Danıştay Kararı 13. Daire 2020/2699 E. 2022/4810 K. 15.12.2022 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2020/2699 E.  ,  2022/4810 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2020/2699
Karar No:2022/4810

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLLERİ : Hukuk Müşaviri Av. …, Hukuk Müşaviri …

KARŞI TARAF (DAVACI) : … A.Ş.
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: İstanbul İli Anadolu Güney Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği’nce 18/09/2015 tarihinde gerçekleştirilen … ihale kayıt numaralı “2016-2017-2018 Yılları Malzemeli Temizlik Hizmeti Alım İşi” ihalesine ilişkin sözleşmenin 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Geçici 23. maddesi uyarınca feshedilmesi üzerine, anılan madde uyarınca yükleniciye ödenmesi gereken %5’lik tazminattan, idarenin sürekli işçi kadrolarına geçmeyen işçilere ödenen kıdem tazminatının mahsup edilmesine ilişkin … tarih ve … sayılı işlemin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; 6552 sayılı Kanun’un 8. maddesi ile 4857 sayılı İş Kanunu’nun 112. maddesine 10/04/2014 tarihinde eklenen ikinci fıkranın (a) bendiyle 4734 sayılı Kanun kapsamında, alt işveren tarafından çalıştırılan işçilerden, alt işverenleri ile yapılmış olan iş sözleşmeleri 4857 sayılı Kanun’un 14. maddesine göre kıdem tazminatı ödenmesini gerektirecek şekilde sona ermiş olanların kıdem tazminatlarının ilgili kamu kurum veya kuruluşları tarafından işçinin banka hesabına yatırılmak suretiyle ödenmesi esasının benimsendiği, ancak 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 127. maddesi ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye eklenen Geçici 23. maddesinde, açıkça, sürekli işçi kadrolarına geçirileceklerin istihdam edilmesine esas hizmet alım sözleşmelerinin geçiş işleminin yapıldığı tarih itibarıyla feshedilmiş sayılacağı ve feshedilmiş sayılan sözleşmelerden, sadece yapılan işin tutarı her türlü fiyat farkı hariç sözleşme bedelinin %80’ini aşmayanlar için yükleniciye, sözleşmenin yürütülmesine ilişkin her türlü zarara karşılık her türlü fiyat farkı hariç sözleşme bedelinin %80’i ile yapılan işin tutarı arasındaki bedel farkının %5’inin fesih tarihindeki fiyatlar dikkate alınarak sözleşmeyi yürüten idare tarafından, yapmış olduğu vergi, resim, harç ve paylar dâhil olmak üzere tüm giderler ve mahrum kaldığı kâr karşılığı olmak üzere tazminat olarak ödenip başkaca bir ödeme yapılmayacağı ve yüklenicinin başka bir hak talebinde bulunamayacağının düzenlendiği;
Uyuşmazlıkta, davacı tarafından, 6552 sayılı Kanun ile 4734 sayılı Kanun’un ilgili düzenlemeleri ileri sürülmekteyse de dava konusu işlemin 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de yer alan düzenlemeler uyarınca tesis edildiği ve düzenleme uyarınca davacının talep edebileceği kalemlerin tek tek sayma suretiyle belirlendiği anlaşıldığından, bu kalemlerin dışında yer alan, kadroya alınmayan personeller yönünden tahakkuk eden kıdem tazminatlarına ilişkin kesintinin gerçekleştirilmesine yönelik dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle, dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 9. İdari Dava Dairesi’nce; uyuşmazlığın kamu kurum ve kuruluşlarının bünyesinde hizmet alımı ihalesi kapsamında yürütülen hizmetlerin ifasında görevli geçici statüdeki işçilerin 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname düzenlemeleri uyarınca bir kısmının kamu kurum ve kuruluşlarına daimi statüde işçi kadrosuna geçirilmelerine karşın, bir kısmının daimi statüde işçi kadrosuna geçirilmemeleri nedeniyle sözleşmelerinin feshedilmesi nedeniyle kadroya geçirilmeyen işçilere ödenecek kıdem tazminatlarından ihaleyi gerçekleştiren kamu kurum ve kuruluşlarının mı, yoksa ihale yüklenicilerinin mi sorumlu olacağı ve bu yöndeki ödemeleri kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılarak ihale yüklenicilerinin hak ediş ve tazminatlarından kesilmesinin hukuka uygun olup olmayacağı noktasında olduğu, büyük ölçüde iş mevzuatının, dolayısıyla özel hukuk alanında olduğu, işçi statüsünde çalışan bir kişinin iş sözleşmesinin herhangi bir şekilde sona ermesi veya erdirilmesi hâlinde hangi koşullarda kıdem tazminatına hak kazanacağı veya kazanamayacağı ya da kıdem tazminatına hak kazanılması hâlinde ihale sözleşmelerine dayalı olarak yürütülen iş ve işlemlerde olduğu gibi üst işveren ve alt işverenin varlığından iş sözleşmesinin feshedilmesine dayalı olarak işçiye yapılacak ödemelerden kimin sorumlu olacağı hususlarının görüm ve çözüm yerinin iş mahkemeleri olduğu;
Uyuşmazlıkta, davalı idare ile davacı arasındaki sözleşmenin 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca sona erdiği, ihale konusu işle ilgili hak edişlerin davacıya ödenmesi aşamasında, davalı idarece kadroya geçirilmeyen işçilerin kıdem tazminatlarının ilgili işçilerin banka hesaplarına yatırılmasını müteakip bu miktarların davacıya yapılacak ödemelerden kesildiği, bu süreçte kadrolu statüye geçirilmesi uygun görülmeyen işçilerin kıdem tazminatlarının ihaleye gerçekleştiren üst işverence ilgililere ödenmesinden sonra yüklenici olan alt işverene yapılacak ödemelerden kesilmesini öngören bir düzenleme bulunmadığı, tamamen hukuk müşavirliği görüşüne binaen işlem tesis edildiği, konunun özü itibariyle özel hukuku ilgilendirmesi hasebiyle davalı idarenin üstün kamu gücünü kullanarak işlem tesis edilemeyeceği, kıdem tazminatını hak eden ancak kadroya geçirilmeyen çalışanlar yönünden ortaya çıkan kıdem tazminatının, hangi işveren tarafından ödeneceği hususunun, bu konuda ihtisas mahkemesi olan iş mahkemeleri tarafından değerlendirilerek sonuca kavuşturulması gerektiği, kadroya geçirilmeyen personele yönelik davalı idarece yapılan kıdem tazminatı ödemelerinin, iş mahkemelerinde yüklenici aleyhine açılacak bir davada talep edilebileceği, dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucu varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle, istinaf başvurusunun kabulüne, İstanbul 8. İdare Mahkemesi’nce verilen kararın kaldırılmasına, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 4. fıkrası uyarınca esastan incelenen davada, dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, uyuşmazlığın sözleşmenin uygulanması aşamasına ait olduğu, davada adlî yargının görevli olduğu, hak edişlerinden re’sen kesinti yapılmadığı, mutabakata varılması maksadıyla davacıya bildirimde bulunulduğu, dava konusu işlemin kesin ve icrai nitelikte bulunmadığı, hesaplanan tazminat dışında yükleniciye başkaca bir ödeme yapılamayacağı, işçiler tarafından açılan davalarda üst işveren olarak sorumluluğuna gidildiği, işyerinin devri hâlinde devreden ve devralan işverenlerin birlikte sorumlu olduğu, devreden işverenin işçiyi çalıştırdığı süre için kıdem tazminatından sorumlu olduğu, idare tarafından takas beyanında bulunulduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ :
A. İlgili Mevzuat:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasında, “İdarî dava türleri şunlardır: a) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edenler tarafından açılan iptal davaları, b) İdarî eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idarî sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar” kuralına yer verilmiş; 3. maddesinde, idarî davaların, Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılmış imzalı dilekçelerle açılacağı, dilekçelerde, tarafların ve varsa vekillerinin veya temsilcilerinin ad ve soyadları veya unvanları ve adreslerinin, davanın konusu ve sebepleri ile dayandığı delillerin, davaya konu olan idarî işlemin yazılı bildirim tarihinin, tam yargı davalarında uyuşmazlık konusu miktarın gösterileceği, dava dilekçelerinin ve bunlara ekli evrakın örneklerinin karşı taraf sayısından bir fazla olacağı; 14. maddesinin 3. fıkrasında, dava dilekçelerinin, görev ve yetki, idarî merci tecavüzü, ehliyet, idarî davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı, süre aşımı, husumet, 3. ve 5. maddelere uygun olup olmadıkları yönlerinden sırasıyla inceleneceği; 15. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, 14. maddenin 3/a bendine göre adlî yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddedileceği kurala bağlanmıştır.
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 4. maddesinde, “Bu Kanun’un uygulanmasında; (…) Bu Kanun’da yazılı usul ve şartlarla mal veya hizmet alımları ile yapım işlerinin istekliler arasından seçilecek birisi üzerine bırakıldığını gösteren ve ihale yetkilisinin onayını müteakip sözleşmenin imzalanması ile tamamlanan işlemleri, (…) ifade eder.” kuralına yer verilmiştir.
2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 4. maddesinde, “Bu Kanun’un uygulanmasında: (…) İhale: Bu Kanunda yazılı usul ve şartlarla, işin istekliler arasından seçilecek birisi üzerine bırakıldığını gösteren ve yetkili mercilerin onayı ile tamamlanan sözleşmeden önceki işlemleri, (…) ifade eder.” kuralına yer verilmiştir.
24/12/2017 tarih ve 30280 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 696 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 127. maddesiyle eklenen 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Geçici 23. maddesinin 7. fıkrasında, “Sürekli işçi kadrolarına geçirileceklerin istihdam edilmesine esas hizmet alım sözleşmeleri, birinci fıkrada öngörülen geçiş işleminin yapıldığı tarih itibarıyla feshedilmiş sayılır. Feshedilmiş sayılan sözleşmelerden, sadece yapılan işin tutarı her türlü fiyat farkı hariç sözleşme bedelinin %80’ini aşmayanlar için yükleniciye, sözleşmenin yürütülmesine ilişkin her türlü zarara karşılık her türlü fiyat farkı hariç sözleşme bedelinin %80’i ile yapılan işin tutarı arasındaki bedel farkının %5’i fesih tarihindeki fiyatlar dikkate alınarak sözleşmeyi yürüten idare tarafından, yapmış olduğu vergi, resim, harç ve paylar dahil olmak üzere tüm giderler ve mahrum kaldığı kâr karşılığı olmak üzere tazminat olarak ödenir ve başkaca bir ödeme yapılmaz. Yüklenici başka bir hak talebinde bulunamaz.”; 9. fıkrasında, “Feshedilmiş sayılan sözleşmeler kapsamındaki işlerin tasfiye süreci hemen başlatılır ve yapılan işlere ilişkin hakedişler, 5/1/2002 tarihli ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu hükümleri çerçevesinde en geç üç ay içinde ödenir. Hakediş tutarından sözleşmede yazılı kesintiler, varsa yüklenicinin idareye olan borçları ve cezalar ile alınması gereken vergiler kesilir. Bu sözleşmelere ilişkin alınan kesin teminat ve varsa ek kesin teminatlar, yüklenicinin sözleşme konusu iş nedeniyle idareye, çalıştırılan işçilere ve Sosyal Güvenlik Kurumu’na olan borçları ile ücret ve ücret sayılan ödemelerden doğan vergi borcunun bulunmadığının anlaşılması hâlinde, anılan Kanun’un 13’üncü maddesi hükümleri esas alınarak ivedilikle iade edilir. Yüklenicinin bu kapsamda bir borcunun bulunması hâlinde, teminatlar paraya çevrilerek borçlarına karşılık mahsup edilir ve varsa kalanı iade edilir. Yüklenicinin hakedişinden, kesin teminatından ve varsa ek kesin teminatından bu fıkra kapsamında karşılanamayan bir borcunun bulunması halinde yedinci ve sekizinci fıkralar uyarınca yükleniciye yapılacak tazminat ödemelerinden bu borçlara karşılık gelen kısım mahsup edilir.” kurallarına yer verilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 139. maddesinde, “İki kişi, karşılıklı olarak bir miktar para veya özdeş diğer edimleri birbirine borçlu oldukları takdirde, her iki borç muaccel ise her biri alacağını borcuyla takas edebilir. Alacaklardan biri çekişmeli olsa bile takas ileri sürülebilir. Zamanaşımına uğramış bir alacağın takası, ancak takas edilebileceği anda henüz zamanaşımına uğramamış olması koşuluyla ileri sürülebilir.” kuralı yer almıştır.
B. Hukuki Değerlendirme:
Dosyanın incelenmesinden, davacı ile davalı idare arasında temizlik hizmeti alımına yönelik 12/11/2015 tarihli sözleşmenin akdedildiği, sözleşmeden doğan borcun ifası sırasında, 02/04/2018 tarihinde 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Geçici 23. maddesi uyarınca sözleşmenin feshedildiği, anılan madde kapsamında yükleniciye ödenmesi gereken tazminatın 331.825,86-TL olarak hesaplandığı, ancak idare tarafından, sürekli işçi kadrolarına geçmeyen işçilere yapılan kıdem tazminatı ödemelerinin, davacının işçisi olarak bulundukları kısmın mahsup edilmesine yönelik dava konusu işlemin tesis edildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümlenebilmesi için dava konusu işlemin hukukî niteliğinin ortaya konulması gerekmektedir.
İhale mevzuatı çerçevesinde ihale aşamasında tesis edilen işlemlerden doğan uyuşmazlıkların idarî yargı yerlerince, ihale safhası tamamlanıp taraflar arasında sözleşme akdedildikten sonra ortaya çıkan ve sözleşme düzenlemelerinin uygulanmasından kaynaklanan uyuşmazlıkların ise adlî yargı yerlerinde görülmesi gerekmektedir.
Uyuşmazlıkta, davacı ile davalı idare arasındaki sözleşme 12/11/2015 tarihinde akdedilmiştir. Ancak davalı idare tarafından tesis edilen işlem sözleşmenin yer alan bir düzenlemeye değil, sözleşmeye yasamanın müdahalesi niteliğinde olan 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin Geçici 23. maddesine dayanmaktadır. Dolayısıyla görevli yargı kolu belirlenirken idare tarafından gerçekleştirilen işlemlerin kamu gücü kullanılarak mı yoksa genel hukuk düzenlenmeleri uyarınca mı gerçekleştirildiği önem taşımaktadır.
Anılan maddeyle yükleniciler ve idare arasındaki sözleşmenin feshi ve sözleşmenin feshi nedeniyle yürürlükte olan sözleşmelerin ne şekilde tasfiye edeceği, tasfiye sırasında, tamamlanmayan sözleşmeler nedeniyle yüklenicilere belirli bir tazminatın yoksun kalınan kâr için ödeneceği ve bu ödemeden hangi kalemlerin mahsup edileceğinin düzenlendiği, bu düzenleme kapsamında gerçekleştirilen işlemlerin, kanun koyucu tarafından idareye tanınan yetki çerçevesinde, idarenin kamu gücü ayrıcalıklarından yararlanarak gerçekleştirdiği anlaşılmakla birlikte, dava konusu işlemin idare tarafından, var olduğu iddia olunan, kıdem tazminatı alacağı uyarınca gerçekleştirildiği, kıdem tazminatı alacağının anılan maddede yükleniciye ödeneceği öngörülen tazminatın hesaplanması sırasında mahsup edilecek kalemler arasında bulunmadığı, dolayısıyla dava konusu işlemin anılan madde kapsamında tesis edilmediği anlaşılmaktadır.
Dava konusu işlem, anılan Kanun Hükmünde Kararname kapsamında gerçekleştirilmemişse de, idare tarafından üstün kamu gücü kullanılarak gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin irdelenmesi gerekmektedir.
Mahsup işlemi, bir alacak miktarında bazı sebeplerle indirim yapılmasıdır. Bu indirime esas olan miktarlar birer karşı alacak değildir ve borçlunun mahsup iddiasının karşılıklı alacakları sona erdirmesi söz konusu değildir. Mahsup, alacağın hesabına ait bir itirazdır ve bu itiraz sadece borçlu değil, ilgili her şahıs tarafından ileri sürülebilir. (M. Kemal Oğuzman, Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C.II, 11. Baskı, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2014, s. 579.) Davalı idare tarafından her ne kadar mahsup işlemi uygulandığı iddia edilmekteyse de davalı idarenin alacağının ayrıca dava edilebilecek, davacının alacağından bağımsız bir alacak olduğu dikkate alındığında, dava konusu işlemin takas işlemi olduğu anlaşılmaktadır.
İdarenin, genel ehliyetini kullanarak sözleşme serbestisi ve tarafların eşitliği gözetilerek gerçekleştirdiği sözleşmelerin özel hukuk düzenlemelerine tâbi olması ve dolayısıyla bunların yargısal denetiminin adlî yargı yerlerince yapılmasına karşılık; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanun’un idari dava türlerinin sayıldığı 2. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde ifade edildiği üzere “genel hizmetlerden birinin yürütülmesi” amacıyla ve kamusal nitelikte üstün hak ve yetkilere dayanarak yaptığı idari sözleşmelerden doğan uyuşmazlıkların görüm ve çözümünde ise idari yargı yerleri görevlidir.
İdari işlemler, idari makamların, kamu gücü kullanarak, idare işlevine ilişkin olarak tesis ettikleri, muhatapları yönünden çeşitli hak ve/veya yükümlülükler doğuran, muhataplarının hukukî durumlarında değişiklik yapan tek yanlı irade açıklamalarıdır. Buna göre, idari işlemlerin “idari makamlarca tesis edilmiş olma”, “tek yanlı olma” ve “icrailik niteliğini taşıma” unsurlarını bünyesinde barındırması gerekmektedir.
İdari işlemin tek yanlı olması, kendi kendilerine ve sadece idarinin iradesi ile hukukî değer kazanabilmesi, yönelmiş olduğu hukukî sonucu karşı tarafından iradesine ihtiyaç olmaksızın doğrulabilmesi demektir. Bu durum idarenin yerine getirmiş olduğu kamu hizmetinin ve kamusal yararının özel yarara üstün olması nedeniyle kendisine tanına kamu gücünün bir sonucudur. Bununla birlikte, temeli taraflar arası eşitliğe dayanan özel hukuk düzeninde kural olarak her bir irade beyanı eşit kabul edilen bir başka irade beyanıyla birleşmesi sonucunda hukukî sonuçlarını doğurabilir. Ancak özel hukuk alanında da tek yanlı irade beyanıyla hukukî sonuç doğurabilen hukukî işlemler de bulunabilmektedir.
Takas, birbirine karşı aynı cins alacağa sahip kişilerden birinin tek taraflı beyanı ile bu alacakları az olanı tutarında sona erdirilmesidir. Takas yenilik doğuran hak karakterini taşımaktadır ve yenilik doğuran işlem niteliğindedir. Kural olarak taraflardan birinin beyanı, takasın hüküm ve sonuçlarını doğurabilmesi için yeterlidir. Takasın şartları bulunsa da taraflardan birinin irade beyanı bulunmadıkça takas kendiliğinden gerçekleşmemektedir. Yenilik doğuran işlem olan takas beyanının karşı tarafa varması gerekir ve karşı tarafa varmakla hukukî sonuçlarını doğurmaktadır. Mahsup ise, bazı sebeplerle bir alacak miktarından indirim yapılmasıdır. Mahsup alacağın hesabına ait bir itirazdır. (M. Kemal Oğuzman, M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt-I, 10. Bası, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2012, s. 573 vd.)
İdare, özel hukuk alanındaki işlemlerini çoğunlukla sözleşmeler yoluyla gerçekleştirmekteyse de bazen tek yanlı kararlar da alabilmektedir. Nitekim, bu işlemler organik ve biçimsel açıdan olağan idarî işlemlerden farkı bulunmamaktaysa da fonksiyonel açıdan idari işlevin dışında kalmaktadır.
İdari yargı düzeni, kamu idaresinin hukuka uygunluğunun yargısal yoldan denetimi için kurulan yargı yerlerinin oluşturduğu yargı düzenidir. Birden fazla yargı düzenine sahip olan ülkemizde, idarî yargı düzeni idarî işlemler nedeniyle menfaatleri ve idarî eylemler nedeniyle hakları ihlâl edilenler tarafından açılan davaları sonuçlandırmakla görevlidir. Kamu gücü ayrıcalıklarından yararlanmayan irade beyanları nedeniyle doğacak olan uyuşmazlıklar idarî yargının görev alanı dışındadır. İdarenin irade beyanının kamu gücü ayrıcalıklarından yararlanabilmesi için kamu hizmetinin yürütülmesine ilişkin olması gerekmektedir. Zira kamu gücü ayrıcalığı, kamu hizmetinin ve kamusal yararın özel yarara üstünlüğünden kaynaklanmaktadır.
Davacıya ödenmesi gereken %5’lik tazminat sözleşmede öngörülmemekle birlikte anılan madde uyarınca sözleşmenin tasfiyesi safhasına ilişkin olarak getirilmiştir. Davalı idare tarafından, davacının 331.825,86-TL tazminata hak kazandığı kabul edilmekle birlikte, Bakanlık Hukuk Müşavirliği’nin … tarih ve … sayılı yazısı doğrultusunda, aralarındaki sözleşme ve Yargıtay içtihatları uyarınca idarenin işçilere ödenen kıdem tazminatları nedeniyle davacıdan alacaklı olduğu inancıyla dava konusu işlem tesis edilmiş, davacı tarafından da işçilere ödenen kıdem tazminatından sorumlu olmadığı ve bu nedenle böyle bir borcu olmadığı iddiasıyla dava açılmıştır.
Dava konusu işlem organik ve biçimsel olarak idari yargının görev alanına giren idari işlemlere benzemekle birlikte, fonksiyonel olarak idari işlevin yani kamu hizmetinin dışında bulunmaktadır. İdari işlev dışında bulunması nedeniyle kamu gücü ayrıcalıklarından yararlanılarak tesis edilen bir işlem olarak kabul edilemez. Nitekim, dava konusu işlemde de, idare tarafından, davacıya mutabakat çağrısında bulunulmuştur. Dava konusu işlemin tek yanlılığı, kamu gücü ayrıcalığından değil takas beyanının tek taraflı yenilik doğuran hukukî işlem olmasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, kamu gücü kullanılmadan ve özel hukuk alanında tesis edilen dava konusu işlem karşı açılan davada adlî yargı yerlerinin görevli olduğu anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, dava konusu işlemin 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin anılan maddesi kapsamında tesis edilmediği, idarenin özel hukuk alanında sonuçlarını doğuran ve kamu gücü kullanılmadan tesis olunan bir işlemi olduğu, dolayısıyla davanın görüm ve çözümünde adlî yargının görevli olduğu anlaşıldığından, davanın reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dava konusu işlemin iptaline yönelik Bölge İdare Mahkemesi kararında usûl kurallarına uygunluk bulunmadığı ve belirtilen gerekçelerle temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Bölge idare mahkemesi kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile Mahkeme kararının kaldırılmasına ve dava konusu işlemin iptali yolundaki … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, anılan Bölge İdare Mahkemesi kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Posta giderleri avansından artan tutarın davalıya iadesine,
5. 2577 sayılı Kanun’un 50. maddesi uyarınca, bu onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’ne gönderilmesini teminen dosyanın … İdare Mahkemesi’ne gönderilmesine, 15/12/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.