihlâlin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz.
” kuralları yer almıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) göre, siyasi tartışma özgürlüğü, “tüm demokratik sistemlerin temel ilkesi”dir (AİHM kararı, Lingens/Avusturya, B. No: 9815/82, Karar tarihi: 08/07/1986, §41-42). Hükûmetler yalnızca yasama organı ve yargı organlarınca denetlenmemelidirler, hükûmetlerin aynı zamanda halk ve kitlesel medya tarafından da denetlenmeleri gerekmektedir (AİHM kararı, Şener/Türkiye, B. No: 26680/95, Karar tarihi: 18/07/2000, §40).
AİHM’nin yerleşik içtihatlarında da belirttiği gibi, hükûmetler kullandıkları kamu gücünden dolayı kendilerine yöneltilmiş en ağır eleştirileri bile hoşgörü ile karşılamak zorundadır. Sağlıklı bir demokrasi, bir hükûmetin yalnızca yasama organı veya yargı organları tarafından denetlenmesini değil, aynı zamanda sivil toplum örgütleri, medya ve basın veya siyasi partiler gibi siyasal alanda yer alan diğer aktörlerce de denetlenmesini gerektirir (AİHM kararı, Castells/İspanya, B. No: 11798/85, Karar tarihi: 23/04/1992, §46). Hükûmetlere ve siyasetçilere yöneltilen eleştirinin sınırı özel kişilere göre daha geniştir (AYM kararı, Bekir Coşkun Kararı, B. No: 2014/12151, Karar tarihi: 04/06/2015, §69).
İfade özgürlüğü, büyük ölçüde eleştiri özgürlüğünün güvence altına alınmasını hedeflemektedir ve düşüncelerin açıklanması ve yayılması sırasında kullanılan ifadelerin sert olması doğal karşılanmalıdır. Öte yandan, siyasi tartışma özgürlüğünün “tüm demokratik sistemlerin temel ilkesi” olduğu göz önüne alındığında, diğer ifade türlerine nazaran, başvuru konusu konuşmalardaki gibi politikaları ve siyasileri eleştiren, politikaları veya siyasi açıklamaları muhalif bir tarzda ele alan siyasi ifade özgürlüğüne ayrıca önem vermek gerekmektedir (AYM kararı, Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, Karar tarihi: 07/07/2015, §64).
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre ifade özgürlüğü demokratik toplumun temelini oluşturan ana unsurlardandır. AİHM, ifade özgürlüğüne ilişkin kararlarında ifade özgürlüğünün toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini teşkil ettiğini yinelemektedir. AİHM’e göre 10. maddenin ikinci paragrafı saklı tutulmak üzere ifade özgürlüğü sadece toplum tarafından kabul gören ya da zararsız veya ilgisiz kabul edilen “bilgi” ve “fikirler” için değil incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. Bu, yokluğu hâlinde “demokratik bir toplum”dan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir. AİHM, 10. maddede güvence altına alınan bu hakkın bazı istisnalara tabi olduğunu ancak bu istisnaların dar yorumlanması ve bu hakkın sınırlandırılmasının ikna edici olması gerektiğini vurgulamıştır (Handyside/Birleşik Krallık, B. No: 5493/72, 7/12/1976, § 49; Von Hannover/Almanya (No. 2), B. No: 40660/08 ve 60641/08, 7/2/2012, § 101).
AİHM, verdiği pek çok kararında basının önemi üzerinde durmaktadır. Castells/İspanya kararında basının önemini şu şekilde belirtmektedir; “… hukukun üstünlüğü ile yönetilen bir Devlet içinde basının seçkin rolü unutulmamalıdır. Gerçi basının “düzensizliğin önlenmesi” ve “başkaların haysiyetlerinin korunması” için konan sınırları aşmaması gerekir; ancak basın, siyasi sorunlar hakkında ve kamu yararıyla ilgili konularda haber ve düşünceleri yayma görevini üstlenmiştir. Basın özgürlüğü halkın siyasi liderlerin düşünceleri ve davranışları hakkında fikir sahibi olmalarını sağlamaktadır. Ayrıca siyasetçilere, kamuoyunun zihnini meşgul eden sorunlar hakkında düşünceleri ve yorumlarını belirtme fırsatı vermektedir. İfade özgürlüğü herkesin, demokratik bir toplumun özünde yer alan serbest siyasi tartışmaya katılmasını mümkün kılmaktadır.”
Buna karşın demokratik bir toplumda basına, siyasetçileri ve kamu görevlilerini eleştirme ve onlar hakkında yorum yapma hakkı tanınmış olmakla birlikte Anayasa’nın 26. ve 28. maddeleri tamamen sınırsız bir ifade özgürlüğünü garanti etmemiştir. Anayasa’nın 12. maddesinin “Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder.” biçimindeki ikinci fıkrası, kişilerin sahip oldukları temel hak ve hürriyetleri kullanırken ödev ve sorumluluklarına da gönderme yapmaktadır. 26. maddenin ikinci fıkrasında yer alan sınırlamalara uyma yükümlülüğü, ifade özgürlüğünün kullanımına basın için de geçerli olan bazı “görev ve sorumluluklar” getirmektedir.
Basın özgürlüğü; ilgililerin meslek ahlakına saygı göstermelerini, doğru ve güvenilir bilgi verecek şekilde ve iyi niyetli olarak hareket etmelerini zorunlu kılmaktadır. Kötü niyetli olarak gerçeğin çarpıtılması kabul edilebilir eleştiri sınırlarını aşabilir. Dolayısıyla haber verme görevi zorunlu olarak ödev ve sorumluluklar ile basın kuruluşlarının kendiliğinden uymaları gereken sınırlar içermektedir.
Dosyanın incelenmesinden, davacı şirkete ait televizyon kanalında 06/01/2020 tarihinde yayınlanan …inde kullanılan ve dava konusu Kurul kararında davacı şirket hakkında idari yaptırım uygulanmasına esas alınan ifadelerin, ağırlıklı olarak Türkiye’nin Libya ile vardığı mutabakat sonucu ilgili ülkeye asker göndermesine ilişkin karar ve bu kararın amacına yönelik olduğu, bu sürece ilişkin olarak ekrana getirilen görüntüler üzerinden sunucu tarafından yapılan yorumlara yer verildiği görülmektedir.
Bu durumda, dava konusu yayının, günün iç ve dış olayları konusunda kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla hazırlanmış bir program olduğu, yayında kamuoyunu ilgilendiren konularla ilgili yorum ve açıklamalarda bulunulduğu, düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün araçlarından birinin de eleştiri yapmak olduğu, eleştiri övgü olmadığından, sert, kırıcı ve incitici olmasından ötürü eleştiri sırasında kullanılan ifadelerin doğal karşılanması gerektiği, bu tür eleştirilere kamu otoriteleri veya toplumun bir kesimi için hoş olmayan düşüncelerle şiddeti teşvik etmediği, terör eylemlerini haklı göstermediği ve nefret duygusunun oluşmasını desteklemediği sürece sınırlama getirilmemesi gerektiği, kaldı ki ifade özgürlüğünün sadece memnuniyetle karşılanan zararsız veya önemsiz sayılan insanların kayıtsız kalabileceği bilgi ve fikirler için değil aynı zamanda demokratik toplumu şekillendiren çoğulculuğun, hoşgörünün ve geniş fikirliliğin doğasında bulunan bir gereklilik olarak rahatsızlık veren fikirler için de uygulanması gerektiği, programda kullanılan ifadelerin güncel bir tartışmaya ilişkin olarak sunucu tarafından yapılan ve eleştiri içeren yorum niteliğinde olduğu, yorumların içeriği itibarıyla eleştiri sınırları içerisinde kaldığı, eleştiri sınırları içerisinde kalan bu nitelikteki haber ve yorumların ise basın ve ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği göz önüne alındığında, dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, dava konusu işlemde hukuka uygunluk, davanın reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun reddine ilişkin temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’ne gönderilmesine, 28/03/2023 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
Temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile Bölge İdare Mahkemesi kararının aynen onanması gerektiği oyuyla karara katılmıyorum.