Danıştay Kararı 13. Daire 2020/759 E. 2023/1652 K. 04.04.2023 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2020/759 E.  ,  2023/1652 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2020/759
Karar No:2023/1652

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Kurulu
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : … TV Yayıncılık A.Ş.
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirkete ait “…” logosuyla yayın yapan televizyon kanalında 02/10/2017 tarihinde yayınlanan “…” isimli sinema filminde, 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 8. maddesinin ikinci fıkrasının ihlâl edildiğinden bahisle aynı Kanun’un 32. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacı şirkete 456.357,00-TL idari para cezası verilmesine ilişkin … tarih ve … sayılı Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (Üst Kurul) kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; uyuşmazlık konusu yayına yönelik olarak yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen 18/02/2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; dava konusu filmin komedi türünde bir sinema eseri olduğu, filmde yer alan karakterlerin ve olayların seyrinin mizahi açıdan ele alındığı, kelime oyunu, hafife alma, şaka, hiciv, abartı, tekrar şeklinde mizah temaları kullanıldığı, özellikle … karakterinin abartılı söz ve davranışlarının ekrana yansıdığı, …karakterinin, …’ın şantaj girişimlerine karşılık vermek istemediği, laf kalabalığı ile konuyu değiştirmeye çalışma ya da anlamazdan gelme gibi çabalarının da yine mizahi tarzda ele alındığı, söz konusu görüntü ve konuşmaların erotizm, müstehcenlik ve pornografi öğesi olarak nitelendirilebilecek unsur içermediği, 7 yaş üzerindeki çocuklarda; mantık yürütme, neden-sonuç ilişkisi kurma becerisi bulunduğu, çocukların bu görüntülerin mizahi yönünü algılayabileceği, filmde sözel veya sözel olmayan şiddet, saldırganlık, dehşet, korku içeren görüntüler, çocukların yaşlarına uygun olmayan cinsellik, sigara, madde ve alkol kullanımı, kanunlara aykırı davranışlar gibi unsurların bulunmadığı, sonuç olarak dava konusu yayının çocuk ve gençlerin fiziksel, zihinsel ve ahlâkî gelişimine zarar verebilecek türde içerik taşımadığı yönünde görüş bildirildiği, bilirkişi raporu uyuşmazlığın çözümünde hükme esas alınabilecek yeterlik ve nitelikte görülerek, söz konusu programda 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin ikinci fıkrasının ihlâl edilmediği anlaşıldığından dava konusu Üst Kurul kararında hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle hukuka aykırı bulunan dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nce; istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davalı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, uyuşmazlık konusu filmin senaryosunda şantaj yapmak amacıyla kurgulanmış sahnelerin, konuşmaların ve görsel anlatımında kullanılan üslubun izleyici kitleyi rahatsız edebilecek içeriğe sahip olduğu, yapılan imâ ve vurguların filmin yayınlandığı saat dilimi de dikkate alındığında çocuk ve gençlerin fiziksel, zihinsel ve ahlâki gelişimine zarar verebilecek nitelikte olduğu, davacı yayın kuruluşunun sorumlu yayıncılık anlayışına aykırı hareket ettiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, temyize konu kararın hukuka uygun olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
ESAS YÖNÜNDEN:
MADDİ OLAY :
Davacı şirkete ait “…” logosuyla yayın yapan televizyon kanalında 02/10/2017 tarihinde yayınlanan “…” isimli sinema filminde, 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, “Radyo ve televizyon yayın hizmetlerinde, çocuk ve gençlerin fiziksel, zihinsel veya ahlâkî gelişimine zarar verebilecek türde içerik taşıyan programlar bunların izleyebileceği zaman dilimlerinde ve koruyucu sembol kullanılmadan yayınlanamaz.” kuralının ihlâl edildiğinden bahisle aynı Kanun’un 32. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 456.357,00-TL idari para cezası verilmesine ilişkin … tarih ve … sayılı Üst Kurul kararı alınmış, anılan Üst Kurul kararının iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
6112 sayılı Radyo ve Televizyon Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan 8. maddesinin 2. fıkrasında, “Radyo ve televizyon yayın hizmetlerinde, çocuk ve gençlerin fiziksel, zihinsel veya ahlâkî gelişimine zarar verebilecek türde içerik taşıyan programlar bunların izleyebileceği zaman dilimlerinde ve koruyucu sembol kullanılmadan yayınlanamaz.” kuralına yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesiyle atıfta bulunulan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Bilirkişi İncelemesi” başlıklı beşinci bölümünde yer alan 266. maddesinde, mahkemenin çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği; ancak, genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamayacağı; 273. maddesinde, mahkemenin bilirkişinin görevlendirilmesine ilişkin kararında inceleme konusunun bütün sınırlarıyla açıkça belirlenmesine ve bilirkişinin cevaplaması gereken sorulara ilişkin hususlara yer vermek zorunda olduğu; 275. maddesinde, bilgisine başvurulan bilirkişinin kendisine tevdi olunan görevin uzmanlık alanına girmediğini mahkemeye bildirme yükümlülüğünün bulunduğu; 278. maddesinde, bilirkişinin görevini mahkemenin sevk ve idaresi altında yürüteceği, bilirkişinin görev alanı veya sınırları hakkında tereddüde düşerse, bu tereddüdünün giderilmesini her zaman mahkemeden isteyebileceği; 279. maddesinde, bilirkişi raporunun gerekçeli olması gerektiği, bilirkişinin hukuki değerlendirmelerde bulunamayacağı belirtilmiş; anılan maddenin gerekçesinde, bilirkişinin raporunu mahkemece belirlenen sınırlar dâhilinde tümüyle maddi vakıalara hasrederek kendisine yöneltilen somut soruları bilimsel dayanaklarını açık ve anlaşılır biçimde göstermek ve eksiksiz olarak cevaplandırmak suretiyle hazırlaması ve ayrıca raporunu kaleme alırken özel ve teknik bilgi bağlamında uzman kimliği bulunmayan hâkimin ve tarafların anlayabileceği kavramları ve terimleri kullanmaya özen göstermesi gerektiği vurgulanmış; 281. maddesinde, mahkemenin gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla tekrar inceleme de yaptırabileceği; 282. maddesinde ise, hâkimin bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendireceği kurala bağlanmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Aktarılan kurallara göre genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkesin bilmesi gereken konularla, hâkimlik mesleğinin gereği olarak hâkimin hukukî bilgisi ile çözümleyebileceği konular dışında kalan ve çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişi oy ve görüşünün alınmasının zorunlu olduğu; bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmesi hâlinde bilirkişilerce hazırlanan raporların olayın özel veya teknik bilgi gerektiren yönlerini hiçbir tereddüde yer vermeyecek şekilde aydınlatan bilimsel esaslara dayalı gerekçeleri içermesi gerektiği, bu nitelikte olmayan bilirkişi raporlarının hükme esas alınamayacağı, mahkemenin böyle bir durumda yeni bir bilirkişi heyeti oluşturabileceği ve hükme esas alınabilecek rapor elde edinceye kadar bilirkişi incelemesine devam edebileceği; kural olarak bilirkişi raporunun hâkimi bağlamayacağı ve hâkimin raporu serbestçe takdir edeceği açıktır.
İdare Mahkemesi’nce bilirkişilerden, uyuşmazlık konusu filmdeki görüntülerle 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan yayın ilkesinin ihlâl edilip edilmediğinin tespit edilmesinin istenildiği, sunulan bilirkişi raporunda; cinsellik, müstehcenlik, pornografi ve erotik yayınlara ilişkin genel nitelikli bilgilere yer verildikten sonra, filmde yer alan görüntülerin ve konuşmaların içeriğinin çocuk ve gençlerin fiziksel, zihinsel veya ahlâkî gelişimine zarar verebilecek müstehcen, pornografik veya erotik nitelikte olmadığı görüşüne yer verildiği, anılan raporda; uyuşmazlık konusu yayının çocukların ve gençlerin fiziksel, zihinsel veya ahlâkî gelişimi üzerindeki etkisinin cinsellik teması yönünden genel açıklamalara yer verilerek incelendiği; diğer olumsuz unsurlar yönünden ise bu unsurların yayında bulunmadığı söylenerek somut herhangi bir değerlendirmenin yapılmadığı, bu suretle dava konusu yayın içeriğinin 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan yayın ilkesini ihlâl etmediği kanaatine varıldığı, anılan bilirkişi raporuna davalı idare tarafından yapılan itirazın Mahkemece reddedilerek bilirkişi raporunun hükme esas alındığı ve dava konusu işlemin iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bilirkişi heyeti, mahkeme tarafından kendisine yöneltilen sorulara cevap oluşturacak nitelikte ve görüşüne başvurulan hususu tam olarak açıklayıcı mahiyette bir rapor vermelidir. Somut duruma uygun olmayan ya da somut durum karşısında yetersiz kalan beyanlar, bilirkişi raporu olarak kabul edilmemelidir (ATALAY Oğuz, Pekcanıtez Usûl Medeni Usûl Hukuku, 15. Bası, İstanbul, 2017, s.1940-1941).
Bu bağlamda, İdare Mahkemesi’nce hükme esas alınan bilirkişi raporunun, bu hâliyle, tespiti istenilen ve bilirkişi görüşüne başvurulan hususlara ilişkin tam bir açıklama içermediği, somut olay bakımından eksik ve yetersiz olduğu sonucuna ulaşıldığından, ihlâle konu görüntülerin 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen yayın ilkesini ihlâl edip etmediği hususunda çocuk ve ergen ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı hekimler ile çocuk ve ergen psikoloğundan oluşturulacak bilirkişi heyetince yeniden rapor düzenlendikten sonra karar verilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, anılan bilirkişi raporunda yayın içeriklerinin 18 yaş altındaki çeşitli yaş gruplarında bulunanlar -örneğin, 0-7 yaş, 8-12 yaş, 13-15 yaş ve 18 yaş altındakiler- için ne gibi etkiler doğuracağının ayrı ayrı değerlendirilmediği görülmektedir.
5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 3. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, “Çocuk: Daha erken yaşta ergin olsa bile, onsekiz yaşını doldurmamış kişiyi ifade eder.”; Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nca 20/11/1989’da kabul edilen, Ülkemiz tarafından 14/09/1990 tarihinde imzalanan, 09/12/1994 tarih ve 4058 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan ve 27/01/1995 tarih ve 22184 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararıyla onaylanan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi (Çocuk Haklarına Dair Sözleşme)’nin 1. maddesinde, ” …daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, onsekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır” tanımlarına yer verilmiştir.
Mevzuatta yer alan “çocuk” kavramına ilişkin bu tanımlar doğrultusunda, yaş grupları bilimsel açıdan tasnif edilerek, çocukların yaş grupları itibarıyla somut ve soyut algılama ve görsel-işitsel içeriklerden etkilenme seviyelerinin yayın içeriği dikkate alınarak ayrı ayrı irdelenmesi, yayın içeriklerinin 18 yaş altındaki çeşitli yaş gruplarında bulunanlar -örneğin, 0-7 yaş, 8-12 yaş, 13-15 yaş ve 18 yaş altındakiler- için ne gibi etkiler doğurabileceğinin ayrı ayrı değerlendirilmesi, çocukların tek bir grup gibi ele alınarak değerlendirme yapılmaması gerekmektedir.
Zira, çocuk ve gençlerin yaş grupları itibarıyla somut ve soyut algılama ve görsel-işitsel içeriklerden etkilenme seviyelerinin farklılık gösterebileceği, başka bir anlatımla belli bir yaş aralığında bulunanların fiziksel, zihinsel veya ahlâkî gelişimi üzerinde olumsuz etkisi bulunmayan bir yayının başka bir yaş grubundaki çocuk ve gençlerin gelişimine zarar verme ihtimalinin bulunduğu açıktır.
Bu itibarla, dava konusu işlemde belirtilen ihlâlin konusunu oluşturan yayına ilişkin olarak çocuk ve ergen ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı hekimler ile çocuk ve ergen psikoloğundan oluşan bilirkişi heyeti marifetiyle yayın içeriklerinin çocuk ve gençler üzerindeki etkisinin yaş gruplarına göre bilimsel esaslara uygun şekilde değerlendirilmesine dayanan bir bilirkişi raporu düzenlendikten sonra karar verilmesi gerektiğinden, hükme esas alınabilecek nitelikte bilirkişi raporu temin edilmeden eksik incelemeye dayalı olarak verilen İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun reddine ilişkin temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında hukukî isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalının temyiz isteminin kabulüne;
2. Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilişkin İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’ne gönderilmesine, 04/04/2023 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.