Danıştay Kararı 13. Daire 2019/610 E. 2019/1884 K. 28.05.2019 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2019/610 E.  ,  2019/1884 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2019/610
Karar No:2019/1884

TEMYİZ EDEN (DAVACI): … Tarım ve Hayvancılık Sanayi Ticaret Ltd. Şti.
VEKİLİ: Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI): Tarım ve Orman Bakanlığı
VEKİLİ: Hukuk Müşaviri …
İSTEMİN_KONUSU: …. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 51/g maddesi uyarınca mera vasfında olan ve kayıtlarda mera olarak geçen … ili, … ilçesi, … Ada No:…, Parsel No:…, …, … ve …-……..-… nolu parseller de dahil olmak üzere (… parsel) toplam 882,42 dekarlık arazinin 13/11/2018 tarihinde yapılan Islah Amaçlı Mera Kiralanması ihalesinin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …. İdare Mahkemesi’nce; davacı şirketin de katıldığı, Islah Amaçlı Mera Kiralanması ihalesinin dava dışı başka bir şirkete ihale edildiği, ihalenin 13/11/2018 tarihinde yapıldığı, davacı şirket tarafından ihalenin yapılmasından sonra 18/12/2018 tarihli dilekçesi ile ihaleye itiraz edildiği, davacı şirket tarafından yapılan itirazın zorunlu bir başvuru yolu olmadığı, 2577 sayılı Kanun’un 20/A madddesi uyarınca ihalenin gerçekleştirildiği tarih olan 13/11/2018 tarihinden itibaren otuz gün içerisinde en son 13/12/2018 tarihi mesai birimine kadar dava açılması gerekirken, 14/01/2019 tarihinde açılan davanın süre aşımı yönünden reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davacı tarafından, Mera Yönetmeliği’nin 7. maddesi gereği ihalede öncelik hakkının davacı şirkete ait olduğu, Anayasa’nın 40/2. maddesi gereği usulüne uygun tebliğat yapılmadığı, davanın süresi içinde açıldığı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NİN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Mahkeme kararının gerekçeli onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten, 01/04/2019 tarih ve E:2019/610 sayılı Ara Kararı cevapları ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
… İli … İlçesi … Ada No:…, Parsel No:…,…,… ve …-……..-… nolu parsellerde dahil olmak üzere (… parsel) toplam 882,42 dekarlık arazinin Islah Amaçlı Mera Kiralanması ihalesine çıkıldığı, davacı şirketin anılan ihale işlemine katıldığı, yapılan ihalenin başka şirkette kalması üzerine davacı şirket tarafından 29/11/2018 tarihli dilekçesi ile yapılan ihale işleminin hukuka aykırı olduğundan bahisle iptal edilerek ihalenin davacı şirkete bırakılmasının istendiği, yapılan itirazın … Valiliği İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nün 18/12/2018 tarih ve …sayılı işlemi ile uygun görülmediğinin bildirilmesi üzerine 13/11/2018 taririnde yapılan ihale işleminin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa’nın 125. ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinde, idarî işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden başlayacağı kurala bağlanmak suretiyle dava açma süresinin başlamasında, “yazılı bildirim”in esas alınması öngörülmüş olup, hak arama özgürlüğünün kullanılması bakımından, idarî işlemlerin idare tarafından ilgililere açık ve anlaşılabilir biçimde bildirilmesi gerekmektedir.
2577 sayılı Kanun’un 8. maddesinde, dava açma sürelerinin tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlayacağı, aynı Kanun’a 6545 sayılı Kanun’la eklenen 20/A maddesinde ise ihaleden yasaklama kararları hariç ihale işlemlerinin ivedi yargılama usulüne tâbi olduğu belirtilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Düzenleyici işlemler dışında kalan bireysel nitelikteki idarî işlemlerin iptali istemiyle açılan davalarda, dava açma sürelerinin hesabında, işlemin ilgilisine tebliğ edildiği tarihin esas alınması gerekmekle birlikte, özellikle idarenin tesis ettiği işlemin doğrudan tarafı olmayan ve bu nedenle de idarece yazılı bildirim zorunluluğu bulunmayan kişilerin açacakları davalarda, bu kişilerin idarî işlemi öğrenme tarihinin belirlenebildiği durumlarda, öğrenme tarihinin esas alınması gerektiği yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir.
Olayda, davacı, ihaleden sonra verdiği 29/11/2018 tarihli dilekçesi ile 13/11/2018 tarihinde yapılan ihaleye katıldığını, ihaleden önce verdiği 08/11/2018 tarihli dilekçesinin ihale aşamasında dikkate alınmadığını, bu nedenle ihalenin usule aykırı olarak yapıldığını belirterek ihalenin şirketleri üzerinde bırakılmasını talep etmiştir. Dairemizin 01/04/2019 tarih ve E:2019/610 sayılı ara kararı ile istenilen belgelerden; ihale sonucunun davacıya usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği, davacının 13/11/2018 tarihinde yapılan ihale sonucundan ihaleden sonra idareye verdiği 29/11/2018 tarihinde haberdar olduğu anlaşılmıştır.
Bu durumda, yazılı bildirim yapılmayan hâllerde işlemin bütün unsurlarıyla ilgililer tarafından öğrenildiği tarihten itibaren dava açma süresinin başlayacağı, davacının öğrenme tarihini izleyen günden itibaren otuz gün içinde (en geç 31/12/2018 günü) dava açması gerekirken bu süre geçirildikten sonra 14/01/2019 tarihinde bakılan davanın açıldığı dikkate alındığında, dava açma süresinin ihale tarihinden itibaren başladığının kabulü yolundaki mahkeme kararı gerekçesinde hukukî isabet, davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolundaki Mahkeme kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın reddi yolundaki …. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından anılan Mahkeme kararının yukarıda belirtilen GEREKÇEYLE ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Posta giderleri avansından artan tutarın davacıya iadesine,
5. Kullanılmayan …-TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davacıya iadesine,
6. Dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
7. 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendi uyarınca kesin olarak (karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere), 28/05/2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :

Anayasa’nın 40/2. maddesi hükmü ile bireylerin yargı ya da idarî makamlar önünde haklarını arayabilmelerine kolaylık ve olanak sağlanması amaçlanmış; idareye, işlemlerinde, ilgililerin kaç gün içinde, hangi mercilere başvurabileceklerini bildirme yükümlülüğü getirilmiştir. Anayasa’nın 125. maddesinde de, idarî işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin “yazılı bildirim” tarihinden başlayacağı belirtilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinde, idarî yargı mercilerinde idarî işlemlere karşı dava açma süresinin “altmış gün” olduğu kurala bağlanmış; 20/A maddesinde ise ivedi yargılama usulünde dava açma süresinin otuz gün olduğu öngörülmüştür.
İdarenin, Anayasa’dan kaynaklanan yükümlülüğünü yerine getirmesi esas olmakla birlikte, ilgililere kaç gün içinde hangi mercilere başvuracaklarını bildirme yükümlülüğünü yerine getirmemesi durumu, idarî işlemlere karşı açılan davalarda dava açma süresinin işletilmeyip, ihmal edilmesi sonucunu doğurmamalıdır. Böyle bir durumda, idarî işlemin yazılı olarak bildirilmesi üzerine dava açma süresinin hesabı açısından özel dava açma süresinin değil genel dava açma süresinin esas alınması gerekir.
Diğer yandan ilgililere herhangi bir yazılı bildirimin yapılmadığı ve idarî işlemin bir şekilde öğrenilmesi üzerine dava açıldığı durumda, bu kişilerin kaç gün içinde hangi merciye başvuracaklarını bilmeleri beklenemeyeceğinden, dava açma süresinin hesabı açısından öğrenme tarihinin başlangıç alınması ve aynı şekilde özel dava açma süresinin değil genel dava açma süresinin işletilmesi gerekir.
Olayda; 13/11/2018 tarihinde yapılan uyuşmazlık konusu ihaleye davacının da katıldığı, ihale sonucunun davacıya usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği, 13/11/2018 tarihinde yapılan ihale sonucundan davacının ihaleden sonra idareye başvuruda bulunduğu 29/11/2018 tarihinde haberdar olduğu, 14/01/2019 tarihinde de bakılan davanın açıldığı görülmektedir.
Davacının, 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinde öngörülen ve özel bir yargılama niteliği taşıyan ivedi yargılama usulünü ve bu usule tâbi işlerde geçerli olan dava açma süresini kendisine yazılı olarak bir bildirim yapılmadığı sürece bilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla ivedi yargılama usulüne tâbi olan bir işlemi öğrendiğinde kaç gün içinde hangi merciye başvuracağını ya da doğrudan dava açıp açamayacağını bilmesi beklenemez.
Bu itibarla, uyuşmazlığın ivedi yargılama usulüne tâbi olduğu ve dava açma süresinin otuz gün olduğu yolunda kendisine yazılı bildirim yapılmayan davacının, ihale sonucunu 29/11/2018 tarihinde öğrendiği kabul edildiğinde, ihalenin şirketleri üzerinde bırakılması gerektiği iddiasıyla ihalenin iptali istemiyle dava açtığı dikkate alındığında, altmış günlük genel dava açma süresi içerisinde, 14/01/2019 tarihinde açtığı davanın süresinde olduğunun kabulü gerekir.
Açıklanan nedenle, davanın süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiği oyu ile çoğunluk kararına katılmıyorum.