Danıştay Kararı 13. Daire 2020/84 E. 2020/3021 K. 04.11.2020 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2020/84 E.  ,  2020/3021 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2020/84
Karar No:2020/3021

TEMYİZ EDEN (DAVACI): …
VEKİLİ: …
KARŞI TARAF (DAVALI ): … Kurulu
VEKİLİ : …

İSTEMİN_KONUSU: … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 101. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ve V-101.1 sayılı Bilgi Suistimali ve Piyasa Dolandırıcılığı İncelemelerinde Uygulanacak Tedbirler Tebliği’nin 6. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacı hakkında iki yıl süre ile borsalarda geçici işlem yasağı getirilmesine ilişkin 22/04/2014 tarih ve … sayılı haftalık … Kurulu Bülteninde yayımlanan Sermaye Piyasası Kurulu (Kurul) kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce, Dairemizin … tarih ve E: …, K: … sayılı bozma kararına uyularak verilen kararda; Kurul tarafından, piyasa dolandırıcılığı suçunu işleyenlerin, genellikle birden çok kişi adına kayıtlı hesapları kullandıkları, suçu asıl işleyenlerin kendi adlarına kayıtlı hesaplardan işlem yapmadıkları ya da çok az işlem yaptıkları, bu kişilerin suça konu işlemleri genellikle yönlendirdikleri kişiler adına kayıtlı hesapları kullanmak suretiyle gerçekleştirdiklerinin tespit edildiği, piyasa dolandırıcılarının, kullandıkları ya da yönlendirdikleri hesaplar aracılığı ile piyasanın etkin ve sağlıklı işleyişini bozacak, piyasa güvenliğini tehlikeye atacak işlemleri bu yöntemle gerçekleştirmekte ve böylece kendilerini kamufle etmekte olduğu, bu nedenle Kurul’un, piyasa dolandırıcılığı suçunu işleyenler ile hesabını bu kişilere kullandıranlar arasında bir ayrım yaptığı ve suçun asıl failleri hakkında suç duyurusunda bulunduğu, ancak suç işleme kastı olmaksızın borsada kazanç sağlamak amacıyla hesabını piyasa dolandırıcılarına kullandıran ya da onların yönlendirmesi ile işlemler gerçekleştiren kişiler hakkında suç duyurusunda bulunmadığı, bu kişilerle ilgili olarak sadece borsalarda işlem yapma yasağı kararı aldığı;
6362 sayılı Kanun’un 101. maddesinin birinci fıkrasına dayanılarak çıkartılan Tebliğin 5. maddesinin 3. fıkrasında, haklarında işlem yapma yasağı kararı verilen kişilerin incelemeye konu fiilleri başka kişiler adına açılmış hesaplar üzerinden gerçekleştirmeleri hâlinde hesapları kullanılan kişiler hakkında da işlem yapma yasağı getirebileceği; 6. maddesinin 2. fıkrasında ise, Kanun’un 107. maddesinde sayılan fiillerin işlenmesi nedeniyle Kanun’un 115. maddesi uyarınca Kurul tarafından savcılığa suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmesi durumunda, ilgili kişiler hakkında geçici işlem yapma yasağı süresinin iki yıl olarak uygulanacağı kurula bağlandığından, hesabını piyasa dolandırıcılarına kullandıran ya da onların yönlendirmesi ile işlemler yapan aralarında davacının da bulunduğu kişiler hakkında iki yıl süre ile borsalarda geçici işlem yasağı kararı alındığı;
Sermaye piyasasında dürüstlüğü bozan fiilleri işledikleri tespit edilen kişilerin piyasada işlem yapmaya devam etmeleri, sermaye piyasası ve tüm yatırımcılar için piyasa güvenliğini bozacağından, davacının da piyasa dolandırıcılığı yapan kişilerle birlikte hareket ettiği, piyasa dolandırıcılığına yönelik olarak hesabında yapılan işlemlerin bilgisi dâhilinde gerçekleştiği, hesabının şifresini suça konu fiilleri işleyen kişilerle paylaştığı, piyasa dolandırıcılığı fiilinin davacının da hesabı kullanılmak suretiyle gerçekleştirildiği anlaşıldığından, davacı hakkında iki yıl süre ile borsalarda geçici işlem yapma yasağı getirilmesi yönünde alınan Kurul kararında hukuka aykırılık görülmediği sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davacı tarafından, dava konusu işlemin kendisine tebliğ edilmediği ve konuya ilişkin savunmasının alınmadığı, işlem yapma yasağına ilişkin kararın Kanuna değil Tebliğe dayandığı, suç ve cezaların kanuniliği ilkesine aykırı olduğu, kendisi hakkında suç duyurusunda bulunulmadığı hâlde 2 yıl işlem yapma yasağı getirilmesinin ölçüsüz olduğu, temyize konu Mahkeme kararında idarî işlemin hukuka uygun olduğuna dair gerekçenin ortaya konulamadığı, manipülasyon amaçlı işlemlerle doğrudan veya dolaylı olarak bir bağlantısının bulunmadığı, uygulanan işlemin idarî tedbir değil cezalandırma boyutu olan bir idarî yaptırım olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Davalı idare tarafından, idarî işlemin hukukî dayanağının Sermaye Piyasası Kanunu’nun 101. maddesine dayanılarak çıkarılan Tedbirler Tebliği olduğu, hesabı kullanılan kişilerden olan davacı bakımından uygulanması gereken işlem yapma yasağı süresinin iki yıl olduğu, davacının piyasa dolandırıcılığı fiiline iştirak ettiğine dair somut tespitlerin denetleme raporunda açıkça ortaya konulduğu, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
ESAS YÖNÜNDEN:
MADDİ OLAY :
… Holding A.Ş. (Denge) pay piyasasında 03/01/2013-27/05/2013 tarihleri arasında gözlenen olağan dışı fiyat ve miktar hareketleri 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu ve ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde incelenmiş, inceleme sonucunda 05/03/2014 tarih ve … sayılı Denetleme Raporu hazırlanmıştır.
Anılan raporda; … Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde yürütülmekte olan “Haksız Kazanç Sağlamak Amacıyla Örgüt Kurma, Sermaye Piyasası Kanununa Muhalefet ve Nitelikli Dolandırıcılık” suçları ile ilgili soruşturma kapsamında Kuruldan uzman kişi ya da kişilerin görevlendirilmesinin talep edildiği, söz konusu talep üzerine soruşturma kapsamında Kurul uzmanlarının görevlendirildiği, … Mali Suçlar Büro Amirliği görevlileri tarafından yapılan teknik takip çalışmaları sonucunda içeriğinde suç unsuru taşıdığı düşünülen telefon görüşmelerini içeren tape çözümleri ve görüntü kayıtlarının incelendiği, yapılan incelemede, “Denge” pay piyasasında gerçekleştirilen piyasa dolandırıcılığı niteliğindeki işlemlerde sorumluluğu bulunan … isimli kişinin, davacının pay işlemlerini bizzat yönlendirdiği, davacının hesaplarından en az birisinin şifresini aldığı, davacının hesaplarından yapılan işlemlerin … tarafından kontrol edildiği, beklenmedik bir satış üzerine davacı ile görüşmek üzere farklı bir şehirden …’ya gittiği ve bu kişiye tekrar pay aldırdığı, … ile davacının irtibat içinde oldukları, 17/12/2012-02/01/2013 tarihleri arasında “Denge” pay piyasasının endekse paralel dalgalı bir seyir izlediği, 03/01/2013 tarihinden itibaren söz konusu hissenin yükselmeye başladığı, 03/01/2013 tarihinde …-TL olan hissenin 25/04/2013 tarihinde …-TL’ye (yaklaşık %397,60) yükseldiği, ardından hızla düşerek 09/05/2013 tarihinde …-TL olduğu, ardından bir miktar daha düşerek 23/05/2013 tarihinde …-TL ile en düşük değerine ulaştığı, grubun inceleme döneminde 22.064.030 adet (toplam alış işlemleri içindeki payı %45,64) alış ve 21.299.636 adet (toplam satış işlemleri içindeki payı %44,06) satış işlemi gerçekleştirdiği, bu işlemlerinin toplam işlem miktarı içindeki payının birçok tarihte yüksek oranlarda olduğu, bazı günlerde bu oranın alışta %93,85 ve satışta %79,29 seviyelerine ulaştığı, 03/01/2013 tarihinde 752.694 adet olan Denge pay stokununun yapılan net alım işlemleri ile 27/03/2013 tarihinde 1.958.869 adede çıkartıldığı, ardından satışa geçen grubun 27/05/2013 tarihi itibarıyla stokunda 1.135.088 adet Denge payı kaldığı, grubun inceleme döneminde şirket pay piyasasına hâkim olduğu, grubun kendinden kendine gerçekleştirdiği işlemlerin toplamının 10.774.900 adet olduğu, söz konusu işlemlerin grubun alım işlemleri içindeki payının %48,83, satış işlemleri içindeki payının ise %50,59 olduğu, inceleme döneminde grup hesaplarından gerçekleştirilen işlemler sonucunda toplam …-TL menfaat elde edildiği, davacının da inceleme döneminde …-TL menfaat elde ettiği yönünde tespitler yer almıştır.
Raporda yer alan tespitleri değerlendiren Kurul’un 22/04/2014 tarih ve … sayılı kararı ile, 03/01/2013-27/05/2013 döneminde “Denge” pay piyasasında gerçekleştirilen piyasa dolandırıcılığı niteliğindeki işlemlerde sorumluluğu bulunan kişiler hakkında 6362 sayılı Kanun’un 107/1. maddesi kapsamında işlem yapılmak üzere savcılığa suç duyurusunda bulunulmasına, ayrıca haklarında suç duyurusunda bulunulmasına karar verilen kişilerle, aralarında davacının hesabının da bulunduğu suça konu işlemlerin gerçekleştirildiği hesapların sahipleri hakkında ise V-101.1 sayılı Bilgi Suistimali ve Piyasa Dolandırıcılığı İncelemelerinde Uygulanacak Tedbirler Tebliği’nin 6. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 2 yıl süreyle borsalarda geçici işlem yapma yasağı uygulanmasına karar verilmiştir.
Hesabını piyasa dolandırıcılığı suçunu işleyen kişilere kullandırdığından bahisle davacı hakkında da 2 yıl süreyle borsalarda geçici işlem yapma yasağı kararı alınması üzerine bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun “Bilgi suistimali ve piyasa dolandırıcılığı incelemelerinde uygulanacak tedbirler” başlıklı 101. maddesinin birinci fıkrasında, “(1) Kurul, 106. ve 107. maddelerde sayılan fiilleri işlediğine dair makul şüphe bulunan gerçek veya tüzel kişiler ile tüzel kişilerin yetkilileri ile ilgili sermaye piyasası araçlarına ilişkin olarak; a) Borsalarda geçici veya sürekli olarak işlem yapılmasının yasaklanması, … dâhil piyasanın etkin ve sağlıklı işleyişini teminen gerekli her türlü tedbiri almaya ve bu tedbirlerin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.”; “Piyasa dolandırıcılığı” başlıklı 107. maddesinin birinci fıkrasında, “(1) Sermaye piyasası araçlarının fiyatlarına, fiyat değişimlerine, arz ve taleplerine ilişkin olarak yanlış veya yanıltıcı izlenim uyandırmak amacıyla alım veya satım yapanlar, emir verenler, emir iptal edenler, emir değiştirenler veya hesap hareketleri gerçekleştirenler iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin günden on bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılırlar. Ancak, bu suçtan dolayı verilecek olan adli para cezasının miktarı, suçun işlenmesi ile elde edilen menfaatten az olamaz.” kuralı yer almıştır.
5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “İdari Yaptırımlar” başlıklı Üçüncü Bölümünde yer alan “Yaptırım türleri” başlıklı 16. maddesinde, “(1) Kabahatler karşılığında uygulanacak olan idarî yaptırımlar, idarî para cezası ve idarî tedbirlerden ibarettir. (2) İdarî tedbirler, mülkiyetin kamuya geçirilmesi ve ilgili kanunlarda yer alan diğer tedbirlerdir.
” kuralına yer verilmiştir.
V-101.1 sayılı Bilgi Suistimali ve Piyasa Dolandırıcılığı İncelemelerinde Uygulanacak Tedbirler Tebliği’nin “İşlem yapma yasağı tedbirinin uygulanacağı hâller” başlıklı 5. maddesinde, “(1) Kurulca yapılan incelemelerde, haklarında makul şüphe bulunan gerçek veya tüzel kişiler ile tüzel kişilerin yetkilileri hakkında, incelemenin sonuçlanması beklenmeksizin Kurul tarafından borsalarda işlem yapma yasağı kararı verilebilir. (2) Kanun’un 106. ve 107. maddelerinde sayılan fiilleri işlemesi nedeniyle Kurulca haklarında Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar verilen gerçek veya tüzel kişilerin yetkilileri ile hesapları suça konu fiillerde kullanılan tüzel kişiler hakkında Kurul tarafından borsalarda işlem yapma yasağı kararı verilebilir. (3) Haklarında işlem yapma yasağı kararı verilen kişilerin, incelemeye konu fiilleri başka kişiler adına açılmış hesaplar üzerinden gerçekleştirmeleri hâlinde, hesapları kullanılan kişiler hakkında da Kurul tarafından borsalarda işlem yapma yasağı kararı verilebilir.”; “Geçici işlem yapma yasağı” başlıklı 6. maddesinde ise, “(1) Makul şüphe ile Kurul tarafından işlem yapma yasağı kararı verilmesi durumunda geçici işlem yapma yasağı süresi 6 ay olarak uygulanır. Ancak Kurul bu süreyi 6 ay daha uzatmaya yetkilidir. (2) Kanun’un 106. ve 107. maddelerinde sayılan fiilleri işlemesi nedeniyle Kanun’un 115. maddesi uyarınca Kurul tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmesi durumunda ilgili kişiler hakkında geçici işlem yapma yasağı süresi 2 yıl olarak uygulanır.” kuralı yer almıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
30/12/2012 tarih ve 28513 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Sermaye Piyasası Kanunu’nda bilgi suistimali ve piyasa dolandırıcılığı suçlarına ilişkin yapılan incelemelerde, haklarında anılan fiilleri işlediğine dair makul şüphe bulunan kişilerin borsalarda geçici veya sürekli olarak işlem yapılmasının yasaklanması dâhil piyasanın etkin ve sağlıklı işleyişini teminen gerekli her türlü tedbiri almaya ve bu tedbirlerin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Kurul yetkili kılınmıştır. Bu çerçevede hazırlanan V-101.1 sayılı Bilgi Suistimali ve Piyasa Dolandırıcılığı İncelemelerinde Uygulanacak Tedbirler Tebliği (Tebliğ) 21/01/2014 tarih ve 28889 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak, yayımlandıktan üç ay sonra yürürlüğe girmiştir. Tebliğ’de; Kurulca yapılan incelemelerde, haklarında makul şüphe bulunan gerçek veya tüzel kişiler ile tüzel kişilerin yetkilileri hakkında, incelemenin sonuçlanması beklenmeksizin Kurul tarafından borsalarda işlem yapma yasağı kararı verilebileceği; Kanun’un 106. ve 107. maddelerinde sayılan fiilleri işlemesi nedeniyle Kanun’un 115. maddesi uyarınca Kurul tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmesi durumunda ilgili kişiler hakkında geçici işlem yapma yasağı süresinin 2 yıl olarak uygulanacağı kurala bağlanmıştır. Gerek 6362 sayılı Kanun’da, gerekse mülga 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nda bilgi suistimali ve piyasa dolandırıcılığı fiillerini işleyenler hakkında geçici veya sürekli işlem yapma yasaklarının sürelerine ilişkin bir belirleme yapılmamış, bu konunun düzenlenmesi Kurul tarafından tesis edilecek düzenleyici işlemlere bırakılmıştır. Nitekim, Tebliğin yürürlüğünden önce de işlem yasaklarına ilişkin süreler Kurul’ca alınan ilke kararlarıyla düzenlenmiş; Kurul’un 14/10/2011 tarihli toplantısında, mülga 2499 sayılı Kanun’un 46. maddesinin birinci fıkrasının (i) bendi uyarınca işlem yapma yasağı getirilmesine ilişkin olarak, geçici işlem yasağına ilişkin sürelerin kademeli olarak 6 ay ve 2 yıl olmasına; Kanun’un 47. maddesinin (A) bendinde sayılan fiillere (bilgi suistimali ve piyasa dolandırıcılığı) doğrudan ya da dolaylı olarak iştirak ettikleri ilk defa tespit edilen gerçek veya tüzel kişiler hakkında geçici işlem yapma yasağı süresinin 6 ay olarak uygulanmasına karar verilmiştir.
Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti; eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir. Hukuk devletinin sağlamakla yükümlü olduğu hukuk güvenliği, ilke olarak kanunların geriye yürütülmemesini gerekli kılar. Bu ilke uyarınca, kamu yararı, kamu düzeni, kazanılmış hakların korunması, mâlî haklarda iyileştirme gibi kimi ayrıksı durumlar dışında sonradan çıkan bir kanun yürürlüğe girdiği tarihten önceki olaylara uygulanamaz (AYM, E:2011/74, K:2012/15, 26/01/2012).
Hukuk devletinin korumakla yükümlü olduğu evrensel ilkelerden biri hukuk güvenliği ilkesidir. Hukuk güvenliği ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılan ortak değerdir. Kural olarak hukuk güvenliği kanunların geriye yürütülmemesini zorunlu kılar. Daha önce tesis edilmiş bulunan işlemlerin doğurduğu hukukî sonuçları ortadan kaldıracak şekilde yasama tasarrufunda bulunulması, hukuk güvenliği ilkesine aykırılık oluşturur. “Kanunların geriye yürümezliği ilkesi” uyarınca kanunlar, kamu yararı ve kamu düzeninin gerektirmesi, kazanılmış hakların korunması, mâlî hakların iyileştirilmesi gibi ayrıksı durumlar dışında ilke olarak yürürlük tarihlerinden sonraki olay, işlem ve eylemlere uygulanmak üzere çıkarılır. Yürürlüğe giren kanunların geçmişe ve kesin nitelik kazanmış hukuksal durumlara etkili olmaması, hukukun genel ilkelerindendir. Ancak kanun koyucunun kişilerin lehine haklar sağlayan kanunî düzenlemeleri geçmişe etkili olarak yapma konusunda takdir yetkisine sahip olduğuna kuşku yoktur. Anayasa Mahkemesi’nin çeşitli kararlarında, kanunların geriye yürümezliği ilkesi ile ilgili olarak gerçek geriye yürüme ve gerçek olmayan geriye yürüme ayrımı yapılmaktadır. Gerçek geriye yürüme, yeni getirilen kuralın eski kural döneminde tamamlanmış ve hukukî sonuçlarını doğurmuş hukuksal durum, ilişki ve olaylara uygulanmasıdır. Gerçek olmayan geriye yürüme ise yeni getirilen kuralın eski kural yürürlükte iken başlamakla beraber henüz sonuçlanmamış hukuksal durum, ilişki ve olaylara uygulanması anlamına gelmektedir (AYM, E:2016/150, K:2017/179, 28/12/2017, § 309-310).
Anayasa Mahkemesi kararlarında da ifade edildiği gibi, hukuk devletinin unsurlarından olan “hukuki güvenlik” ilkesi gereği; devlet faaliyetlerinin önceden tahmin edilebilir, öngörülebilir olması gerekmekte olup, keyfiliğe yol açacak kurallara yer verilmemelidir. Bu ilke, bir alt unsur olarak geriye yürümezlik ilkesini de içinde barındırır.
Sözlük anlamı ile “düzenli hâle koymak, düzen vermek, tanzim ve tertip etmek” olarak tanımlanan “düzenleme”, kamu hukukunda kural koyma ile eş anlamlıdır. Kural ise; sürekli, soyut, nesnel, genel (kişilik dışı) durumları belirleyen ve gösteren norm olarak tanımlanmaktadır (ÖZAY İl Han, Günışığında Yönetim, 2004, İstanbul, s.426). Yasama organının yasama tasarrufları dışında, idare, Anayasa ve kanunlardan aldığı yetki ile, kural koyma (düzenleme yapma) yetkisine sahiptir. “Kural işlemler” (ya da diğer adıyla “genel düzenleyici işlemler”), üst hukuk kurallarına uygun olarak hukuk düzenine yeni kural getiren ya da mevcut bir kuralı değiştiren veya kaldıran tek yanlı idarî işlemlerdir.
Ceza hukuku ilkelerinin kural olarak, idarî tedbirler için uygulanmasına gerek olmamakla beraber, “geçmişe yürütülememe” gibi hukukun genel ilkelerinin idarî tedbirler için de geçerli olmasının nedeni, bu genel ilkenin sadece bir ceza hukuku temel prensibi (suç ve cezaların geçmişe yürümezliği ilkesi) değil, “idarî usûl”ün gereği olarak idarî işlemler için de (yükümlendirici idari işlemler) geçerli olmasındandır. Yani geçmişe yürümeme ilkesi, ceza hukuku ilkesi olduğu kadar, aynı zamanda bir idare hukuku ilkesi olarak da kabul edilmektedir (ULUSOY Ali, İdari Yaptırımlar, İstanbul, 2013, s.30).
Bu bağlamda, davalı Kurul’un, ilgili bulunduğu piyasada 6362 sayılı Kanun’la kendisine tanınan yetkiyi kullanarak çıkardığı düzenleyici (kural) işlem niteliğinde olan Tebliğ’in ve bu Tebliğ’de yer alan kurallarla öngörülen idarî tedbirlerin, kişilerin aleyhine sonuç doğuracak şekilde geçmişe ve tamamlanmış ve hukukî sonuçlarını doğurmuş hukukî eylemlere etkili olarak uygulanmasında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Öte yandan, somut uyuşmazlık bakımından, davalı idare tarafından idarî tedbir olarak nitelendirilen dava konusu işlemin hukukî niteliğinin, başka bir ifadeyle idarî yaptırım karakteri taşıyıp taşımadığının da tespiti gerekmektedir.
Kabahatler Kanunu’nun “İdari Yaptırımlar” başlıklı Üçüncü Bölümünün “Yaptırım türleri” başlıklı 16. maddesinde yer verilen, idarî yaptırımların, idarî para cezası ve idarî tedbirlerden ibaret olduğu ve ilgili kanunlarda yer alan diğer tedbirlerin idarî tedbirlerden olduğu yönündeki kurallar uyarınca; 6362 sayılı Kanun’da (ilgili kanun) yer alan borsalarda işlem yapma yasağına ilişkin tedbirin (diğer tedbirler), idarî yaptırımlar konusunda genel kanun niteliğini haiz Kabahatler Kanunu’ndaki hukukî tanımlamaya göre bir idarî yaptırım olduğu anlaşılmaktadır.
Piyasanın etkin ve sağlıklı işleyişi bakımından sakınca oluşturabilecek fiil veya durumları nedeniyle kişilerin borsalarda geçici veya sürekli olarak işlem yapılmasının yasaklanmasını düzenleyen kural ise, ilke olarak kanun koyucu tarafından getirilen idarî bir önlem niteliğindedir. Buna göre, işlem yapma yasağının hangi şartların varlığı hâlinde bir idarî tedbir olarak nitelendirilebileceğinin açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Tedbîr, “bir şeyi te’min edecek veya önleyecek yol, çâre” olarak tanımlanmaktadır (DEVELLİOĞLU Ferit, Osmanlıca – Türkçe Ansiklopedik Lûgat, 2008, Ankara, s.1053). Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlük’te ise kelimenin “önlem, hazırlık” anlamlarına geldiği belirtilmektedir (Erişim: https://sozluk.gov.tr).
İdarî önlemlere başvurulabilmesi bu önlemler bakımından sınırsız bir yetkiye sahip olunması anlamını taşımamaktadır (AYM, E.2018/90, K.2019/85, 14/11/2019, § 46). Kanun koyucu tarafından, 6362 sayılı Kanun’un 101. maddesi ile, Kurul tarafından yapılan bilgi suistimali ve piyasa dolandırıcılığı incelemelerinde, Kanun’un 106. ve 107. maddelerinde sayılan fiilleri işlediğine dair makul “şüphe” bulunan gerçek veya tüzel kişiler ile tüzel kişilerin yetkilileri ile ilgili tedbir uygulanması öngörülmüştür. Böylece, yapılan inceleme sırasında devam etmekte olan hukuka aykırı durumlara ilişkin makul bir şüphenin varlığı hâlinde, eylemlerinin hukuka aykırı olduğu yönünde haklarında makul şüphe bulunan kişilerin borsada işlem yapmaya devam etmelerinin sakıncalı olduğu düşüncesinden hareketle, inceleme sürecinin sona ermesi ve eylemlerin ihlâl oluşturduğunun tespit edilmesi beklenilmeksizin, bir önlem olarak bunların borsada işlem yapmalarının yasaklanması uygun görülmüştür. Bu itibarla, kabahat veya suç oluşturan eylemden uzun süre geçtikten sonra, “şüphe”den ziyade “tespit”e dayanılarak tesis edilen ve “önleme” değil “cezalandırma” işlevi taşıyan işlem yapma yasaklarına ilişkin idarî işlemlerin, “tedbir” niteliğinde olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Nitekim, öğretide de idarî yaptırımların temel özelliklerinden birisi olan cezalandırma özelliği dikkate alınarak, mülga Sermaye Piyasası Kanunu’nun 46. maddesinde yer verilen tedbirlerden bir kısmının idarî yaptırım olduğu belirtilmiş, bilgi suistimali ve piyasa dolandırıcılığı niteliğindeki fiillere doğrudan ya da dolaylı olarak iştirak ettikleri Kurul’ca tespit edilen gerçek veya tüzel kişilerin geçici veya sürekli olarak borsada işlem yapmalarının önlenmesini teminen alınan tedbirlerin, idarî yaptırım olduğu ifade edilmiştir (KARAKURT Ahu, “Sermaye Piyasası Bağlamında İdari Yaptırımlar”, TBB Dergisi, Sayı:85, 2009, s.s.145-146).
Dosyanın incelenmesinden, Kurul’un 22/04/2014 tarih ve 12/394 sayılı kararı ile, 03/01/2013-27/05/2013 döneminde “Denge” pay piyasasında gerçekleştirilen piyasa dolandırıcılığı niteliğindeki işlemlerde sorumluluğu bulunan kişiler hakkında 6362 sayılı Kanun’un 107/1. maddesi kapsamında işlem yapılmak üzere savcılığa suç duyurusunda bulunulduğu, ayrıca haklarında suç duyurusunda bulunulmasına karar verilen kişilerle birlikte aralarında davacının hesabının da bulunduğu suça konu işlemlerin gerçekleştirildiği hesapların sahipleri hakkında Tebliğ’in 6. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 2 yıl süreyle borsalarda geçici işlem yapma yasağı kararının alındığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, her ne kadar “idarî tedbir” niteliğinde işlem tesis edildiği belirtilse de, dava konusu işlemin “idarî yaptırım” mahiyeti taşıdığı dikkate alındığında, 21/01/2014 tarih ve 28889 sayılı Resmî Gazete’de yayımlandıktan üç ay sonra yürürlüğe giren Tebliğ’in ve bu Tebliğ’de öngörülen “idarî tedbirlere” ilişkin kuralların, davacının 2013 yılında işlediği eylemler sebebiyle geçmişe etkili olarak uygulanması suretiyle hukukî güvenlik ilkesine aykırı şekilde tesis edilen dava konusu Kurul kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.
Bu itibarla, davanın reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararında hukukî isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Kullanılmayan …-TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davacıya iadesine,
4. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
5. 2577 sayılı Kanun’un Geçici 8. maddesi uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 04/11/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.