Danıştay Kararı 13. Daire 2019/3672 E. 2020/3118 K. 12.11.2020 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2019/3672 E.  ,  2020/3118 K.
T.C.

DANIŞTAY

ONÜÇÜNCÜ DAİRE

Esas No:2019/3672

Karar No:2020/3118

DAVACI : …

DAVALI : Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu

VEKİLİ : Av. …

DAVANIN KONUSU :

Bayilik lisansı sahibi olan davacıya ait akaryakıt istasyonunda, akaryakıt fiyatlarını ve lisans numarasını gösteren ilan panosu ile diğer bilgilerin yer aldığı levha ve çıkartmalar bulunmadığından 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun 4. maddesinin 1. ve 2. fıkralarına aykırı davranıldığı, ayrıca dağıtım firmasına ait marka ve logonun olmadığı saptandığından, 5015 sayılı Kanun’un 7. maddesinin dördüncü fıkrasının da ihlâl edildiğinden bahisle, anılan Kanun’un 19. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin (4) numaralı alt bendi ile üçüncü fıkrası uyarınca her bir fiil için ayrı ayrı olmak üzere toplam 160.260,00-TL idarî para cezası verilmesine ilişkin 12/10/2011 tarih ve 3458-16 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (Kurul) kararının iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI :

Dava konusu Kurul kararının usûl ve yasaya aykırı olduğu, kurumsal giydirmeleri yapma görevinin dağıtıcılara ait olduğu, bu konuda bayilerin sorumluluğunun bulunmadığı ileri sürülmüştür.

DAVALININ SAVUNMASI :

Bayilik lisansı sahibi olan davacıya ait akaryakıt istasyonunda, akaryakıt fiyatlarını ve lisans numarasını gösteren ilan panosu ile diğer bilgilerin yer aldığı levha ve çıkartmaların olmadığı, ayrıca dağıtım firmasına ait marka ve logonun bulunmadığının tespit edildiği, bu tespite dayanılarak verilen idari para cezasında hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek, davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NIN DÜŞÜNCESİ : Dava konusu işlemin, dağıtıcı firmaya ait marka ve logo olmadığından bahisle idarî para cezası verilmesine ilişkin kısmı yönünden iptali gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI …’IN DÜŞÜNCESİ : 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 46 ncı maddesinin 1 inci fıkrasında; Danıştay dava daireleri kararlarına karşı Danıştay’da temyiz yoluna başvurulabileceği, 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 38 inci maddesinde; İdari Dava Daireleri Kurulunca idari dava dairelerinden ilk derece mahkemesi olarak verilen kararların temyizen inceleneceği, 2577 sayılı Kanunun 49 uncu maddesinin 4 üncü fıkrasında da; vergi mahkemelerinin bozmaya uymayarak eski kararında ısrar edebileceği öngörülürken, aynı maddede, Danıştay dava dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak verdiği kararların temyizen bozulması halinde ısrar olanağı tanınmamıştır.

Dosyanın incelenmesinden; bayilik lisansı sahibi olan davacıya ait akaryakıt istasyonunda, akaryakıt fiyatlarını ve lisans numarasını gösteren ilan panosu ile diğer bilgilerin yer aldığı levha ve çıkartmalar bulunmadığından 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun 4. maddesinin 1. ve 2. fıkralarına aykırı davranıldığı, ayrıca dağıtım firmasına ait marka ve logonun olmadığı saptandığından, 5015 sayılı Kanun’un 7. maddesinin dördüncü fıkrasının da ihlal edildiğinden bahisle, anılan Kanun’un 19. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin (4) numaralı alt bendi ile üçüncü fıkrası uyarınca her bir fiil için ayrı ayrı olmak üzere toplam …-TL idarî para cezası verilmesine ilişkin 12/10/2011 günlü, 3458-16 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu kararının iptali istemiyle açılan davayı reddeden Danıştay 13. Dairesinin 18/03/2015 günlü, E:2012/215, K:2015/1088 sayılı kararının bozulması istemiyle yapılan temyiz başvurusu üzerine İdari Dava Daireleri Kurulunun 30/01/2019 gün ve E:2018/826, K:2019/314 sayılı kararı ile Daire kararının 5015 sayılı Kanunun 19’uncu maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca verilen … TL idari para cezası uygulanmasına ilişkin kısmı yönünden temyiz isteminin reddi ile buna ilişkin hüküm fıkrasının onandığı; dava konusu Kurul kararının, “akaryakıt istasyonunda sözleşme yaptığı dağıtıcı firmaya ait marka ve logoları bulundurmama” fiilinin 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun 7. maddesinin dördüncü fıkrasına aykırı olduğundan bahisle aynı Kanun’un 19. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin (4) numaralı alt bendi uyarınca verilen … TL idari para cezası uygulanmasına ilişkin kısmını ise;

“T.C. Anayasası’nın itiraz yolu ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulması durumunu düzenleyen 152. maddesinin birinci fıkrası; “Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır.” hükmünü taşımakta; üçüncü fıkrasında da “Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere 5 ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır.” kuralı yer almaktadır. 152. maddenin üçüncü fıkrasında yer alan kural, Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal kararlarının, itiraz yoluna başvurulmasını isteyen kişi ya da kişiler tarafından açılan davaların yanısıra iptal edilen hüküm ya da hükümler esas alınarak hakkında uygulama yapılmış olan kişiler tarafından açılan ve görülmekte olan davalarda da uygulanması gerektiğini açıkça vurgulamaktadır.

Bu hukuksal durumun doğal sonucu olarak, bir kanun ya da kanun hükmünde kararnamenin uygulanması nedeniyle dava açmak durumunda kalan ve Anayasanın 152. maddesi uyarınca itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulmasını isteme hakkına sahip olan kişilerin de hak ve menfaatlerini ihlal eden kuralın, itiraz yoluyla daha önce yapılan başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş olması halinde, iptal hükmünün hukuki sonuçlarından yararlanmaları gerekeceği açıktır.

Öte yandan, Anayasa’nın 153. maddesinde, Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararlarının geriye yürümeyeceği kuralı, iptal edilen hükümlere göre kazanılmış olan hakların korunmasına yönelik olup, Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanmış hükümler dikkate alınarak çözümlenmeleri Anayasa’nın üstünlüğü ve Hukuk Devleti ilkesine aykırı olduğu gibi, temyiz incelemesinin Anayasa’ya aykırılığı belirlenerek iptal edilen kurallara göre yapılmasına da olanak bulunmamaktadır.

Bu durumda, dava konusu işlemin dayanağı olan yasal düzenlemenin Anayasa Mahkemesince iptal edilerek kararın yürürlüğe girmiş bulunması ve kanun koyucu tarafından bu konuda henüz düzenleme yapılmamış olması karşısında, hukuka aykırılığı Anayasa Mahkemesi kararı ile saptanmış Yasa maddesi uyarınca verilen dava konusu para cezasında ve davanın bu kısım yönünden reddi yolundaki Daire kararının ilgili bölümünde hukuka uygunluk görülmediği” gerekçesiyle kabul ederek, 5015 sayılı Kanun’un 19’uncu maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin (4) numaralı alt bendi uyarınca verilen … TL idari para cezası ilişkin hüküm fıkrası yönünden bozulduğu anlaşılmaktadır.

Yukarıda sözü edilen yasa hükümleri uyarınca, Danıştay dava dairelerince ilk derece mahkemesi olarak verilen kararların İdari Dava Daireleri Kurulunca bozulması halinde ısrar olanağı bulunmadığından, İdari Dava Dairelerinin 30/01/2019 gün E:2018/826, K:2019/314 sayılı bozma kararında yer alan gerekçeler ile Daire kararının 5105 sayılı Kanunun 19’uncu maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin 4 numaralı alt bendi uyarınca verilen 147.933,00 TL idari para cezasına ilişkin hüküm fıkrası yönünden bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesince, Dairemizin 18/03/2015 tarih ve E:2012/215; K:2015/1088 sayılı davanın reddi yolundaki kararının Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 30/01/2019 tarih ve E:2018/826, K:2019/314 sayılı kararı ile kısmen onanıp kısmen bozulması üzerine, bozulan kısımla ilgili olarak gereği yeniden görüşüldü:

MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :

Davacıya ait akaryakıt istasyonunda 21/02/2011 tarihinde yapılan denetim sonucunda düzenlenen tutanakta, iki adet bez flama dışında bağlı bulunduğu dağıtıcıya ait marka ve logoların bulunmadığı, bir başka dağıtıcıya ait işaret ve sembollerin pompa adaları üzerinde bulunduğu, ayrıca dağıtıcı lisansı sahiplerine yapılabilecek ihbâr ve şikâyetlere ilişkin açıklamalar ile ücretsiz telefon numaralarının yer aldığı levha ve çıkartmaların bulunmadığı hususlarına yer verildiği, bu tespit esas alınarak dava konusu işlemin tesis edildiği ve anılan işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Dairemizin 18/03/2015 tarih ve E:2012/215, K:2015/1088 sayılı davanın reddi yolundaki kararına yönelik olarak davacı tarafından yapılan temyiz başvurusu üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 30/01/2019 tarih ve E:2018/826, K:2019/314 sayılı kararı ile;

“Davacının, ön araştırma ve soruşturma yapılmadan idari para cezası verilemeyeceği iddiası yönünden;

İdari yaptırım türleri genel olarak hukukumuzda idari para cezaları ve idari tedbirler olarak sınıflandırılmıştır. 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 16. maddesinde de idari para cezalarının yanısıra idari tedbirler de idari yaptırım olarak kabul edilmiş, mülkiyetin kamuya geçirilmesi ve ilgili kanunlarda yer alan diğer tedbirler idari tedbir olarak tanımlanmıştır.

5015 sayılı Petrol Piyasası Kanununun “Cezalar, İdari Yaptırımlar, Dava Hakkı, … ” başlıklı İkinci Kısım, Birinci Bölümünün 19. maddesinde idari para cezaları, “idari yaptırımlar” başlıklı 20. maddesinde de lisans iptali hali düzenlenmiştir. Gerek idari para cezasının gerekse lisans iptalinin idari yaptırım olduğunda duraksama bulunmamaktadır. Ancak, 5015 sayılı Kanunda idari para cezaları ile lisans iptali farklı usul ve esaslara bağlanmıştır. Bu bağlamda 5015 sayılı Kanunun 19. maddesinde, idari para cezası verilebilmesi için (lisans sahibi olan ve olmayanlar yönünden herhangi bir ayrım yapılmaksızın) soruşturma yapılması zorunlu bir unsur olarak belirtilmediği halde idari para cezası dışındaki idari yaptırımları (idari tedbirleri) düzenleyen 20. maddesinde, lisans iptali için soruşturma yapılması zorunlu görülmüştür. Ancak idari para cezalarının uygulanabilmesi için soruşturmanın zorunlu olmamasına karşın, gerektiği takdirde soruşturma yapılabileceği de kuşkusuzdur. Nitekim Yönetmeliğin 25. maddesinde de ön araştırma ve soruşturma prosedürüne gerek olmayacak derecede açık olduğu Kurul tarafından belirlenen faaliyet ve işlemler için sadece savunma alınmakla yetinileceği belirtilerek bunun dışındaki durumlarda soruşturma yapıldıktan sonra karar verileceği kabul edilmiştir.

Bu nedenle, davacının anılan iddiası yerinde görülmeyerek işin esasına geçildi;

Dava konusu Kurul kararının, “akaryakıt satış fiyatlarını ve lisans numarasının gösteren ilan panosu ile ihbar ve şikayetlere ilişkin açıklama ve telefon numaralarının yer aldığı levhaları bulundurmama” fiilinin 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun 4. maddesinin birinci ve ikinci fıkrasına ve Petrol Piyasası Fiyatlandırma Sistemi Yönetmeliği’ne aykırı olduğundan bahisle aynı Kanun’un 19. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca … TL idari para cezası uygulanmasına ilişkin kısmı yönünden uyuşmazlık incelendiğinde;

Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan Danıştay 13. Dairesi Dairesi kararının, anılan kısma yönelik hüküm fıkrası, aynı gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın anılan hüküm fıkrasının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

Dava konusu Kurul kararının, “akaryakıt istasyonunda sözleşme yaptığı dağıtıcı firmaya ait marka ve logoları bulundurmama” fiilinin 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun 7. maddesinin dördüncü fıkrasına aykırı olduğundan bahisle aynı Kanun’un 19. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin (4) numaralı alt bendi uyarınca … TL idari para cezası uygulanmasına ilişkin kısmına gelince;

T.C. Anayasası’nın itiraz yolu ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulması durumunu düzenleyen 152. maddesinin birinci fıkrası; “Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır.” hükmünü taşımakta; üçüncü fıkrasında da “Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere 5 ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır.” kuralı yer almaktadır. 152. maddenin üçüncü fıkrasında yer alan kural, Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal kararlarının, itiraz yoluna başvurulmasını isteyen kişi ya da kişiler tarafından açılan davaların yanısıra iptal edilen hüküm ya da hükümler esas alınarak hakkında uygulama yapılmış olan kişiler tarafından açılan ve görülmekte olan davalarda da uygulanması gerektiğini açıkça vurgulamaktadır.

Bu hukuksal durumun doğal sonucu olarak, bir kanun ya da kanun hükmünde kararnamenin uygulanması nedeniyle dava açmak durumunda kalan ve Anayasanın 152. maddesi uyarınca itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulmasını isteme hakkına sahip olan kişilerin de hak ve menfaatlerini ihlal eden kuralın, itiraz yoluyla daha önce yapılan başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş olması halinde, iptal hükmünün hukuki sonuçlarından yararlanmaları gerekeceği açıktır.

Öte yandan, Anayasa’nın 153. maddesinde, Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararlarının geriye yürümeyeceği kuralı, iptal edilen hükümlere göre kazanılmış olan hakların korunmasına yönelik olup, Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanmış hükümler dikkate alınarak çözümlenmeleri Anayasa’nın üstünlüğü ve Hukuk Devleti ilkesine aykırı olduğu gibi, temyiz incelemesinin Anayasa’ya aykırılığı belirlenerek iptal edilen kurallara göre yapılmasına da olanak bulunmamaktadır.

Bu durumda, dava konusu işlemin dayanağı olan yasal düzenlemenin Anayasa Mahkemesince iptal edilerek kararın yürürlüğe girmiş bulunması ve kanun koyucu tarafından bu konuda henüz düzenleme yapılmamış olması karşısında, hukuka aykırılığı Anayasa Mahkemesi kararı ile saptanmış Yasa maddesi uyarınca verilen dava konusu para cezasında ve davanın bu kısım yönünden reddi yolundaki Daire kararının ilgili bölümünde hukuka uygunluk görülmemiştir.” gerekçesiyle Dairemiz kararının bu kısmının bozulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 46. maddesinin birinci fıkrasında, Danıştay dava dairelerinin nihaî kararlarının Danıştay’da temyiz edilebileceği; 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 38. maddesinde, İdari Dava Daireleri Kurulu’nun, idari dava dairelerinden ilk derece mahkemesi olarak verilen kararları temyizen inceleyeceği; 2577 sayılı Kanun’un 49/4 ve 50. maddelerinde Danıştay dava dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak verdiği kararların temyizen bozulması hâlinde ise Danıştay dava dairelerine ısrar imkânı tanımayıp, Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurulları kararlarına uyulmasının zorunlu olduğu kurala bağlanmıştır.

Aktarılan kanun hükümlerine göre, Danıştay dava dairelerince ilk derece mahkemesi olarak verilen kararların Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurullarınca bozulması hâlinde Danıştay dava dairelerine ısrar imkânı tanınmadığından, bozma kararına uyularak İdari Dava Daireleri Kurulu kararında belirtilen gerekçelerle, dava konusu Kurul kararının dağıtıcısına ait amblem ve logoya istasyonda yer vermediğinden bahisle davacıya …-TL idarî para cezası verilmesine ilişkin kısmının iptaline karar verilmesi gerekmektedir.

KARAR SONUCU :

Açıklanan nedenlerle;

1. 12/10/2011 tarih ve 3458-16 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu kararının, dağıtıcısına ait marka ve logonun olmadığından bahisle davacıya …-TL idarî para cezası verilmesine ilişkin kısmının İPTALİNE,

2. Dava kısmen ret kısmen iptal kararı ile sonuçlandığından, ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam …-TL yargılama giderinin yarısı olan …-TL’nin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, kalan …-TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,

3. Davalı idare lehine önceki kararda vekâlet ücretine hükmedildiğinden yeniden vekâlet ücretine hükmedilmemesine,

4. Posta giderleri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,

5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na temyiz yolu açık olmak üzere, 12/11/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.