Danıştay Kararı 13. Daire 2019/4242 E. 2020/2094 K. 15.09.2020 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2019/4242 E.  ,  2020/2094 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2019/4242
Karar No : 2020/2094

DAVACI : … Vasisi …
DAVALI : … Kurumu

DAVANIN KONUSU :
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun 01/10/2019 tarihi itibarıyla elektrik fiyatlarında uygulamaya koyduğu %14,90 oranındaki zam kararının iptali istenilmektedir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dava dilekçesi 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
USUL YÖNÜNDEN:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde, iptal davaları, idarî işlemler hakkında menfaatleri ihlâl edilenler tarafından, tam yargı davaları da idarî eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan davalar olarak tanımlanmış; 14. maddesinin 3/c bendinde, dava dilekçelerinin, diğer ilk inceleme konuları yanında ehliyet yönünden de inceleneceği belirtilmiş; aynı Kanun’un 15. maddesinin 1/b bendinde ise, 14. maddenin 3/c, 3/d ve 3/e bentlerinde yazılı hâllerde davanın reddine karar verileceği kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 31. maddesinde, bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda; hakimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, dosyanın taraflar ve ilgililerce incelenmesi, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hâllerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sukünunu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler, elektronik işlemler ile ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla duruşma icrasında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygunlanacağı kurala bağlanmış, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 51. maddesinde, dava ehliyetinin medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirleneceği belirtilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 14. maddesinde, kısıtlıların fiil ehliyetinin bulunmadığı; 16. maddesinde, kısıtlıların, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremeyecekleri; 407. maddesinde, bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkum olan her erginin kısıtlanacağı, cezayı yerine getirmekle görevli makamın, böyle bir hükümlünün cezasını çekmeye başladığını, kendisine vasi atanmak üzere hemen yetkili vesayet makamına bildirmekle yükümlü olduğu; 413. maddesinde, vesayet makamının, bu görevi yapabilecek yetenekte olan bir ergini vasi olarak atayacağı; 462. maddesinin 8. fıkrasında, vasinin dava açabilmesi için vesayet makamının izni gerektiği; 471. maddesinde ise, özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkumiyet sebebiyle kısıtlı bulunan kişi üzerindeki vesayetin, hapis hâlinin sona ermesiyle kendiliğinden ortadan kalkacağı belirtilmiştir.
Aktarılan kurallar uyarınca, bir yıl veya daha fazla süreli hapis cezasına mahkum olanların cezalarını çekmeye başlamaları üzerine, hükmü icra ile görevli makamın durumu sulh hukuk mahkemesine hemen ihbar ederek vasi atanmasını sağlamakla yükümlü olduğu, kısıtlının, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarla ilgili davalar dışındaki davaları vesayet makamı olan sulh hukuk mahkemesinin izni ile vasisi tarafından veya vasinin tayin edeceği vekil aracılığıyla açabileceği kuşkusuzdur.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacının, işlemiş olduğu suç nedeniyle yargılandığı ceza davası sonucunda müebbet hapis cezasına mahkûm edildiği, davacının mahkûm olduğu hapis cezasının süresi göz önüne alındığında, 4721 sayılı Kanun’un aktarılan hükümleri uyarınca kısıtlanması ve kendisine vasi atanması gerektiği, UYAP kayıtlarından yapılan inceleme sonucunda, … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin E:…, K:… sayılı dosyasında, … tarihli ek kararla …’in babası …’in vasilik görevinin devamına karar verildiği görülmüştür.
Dairemizin 08/07/2020 tarih ve E:2019/4242 sayılı ara kararı ile, davacıya vasi olarak tayin edilen …’in görülmekte olan bu davayı vasi olarak takip edip etmeyeceği, 4721 sayılı Kanun’un 462. maddesi uyarınca Sulh Hukuk Mahkemesi’nden alınmış izin belgesinin ve dava vekil aracılığı ile takip edilecekse vasi tarafından verilmiş vekâletnamenin aslı veya baro pulu yapıştırılmış, harçlandırılmış onaylı bir örneği ile yargılama harç ve posta giderlerinin otuz gün içerisinde ödenmesinin istenilmesine, aksi takdirde davanın ehliyet yönünden reddine karar verileceği yönünde karar verildiği, anılan ara kararının vasi …’e 27/07/2020 tarihinde usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği, ancak verilen süre içerisinde vasi tarafından sulh hukuk mahkemesinden izin alınarak davanın takip edileceği yönünde bir başvuruda bulunulmadığı gibi, ara kararımıza karşılık herhangi bir başvuruda da bulunulmadığı görüldüğünden, davacının yasal vasisi konumunda bulunan …’in bu uyuşmazlığı takip iradesinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, dava açma ehliyetinden yoksun olan davacının vasisi tarafından vesayet makamından alınmış izin ile takip edilmeyen davada, davacının objektif ehliyet koşulunu taşımadığı gerekçesiyle davanın ehliyet yönünden reddi gerekmektedir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14/3-c ve 15/1-b maddeleri uyarınca DAVANIN EHLİYET YÖNÜNDEN REDDİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam …-TL yargılama giderinin davacıdan tahsili için ilgili vergi dairesine müzekkere yazılmasına,
3. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na temyiz yolu açık olmak üzere, 15/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.