Danıştay Kararı 13. Daire 2021/1994 E. 2023/1305 K. 21.03.2023 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2021/1994 E.  ,  2023/1305 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2021/1994
Karar No:2023/1305

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Televizyon Reklamcılık ve Filmcilik Sanayi ve Ticaret A.Ş.
VEKİLLERİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurulu
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirkete ait “…” logosu ile yayın yapan televizyon kanalında, 02/03/2009 tarihinde yayınlanan “…” adlı yarışma programında fiil tarihinde yürürlükte bulunan mülga 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun’un 4. maddesinin (z) bendindeki “Gençlerin ve çocukların fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişimini zedeleyecek türden programların, bunların seyredilebileceği zaman ve saatlerde yayımlanmaması” yayın ilkesinin ihlâl edildiğinden bahisle aynı Kanun’un 33. maddesi gereği uyarılmasına ilişkin … tarih ve … sayılı Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (Üst Kurul) kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce Dairemizin 16/02/2018 tarih ve E:2017/1137 K:2018/536 sayılı bozma kararına uyularak verilen kararda; uyuşmazlık konusu “…” adlı yarışma programında; “… adlı yarışmacının konuklarına sunduğu yemeğin ardından gecenin sürprizi olarak eve dansöz davet ettiği, oryantal figürler sergileyerek salona giren dansözün, 6 dakika süresince dansını sergilediği, bu sürede yarışmacılardan …’i kravatından çekerek dansa kaldırmak istediği ancak yarışmacının dans etmeyeceğini belirttiği, buna rağmen, dansözün …’i dansa zorladığı ve bu konuda ısrarcı olduğu, yemeğin sonundaki eleştiriler bölümünde ise dansöze eşlik eden diğer yarışmacıların …’in bu tutumunu eleştirdikleri, söz konusu programda genel olarak yarışmacıların sırf reyting için birbirleriyle ilgili dedikodu yapmaları, yapılan yemekleri “iğrenç vs.” sözcüklerle eleştirmeleri, lokmaları ağızlarından çıkarmaları, yemeğin içerisinde kıl aramaları; gösterişli evlerde batı özentili tavırlar sergilemeleri, bazı yarışmacıların mutfakta çalışırken kullanılan malzemeleri israf etmeleri, temizlik ve hijyene özen göstermemeleri, sofra adabına uymayan kırıcı eleştiriler yapmaları, yemek kültürünün ödüllü yarışma formatına sokulmasıyla yapılan yemeklere sürekli kusur bulmaya çalışmaları, ev sahibinin emeğine ve misafirperverliğine saygı duyulmayarak alaycı ve düzeysiz üslupla eleştirmelerinin programda dikkat çekici hususlar olduğu, yarışmacıların birbirlerini sürekli aşağıladığı, diğer yarışmacılar ve yemeklerde sürekli kusur bulma gayreti içinde oldukları, düzeysiz eleştirilerde bulundukları, aşırı saygısız tavır, tutum ve davranışların sergilendiği ve bu yönüyle çocuk ve gençlere olumsuz örnek oluşturacak konuşma, tavır ve tutumların sergilendiği söz konusu programın çocukların ve gençlerin televizyon izleyebileceği bir saatte yayınlandığı, bu suretle mülga 3984 sayılı Kanun’un 4756 sayılı Kanun’la değişik 4. maddesinin (z) bendinde belirlenen ‘Gençlerin ve çocukların fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişimini zedeleyecek türden programların, bunların seyredilebileceği zaman ve saatlerde yayınlanmaması’ ilkesinin ihlal edildiğinin…” tespit edildiğinden bahisle dava konusu işlemin tesis edildiği,
Uyuşmazlık konusu yayında, Mahkemenin 16/04/2019 tarihli ara kararı ile dosya üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlenen 24/11/2020 tarihli bilirkişi raporunda; “…Yayın içeriği çocuk ve ergenin fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişimi açısından değerlendirildiğinde;…dava konusu programın yarışma olması nedeniyle rekabetin olması ve dolayısıyla içinde gerginlikleri barındırma ihtimali taşıması beklenmesine rağmen yarışmacıların davranışlarının kontrollü olduğu, rekabeti daha çok sözcükleriyle, örtük ifadeleriyle ve eleştirileriyle sürdürdükleri, fiziksel ya da sözel şiddet kapsamına girecek unsurlara rastlanmadığı görülmüştür. Dava konusu yayında geçen sunucu ve yarışmacı diyalogları, yarışmacı ve diğer katılımcıların tutum ve davranışlarının her biri ayrı ayrı değerlendirilmiş; gençlerin ve çocukların fiziksel gelişimini zedeleyecek bir unsur bulunmadığı tespit edilmiştir….Programın tamamında yarışmacıların davranışlarında, görünümlerinde ve ifadelerinde cinselliği uyandıracak, doğrudan cinsel ilişkiyi tasvir eden, ima eden hedef alan bir unsur tespit edilmemiştir, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu uzmanlarının üzerinde durduğu ve riskli gördüğü 6 dakikalık oryantal dansının gösterimini ise müstehcenlik çerçevesinde değerlendirmek mümkün değildir. “Oryantal dansçısının” konuk olarak davet edilmesinden en çok tedirginlik duyan yarışmacının ifadelerine bakarsak ”Çocukluğumuzda yılbaşı gecelerinde çıkardı, ben de dansöz izlemeyi severim ama kaliteli dansöz… Tanınmış biri olsaydı. Gereksizdi bence” ifadesinde de görüldüğü gibi aslında zaten Anadolu’da geçmişi çok eskilere dayanan, muhtemelen Arap Fars kültürüne mahsus rakkaselerden ilham aldığı düşünülen, Selçuklu ve Osmanlı’da önce saray çevrelerinde sonra da özel gün ve eğlencelerde, günümüzde ise düğün, kına gecesi, sünnet düğünlerinde karşılaşılan, kültüre mal edilmiş bir eğlenme tarzının ekranlara aktarılışı olarak değerlendirilmiştir (Çorumlu 2012)….Dava konusu yayın içeriğindeki konuşmalarda, yarışmacıların birbirlerine yaptıkları eleştirilerde, günün yarışmacısı ve diğer yarışmacıların yemek ya da insan ilişkileri ile ilgili genel davranış ve tutumlarında, kültürünün bir parçası olarak kabul görmüş olan oryantal dansının sergilenmesinde (Çorumla 2012), dansçının erkek konuğu ısrarla dansa davet etmesinde çocukları duygusal, zihinsel ya da cinsel olarak örseleyen bir öğeye rastlanmamış ve yayında çocukların duygusal, zihinsel/bilişsel ya da psikososyal gelişimini zedeleyecek bir unsur bulunmadığı tespit edilmiştir….Program içeriğinde rol model olarak sunulan ya da gençlerce böyle kabul gören kimse olmadığından, konuşma içeriklerinde hakaret küfür ya da benzeri şekilde toplumun geneli tarafından yanlış kabul edilen bir söz ya da cümle geçmediğinden, sergilenen davranış ve tutumlarda ahlaki kurallara ters düşen, şiddet ve saldırganlık içeren bir unsur bulunmadığından, konuşma, davranış ve tutumlar içinde ayrımcılık, duygusal istismar, çocuk ve gençlerin yaşına uygun olmayan sigara, madde ve alkol kullanımı, yasalara aykırı davranışlar içeren unsurlar bulunmadığından, yapılan dans kültürel olarak kabul gören bir dans olup çocuklara zarar verecek düzeyde müstehcenlik içermediğinden, yayında geçen diyalog, tutum ve davranışların çocuk ve gençlerin fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişimini zedeleyecek türde olmadığı” şeklinde tespitlere yer verildiği,
Mahkemece, söz konusu programda, yarışmacıların, sırf reyting için birbirleriyle ilgili dedikodu yapmaları, yapılan yemekleri eleştirmeleri, lokmaları ağızlarından çıkarmaları, sofra adabına uymayan kırıcı eleştiriler yapmaları, yemek kültürünün ödüllü yarışma formatına sokulmasıyla, yapılan yemeklere sürekli kusur bulmaya çalışmaları, ev sahibinin emeğine ve misafirperverliğine saygı duyulmayarak alaycı ve düzeysiz üslupla eleştirmeleri ve ayrıca yine anılan programda oryantal figürler sergileyerek salona giren dansözün 6 dakika süresince dansını sergilemesi, bu sürede yarışmacılardan … Bey’i kravatından çekerek dansa kaldırmak istemesi, ancak yarışmacının dans etmeyeceğini belirtmesine rağmen dansözün … Bey’i dansa zorlaması ve bu konuda ısrarcı olması gibi görüntülerde anılan yayın ilkesinin ihlâl edildiği sonucuna varılmış, düzenlenen bilirkişi raporu ise ulaşılan sonuç yönünden hükme esas alınabilecek nitelikte bulunmamıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, uzun süren yargılama sürecinden dolayı adil yargılanma hakkının ve hukuk devleti ilkesinin ihlâl edildiği, hangi gerekçelerle bilimsel ve objektif esaslara uygun olarak düzenlenen bilirkişi raporunun aksi yönünde karar verildiğinin ortaya konulamadığı, kişisel görüşlere ve eksik incelemeye dayalı olarak karar verildiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, uyuşmazlık konusu programdaki konuşmaların ve davranışların çocuk ve gençlerin gelişimleri açısından olumsuz etkilerinin olacağı, çocuk ve gençlerin yetiştirilmesinde en az anne-babalar kadar sorumlulukları bulunan görsel yayıncıların bu sorumluluklarını yerine getirirken yasaların öngördüğü tarzda bir yayıncılık anlayışını benimseyerek hareket etmeleri gerektiği, söz konusu yayınlarda sergilenen olumsuz davranışlara gereken tepkinin gösterilmemesinin anılan davranışın toplum nezdinde normalleştirilmesine ve yaşam biçimi olarak kabullenilmesine yol açacağı belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NİN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
ESAS YÖNÜNDEN:
MADDİ OLAY :
Davacı şirkete ait “…” logosu ile yayın yapan televizyon kanalında, 02/03/2009 tarihinde yayınlanan “…” adlı yarışma programında, mülga 3984 sayılı Kanun’un 4. maddesinin (z) bendindeki “Gençlerin ve çocukların fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişimini zedeleyecek türden programların, bunların seyredilebileceği zaman ve saatlerde yayımlanmaması” şeklindeki yayın ilkesinin ihlâl edildiğinden bahisle aynı Kanun’un 33. maddesi gereği uyarılması üzerine bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Mülga 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun’un 4. maddesinin (z) bendinde, “Gençlerin ve çocukların fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişimini zedeleyecek türden programların, bunların seyredilebileceği zaman ve saatlerde yayımlanmaması” kuralına yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesiyle atıfta bulunulan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Bilirkişi İncelemesi” başlıklı beşinci bölümünde yer alan 266. maddesinde, mahkemenin çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği; ancak, genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamayacağı; 273. maddesinde, mahkemenin bilirkişinin görevlendirilmesine ilişkin kararında inceleme konusunun bütün sınırlarıyla açıkça belirlenmesine ve bilirkişinin cevaplaması gereken sorulara ilişkin hususlara yer vermek zorunda olduğu; 275. maddesinde, bilgisine başvurulan bilirkişinin kendisine tevdi olunan görevin uzmanlık alanına girmediğini mahkemeye bildirme yükümlülüğünün bulunduğu; 278. maddesinde, bilirkişinin görevini mahkemenin sevk ve idaresi altında yürüteceği, bilirkişinin görev alanı veya sınırları hakkında tereddüde düşerse, bu tereddüdünün giderilmesini her zaman mahkemeden isteyebileceği; 279. maddesinde, bilirkişi raporunun gerekçeli olması gerektiği, bilirkişinin hukuki değerlendirmelerde bulunamayacağı belirtilmiş; anılan maddenin gerekçesinde, bilirkişinin raporunu mahkemece belirlenen sınırlar dâhilinde tümüyle maddi vakıalara hasrederek kendisine yöneltilen somut soruları bilimsel dayanaklarını açık ve anlaşılır biçimde göstermek ve eksiksiz olarak cevaplandırmak suretiyle hazırlaması ve ayrıca raporunu kaleme alırken özel ve teknik bilgi bağlamında uzman kimliği bulunmayan hâkimin ve tarafların anlayabileceği kavramları ve terimleri kullanmaya özen göstermesi gerektiği kurala bağlanmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkesin bilmesi gereken konularla, hâkimlik mesleğinin gereği olarak hâkimin hukukî bilgisi ile çözümleyebileceği konular dışında kalan ve çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişi oy ve görüşünün alınmasının zorunlu olduğu; bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmesi hâlinde bilirkişilerce hazırlanan raporların olayın özel veya teknik bilgi gerektiren yönlerini hiçbir tereddüde yer vermeyecek şekilde aydınlatan bilimsel esaslara dayalı gerekçeleri içermesi gerektiği, bu nitelikte olmayan bilirkişi raporlarının hükme esas alınamayacağı, mahkemenin böyle bir durumda yeni bir bilirkişi heyeti oluşturabileceği ve hükme esas alınabilecek rapor elde edinceye kadar bilirkişi incelemesine devam edebileceği; kural olarak bilirkişi raporunun hâkimi bağlamayacağı ve hâkimin raporu serbestçe takdir edeceği açıktır.
Dosyanın incelenmesinden, davacı şirkete ait “…” logosuyla yayın yapan televizyon kanalında, 02/03/2009 tarihinde yayınlanan “…” isimli yarışma programında, yarışmacının konuklarına sunduğu yemeğin ardından gecenin sürprizi olarak eve dansöz davet ettiği, oryantal figürler sergileyerek salona giren dansözün 6 dakika süresince dansını sergilediği, bu sürede yarışmacılardan birini kravatından çekerek dansa kaldırmak istediği, ancak yarışmacının dans etmeyeceğini belirttiği, buna rağmen dansözün anılan yarışmacıyı dansa zorlamasına ilişkin görüntülere yer verildiği, ayrıca yarışmacıların birbirlerini sürekli aşağıladığı, diğer yarışmacılarda ve yemeklerde sürekli kusur bulma gayreti içinde oldukları, düzeysiz eleştirilerde bulundukları, aşırı saygısız tavır, tutum ve davranışların sergilendiği ve bu yönüyle çocuk ve gençlere olumsuz örnek oluşturacak konuşma, tavır ve tutumların sergilendiği söz konusu programın, çocuk ve gençlerin televizyon izleyebileceği bir saatte yayınlandığından bahisle davacının uyarılmasına ilişkin dava konusu işlemin tesis edildiği görülmüştür.
İdare Mahkemesince; Dairemizin 16/02/2018 tarih ve E:2017/1137, K:2018/536 sayılı bozma kararı üzerine yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda, uyuşmazlık konusu programda mülga 3984 sayılı Kanun’un 4. maddesinin (z) bendinde yer alan yayın ilkesinin ihlâl edilmediği yönünde oybirliği ile görüş bildirilmesine rağmen bilirkişi raporu teknik ve bilimsel yönden hükme esas alınabilecek nitelikte bulunmamış ve dosyadaki bilgi belgeler ile tarafların iddiaları birlikte değerlendirilerek raporun aksi yönünde davanın reddine karar verilmiştir.
Bilirkişi raporlarının hakimi bağlamayacağı ve gerekçeleri ortaya konulmak sureti ile raporun aksi yönünde karar verilebileceği açık olmakla birlikte, uyuşmazlığın özel ve teknik bilgi gerektiren bir konuya sahip olduğu göz önüne alındığında, alanında uzman kişilerin ulaştığı tespitlerin aleyhine karar verilmesini mantıklı ve tutarlı gösterecek argümanların da Mahkeme kararında yer alması gerektiği tartışmadan uzaktır.
Bu itibarla, temyize konu Mahkeme kararında, rapora aykırı düşecek sonuca varılmasını haklı ve yeterli kılacak bir gerekçenin ortaya konulup konulmadığının incelenmesi gerekmektedir.
Her ne kadar Mahkemece dava konusu Üst Kurul kararında belirtilen gerekçeler dikkate alınarak davanın reddine karar verilmiş ise de, rapordan alıntılanan kısımların uyuşmazlığa konu yarışmada yer verilen görüntü ve diyaloglarla somut bir ilgisinin bulunmadığı, ihlâlin mahiyetinin açıklanmadığı, bilirkişi raporunda belirtilen görüşten farklı bir sonuca ulaşmasını anlaşılır kılacak ikna edici bir gerekçenin ortaya konulamadığı anlaşılmaktadır.
Diğer yandan, Mahkemece hükme esas alınmayan bilirkişi raporu incelendiğinde, yayında geçen diyalogların, tutum ve davranışların her birinin çocukların fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişimlerine etkisinin bilimsel veriler ışığında detaylı olarak incelendiği ve sonuçta yayın ilkesinin ihlâl edilmediği yönünde görüş bildirildiği anlaşıldığından, bilirkişi raporunun hükme esas alınabilecek nitelik ve yeterlilikte olduğu sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, davanın reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un Geçici 8. maddesi uyarınca, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 21/03/2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.