Danıştay Kararı 13. Daire 2021/331 E. 2023/1677 K. 05.04.2023 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2021/331 E.  ,  2023/1677 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2021/331
Karar No:2023/1677

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Kurulu
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : … Medya Hizmetleri A.Ş.
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirkete “…” logosuyla yayın yapan televizyon kanalında 04/01/2019 tarihinde yayınlanan “…” adlı dizide 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer verilen, “Yayın hizmetleri… Toplumun milli ve manevi değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz” şeklindeki yayın ilkesinin ihlâl edildiğinden bahisle 21.114,00-TL idari para cezası verilmesine ilişkin … tarih ve … sayılı Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (Üst Kurul) kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; görsel iletişim araçlarından biri olan televizyon aracılığıyla yapılan yayınların, izleyiciler üzerinde etki yaratabileceği açık ise de; dava konusu işleme esas alınan “dizi” yayının, izleyiciyi bilgilendirme, düşündürme, eğitme, öğretme gibi saiklerle yapılan Kültür-Sanat, Eğitim, Siyaset, Haber vb. programları gibi gerçeklik algısı oluşturan programlardan farklı olarak, belirlenen yaş grupları üzerindeki izleyiciler yönünden ilgili yayın kuruluşunun ticari gaye ile yaptığı, kurgu ürünü olan yayın niteliği taşıdığının kabulü gerektiği, bu durumda, dava konusu yayının, bir senaryoya bağlı olarak oluşturulmuş kurgusal bir ürün olduğu ve bu tür yayınların pek çoğunda benzer konuların işlendiği hususları da göz önünde bulundurulduğunda, söz konusu yayının, toplumun milli ve manevi değerlerine, genel ahlaka aykırılık teşkil edecek veya aile kurumuna zarar verecek şekilde, gerçeklik algısı oluşturabilecek veya toplumsal etki yaratabilecek aşırılıkta olmadığı anlaşıldığından, 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinde yer verilen yayın ilkesinin ihlâl edildiğinden bahisle 21.114,00-TL idari para cezası uygulanmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle hukuka aykırı bulunan dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdarî Dava Dairesi’nce; istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davalı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, bilirkişi incelemesi yapılması gerektiği, yayının kurgusal niteliğinin ihlâl oluşturmayacağı anlamına gelmediği, ilgili yayında yayın kuruluşunun zarar verme kastının bulunmadığına dair iddiasının ihlâlin gerçekleşmesine engel olmayacağı, idari işlemin hukuka uygun olduğu, Anayasa’nın 41. maddesi gereğince, ailenin Türk toplumunun temeli olduğu ve Devletin ailenin huzur ve refahı için gerekli önlemleri alacağının öngörüldüğü, seyircilerin seçici algılamaya gidebilecek kesiminin çok az olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, söz konusu dizinin Amerikan toplumunun post-modern dönemde kültürel çeşitlilik, cinsiyet eşitliği ve hayatın karmaşıklığı karşısında aile kurumunun bu karmaşık yapıya uyumlu hale getirilmesini amaçladığı, dizinin ücretsiz ulusal kanalda değil, isteğe bağlı yayın yapan tematik bir kanalda yayınlandığı, bu nedenle dizinin izlenmesinin tamamen tercihe bağlı olduğu, dizinin kurgusal niteliğinin izleyiciler tarafından bilinecek nitelikte olduğu, Amerikan aile yapısının anlatıldığı hikayede Türk manevi değerlerine zarar verme kastının bulunmadığı, işlemin sebep, konu ve amaç yönlerinden sakat olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NUN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü;

İNCELEME VE GEREKÇE:
ESAS YÖNÜNDEN:
MADDİ OLAY :
Davacı yayın kuruluşuna ait “…” logosuyla yayın yapan televizyon kanalında, 04/01/2019 tarihinde saat 13.00’de yayınlanan “…” adlı dizi yayınının uzman raporu ve video kayıtlarının incelenmesi sonucunda, yayında film karakterinin aralarında geçen diyaloglarda, “Karın da vardı. Daha iyisini almanı engellemedi.”, ”Tanrı hamburger isterse bunda pişirir.” şeklindeki ifadelerin kullanılmasının toplumun ailevi ve manevi değerlerine aykırı bir nitelik taşıdığı, bununla beraber, dizideki eşcinsel çiftlerin öpüşmelerinin ailenin korunması ilkesine zarar verdiği, dolayısıyla genel ahlaka aykırı nitelikte, aileye ait değerleri hafife alan bu tarz konular mizah yoluyla işlenmiş olsa da, izleyicilerin duyarsızlaşmasına ve meselelerin normalleşmesine aracılık edilebileceği, bu nedenlerle söz konusu yayının toplumun manevî değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine dair algıyı olumsuz yönde etkileyebilecek nitelikte olduğu kanaatine varılarak … tarih ve … sayılı Kurul kararı ile 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer verilen, “Toplumun milli ve manevi değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz.” şeklindeki yayın ilkesinin ihlâl edildiğinden bahisle 21.114,00-TL idari para cezası uygulanmasına karar verildiği, anılan kararın iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un “Yayın hizmeti ilkeleri” başlıklı 8. maddesinin birinci fıkrasında, medya hizmet sağlayıcıların, yayın hizmetlerini kamusal sorumluluk anlayışıyla bu fıkrada yer alan ilkelere uygun olarak sunacakları, aynı fıkranın (f) bendi uyarınca ise yayın hizmetlerinin toplumun milli ve manevi değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamayacağı kural bağlanmış, anılan yayın ilkesinin ihlali halinde uygulanacak idari yaptırım ise aynı Kanun’un 32. maddesinin birinci fıkrasında belirtilmiştir.
Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlıklı 26.maddesinde, “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet Resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü , radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.
Bu hürriyetlerin kullanılması, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.
Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.” kuralına yer verilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “İfade Özgürlüğü” başlıklı 10. maddesinde, “1. Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar. Bu madde, Devletlerin televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine tabi tutmalarına engel değildir.
2.Görev ve sorumluluklar da yükleyen bu özgürlüklerin kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi veya yargı erkinin yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir.” kuralı yer almaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin kamu makamlarının bu özgürlüğün kullanılmasına getirebilecekleri sınırlama rejiminin düzenlenmesine ilişkin 10. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sınırlamanın gerekli olması koşulunun müdahalenin bir toplumsal ihtiyaç baskısına karşılık gelmesi ve özellikle izlediği meşru amaçla orantılı olması anlamına geldiği ifade edilmektedir. AİHM’de, konuyla ilgili ilk kararlarından itibaren, Sözleşme’nin 10. maddesinde geçen “gerekli” kavramını “zorlayıcı bir toplumsal ihtiyaç” olarak yorumlamaktadır. (Handyside/Birleşik Krallık, B.No: 5493/72, 07/12/1976)
Başka bir anlatımla ifade özgürlüğüne müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığının incelenmesi, Mahkemeye, bu müdahalenin “zorunlu bir sosyal ihtiyaca” cevap verip vermediğini, izlenen meşru amaçla orantılı olup olmadığını ve ulusal otoriteler tarafından bu müdahaleyi haklı çıkarmak için ileri sürülen gerekçelerin yeterli ve tatmin edici olup olmadığını araştırma görevi yükler. (Sunday Times/Birleşik Krallık, (no1), B.No: 6538/74, 26/05/1979).
O hâlde, ifade özgürlüğüne yargısal veya idari bir müdahalenin, toplumsal bir ihtiyaç baskısını karşılayıp karşılamadığına bakılması gerekecektir. Bu çerçevede bir müdahale, meşru amaçla orantılı bir müdahale olmalıdır; ikinci olarak, müdahalenin haklılığı için kamu makamlarının gösterdikleri gerekçeler konuyla ilgili ve yeterli olmalıdır.
Buna göre sınırlayıcı tedbir, zorlayıcı bir sosyal ihtiyacın karşılanması ya da gidilebilecek en son çare niteliğinde değilse, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir tedbir olarak değerlendirilmemektedir.
Öte yandan, AİHM, “Handyside V. The United Kingdom (5493/72, 07/12/1976, A 24,48) davasında, ahlaki değerlerin zamana ve mekana göre değiştiğini, ahlaki gerekliliklerin tam içeriklerinin ve bunları karşılamak için öngörülen yaptırımların, uluslararası bir yargı yerinden ziyade yerel otoriteler tarafından belirlenmesinin daha doğru olacağını ifade etmiştir.
Türk Dil Kurumu’na göre ahlak, ‘bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları’ olarak tanımlanmaktadır.
Bu noktada, AİHM bir yayının ahlaka aykırı olup olmadığına karar verirken kültürel, sosyal ve dini etkenlerle birlikte halkın yapısını ve yayının hedef kitlesini de dikkate almaktadır. Bu itibarla genel ahlakın korunmasında, genel ve ortalama ahlak anlayışının göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Topluma yerleşmiş değer yargılarına göre hoş görülmeyen tüm hareketler genel ahlaka aykırı nitelik taşımaktadır.
Değişen ve gelişen dünya düzeninde toplumsal olarak farklı toplumların gelenek ve görenekleriyle daha fazla etkileşim içine girilerek, mevcut toplumsal yaşam içerisinde bir çok değişim ve dönüşüme uğranılıyor olsa da, ideal olan milli ve manevi değerler bu değişim sürecinde aynı kalmaya devam edecek ve bu noktada değerlendirme yapılırken mevcut durumdaki değişime uğramış ve uğramaya devam etmekte olan değer yargılarından değil, ulaşılması istenen değer yargılarının bir ölçüt kriter olarak alınması ideal olan milli ve manevi değerlerin korunması açısından uygun olacaktır.
Diğer bir yandan, yukarıda bahsedilen toplumun milli ve manevi değerleri ile genel ahlakına ilişkin değerlendirmenin toplum yapısının daha büyük bir sistematiğini belirtirken, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 41. maddesinde düzenlenen Türk Dil Kurumu’nca, ‘ evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum içindeki en küçük birlik’ olarak tanımlanan aile kurumu hakkında ise Anayasa’da, Türk toplumunun temeli olduğu ve Devletin, ailenin korunması için gerekli tedbirleri alacağı ibaresi hüküm altına alınmıştır.
Ahlaki değerlerin değerlendirilmesinde her toplumun kendi ahlaki değerler sistemi içerisinde olayların değerlendirildiğine ilişkin bir kararında AİHM, hayvanlarla cinsel ilişkiyi gösteren resimlerin herhangi bir yaş sınırlandırması getirilmeden, halka açık bir biçimde sergilenmesinin ardından ressamın ceza kovuşturmasına tabi tutulması ve resimlere el konulmasını değerlendirmiş ve bu olayda başvurulan önlemin İsviçre toplumunda genel ahlakı korumak için yerinde olduğuna karar vermiştir. (AİHM, Müller ve Diğerleri/ İsviçre B. No: 23168/94, 08/07/1999). AİHM’in bu kararından yola çıkarak müdahalenin ‘acil bir toplumsal ihtiyaca’ yanıt olup olmadığını ve hedeflenen meşru amaçla orantılı olup olmadığını değerlendirirken hedef alınan kitlenin, özellikle çocuklara ve gençlere de hitap ediyorsa söz konusu ifade biçimlerine erişimi sınırlayan tedbirlerin uygulanmasının uygun olacağı görülmektedir.
Öte yandan, kanalın şifreli yayın yaptığına yönelik itirazın bulunduğu görülmekle birlikte, söz konusu kanala abone olunması ya da paket halinde içeriğinin satın alınarak yayınların takip edilmesi durumunda da, bu neviden yayın yapan bütün kitle iletişim araçları ya da yayın şekilleri ile Kanun’da belirtilen yayın ilkelerinin ihlâl edilebilirliği yönünden incelenmesinin önünde bir engel oluşturmadığı kanaatine varılmıştır.
Belirtilen hususların tümünün birlikte değerlendirilmesinden, somut olayda, eşcinsel çiftin toplumsal hayata uyarlanmış birlikteliğinin söz konusu dizide işlendiği, bu kapsamda eşcinsel çiftin evlat edindikleri, söz konusu yayın kesitinde evlat edindikleri kız çocuğunun odaya girmesinden önce ekrana öpüşme sahnelerinin verildiği, sunulan yaşam tarzı ve kullanılan ifadelerin birlikte değerlendirilmesi neticesinde, her toplumda olduğu gibi, toplumun kendine özgü vazgeçemeyeceği ortak milli ve manevi değerleri olduğundan, yukarıda anayasal olarak da koruma altına alınan ailenin korunması, sağlıklı nesillerin yetişmesi çerçevesinde, kitle iletişim araçlarıyla yapılan yayınların da toplumun milli ve manevi değerlerine, genel ahlak yapısına ve ailenin korunması ilkesine saygılı olması ve anılan yayınlarda toplumsal sorumluluk anlayışıyla hareket edilmesi gerektiği sonucuna ulaşıldığından dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Bu itibarla, dava konusu işlemin iptali yönündeki İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf isteminin reddine ilişkin temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne;
2. Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilişkin İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
4. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’ne gönderilmesine, 05/04/2023 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.