Danıştay 13. Daire Başkanlığı 2021/1346 E. , 2023/72 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2021/1346
Karar No:2023/72
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Kütahya Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nce 04/09/2019 tarihinde gerçekleştirilen Eskişehir ili, Alpu ilçesi, … Mahallesinde bulunan 28 adet vakıf taşınmazının 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 45. maddesi uyarınca açık arttırma usulüyle kiralanmasına ilişkin ihalenin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen kararda; davacının ihale edilen taşınmazlardan herhangi birini önceden kullanmakta olduğuna ilişkin dosyada bir bilgi ve belge bulunmadığı, taşınmazlardan herhangi birinin tarafına kiralanması için başvuru yapan kişiler arasında yer almadığı ve dava konusu ihalede istekli ve aday sıfatının da bulunmadığı, öte yandan bakılmakta olan davanın çevre veya imar mevzuatından kaynaklanan bir uyuşmazlıktan kaynaklanmayıp, mülkiyeti davalı idareye ait olan taşınmazlarda mal sahibi idarenin tasarruf yetkisine dayalı olarak taşınmazlarını ihale yoluyla kiralamasına ilişkin bir uyuşmazlıktan kaynaklandığı, dolayısıyla dava konusu işlemin niteliği dikkate alındığında, davacının dava konusu işlemle güncel ve ciddi bir alakası olmaksızın sırf mahalle sakini sıfatıyla dava açmasına olanak tanınacak şekilde menfaat bağının bulunduğu sonucuna varılamayacağı, aksi yorumda idarelerin mülkiyetinde bulunan, idarelerce satılan veya kiralanan taşınmazlar için taşınmazların bulunduğu mahalde oturan herkes tarafından dava açılabileceğinin kabulü gerekeceği, dolayısıyla davacının dava konusu ihale işlemine yönelik davanın açılması sırasında sahip olması ve davanın görümü sürecinde de devam etmesi gereken kişisel, ciddî, makul, maddî ve manevî bir alâkasının bulunmaması nedeniyle bu davayı açma ehliyetine sahip olmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 15. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, dava konusu taşınmazların bulunduğu mahalde (köy) yaşadığı, aynı zamanda bu köyün seçilmiş muhtarı olduğu, köy halkından olmasının menfaatin varlığı için yeterli olduğu, tüm köy ve köylünün yaşama düzenini ve gelişimini ilgilendiren köy merası, harman yeri vb. taşınmazların sadece bir ya da birkaç kişinin kullanımına verilmesinin köy sakini olarak menfaatinin ihlal edildiğinin açık göstergesi olduğu, dava konusu taşınmazların ihale şartnamesinde yer alan mahallinde ilan koşulu gerçekleşmeden ihale edildiği, dava konusu taşınmazların bir çoğunun kadimden beri mera ve harman yeri olarak kullanıldığı, tapu kayıtlarında arsa ve tarla olarak görülen taşınmazların da fiilen mera ve harman yeri olarak kullanıldığı, tüm köy halkı ile birlikte bu taşınmazlardan faydalandığı, menfaat ilişkisinin açık olduğu ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … ‘IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle ehliyet yönünden reddi yolundaki … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:… , K:… sayılı temyize konu kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından anılan Mahkeme kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Posta giderleri avansından artan tutarın davacıya iadesine,
5. Dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
6. 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendi uyarınca kesin olarak (karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere), 12/01/2023 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY :
2577 sayılı Kanun’un 2. maddesinde yer alan ve iptal davasının subjektif ehliyet koşulu olan “menfaat ihlâli” kavramı doktrin ve içtihatlarda dava konusu işlemle davacı arasında kurulan kişisel, meşru, güncel bir menfaat ilişkisi olarak tanımlanmaktadır. Sözü edilen menfaat ilişkisinin varlığı ve sınırları her olayda yargı yerince ihtilâfın niteliğine göre belirlenmektedir.
Yargısal denetim amacıyla her idari işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının idari işlemlerde istikrarsızlığa neden olmaması ve idarenin işleyişinin bu yüzden olumsuz etkilenmemesi için, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunması koşuluna ihtiyaç vardır.
İptal davası açılabilmesi için gerekli olan menfaat ilişkisi kişisel, meşru, güncel bir menfaatin bulunması hâlinde gerçekleşecektir. Başka bir anlatımla, iptal davasına konu olan işlemin davacının menfaatini ihlâl ettiğinden söz edilebilmesi için, davacıyı etkilemesi, yani davacının kişisel menfaatini ihlâl etmesi, işlem ile davacı arasında ciddi ve makul bir ilişkinin bulunması gerekmektedir.
“Meşru menfaat” ilgisinden kasıt, kişi ile işlem arasında hukuken kabul edilebilir, başka bir anlatımla, dinlenilebilir, korunmaya değer bir ilginin varlığı iken; “kişisel menfaat” ilgisiyle, işlemin, kişinin hukukunu etkilemesi, kişi bakımından hukuk aleminde sonuç doğurması kastedilmektedir.
Kamu ihalelerinde ihale sürecine ilişkin icraî nitelikteki işlemler, sadece ihaleye katılan veya katılmak isteyenlerin hukukî durumunu etkilememekte, bunların yanında üçüncü kişilerin de hak veya menfaatlerini etkileyebilmektedir. Böyle bir durumda, söz konusu kişilerin menfaatlerinin zedelendiği iddiasıyla, mevzuatta öngörülen usuller çerçevesinde dava açabileceklerinin kabulü gerekmektedir. Dava ehliyetinin bir alt unsuru olan subjektif ehliyetin varlığının, ihale sürecine katılanlarla sınırlandırılması, Anayasa’nın idarî işlemlere karşı yargı yolunu açan 125. maddesi ile “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesine aykırılık teşkil edecek, ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesinde yer alan, “Herkes, davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir.” kuralı ile “Etkili başvuru hakkı” başlıklı 13. maddesinde yer alan, “Bu Sözleşme’de tanınmış olan hak ve özgürlükleri ihlâl edilen herkes, söz konusu ihlâl resmî bir hizmetin ifası için davranan kişiler tarafından gerçekleştirilmiş olsa dahi, ulusal bir merci önünde etkili bir yola başvurma hakkına sahiptir.” kuralını ihlâl edecektir.
Dosyanın incelenmesinden, uyuşmazlığa konu vakıf taşınmazlarının bulunduğu … Mahallesi Muhtarı olan davacı tarafından, dava konusu 28 adet vakıf taşınmazının ihale şartnamesinde yer alan mahallinde ilan koşulu gerçekleşmeden ihale edildiği, dava konusu taşınmazların bir çoğunun kadimden beri mera ve harman yeri olarak kullanıldığı, tapu kayıtlarında arsa ve tarla olarak görülse de fiilen mera ve harman yeri olarak kullanıldığı, tüm köy halkı ile birlikte bu taşınmazlardan faydalanıldığı ileri sürülerek uyuşmazlık konusu ihalenin iptali istemiyle dava açıldığı anlaşılmaktadır.
Kamu ihalelerine ilişkin icraî işlemlerin yalnızca ihaleye katılanların ya da katılabilecek olanların değil, üçüncü kişilerin de menfaatini etkileyebileceği, bu şekilde menfaati etkilenen kişilerin de dava açma ehliyeti olduğunun kabulü gerektiği, dava açma ehliyetinin yalnızca ihale sürecine katılan kişilerle sınırlanmasının Anayasa’nın 36. maddesinde belirtilen “Hak Arama Hürriyeti” ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Adil Yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesine ve “Etkili başvuru hakkı” başlıklı 13. maddesine aykırılık teşkil edeceği kuşkusuzdur.
5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 13. maddesinin birinci fıkrasında, “Herkes ikamet ettiği beldenin hemşehrisidir. Hemşehrilerin, belediye karar ve hizmetlerine katılma, belediye faaliyetleri hakkında bilgilenme ve belediye idaresinin yardımlarından yararlanma hakları vardır…” kuralı yer almaktadır.
Davacının uyuşmazlığa konu vakıf taşınmazların bulunduğu … Mahallesi Muhtarı olduğu ve hemşehri sıfatıyla bu davayı açtığı, Türk Dil Kurumu sözlüğünde hemşehrinin “memleketli” olarak tanımlandığı, mevzuatımızda önce “aynı yerde doğmuş olma” şeklinde tanımlanmış olan hemşehri kavramının 2005 yılında yapılan değişiklikle “aynı yerde ikamet etmeye” dayalı olarak tanımlandığı, dolayısıyla bu kavramın aynı yerde yaşamayı ifade ettiği anlaşıldığından, belde sâkini ve ihale konusu taşınmazların bulunduğu mahallenin muhtarı olan davacının muhtarı olduğu mahallede bulunan 28 adet vakıf taşınmazının 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 45. maddesi uyarınca açık arttırma usulüyle kiralanmasına ilişkin ihalesi ile hemşehri hukukundan kaynaklanan meşru, güncel ve makul menfaat ilgisinin ve dolayısıyla dava açma ehliyeti bulunduğunun kabulü gerekmektedir.
Ayrıca davacı, ihalenin mahallinde ilan edilmediğini ileri sürdüğünden, ihalenin usulüne uygun ilan edilip edilmediğine bağlı olarak kendisinin ve mahalli halkın ihaleye katılımının engellenip, engellenmediği, dolayısıyla ihalede rekabetin daraltılıp daraltılmadığı noktasında da uyuşmazlık konusu ihalenin iptali istemekte menfati bulunduğu sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin Mahkeme kararında usûl hükümlerine uygunluk bulunmadığından davacının temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiği oyu ile karara katılmıyorum.