Danıştay Kararı 13. Daire 2021/3768 E. 2022/4741 K. 13.12.2022 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2021/3768 E.  ,  2022/4741 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2021/3768
Karar No:2022/4741

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … A.Ş.
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurumu
VEKİLLERİ : Av. …, Av. …

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirketin 01/07/2012-30/06/2013 dönemi içerisinde 4364 adet numaraya ilişkin taşıma işlemlerinde numara taşınabilirliğine ilişkin ilgili mevzuatta yer alan taşıma talebi iletim süresi ve taşıma kontrol süresine uymadığından bahisle Numara Taşınabilirliği Yönetmeliği’nin 31. maddesi, Telekomünikasyon Kurumu Tarafından Uygulanacak İdari Para Cezaları ile Diğer Müeyyide ve Tedbirler Hakkında Yönetmeliğin 32. ve 34. maddesi uyarınca, 2012 yılı net satışlarının %0,006’sı oranında toplam 529.697,44-TL idari para cezası verilmesine ilişkin … tarih ve … sayılı yazıyla bildirilen … tarih ve … sayılı Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulu (Kurul) kararının ikinci maddesinin ve uygulanan idari para cezasının ödenmesi emrini içeren … tarih ve … sayılı işlem ve ekindeki idari para cezası karar tutanağının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce Dairemizin … tarih ve E:…, K:… sayılı bozma kararına uyularak verilen kararda; Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından idarî para cezaları alanında yapılacak düzenlemelerde ve verilen idarî para cezalarında, 5326 sayılı Kanun’un genel hükümlerinde yer alan düzenlemelerin dikkate alınması gerektiği, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun ikincil düzenleme yetkisinin 5809 sayılı Kanun’un belirlediği çerçeve ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun genel hükümler bölümünde yer alan kural ve ilkelerle sınırlandırılmış bulunduğu, idarî yaptırımlar konusunda genel kanun niteliğini haiz Kabahatler Kanunu, hangi fiillerin kabahat oluşturduğuna yönelik kanunda bir çerçeve hükme yer vermek suretiyle idareye kısmî takdir yetkisi tanımakta, ancak yaptırımın türü, süresi ve miktarı bakımından mutlak olarak kanunilik ilkesini benimsemiş bulunduğu, belirtilen kuralların birlikte değerlendirilmesinden, kanunda çerçevesi çizilmiş olmak ve kanuna aykırı olmamak şartıyla düzenleyici işlemler ile kabahat oluşturan fiilin belirlenebileceği ve bunun sonucunda sonraki düzenleme ile bir fiilin kabahat olmaktan çıkartılması veya şartlarının değişmesi durumunda lehe hükmün gündeme geleceği; ancak, mutlak kanunilik ilkesi doğrultusunda idari yaptırımın türü, süresi ve miktarı yönünden düzenleyici işlemler ile belirleme yapılamayacağı, hukuka aykırı olarak yapılması durumunda ise bu belirlemenin lehe hüküm olarak nitelendirilmeyeceğinin anlaşıldığı, bu itibarla, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu İdari Yaptırımlar Yönetmeliği ile kanuna aykırı olarak getirilen “uyarı” müessesesinin hukukî dayanağı bulunmadığından, idari para cezası uygulanmasını gerektiren bir ihlâl ya da fiile, idarenin, kanunda sayılan hafifletici nedenleri gözeterek yine kanunda belirtilen alt ve üst sınır içerisinde para cezası uygulamak dışında, başka bir yaptırım uygulamak ya da hiç yaptırım uygulamamak şeklinde bir takdir yetkisi olmadığından, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, Mahkemece iddiaların incelenip gerekçelendirilmediği, iddiaları karşılanmadan ve tartışılmadan davanın reddedildiği, adil yargılanma ve savunma hakkının kısıtlandığı, idarenin sistemindeki hata ve arıza nedeniyle numara taşıma ve kontrol süresinde gecikmelerin yaşandığı, olayda kusurunun bulunmadığı, uygulanan yaptırımın suç ve cezaların kanuniliği ilkesine aykırı olduğu, diğer operatörlere göre fazla idari para cezası verilmekle eşit davranma yükümlülüğünün ihlâl edildiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, dava konusu işlemlerin usul ve yasaya uygun olarak tesis edildiği, hukuka aykırı bir yön bulunmadığı belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NUN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
USUL YÖNÜNDEN:
MADDİ OLAY :
… tarih ve … sayılı Kurul kararı ile onaylanan 2013 yılı denetimi planı gereğince, numara taşınabilirliği uygulamasına ilişkin olarak işletmecilerin numara taşıma işlemlerinin Numara Taşınabilirliği Yönetmeliği kapsamında incelenmesine yönelik davacı şirket nezdinde inceleme başlatılmıştır.
01/07/2012-30/06/2013 dönemi içerisinde toplam 7166 adet numaraya ilişkin taşıma işlemlerinde “en fazla iki gün” olması gereken taşıma kontrol süresinin aşıldığı yönünde tespit yapılması üzerine davacı şirketin bu konu ile ilgili savunması alınmıştır.
4.364 adet numaranın taşıma süreçlerinde yaşanan 3 no.lu mesaj gecikmelerinin davacı şirketten kaynaklandığından bahisle Kurul’un … tarih ve … sayılı dava konusu kararıyla; Numara Taşınabilirliği Yönetmeliği’nin “Taşıma süreci kapsamında uygulanacak süreler “başlıklı 12. maddesinin birinci fıkrasında yer alan hüküm uyarınca, en fazla iki gün olması gereken taşıma kontrol süresinin aşılması nedeniyle 5809 sayılı Kanun’un “Kurumun yetkisi ve idari yaptırımlar” başlıklı 60. maddesi, Numara Taşınabilirliği Yönetmeliğinin “İdari Yaptırımlar” başlıklı 31. maddesi, Telekomünikasyon Kurumu Tarafından İşletmecilere Uygulanacak İdari Para Cezaları ile Diğer Müeyyide ve Tedbirler Hakkında Yönetmeliğin “Hüküm Bulunmayan Haller” başlıklı 34. maddesi ve aynı Yönetmeliğin 32. maddesi uyarınca, … tarih ve … sayılı Kurul Kararı ile numara taşınabilirliğine ilişkin ilgili mevzuatta yer alan taşıma talebi iletim süresi ve taşıma talebi kontrol süresine uymaması nedeniyle uyarılmış olduğundan bahisle, davacı şirket hakkında 2012 yılı net satışlarının (8.828.290.710,28) %0,006 ( yüzbinde altısı) oranında toplam 529.697,44 TL idari para cezası uygulanmasına karar verilmesi üzerine bakılan dava açılmıştır.
… İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; “15/02/2014 tarih ve 28914 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu İdari Yaptırımlar Yönetmeliği’nde, işletmecilerin bir ihlâl nedeniyle idari para cezasıyla cezalandırılmadan önce ihlâle konu durum nedeniyle önce bu konuda uyarılabilecekleri düzenlenmekle adil bir dengenin sağlanmaya çalışıldığı, mevzuat değişikliğinin lehe hüküm içermesi nedeniyle, dava konusu idarî para cezasının bu kapsamda değerlendirilmesi ve kuralın mevcut davalara da uygulanması gerektiğinden, davacı şirketin numara taşınabilirliği sisteminde meydana gelen ihlaller nedeniyle uyarı mekanizması kullanılarak bundan sonraki işlemlerinde sürelere uyulması konusunda uyarılması gerekirken, doğrudan idari para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı” gerekçesi ile dava konusu işlemlerin iptaline karar verildiği, bu kararın temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 09/06/2020 tarih ve E:2015/4897, K:2020/1275 sayılı kararıyla; ” Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu İdari Yaptırımlar Yönetmeliği ile kanuna aykırı olarak getirilen “uyarı” müessesesinin hukukî dayanağı bulunmadığından, idari para cezası uygulanmasını gerektiren bir ihlâl ya da fiile, idarenin, kanunda sayılan hafifletici nedenleri gözeterek yine kanunda belirtilen alt ve üst sınır içerisinde para cezası uygulamak dışında, başka bir yaptırım uygulamak ya da hiç yaptırım uygulamamak şeklinde bir takdir yetkisi bulunmadığından, uyarı müessesenin lehe düzenleme olduğu gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali yolunda verilen temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukukî isabet bulunmadığı” gerekçesiyle bozulmasına ve yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Mahkemeye gönderilmesine karar verildiği, ilk derece mahkemesince Dairemizin söz konusu bozma kararındaki gerekçe ile davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa’nın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” başlıklı 141. maddesinde”…Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır…” hükmü yer almaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, idari işlemlerin; yetki, şekil, sebep, konu ve maksat unsurları yönünden yargısal denetime tabi tutulacağı vurgulanmış; 24. maddesinde ise, kararda bulunacak hususlar sıralanarak (e) bendinde kararın dayandığı hukuki sebepler ile gerekçesinin ve hükmün kararda belirtileceği; aynı Kanun’un 49. maddesinin 2. fıkrasının (c) bendinde, kararda usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyecek nitelikte hata ve eksikliklerin bulunması hâli bozma nedenleri arasında sayılmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Anayasa’nın 141. maddesinin 3. fıkrası ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi ve 24. maddesi dikkate alındığında idari yargı yerlerince idari işlemlerin yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden yargısal denetime tabi tutularak incelenmesi ve kararların gerekçeli olarak yazılarak dayandığı hukuki sebepler ile hükmün kararlarda belirtilmesi gerekmektedir.
Mahkeme kararlarının, hüküm fıkrası ve hükmün dayandığı gerekçe ile bir bütün olduğu, gerekçesiz karar verilmesinin mümkün olmadığı açık olduğuna göre, gerekçenin hem temyiz incelemesini yapacak merci açısından, hem de kararı uygulayacak olan idare açısından yeterli açıklıkta olması gerektiğinde kuşku yoktur.
Yargılama hukukunda, yargı (hüküm), uyuşmazlığı çözmekle görevli ve yetkili yargı yerinin yargılama sürecinin sonunda ulaştığı “sonuç”tur. Gerekçe, yargıcın çözümlemek durumunda olduğu uyuşmazlığa uygulanması gereken soyut hukuk kuralının saptanmasında, yorumlanmasında ve tüm ayrıntılarıyla ortaya konulup nitelendirilen maddi olaya uygulanmasında izlemiş olduğu yöntemi gösteren ve bu özelliği sebebiyle, yargılamanın nesnelliği ile varılan yargının doğruluğu konusunda davanın taraflarına güven, üst yargı yerine de denetleme olanağı veren açıklamadır.
Bu durumda, davaya konu idari işlemin hukuka uygunluk denetimini yapmakla görevli idari yargı merciince, 2577 sayılı Kanun’un 2. maddesinde sayılan unsurlar yönünden, işlemin hukuka aykırı olup olmadığına dair yargısal denetim yapılması ve bu denetim sonucunda varılan kararın gerekçeli olarak ortaya konulması gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, temyize konu mahkeme kararında dava konusu işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi açısından yapılan incelemede, Dairemizin dava konusu idari para cezası verilmesine yönelik işlem bakımından kanuni dayanağı olmayan uyarı müessesinin uygulanamayacağı yönündeki bozma gerekçesi yazılarak davanın reddine karar verildiği, iptali istenen işlemler bakımından davacının iddia ve talepleri incelenmeksizin, bu işlemlere yönelik olarak ilgili hukuka uygunluk denetimi yapılmaksızın, yani somut uyuşmazlığın esasına yönelik herhangi bir gerekçeye yer verilmeksizin davanın reddine karar verilmiş olduğu, anılan kararın bu hâliyle temyiz denetiminin yapılmasına olanak sağlayacak açıklık ve yeterlikte olmadığı gibi, yargı kararlarının gerekçeli olmasına ilişkin kurala da uygunluk taşımadığı görülmektedir.
Bu itibarla, temyize konu Mahkeme kararının Dairemizin bozma kararındaki aynı gerekçe yazılmak suretiyle oluşturulduğu, kararın işin esasına yönelik olarak dava konusu idari para cezası verilmesine yönelik eylemlerin sübut bulup bulmadığı, yaptırımın yerinde olup olmadığı, işlemin hukuka uygunluğu hususlarında herhangi bir değerlendirme ve gerekçe içermediği dikkate alındığında, temyize konu Mahkeme kararında usul hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un Geçici 8. maddesi uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 13/12/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.