Danıştay Kararı 13. Daire 2020/1074 E. 2023/1375 K. 23.03.2023 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2020/1074 E.  ,  2023/1375 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2020/1074
Karar No:2023/1375

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … A.Ş.
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurulu
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirkete ait “…” logosuyla yayın yapan televizyon kanalında, 30/03/2018 tarihinde saat 18.57’de yayınlanan ”…” isimli haber bülteninde, 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 8. maddesinin 1. fıkrasının (o) bendinde yer alan ”…Yayın hizmetleri… kişi veya kuruluşların cevap ve düzeltme hakkına saygılı olmak zorundadır.” şeklindeki yayın ilkesinin ihlâl edildiğinden bahisle, aynı Kanun’un 32. maddesinin 2. fıkrası uyarınca 294.713,00-TL idari para cezası verilmesine ilişkin … tarih ve … sayılı Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (Üst Kurul) kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; ”…” isimli programda, program sunucusu tarafından, … hakkında asılsız hakaret ve iftira haberleri yapıldığı gerekçesiyle, 6112 sayılı Kanun’un ”Düzeltme ve Cevap Hakkı” başlıklı 18. maddesinin 7. fıkrası gereğince tekzip talebinde bulunduğu, … Sulh Ceza Hâkimliği’nin … tarih ve … D. İş sayılı kararı ile, talep eden vekilinin cevap ve düzeltme metninin 6112 sayılı Kanun’un 18. maddesi gereğince kabulü ile kararın kesinleştiği tarihten itibaren talepte bulunan vekilince kaleme alınmış olan ve karar ekinde yer alan tekzip metninin söz konusu haber bülteninin başında yayınlanmasına karar verildiği, davacı yayın kuruluşunun anılan karara yönelik yapmış olduğu itirazın ise, … Sulh Ceza Hâkimliği’nin … tarih ve … D. İş sayılı kararıyla kesin olarak reddedildiği, tekzip metninin 30/03/2018 tarihinde Ana Haber Bülteni öncesinde saat 18.58’de yayınlandığı, ancak hüküm altına alınan tekzip metni ile kanalda yayınlanan tekzip metni karşılaştırıldığında, hüküm altına alınan metnin başında yer alan ”… adlı Canlı 13/02/2018 tarihli yayın akışında …’ı hedef alan gerçek dışı yayınına cevabımızdır.” ifadeleri ile sonunda yer alan ”asılsız haber yapmayı kendine düstur edinmiş olan … TV ve … adlı programıyla, bu hukuk dışı eyleminin hesabı hızlı ve etkin bir şekilde yargı önünde sorulacaktır.” ifadelerinin kanal tarafından yayınlanan tekzip metninde yer almadığının görüldüğü, bunun üzerine davalı idarece yapılan inceleme sonucu, bu durumun 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin 1. fıkrasının (o) bendi hükmüne aykırılık teşkil ettiğinden bahisle davacı şirkete idari para cezası verildiği, medya hizmet sağlayıcılarının, yayın hizmetlerini kamusal sorumluluk anlayışıyla yerine getirmekle yükümlü olduğu, bu kapsamda yayın hizmetlerinin kişilerin veya kuruluşların cevap ve düzeltme hakkına saygılı olması gerektiği, öte yandan, gerçek ve tüzel kişilerin, kendileri hakkında şeref ve haysiyetlerini ihlâl edici veya gerçeğe aykırı yayın yapılması hâlinde, düzeltme ve cevap yazısını doğrudan medya hizmet sağlayıcı kuruluşa gönderebileceği gibi, anılan cevap ve düzeltme hakkının kullanılmasının, kanunda belirtilen süreler içerisinde Sulh Ceza Hâkimliği’nden de isteyebileceği, Hâkim tarafından düzeltme ve cevabın yayınlanmasına karar verilmesi hâlinde, düzeltme ve cevap yazısının, yazının alındığı tarihten itibaren en geç yedi gün içinde, cevap ve düzeltmeye konu yayının yapıldığı saatte ve programda, hiçbir düzeltme ve ekleme yapılmaksızın, kolaylıkla takip edilebilir ve açıkça anlaşılabilir şekilde yayınlanması gerektiği;
Bu durumda, her ne kadar davacı şirket tarafından, tekzip metninin Kanun’a uygun şekilde yayınlandığı iddia edilmekte ise de, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun 16/03/2018 tarihinde kesinleşmiş mahkeme kararı uyarınca 23/03/2018 tarihinde tebellüğ ettiği cevap ve düzeltme metnini süresi içerisinde aynı haber bülteninde, ancak 6112 sayılı Kanun’un 18. maddesinin 1. fıkrasında yer alan ”…hiçbir düzeltme ve ekleme yapılmaksızın…” kuralına aykırı olarak eksik şekilde yayınlandığı anlaşıldığından, tekzip metninin eksik yayınlanmasıyla Kanun’un amaçladığı yararın tam olarak gerçekleşemeyeceği, öte yandan, davacı şirket tarafından, cevap ve düzeltme metninin yayınlanmasına ilişkin … Sulh Ceza Hâkimliği kararının hukuka aykırı şekilde alındığı, zira düzeltme kararını vermeye yetkili olan Hâkimliğin esasen … Sulh Ceza Hâkimliği olduğu şeklinde iddiada bulunulmuş ise de, anılan iddiaların ancak adli yargı yerinde kanun yolu incelemesi sırasında ileri sürülebileceği ve … Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen karara yönelik itirazın … Sulh Ceza Hâkimliği’nce kesin olarak reddedildiği anlaşıldığından, davacının anılan iddiasına da itibar edilmediği sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nce; istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davacı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI :Davacı tarafından, temyiz başvurusuna konu olan Bölge İdare Mahkemesi kararının gerekçesiz olduğu, dava konusu idari yaptırıma konu edilen tekzip metninin yasal süresi içerisinde ve yayınlanması gereken saatte yayınlandığı, lafzen herhangi bir ekleme yapılmaksızın idari yaptırım kararında ifade edilen cevap ve düzeltme metninde yapılan tadilatın 6112 sayılı Kanun başta olmak üzere konuyla ilgili hükümlere aykırılık söz konusu olmadan gerçekleştirildiği, düzeltme ve cevap metninde yayınlanan haber içeriğinin doğru olmadığı ile kişilerin şeref ve haysiyetini ihlâl ettiğinin belirtilmesi gerektiği ve yayınlanan metnin bu koşulları taşıdığı, düzeltme ve cevap hakkının niteliğiyle bağdaşmayan ifadelerin yayınlanmasında hukuki yararın bulunmadığı, eksiltilen kısımların yayınlanmasının hakkın kötüye kullanılmasına sebep olacağı, metnin söz konusu eksiltmeler yapılmadan yayınlanması hâlinde kendilerine yönelik şeref ve itibarı sarsıcı bir durum oluşacağı, Yargıtay içtihatları uyarınca tekzip metninin cevap vereni ilgilendiren kısmından fazla olmayacak şekilde düzenlenmesi gerektiği, kararın …Sulh Ceza Hâkimliği yerine İstanbul Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verildiği, yayın kuruluşun kamuoyu önünde küçük düşürücü ve olumsuz intiba yaratacak şekilde düzeltme ve cevap metnine konu edilmesinin basın hürriyetinin ihlâline neden olduğu, dava konusu işlemin hukuka uygun olmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, düzeltme ve cevap metninin süresi içerisinde 6112 sayılı Kanun’un 18. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “…hiçbir düzeltme ve eksiltme yapılmaksızın…” hükmüne aykırı olarak eksik yayınlandığı, aynı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (o) bendi uyarınca yayın hizmetlerinin kişi veya kuruluşların cevap ve düzeltme hakkına saygılı olmak zorunda olduğu, bu kuralın ihlâl edildiği belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Davacı şirkete ait “…” logolu televizyon kanalında 13/02/2018 tarihinde yayınlanan ”…” isimli programda, program sunucusu tarafından, … hakkında gerçeğe aykırı haberler yapıldığı gerekçesiyle, 6112 sayılı Kanun’un ”Düzeltme ve Cevap Hakkı” başlıklı 18. maddesi gereğince … Sulh Ceza Hâkimliği’nin … tarih ve … D. İş sayılı kararı ile talep eden tarafından kaleme alınan düzeltme ve cevap metninin aynen yayınlanmasına karar verildiği, davacı yayın kuruluşunun anılan karara yönelik yapmış olduğu itirazın ise, … Sulh Ceza Hâkimliği’nin … tarih ve … D. İş sayılı kararıyla kesin olarak reddedilerek kesinleştiği ve kararın 23/03/2018 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, kesinleşen Hâkim kararına rağmen davacı yayın kuruluşu tarafından ilk programda düzeltme ve cevap metnini yayınlanmadığı, anılan metin daha sonra 30/03/2018 tarihinde yayınlamış ise de, “…’ı hedef alan gerçek dışı yayınına cevabımızdır.” ifadeleri ile metnin sonunda yer alan ”…asılsız haber yapmayı kendine düstur edinmiş olan .. TV ve … adlı programıyla, bu hukuk dışı eyleminin hesabı hızlı ve etkin bir şekilde yargı önünde sorulacaktır.” ifadelerinin kanal tarafından yayınlanan düzeltme ve cevap metninde yer almadığı anlaşıldığından, davalı idare tarafından takzip metninin kesinleşmiş mahkeme kararı uyarınca süresi içerisinde ancak 6112 sayılı Kanun’un 18. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “…hiçbir düzeltme ve eksiltme yapılmaksızın…” kuralına aykırı olarak eksik şekilde yayınladığı ve aynı Kanun’un 8. maddesinin 1. fıkrasının (o) bendinin ihlâl edildiğinden bahisle davacı şirkete 294.713,00-TL idari para ceza cezası verilmesine ilişkin … tarih ve … sayılı Üst Kurul kararının iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un “Yayın Hizmeti İlkeleri” başlıklı 8. maddesinin 1. fıkrasının (o) bendinde, “Medya hizmet sağlayıcılar, yayın hizmetlerini kamusal sorumluluk anlayışıyla bu fıkrada yer alan ilkelere uygun olarak sunarlar. Yayın hizmetleri;…Kişi veya kuruluşların cevap ve düzeltme hakkına saygılı olmak zorundadır.”; “Düzeltme ve Cevap Hakkı” başlıklı 18. maddesinde, “(1) Gerçek ve tüzel kişiler, kendileri hakkında şeref ve haysiyetlerini ihlâl edici veya gerçeğe aykırı yayın yapılması hâlinde, yayın tarihinden itibaren altmış gün içinde, üçüncü kişilerin hukuken korunan menfaatlerine aykırı olmamak ve suç unsuru içermemek kaydıyla, düzeltme ve cevap yazısını ilgili medya hizmet sağlayıcıya gönderir. Medya hizmet sağlayıcılar, hiçbir düzeltme ve ekleme yapmaksızın, yazıyı aldığı tarihten itibaren en geç yedi gün içinde, cevap ve düzeltmeye konu yayının yapıldığı saatte ve programda, izleyiciler tarafından kolaylıkla takip edilebilecek ve açıkça anlaşılabilecek biçimde düzeltme ve cevabı yayınlar. Düzeltme ve cevap hakkı doğuran programın yayından kaldırıldığı veya yayınına ara verildiği durumlarda, düzeltme ve cevap hakkı, yedi günlük süre içinde anılan programın yayın saatinde kullandırılır. Düzeltme ve cevapta, buna neden olan yayın belirtilir. (2) Düzeltme ve cevabın birinci fıkrada belirtilen süre içinde yayınlanmaması hâlinde bu sürenin bitiminden; birinci fıkra hükümlerine aykırı şekilde yayınlanması hâlinde düzeltme ve cevabın yayınlandığı tarihten itibaren on gün içinde ilgili kişi, mahkemeden cevap ve düzeltmenin birinci fıkra hükümlerine uygun olarak yayınlanmasına karar verilmesini isteyebilir. Yetkili ve görevli mahkeme; başvuru sahibinin ikamet ettiği yerdeki sulh ceza mahkemesi, başvuru sahibinin yurt dışında ikamet etmesi hâlinde Ankara Sulh Ceza Mahkemesidir. (3) Sulh ceza hâkimi, istemi üç gün içinde duruşma yapmaksızın karara bağlar. Bu karara karşı tebliğden itibaren yedi gün içinde yetkili asliye ceza mahkemesine itiraz edilebilir. Asliye ceza mahkemesi itirazı üç iş günü içinde inceleyerek kesin karara bağlar. (4) Hâkim tarafından düzeltme ve cevabın yayınlanmasına karar verilmesi hâlinde, birinci fıkradaki yedi günlük süre, sulh ceza hâkiminin kararına itiraz edilmemişse kararın kesinleştiği tarihten; itiraz edilmişse asliye ceza mahkemesi kararının tebliği tarihinden itibaren başlar. (…) (7) İlgili kişi birinci fıkrada belirtilen cevap ve düzeltme hakkını, aynı süreler içinde doğrudan sulh ceza mahkemesinden isteyebilir.” kurallarına yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’in 10. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğü içeriğinde; kanaat sahibi olma özgürlüğü, bilgi ve kanaatlere ulaşma ile bilgi ve kanaatleri açıklama özgürlüğü yer almaktadır. Yine, 10. maddede doğrudan belirtilmeyen basın hürriyeti de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından içtihatlarla ifade özgürlüğünün özel bir şekli olarak kabul edilmekte, bu itibarla da demokratik toplumun gereği olarak ayrı kriterlerle koruma alanına sahip olmaktadır.
Anayasa’nın 26. maddesinde yer alan ifade özgürlüğü ile onun özel güvencelere bağlanmış şekli olan ve Anayasa’nın 28. maddesinde yer alan basın özgürlüğünün demokratik bir toplumun zorunlu temel unsurları olduğu, toplumun ilerlemesi ve her bireyin gelişimi için gerekli asli koşullardan biri olduğu ve bu bağlamda ifade ve basın özgürlüğünün herkes için geçerli ve demokrasinin işleyişi için yaşamsal öneme sahip olduğu Anayasa Mahkemesi kararlarında bir çok kez vurgulanmıştır. (Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 04/06/2015, § 69; Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 04/06/2015, §§ 34-36, Estetik Yayıncılık, B. No:2017/30591, 13/01/2021). İfade özgürlüğüne yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın, §§ 70-72; AYM, E:2007/4, K:2007/81, 18/10/2007, Estetik Yayıncılık, B. No: 2017/30591, 13/01/2021).
İfade özgürlüğü, yokluğu hâlinde “demokratik bir toplum”dan söz edilemeyen çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir, bazı istisnalara tâbi ise de bu istisnaların dar yorumlanması ve bu hakkın sınırlandırılmasının ikna edici olması gerekir (Kadir Sağdıç, § 48; İlhan Cihaner, § 55; Vural Nasuhbeyoğlu, § 8).İfade özgürlüğüne yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı bir müdahale olması gerekir (Bekir Coşkun, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın, §§ 70-72; AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007). Orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında adil bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (benzer değerlendirmeler için bkz. Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 132; Bekir Coşkun, § 57; Tansel Çölaşan, §§ 46, 49, 50; Hakan Yiğit, B. No: 2015/3378, 05/07/2017, § 59, Estetik Yayıncılık, § 8).
Adli makamlar tarafından, şeref ve itibarının korunması hakkı ile ifade ve basın özgürlüğünün çatıştığı durumlarda haklar arasında adil bir dengenin kurulması gerekmektedir. AİHM kararlarında belirtildiği üzere, kendi arasında bir hiyerarşi olmayan bu haklar (bkz. Timciuc/Romanya (k.k), B. No. 28999/03, § 144) kural olarak eşit düzeyde saygıyı hak etmektedir (bkz. Axel Springer AG/Almanya, [BD], B.No: 39954/08, 07/02/2012, § 87).
Şeref ve itibarının korunması hakkı ile ifade ve basın özgürlüğü arasında adil bir dengenin kurulup kurulmadığını araştırırken dikkate alınması gereken ölçütler, ifadelerin kamuoyunu ilgilendiren genel yarara ilişkin bir tartışmaya sağladığı katkı, hedef alınan kişinin tanınmışlık düzeyi ve şikâyet edilen konuyla ilgili olarak önceki davranışları, ifadenin içeriği, habere konu olayın daha önce basında yer alıp almamış olması gibi hususlar olabilir (Bu konudaki AİHM kararları için bkz. Axel Springer AG/Almanya, [BD], B.No: 39954/08, 07/02/2012; Von Hannover/Almanya (no.2) [BD], 40660/08 ve 60641/08, 07/02/2012).
Kamu makamlarının temel hak ve özgürlüklere -zorunlu bir ihtiyaca karşılık geldiğini ve orantılı olduğunu- ilgili ve yeterli bir gerekçe ile ortaya koymadan yaptıkları müdahalelerin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olarak kabul edilebilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla ifade özgürlüğüne gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesi’nce ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahaleler Anayasa’nın 26. maddesini ihlâl edecektir (Kemal Kılıçdaroğlu, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 120; Estetik Yayıncılık, § 10).
Bu bağlamda, AİHM ve Anayasa Mahkemesi içtihatlarında, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğünün bir takım kısıtlamalara tâbi tutulabileceği kabul edilmektedir. Bu kısıtlamalar için somut olayda ifadenin türü, amacı ve kimlere yönelik olduğu gibi farklı değerlendirmelerin yanı sıra, genel olarak kanunda öngörülmüş ya da belirlenmiş olma, meşru amaç ve müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığı kriterlerine göre sınırlamaların sınırları belirlenmiştir. İfade özürlüğünün başkalarının şöhret ve haklarına hâlel getirdiği takdirde sınırlandırılmasının meşru amaca hizmet ettiği kabul edilse de, yapılan müdahalenin meşru amaca göre orantısallığının da değerlendirilmesi, başka bir anlatımla, demokratik bir toplumda gerekliliği konusunda kamu otoritelerinin bir takdir yetkisi olduğu da kabul edilmektedir. Bu takdir yetkisinin de mahkemelerin denetiminde olduğu değerlendirilmiştir.
Somut olayda, süresi içerisinde düzeltme ve cevap metni yayınlanmış ise de, metnin başındaki “…’ı hedef alan gerçek dışı yayınına cevabımızdır.” ifadeleri ile metnin sonunda yer alan ”…asılsız haber yapmayı kendine düstur edinmiş olan … TV ve … adlı programıyla, bu hukuk dışı eyleminin hesabı hızlı ve etkin bir şekilde yargı önünde sorulacaktır.” ifadelerinin kanal tarafından yayınlanan düzeltme ve cevap metninde yer almadığının görüldüğü, davalı idare tarafından tekzip metnini kesinleşmiş mahkeme kararı uyarınca süresi içerisinde ancak 6112 sayılı Kanun’un 18. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “…hiçbir düzeltme ve eksiltme yapılmaksızın…” kuralına aykırı olarak eksik şekilde yayınlayarak aynı Kanun’un 8. maddesi 1. fıkrasının (o) bendinde belirtilen “…Kişi veya kuruluşların cevap ve düzeltme hakkına saygılı olmak zorundadır.” yayın ilkesinin ihlâl edildiği gerekçesiyle idari para cezası yaptırımının uygulandığı; bu yönüyle davalı idare tarafından tekzip metninin eksik yayınlanmasının cevap ve düzeltme hakkını kullanan kişinin şeref ve itibarını zedeleyerek anılan yayın ilkesini ihlâl ettiği, davacı tarafından ise eksiltilen kısmın basın özgürlüğü çerçevesinde kendi şeref ve itibarına yönelik bir gereklilik olduğu ve bu sebeple dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
Uyuşmazlıkta, idari yaptırım kararını konu olan dava konusu Kurul kararı nedeniyle davacı yayın kuruluşunun ifade ve basın özgürlüklerine müdahale edildiğinin anlaşıldığı, bu nedenle davacı şirketin Anayasa’nın 28. maddesinde güvence altına alınan basın özgürlüğü ve bu özgürlükle bağlantılı olarak Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün korunmasını isteme hakkı ile hakkında haber yayınlanan kişi/kişilerin Anayasa’nın 17. maddesinin 1. fıkrasında koruma altına alınan kişisel itibarın korunmasını isteme hakkı arasında adil bir denge kurulup kurulmadığının incelenmesi gerekmektedir.
AİHM, ifade özgürlüğünün önemli bir unsuru olarak cevap hakkının Sözleşme’nin 10. maddesi kapsamına girdiği kanaatindedir. Bu, yalnızca doğru olmayan bilgilere itiraz edebilme ihtiyacından değil, aynı zamanda, özellikle edebi ve siyasi tartışmalar gibi genel çıkarları ilgilendiren konularda, görüşlerin çoğulluğunu sağlama ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Aynı zamanda, 10. maddenin ikinci fıkrasında yer alan kısıtlamalar ve sınırlamalar, bu hakkın kullanımı için de aynı derecede geçerlidir. Devletin, bireyin ifade özgürlüğünü sağlama yükümlülüğünün, özel vatandaşlara veya kuruluşlara görüşlerini ileri sürmek için medyaya sınırsız erişim hakkı vermediği akılda tutulmalıdır (Melnychuk v. Ukrayna, § 6).
Cevap ve düzeltme hakkı; bir kişinin saygınlığına, onuruna, şeref ve itibarına müdahale eden veya gerçeğe aykırı olan bir yayının yapılması durumunda aleyhine yayın yapılan kimsenin bu yayına cevap verme ve düzeltmeyi isteme hakkıdır. Bu hak ile kişi; saygınlığına, onuruna, şeref ve itibarına medyanın verdiği zararlara karşı kendini korumaktadır. Bu yönüyle cevap ve düzeltme hakkını kullanmak, basın organının ifade özgürlüğüne müdahale teşkil eder. Zira ilke olarak basın, istediğini yayınlamak ya da yayınlamamak konusunda serbesttir. Fakat basının, cevap metni karşısında serbestliği bulunmamaktadır. Cevap metnini yayınlaması gerekmektedir. Başkalarının şeref ve itibarının korunması kapsamında cevap ve düzeltme hakkının geniş gerekçelerle kullanılmasını sağlamanın veya bu hakkın etki alanını genişletmenin ifade ve basın özgürlüklerinin ihlâli sonucunu doğurabileceği dikkate alınmalıdır (Ahmet Oğuz Çinko ve Erkan Çelik [GK], B. No: 2013/6237, 02/07/2015, §§ 44, 52; Vural Nasuhbeyoğlu, § 8 ).
Düzeltme ve cevap hakkı, Anayasa’nın 32. maddesinin 1. fıkrasında “Düzeltme ve cevap hakkı, ancak kişilerin haysiyet ve şereflerine dokunulması veya kendileriyle ilgili gerçeğe aykırı yayınlar yapılması hâllerinde tanınır ve kanunla düzenlenir.” şeklinde koruma altına alınmıştır.
Tüm bu değerlendirmeler ışığında düzeltme ve cevap hakkı, yukarıda belirtilen sebeplerin varlığı hâlinde ortaya çıkan bir hak olmakla birlikte, basın hürriyeti karşısında bireyin ifade özgürlüğünün karşılığıdır. Bunun yanı sıra, toplumu yanlış haberler karşısında bilgilendirme amacı taşıyarak kanaat oluşturmanın da bir parçası hâline gelerek, demokratik topluma fayda sağlamaktadır. Düzeltme ve cevap hakkına yönelik, devletin bu hakkın korunmasını sağlama amacıyla pozitif bir yükümlülüğü olduğu genel kabul görmekte ve bu itibarla Anayasa’nın 32. maddesinde ve 6112 sayılı Kanun’un 18. maddesinde ayrı bir düzenleme bulunmaktadır.
Bu bağlamda, söz konusu yaptırım kararı ile davacının ifade ve basın özgürlüğüne yapılan müdahalenin, Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen “kanunla öngörülmüş olma” ve Anayasanın 26. maddesinin 2. fıkrası çerçevesinde başkalarının şöhret ve haklarının korunması yönünde “meşru bir amaç” taşığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, söz konusu müdahalenin “demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü” olup olmadığının tespit edilmesi gerekmektedir.
Uyuşmazlığa konu yayının incelenmesinden, yayınlanan tekzip metninin içeriğinde yer alan ifadeler ile … hakkında yapılan haberlerin gerçek dışı olduğu, haberdeki iddiaların asılsız olduğunun savcılık tarafından ispat edildiği ve söz konusu haberin şeref ve itibarı zedeleyici olduğunun belirtildiği görülmekle beraber, “…’ı hedef alan gerçek dışı yayınına cevabımızdır.” ifadeleri ile metnin sonunda yer alan ”…asılsız haber yapmayı kendine düstur edinmiş olan … TV ve … adlı programıyla, bu hukuk dışı eyleminin hesabı hızlı ve etkin bir şekilde yargı önünde sorulacaktır.” ifadelerinin eksiltilerek yayınlandığı, bu bakımdan, eksiltilen bölümlerin ilk kısmının tekzip metninin başlığı olduğu, ikinci kısmının ise, davacı yayın kuruluşuna yönelik olarak “asılsız haberlerin süreklilik arz ettiği” yönünde bir itham ve isnat içerdiği, söz konusu iddiaya konu haberlerin ise yeni bir düzeltme ve cevap metninin konusu olabileceği, bu itibarla, yayınlanan tekzip metninin, cevap ve düzeltme hakkının kullanılması bakımından elverişli olduğu, eksiltilen kısımların cevap ve düzeltme hakkının kullanılmasını engeller nitelikte olmadığı, tekzip metnindeki bu eksiklikler nedeniyle uygulanan dava konusu yaptırımın davacı yayın kuruluşunun ifade özgürlüğüne ölçüsüz bir müdahale niteliği taşıdığı ve demokratik toplumda gerekli olmadığı sonucuna varılmıştır.
Öte yandan, 6112 sayılı Kanun’un 18. maddesinde, düzeltme ve cevap hakkının hangi hâllerde tanındığı ve nasıl bir usul izlenerek talep edilmesi gerektiğinin düzenlendiği, buna göre gerçek ve tüzel kişilerin kendileri hakkında şeref ve haysiyetlerini ihlâl edici veya gerçeğe aykırı yayın yapılması hâlinde, yayın tarihinden itibaren altmış gün içinde düzeltme ve cevap yazısını ilgili medya hizmet sağlayıcıya gönderileceği, düzeltme ve cevabın yazının alındığı tarihten itibaren en geç yedi gün içinde yayınlanmaması hâlinde bu sürenin bitiminden, aykırı şekilde yayınlanması hâlinde ise düzeltme ve cevabın yayınlandığı tarihten itibaren on gün içinde ilgili kişinin, mahkemeden cevap ve düzeltmenin uygun olarak yayınlanmasına karar verilmesini isteyebileceği, yetkili ve görevli mahkemenin başvuru sahibinin ikâmet ettiği yerdeki sulh ceza mahkemesi, başvuru sahibinin yurt dışında ikamet etmesi hâlinde …Sulh Ceza Mahkemesi olduğu, bu karara karşı tebliğden itibaren yedi gün içinde yetkili Asliye Ceza Mahkemesine itiraz edilebileceği, Asliye Ceza Mahkemesinin itirazı üç iş günü içinde inceleyerek kesin olarak karara bağlayacağı düzenlenmiştir.
Somut olayda, 6112 sayılı Kanun’da öngörülen özel usulde itiraz merciinin Asliye Ceza Mahkemesi olmasına rağmen, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 268. maddesinde düzenlenen genel itiraz yolunun uygulanarak, … Sulh Ceza Hakimliği’nin kararı ile tekzip metninin kanuna aykırı şekilde kesinleştiği görülmektedir. Bu itibarla, dava konusu Kurul kararında kanunda öngörülmeyen şekilde kesinleşen mahkeme kararının gerekçe gösterildiği dikkate alındığında, dava konusu edilen Kurul kararında bu yönüyle de hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Nitekim, Dairemizin 26/10/2020 tarih ve E:2020/911, K:2020/2756 sayılı kararıyla onanarak kesinleşen … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nce verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda, doğruluğu araştırılmadan yayın yapıldığı gerekçesiyle anılan haber ve yorumlarla ilgili cevap ve düzeltme metni yayınlanmasına ilişkin … Sulh Ceza Hakimliği’nin … tarih ve D.İş:… sayılı kararına karşı kanun yararına temyiz yoluna başvurulması üzerine Yargıtay … Ceza Dairesi’nin … tarih ve Tebliğname No: KYB-…, Esas No:…, Karar No:… sayılı kararıyla, “…6112 sayılı Kanun’un 18. maddesinde yer alan özel usul hükümlerine göre yetki(usul) yönünden yerinde görülmemesi hâlinde, itiraz merci olarak …Asliye Ceza Mahkemesinin belirtilmesi ve itiraz hâlinde, dosyanın ilgili merciye (… Asliye Ceza Mahkemesine) gönderilmesi gerekirken, CMK’nın 268. maddesi hükmü uyarınca … Sulh Ceza Hakimliği’ne gönderilmesinin, burada ise itirazın kabulüyle uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu” gerekçesiyle kanun yararına bozulmasına karar verildiği, dava konusu işleme konu edilen yayınların kişi ve kurumlardan edinilen ve haber niteliği taşıyan bilgi ve fikirlerin izleyici kitlesine aktarılmasının Anayasanın basın hürriyeti, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti kapsamında kaldığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali yönünde karar verildiği görülmektedir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’ne gönderilmesine, 23/03/2023 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.