Danıştay Kararı 13. Daire 2019/86 E. 2023/1642 K. 04.04.2023 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2019/86 E.  ,  2023/1642 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2019/86
Karar No:2023/1642

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : Müflis … Gıda Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. İflas İdaresi

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLLERİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Balıkesir Atatürk Devlet Hastanesi Baştabipliği’nce 16/10/2007 tarihinde açık ihale usulüyle gerçekleştirilen … kayıt numaralı “2008-2009 Yılları Arasında Olmak Üzere 2 Yıl Süreli Malzemeli Yemek Pişirme, Dağıtım ve Bulaşık Yıkama Hizmeti” ihalesi üzerinde kalan davacı şirket tarafından, şirketleriyle hukuka aykırı olarak sözleşme imzalanmadığından bahisle uğranıldığı ileri sürülen 264.325,00 TL maddi zararın 31/01/2008 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; anılan ihalede davacı şirketin en avantajlı ikinci teklif sahibi olarak belirlendiği, en avantajlı teklif sahibinin ihaleden yasaklı olduğunun anlaşılması üzerine davacı şirkete sözleşmeye davet yazısı gönderildiği, davacı şirketin İdari Şartname gereği sözleşme imzalamak üzere sunması gereken “kesinleşmiş SGK borcu yoktur” belgesini sunmaması sebebiyle davacı şirket ile sözleşme imzalanmaması üzerine 31/01/2008 tarihinde adli yargı yerinde tazminat davası açıldığı, … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla… tarih ve E:… K:… sayılı kararı ile davanın idari yargının görev alanına girdiği gerekçesiyle “yargı yolu bakımından reddine” karar verildiği ve bu kararın 11/05/2016 tarihinde kesinleşmesi üzerine 01/06/2016 tarihinde bakılan davanın açıldığı; olayda, davacı şirket tarafından sunulması gereken “kesinleşmiş SGK borcu yoktur” belgesi yerine, 08/01/2008 tarihli “e-borcu yoktur” belgesinin sunulduğu, bu belgenin içeriğinde davacı şirketin SGK borcunun bulunduğunun görülmesi sebebiyle davalı idarece 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 44. maddesi uyarınca işlem tesis edildiği ve davacı şirket ile sözleşme imzalanmayarak en avantajlı üçüncü teklif sahibi şirkete davet gönderildiği, bu şekilde işletilen ihale süreci ve kararı ilgili olarak ise davacı şirket tarafından şikâyet yollarına başvurulmadığı ve ihale kararının bu suretle kesinleştiği, bu durumda davacı tarafından, Kanun’un açık hükmü ile öngörülen belgelerin eksiksiz olarak sunulması gerekirken bu şartın yerine getirilmediği, “SGK borcu olmadığına dair onaylı belge aslı” yerine “SGK borcu olduğu kaydını içeren internet çıktısı belge” ile sözleşme imzalamak için başvuruda bulunulduğu, bu hâliyle davacının, bizzat kendi kusuruyla sözleşmenin imzalanmamasına sebebiyet verdiği, davalı idareye hizmet kusuru atfetmenin mümkün olmadığı anlaşıldığından, dava konusu edilen zararın tazminine karar verilmesine hukuken olanak bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle davanın reddine, reddedilen maddi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 21.809,50-TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nce; istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davacı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, kendileri ile sözleşme imzalanmama sebebinin SGK borcunun olması değil, sözleşme imza süresinin sona ermesinden kaynaklandığı, ancak sözleşmeye davet süresi içerisinde SGK prim borcunun olmadığının davalı idareye bildirildiği, kendileriyle sözleşme imzalanmaması üzerine ihalenin iptal edilmesi gerekirken en avantajlı üçüncü teklif sahibiyle sözleşme imzalanmasının ihale sürecini hukuka aykırı hâle getirdiği, dosyada bilirkişi incelemesi dahî yapılmadan karar verilmesinin de hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından temyize konu kararın hukuka uygun olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa’nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu; 36. maddesinde ise, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.
Anayasa’nın 90. maddesinin son fıkrasında, usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümlerinin esas alınacağı kuralı yer almaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinde, herkesin medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahip olduğu kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesinde, “Bu Kanun’da hüküm bulunmayan hususlarda; hakimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hâllerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sukünunu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler ile elektronik işlemlerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır. Ancak, davanın ihbarı ve bilirkişi seçimi Danıştay, mahkeme veya hakim tarafından re’sen yapılır. (…)” kuralına yer verilmiştir.
01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 323. maddesinin 1. fıkrasının (ğ) bendinde, vekâlet ücreti yargılama giderleri arasında sayılmıştır.
2577 sayılı Kanun’un 49. maddesinin birinci fıkrasında, “Temyiz incelemesi sonunda Danıştay; a) Kararı hukuka uygun bulursa onar. Kararın sonucu hukuka uygun olmakla birlikte gösterilen gerekçeyi doğru bulmaz veya eksik bulursa, kararı, gerekçesini değiştirerek onar. b) Kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa kararı düzelterek onar.” kuralı yer almıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Bir tam yargı davası sonucunda, davacı aleyhine hükmedilen vekâlet ücretinin, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile korunan hak arama hürriyeti ve mahkemeye erişim hakkını ihlâl ettiği iddiasıyla yapılan bireysel başvuru sonucunda verilen Anayasa Mahkemesi’nin 07/11/2013 tarih ve B. No:2012/791 numaralı kararında konuya ilişkin temel ilkeler ortaya konulmuştur.
Anılan kararda, “Sözleşme’nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde, mahkemeye erişim hakkına açıkça yer verilmemişse de, maddenin, (1) numaralı fıkrasındaki ‘herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, … bir mahkeme tarafından davasının … görülmesini istemek hakkı…’ ifadeleri çerçevesinde ve hakkın doğası gereği mahkemeye erişim hakkını da kapsadığının kabulü gerekir.
Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlâl edebilir.
Dava sonucundaki başarıya dayalı olarak taraflara vekâlet ücreti ödeme yükümlülüğü öngörülmesi de bu kapsamda mahkemeye erişim hakkına yönelik bir sınırlama oluşturur. Böyle bir sınırlamanın meşru görülebilmesi için kamu yararı ile birey hakkı arasında makûl bir dengenin gözetilmiş olması gerekir… Bu yükümlülüklerin kapsamını belirlemek kamu otoritelerinin takdir yetkisi içindedir. Öngörülen yükümlülükler dava açmayı imkânsız hâle getirmedikçe ya da aşırı derecede zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlâl edildiği söylenemez. Dolayısıyla davayı kaybetmesi hâlinde başvurucuya yüklenecek olan vekâlet ücreti bu çerçevede değerlendirilmelidir. (B. No:2013/1613, 2/10/2013,§ 38 – 39).
Buna karşılık bir hukuki uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyan başvurucuların, reddedilen dava konusu miktar üzerinden hesaplanan vekâlet ücretini karşı tarafa ödemeye mahkûm edilmeleri ihtimali veya olgusu, belirli dava koşulları çerçevesinde mahkemeye başvurmalarını engelleme ya da mahkemeye başvurmalarını anlamsız kılma riski taşımaktadır. Bu çerçevede, davanın özel koşulları çerçevesinde masrafların makûllüğü ve orantılılığı, mahkemeye erişim hakkının asgari sınırını teşkil etmektedir.
Taraflardan birinin yargılamadaki başarı oranına göre kazanılan veya kaybedilen değer oranında lehine veya aleyhine mahkeme masraflarının hükmedilmesine yönelik düzenlemeler mahkemeye erişim hakkına müdahale oluşturmakta ise de abartılı, zorlama veya ciddiyetten yoksun talepleri disipline etmeye yönelik orantılı müdahaleler meşru görülebilir.
Ancak, yukarıda ifade edildiği üzere, bu sınırlamaların hakkın özüne zarar vermeyecek nitelikte, meşru bir amaca dayalı ve kullanılan aracın sınırlama amacı ile orantılı olması, kamu yararının gerekleri ile bireyin hakları arasında kurulmaya çalışılan adil dengeyi bozacak şekilde birey aleyhine katlanılması zor külfetler yüklenmemiş olması gereklidir.” gerekçelerine yer verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan değerlendirmelere göre, istenen tazminatın reddedilmesi üzerine belirli bir oranının karşı tarafa vekâlet ücreti olarak ödenmesi yükümlülüğü öngörülmesi tek başına mahkemeye erişim hakkını ihlâl eden bir müdahale olarak nitelendirilemeyecektir. Ancak, her bir uyuşmazlığın kendine özgü niteliklerinin ve uyuşmazlığa konu olayın, davacıların mahkemeye erişim hakkı üzerinde farklı sonuçlar doğurabilmesi de mümkündür.
Diğer taraftan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 36533/04 başvuru numaralı Mesutoğlu-Türkiye kararında özetle; mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığı, bazı sınırlamalara tâbi olabildiği, bununla birlikte, getirilen kısıtlamaların, hakkın özünü ortadan kaldıracak ölçüde, kişinin mahkemeye erişimini engellememesi gerektiği, mahkemeye erişim hakkına getirilen bu tür sınırlamaların ancak meşru bir amaç güdüldüğü takdirde ve hedeflenen amaç ile başvurulan araçlar arasında makûl bir orantı olması hâlinde Sözleşme’nin 6/1. maddesi ile bağdaşabileceği, bu ilkelerden hareketle, dava açma hakkının doğal olarak yasayla belirlenen şartları olmakla birlikte, mahkemelerin yargılama usullerini uygularken bir yandan davanın hakkaniyetine hâlel getirecek kadar abartılı şekilcilikten, öte yandan, kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı bir gevşeklikten kaçınılması gerektiği belirtilmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, Balıkesir Atatürk Devlet Hastanesi Baştabipliği’nce … tarihinde açık ihale usulüyle gerçekleştirilen … kayıt numaralı “2008-2009 Yılları Arasında Olmak Üzere 2 Yıl Süreli Malzemeli Yemek Pişirme, Dağıtım ve Bulaşık Yıkama Hizmeti” ihalesi üzerinde kalan davacı şirket ile hukuka aykırı olarak sözleşme imzalanmadığından bahisle uğranıldığı ileri sürülen 264.325,00 TL maddi zararın 31/01/2008 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı, İdare Mahkemesi’nce, davanın reddine karar verildiği ve davalı idare lehine nispi vekâlet ücretine hükmedildiği, bu karara yönelik istinaf başvurusunun ise reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bakılan uyuşmazlıkta, davanın reddine yönelik karara karşı yapılan istinaf başvurusunun reddine dair Bölge İdare Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu, ancak davalı idare lehine nispi vekâlet ücretine hükmedilmesinin mahkemeye erişim hakkını anlamsız/etkisiz kılma sonucunu doğurduğu açık olduğundan, davalı idare lehine nispi vekâlet ücretine değil, maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Ancak, bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmemektedir.
Bu itibarla, temyizen incelenen Bölge İdare Mahkemesi kararında, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının hüküm fıkrasında yer alan “reddedilen maddi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 21.809,50-TL avukatlık ücretinin davacı tarafından davalı idareye verilmesine” ibaresinin “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 990,00-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine” şeklinde düzeltilmesi gerektiğinden, 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca, … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının hüküm fıkrasında yer alan “istinaf başvurusunun reddine” ibaresinden sonra gelmek üzere, “2577 sayılı Kanun’un 45. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, İdare Mahkemesi kararının hüküm fıkrasında yer alan reddedilen maddi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 21.809,50-TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine” ibaresinin, ‘Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 990,00-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine’ ibaresi ile değiştirilmesi suretiyle düzeltilmesine” ibaresi eklenerek düzeltilmesi gerekmektedir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun reddine dair temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının hüküm fıkrasının “istinaf başvurusunun reddine” ibaresinden sonra gelmek üzere, “2577 sayılı Kanun’un 45. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, İdare Mahkemesi kararının hüküm fıkrasında yer alan ‘Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen maddi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 21.809,50-TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine’ ibaresinin, ‘Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 990,00-TL’nin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine’ ibaresi ile değiştirilmesi suretiyle düzeltilmesine” ibaresi eklenmek suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Posta giderleri avansından artan tutarın davacıya iadesine,
5. 2577 sayılı Kanun’un 50. maddesi uyarınca, bu düzelterek onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’ne gönderilmesini teminen dosyanın … İdare Mahkemesi’ne gönderilmesine, 04/04/2023 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.