Danıştay Kararı 13. Daire 2019/3875 E. 2020/3848 K. 23.12.2020 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2019/3875 E.  ,  2020/3848 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2019/3875
Karar No : 2020/3848

DAVACI : … Gıda Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.

VEKİLİ : Av. …

DAVALI : … Bakanlığı

VEKİLİ : Hukuk Müşaviri …

DAVANIN KONUSU :
Davacı şirketin, dâhilde işleme izin belgesine istinaden işleyerek ihraç etmek kaydıyla Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. (Burdur Şeker Fabrikası)’den satın aldığı (C) şekerinin ihraç edilmeyen kısmı için 4634 sayılı Şeker Kanunu’nun 11. maddesi uyarınca 13.728,76-TL idarî para cezası verilmesine ilişkin 28/09/2005 tarih ve 104 sayılı Şeker Kurulu kararının iptali ve ödenen söz konusu tutarın ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte iadesi istenilmiştir.

DAVACININ İDDİALARI :
Şeker Kurumu’nun (Kurum), yaptıkları açıklamaları ve sunulan belgeleri dikkate almadığı, Şeker Kanunu’nun 11. maddesinde hangi hâllerde idarî para cezasının verileceğinin belirtildiği, anılan maddeye göre idarî para cezasının verilebilmesi için C şekerinin iç piyasada satılması veya bedelsiz devredilmesinin tespitinin gerektiği, dâhilde işleme izin belgesi kapsamında alınan C şekerinin iç piyasada satıldığı veya bedelsiz devredildiğine ilişkin hiçbir tespitin bulunmadığı, belge kapsamında alınan C şekerinin tamamının verilen süre içerisinde ihraç edilecek mamullerde kullanılmamış olmasının idarî para cezası verilmesi sebebi olamayacağı, bu durumda sadece şeker farkı tutarının geri ödeneceği, anılan farkın da Burdur Şeker Fabrikasına fatura karşılığı ödendiği ileri sürülmüştür.

DAVALININ SAVUNMASI :
Davacı firmanın dâhilde işleme izin belgesine istinaden işlenmek üzere ve ihraç kaydıyla satın aldığı şekerin C şekeri olduğu, C şekerinin yurt içinde pazarlanamayan şeker ile işlenmek üzere ihraç kaydıyla temin edilebilen şeker olduğu, Şeker Kurulu kararı dışında iç piyasada satılamayacağı, C şekerini iç piyasada satan veya devredenlere Şeker Kanunu’nun 11. maddesi uyarınca idarî para cezası verileceği, ihracat yapmak isteyen ve bu konuda kendisine tanınan ayrıcalıklardan yararlanmak isteyen tüccarın basiretli bir tüccardan beklendiği gibi dâhilde işleme rejiminin gereklerine göre hareket etmesi ve gerekli işlem ve prosedürleri tam olarak ve süresinde yerine getirmesi gerektiği, aksi hâlde sorumluluğunu tam olarak yerine getirmeyen tüccarın belgesinin ilgili ihracatçı birliği tarafından müeyyideli olarak kapatılacağı, Kurumun sadece müeyyideli kapatılan belgelerde yer alan müeyyideli kapatılan kısım için C şekerinin ihraç edilmediğinin yetkili mercilerce veya re’sen tespiti doğrultusunda konuyu Şeker Kanunu uyarınca incelediği ve işlem yaptığı, Kurul tarafından verilen idarî para cezasının, Dış Ticaret Müsteşarlığı ve Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. tarafından gönderilen belgeler doğrultusunda verildiği, davacının ihracat taahhüdünün ihracatçı birliğince müeyyideli olarak kapatılmasına ilişkin işleme karşı itirazda bulunmadığı, bu işleme karşı dava açmadığı, ithal edilen ürünü veya aynı kapsamda iç piyasadan dâhilde işleme izin belgesi kapsamında temin ettiği ürünü süresinde işleyip ihraç etmeyen sanayicinin, ürünü iç piyasada satmasıyla, kendisinin mal edinmesi durumunun birbirinden farklı şeyler olmadığı belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Danıştay dava dairelerince ilk derece mahkemesi olarak verilen kararların Danıştay İdarî ve Vergi Dava Daireleri Kurullarınca bozulması hâlinde Danıştay dava dairelerine ısrar imkânı tanınmadığından, bozma kararına uyularak İdarî Dava Daireleri Kurulu kararında belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI …’IN DÜŞÜNCESİ : Dava; davacı şirketin, dâhilde işleme izin belgesine istinaden işleyerek ihraç etmek kaydıyla Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’den (Burdur Şeker Fabrikası) satın aldığı (C) şekerinin ihraç edilmeyen kısmı için 4634 sayılı Şeker Kanunu’nun 11. maddesi uyarınca 13.728,76-TL idari para cezası verilmesine ilişkin 28/09/2005 günlü, 104 sayılı Şeker Kurulu kararının iptali ve söz konusu tutarın, ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte iadesi istemiyle açılmıştır.

Danıştay Onüçüncü Dairesi’nin 29/02/2016 günlü, E:2011/2190, K:2016/495 sayılı kararıyla; davacı şirketin, 02/03/2004 günlü, 2004/D1-782 sayılı dâhilde işleme izin belgesine istinaden işleyerek ihraç etmek üzere Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’den (Burdur Şeker Fabrikası) C şekeri kapsamında 87.650 kg şeker satın aldığı, alınan şekerin bir kısmını (78.886,74 kg) ihraç ürünlerinde kullanıp üretilen mamulü ihraç ettiği, ancak 8.744,430 kg miktarındaki şekeri, dâhilde işleme izin belgesinin süresi içerisinde ihraç edecekleri mamullerinde kullanamadığı ve ihraç edemediği, bu durumun tespit edilmesi üzerine dâhilde işleme izin belgesinin yetkili İhracatçı Birliği tarafından müeyyideli olarak kapatıldığı ve Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. tarafından durumun Kurum’a bildirildiği, Kurum tarafından ihracatı gerçekleştirilemeyen C şekeriyle ilgili olarak davacı şirketten açıklamada bulunmasının istenildiği, davacı şirketin ise, “ihracatı gerçekleştirilemeyen söz konusu şekerin depolarında mevcut olduğu, Kurum uzmanlarınca 16/04/2005’de şirket deposunda yapılan denetimde de, ihraç ürünlerinde kullanılamayan şekerin depoda bulunduğunun tespit edildiği, uyuşmazlık konusu şekerin iç piyasada satılmadığı veya başka bir kişiye devredilmediği, bahse konu şekerin yine tamamının ihraç ürünlerinde kullanıldığı” şeklinde açıklamada bulunduğu; dava konusu edilen işlemle de, şirketin dâhilde işleme izin belgesine istinaden Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’den aldığı C şekerinin tamamını ihraç edeceği ürünlerde kullanmadığı gerekçesiyle, satın alınan şekerin ihraç edilemeyen kısmı için 4634 sayılı Kanun’un 11. maddesi uyarınca idari para cezası verilmiş ise de; C şekerinin davacı şirkete ait depoda bulunması yeterli görülerek ve dâhilde işleme izin belgesinin müeyyideli kapatıldığı belirtilerek idari para cezası yaptırımı uygulandığı, ancak, davacı şirketin C şekerini iç piyasaya sattığı ya da bedelsiz devrettiği yönünde 4634 sayılı Kanun’un öngördüğü anlamda bir tespitte bulunulmadığından dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle, işlemin iptaline, ödenen miktarın ödeme tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davacıya iadesine karar verilmiştir.
Davalı idarenin temyiz istemi üzerine , Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca verilen 13/12/2017 tarih ve E:2016/3180, K:2017/4268 sayılı kararla; 4634 sayılı Kanun’un 2. maddesinde; (C) şekeri, Yurt içi talebe göre üretilen ve pazarlama yılı içinde iç pazara verilebilen şeker miktarı olan (A) kotası ile (A) kotasının belli bir oranına tekabül eden ve güvenlik payı için bulundurulmak üzere üretilen şeker miktarını gösteren (B) kotası dışında üretilen ve yurt içinde pazarlanamayan şeker ile işlenmek üzere ihraç kaydıyla temin edilen ham beyaz şeker olarak tanımlandığı, anılan Kanun’un 11. maddesinde de; (B) kotası şekeri bulundurmayan veya Kurul kararı dışında satan ya da bedelsiz devreden gerçek ve tüzel kişiler hakkında, bulundurmadığı veya elinden çıkardığı şeker miktarının, tespitin yapıldığı tarihteki fabrika satış fiyatı üzerinden hesaplanacak tutar kadar Kurulca idari para cezası verileceği; C şekerini Kurul kararı dışında iç piyasada satan veya bedelsiz devredenler hakkında 1. fıkrada öngörülen cezaların uygulanacağının hükme bağlandığı; davacı şirketin, ihraç etmek üzere Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’nin sahibi olduğu şeker fabrikalarından satın aldığı şekerin bir kısmını Dahilde İşletme İzin Belgesi kapsamında değerlendiremediği ve bunun tesbiti üzerine ihracat taahhüt hesabının yetkili kurumca müeyyideli olarak kapatıldığı, bu durumun Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. tarafından Kurum’a bildirildiği ve Kurumca ihracatı gerçekleştirilmeyen (C) şekeriyle ilgili olarak davacı şirketten açıklamada bulunmasının ve bu konuya ilişkin her türlü bilgi ve belgenin gönderilmesinin istenildiği; dahilde işletme izin belgesi kapsamında süresi içerisinde ihracatı gerçekleştirilemeyen ürünün, daha sonraki tarihlerde ihraç ürünlerinde kullanıldığı yolunda yapılan açıklamaların yerinde görülmemesi üzerine dava konusu işlemin tesis edildiği, mevzuat hükümleri uyarınca; dahilde işleme izin belge kapsamında temin edilen (C) şekerinin tamamının ihraç edilecek üründe kullanılamaması halinde, öncelikle Kurul’a başvurularak, bu şekerin iç piyasaya satılması veya bedelsiz devredilmesi konusunda izin alınması gerektiği, ilgili şirketler tarafından sağlanan (C) şekerinin tümünün ihraç edilen üründe kullanıldığının ya da satılamadan elde kaldığının ileri sürülmesi halinde ise, bu durumların ihracatçı şirketler tarafından ispat edilmesi gerektiği ; öte yandan; davacı şirket tarafından, idari para cezası verilmesine dayanak alınan (C) şekerinin tamamının işlenerek ihraç edilmemesi nedeniyle ihracatın müeyyideli olarak kapatılmasına yönelik işleme karşı, ihracatın tamamının gerçekleştirildiği iddiasıyla uyuşmazlık yaratıldığı ve lehine verilmiş bir yargı kararı bulunduğundan da söz edilmediği, dolayısıyla, (C) şekerinin işlenmesi suretiyle yapılması taahhüt edilen ihracatın tamamının gerçekleşmediği yolundaki işlemin de hukukî varlığını koruduğu, bu durumda, müeyyideli olarak ihracatı kapatılan miktardaki şeker için, 4634 sayılı Kanun’un 11. maddesi uyarınca, idari para cezası verilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne, Danıştay Onüçüncü Dairesi’nin 29/02/2016 günlü, E:2011/2190, K:2016/495 sayılı kararının bozulmasına karar verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49.maddesi hükümlerinde yer alan düzenleme karşısında, Danıştay’ın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davaların temyizen incelenmesi sonucunda Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nca verilen bozma kararlarına Danıştay Dava Dairelerince ısrar etme olanağı tanınmamış olması nedeniyle, bozma kararında yer alan gerekçe uyarınca davanın reddi gerektiği düşünülmüştür.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Dairemizin dava konusu işlemin iptali yolundaki 29/02/2016 tarih ve E:2011/2190, K:2016/495 sayılı kararının Danıştay İdarî Dava Daireleri Kurulu’nun 13/12/2017 tarih ve E:2016/3180, K:2017/4268 sayılı kararıyla bozulması ve davacının karar düzeltme isteminin de İdarî Dava Daireleri Kurulu’nun 13/06/2019 tarih ve E:2018/2112, K:2019/3046 sayılı kararıyla reddedilmesi üzerine işin gereği yeniden görüşüldü:
24/12/2017 tarih ve 30280 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 72. maddesiyle 4634 sayılı Şeker Kanunu’na eklenen Ek-1. maddesinde, “Mevzuatta Şeker Kurumu’na ve Şeker Kurulu’na yapılmış olan atıflar Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na yapılmış sayılır.”; 73. maddesiyle eklenen Geçici 9. maddesinde ise, “Şeker Kurumu bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte başkaca bir işleme gerek kalmaksızın kapatılmıştır. Kapatılan Şeker Kurumu’nun taraf olduğu davalar ve icra takiplerinde Bakanlık kendiliğinden taraf sıfatını kazanır.” kuralına yer verildiğinden, kapatılan Şeker Kurumu’nun yerine Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın davalı sıfatıyla bakılan davada taraf olduğu; ancak 10/07/2018 tarih ve 30474 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın, Tarım ve Orman Bakanlığı adı altında yeniden yapılandırılmış olduğu anlaşıldığından, mülga Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yerine Tarım ve Orman Bakanlığı’nın davalı konumda olduğu görülerek esasın incelenmesine geçildi.

MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :
Davacı şirketin, 02/03/2004 tarih ve 2004/D1-782 sayılı dâhilde işleme izin belgesine istinaden işleyerek ihraç etmek üzere Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. (Burdur Şeker Fabrikası)’den C şekeri kapsamında 87.650 kg şeker satın aldığı, alınan şekerin bir kısmını (78.886,74 kg) ihraç ürünlerinde kullanıp üretilen mamulü ihraç ettiği, ancak, 8.744,430 kg miktarındaki şekeri, dâhilde işleme izin belgesinin süresi içerisinde ihraç edecekleri mamullerinde kullanamadığı ve ihraç edemediği, bunun tespiti üzerine dâhilde işleme izin belgesinin yetkili İhracatçı Birliği’nce müeyyideli olarak kapatıldığı, bu durumun Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. tarafından Kurum’a bildirildiği ve Kurum tarafından ihracatı gerçekleştirilemeyen C şekeriyle ilgili olarak davacı şirketten açıklamada bulunmasının istenildiği, davacı şirket tarafından ise, “ihracatı gerçekleştirilemeyen söz konusu şekerin depolarında mevcut olduğu, Kurum uzmanlarınca 16/04/2005 tarihinde şirket deposunda yapılan denetimde de, ihraç ürünlerinde kullanılamayan şekerin depoda bulunduğunun tespit edildiği, uyuşmazlık konusu şekerin iç piyasada satılmadığı veya başka bir kişiye devredilmediği, bahse konu şekerin yine tamamının ihraç ürünlerinde kullanıldığı” şeklinde açıklamada bulunduğu; dava konusu edilen işlemle de, şirketin dâhilde işleme izin belgesine istinaden Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’den aldığı C şekerinin tamamını ihraç edeceği ürünlerde kullanmadığı gerekçesiyle, satın alınan şekerin ihraç edilemeyen kısmı için 4634 sayılı Şeker Kanunu’nun 11. maddesi uyarınca idarî para cezası verilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dosyanın incelenmesinden, Dairemizin 29/02/2016 tarih ve E:2011/2190, K:2016/495 sayılı kararıyla dava konusu işlemin iptaline karar verildiği, anılan kararın davalı idare tarafından temyiz edildiği, Danıştay İdarî Dava Daireleri Kurulu’nun 13/12/2017 tarih ve E:2016/3180, K:2017/4268 sayılı kararı ile; “Dosyanın incelenmesinden; davacı şirketin, ihraç etmek üzere Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’nin sahibi olduğu şeker fabrikalarından satın aldığı şekerin bir kısmını Dâhilde İşleme İzin Belgesi kapsamında değerlendiremediği ve bunun tesbiti üzerine ihracat taahhüt hesabının yetkili kurumca müeyyideli olarak kapatıldığı, bu durumun Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. tarafından Kurum’a bildirildiği ve Kurumca ihracatı gerçekleştirilmeyen (C) şekeriyle ilgili olarak davacı şirketten açıklamada bulunmasının ve bu konuya ilişkin her türlü bilgi ve belgenin gönderilmesinin istenildiği; dâhilde işleme izin belgesi kapsamında süresi içerisinde ihracatı gerçekleştirilemeyen ürünün, daha sonraki tarihlerde ihraç ürünlerinde kullanıldığı yolunda yapılan açıklamaların yerinde görülmemesi üzerine dava konusu işlemin tesis edildiği anlaşılmaktadır.
Mevzuat hükümleri uyarınca; dâhilde işleme izin belge kapsamında temin edilen (C) şekerinin tamamının ihraç edilecek üründe kullanılamaması hâlinde, öncelikle Kurul’a başvurularak, bu şekerin iç piyasaya satılması veya bedelsiz devredilmesi konusunda izin alınması gerektiği, ilgili şirketler tarafından sağlanan (C) şekerinin tümünün ihraç edilen üründe kullanıldığının ya da satılamadan elde kaldığının ileri sürülmesi hâlinde ise, bu durumların ihracatçı şirketler tarafından ispat edilmesi gerektiği açıktır.
Öte yandan; davacı şirket tarafından, idari para cezası verilmesine dayanak alınan (C) şekerinin tamamının işlenerek ihraç edilmemesi nedeniyle ihracatın müeyyideli olarak kapatılmasına yönelik işleme karşı, ihracatın tamamının gerçekleştirildiği iddiasıyla uyuşmazlık yaratıldığı ve lehine verilmiş bir yargı kararı bulunduğundan da söz edilememektedir. Dolayısıyla, (C) şekerinin işlenmesi suretiyle yapılması taahhüt edilen ihracatın tamamının gerçekleşmediği yolundaki söz konusu işlem hukukî varlığını korumaktadır.
Bu durumda, müeyyideli olarak ihracatı kapatılan şeker için, 4634 sayılı Kanun’un 11. maddesi uyarınca idari para cezası verilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.” gerekçesiyle davalı idarenin temyiz isteminin kabul edilerek Dairemiz kararının bozulmasına karar verildiği, davacının karar düzeltme isteminin de İdarî Dava Daireleri Kurulu’nun 13/06/2019 tarih ve E:2018/2112, K:2019/3046 sayılı kararıyla reddedildiği anlaşılmaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 46. maddesinin birinci fıkrasında, Danıştay dava dairelerinin nihaî kararlarının Danıştay’da temyiz edilebileceği; 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 38. maddesinde, İdarî Dava Daireleri Kurulu’nun, idarî dava dairelerinden ilk derece mahkemesi olarak verilen kararları temyizen inceleyeceği; 2577 sayılı Kanun’un 49/4 ve 50. maddelerinde, Danıştay dava dairelerine ısrar imkânı tanınmayıp, Danıştay İdarî ve Vergi Dava Daireleri Kurulları kararlarına uyulmasının zorunlu olduğu kurala bağlanmıştır.
Aktarılan kanun hükümlerine göre, Danıştay dava dairelerince ilk derece mahkemesi olarak verilen kararların Danıştay İdarî ve Vergi Dava Daireleri Kurullarınca bozulması hâlinde Danıştay dava dairelerine ısrar imkânı tanınmadığından, bozma kararına uyularak İdarî Dava Daireleri Kurulu kararında belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. DAVANIN REDDİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen ve davacı tarafından yapılan toplam …-TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, davalı idare tarafından yapılan toplam …-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,
3. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca …-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,
4. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra taraflara iadesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdarî Dava Daireleri Kurulu’na temyiz yolu açık olmak üzere, 23/12/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.