Danıştay Kararı 13. Daire 2019/3465 E. 2020/801 K. 10.03.2020 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2019/3465 E.  ,  2020/801 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2019/3465
Karar No : 2020/801

KARARIN DÜZELTİLMESİNİ
İSTEYEN (DAVACI) : …
KARŞI TARAF (DAVALI): Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu
VEKİLİ : …
İSTEMİN_KONUSU : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının onanmasına dair Danıştay Onüçüncü Dairesi’nin 03/04/2019 tarih ve E:2015/5836, K:2019/1071 sayılı kararının; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: … ili, … ilçesi, … köyünde bulunan mülkiyeti davacıya ait …, … ve … parsel sayılı tarla vasıflı taşınmazlar üzerinde ekili bulunan zirai ürünlerin ve ağaçların, davalı idarece yapılan kamulaştırma sonucunda …. Enerji Üretim Ticaret ve Sanayi A.Ş. tarafından inşa edilen regülatör tesisinde su tutulması neticesinde regülatör membasında biriken sulardan zarar gördüğü ileri sürülerek uğranıldığı iddia edilen …-TL tutarındaki maddi tazminatın ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince; uyuşmazlığın çözümünün teknik incelemeyi gerektirmesi nedeniyle davacıya ait taşınmazlar üzerinde bulunan ekinlerin ve ağaçların zarar görmesi ile sonuçlanan olayda davalı idarenin hizmet kusuru bulunup bulunmadığı, varsa kusur oranının ne şekilde olduğunun ve olay sonucunda meydana gelen zarar miktarının hesaplanması amacıyla yerinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, bilirkişi raporunda özetle; dava konusu olayda, zararın maksimum işletme kotuna göre, yatakta kabaran suyun etkileyeceği alanların doğru belirlenmemesinden kaynaklandığı, davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğu, olay sonucunda, davacının …TL zararının oluştuğunun tespit edildiği, anılan bilirkişi raporuna davalı idare ve davacı tarafından itiraz edilmiş ise de, bilirkişi raporunun, usûl ve esas bakımından hükme esas alınabilecek nitelikte görüldüğü, davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan, olay nedeniyle meydana gelen …-TL zararın davalı idarece karşılanması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir.
Daire kararının özeti: Tarafların temyiz başvurusu üzerine 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun Ek-1. maddesi uyarınca birlikte toplanan Danıştay Onüçüncü ve Altıncı Dairelerince, temyize konu karar hukuk ve usûle uygun bulunmuş ve kararın onanmasına karar verilmiştir.

KARAR DÜZELTME TALEP EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, … Asliye Hukuk Mahkeme’sinde yaptırılan delil tespitinde zararının …-TL tespit edilmesine karşın İdare Mahkemesi tarafından yaptırılan bilirkişi incelemesinde zararının …-TL olarak tespit edildiği, bilirkişi raporuna itirazlarının dikkate alınmadan karar verildiği, çelişen iki bilirkişi raporu olmasına rağmen çelişkinin giderilmediği, zarar miktarındaki farklılığın zarar gören yoncanın çok yıllık bitki olup olmadığından kaynaklandığı ileri sürülerek kararın düzeltilmesi istenilmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Karar düzeltme isteminin kabulü ile 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca İdare Mahkemesi kararının verildiği tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde maktu olarak belirtilen …-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesi suretiyle kararın düzeltilerek onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü ve Altıncı Dairelerince, 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun Ek 1. maddesi uyarınca birlikte yapılan toplantıda, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Kararın düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen nedenler, 2577 sayılı Kanun’un Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi hükmüne uygun bulunduğundan, karar düzeltme isteminin kabulü ile 2575 sayılı Kanun’un Ek-1. maddesi uyarınca birlikte toplanan Danıştay Onüçüncü ve Altıncı Dairelerince verilen 03/04/2019 tarih ve E:2015/5836, K:2019/1071 sayılı kararı kaldırılarak uyuşmazlık yeniden incelendi:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Davalı idare tarafından, … Enerji Üretim Ticaret ve Sanayi A.Ş.’ye … ili, … ilçesi, … Regülatörü ve Değirmenüstü Hidroelektrik Santrali (HES) projesi için 49 yıllığına 16/05/2006 tarihli üretim lisansı verilmiştir.
… Enerji Üretim Ticaret ve Sanayi A.Ş. tarafından HES projesi için gerekli olan “su kullanım hakkı anlaşması” Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) ile imzalanmış ve daha sonra yapılan Ek Mukavelelerle “su kullanım hakkı anlaşması” geçerliliğini sürdürmüştür.
Lisans sahibi … Enerji Üretim Ticaret ve Sanayi A.Ş.’nin talebi üzerine dava konusu taşınmazlar olan …, … ve … sayılı parsellerin gerekli kısımlarının Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun 27/08/2007 ve 18/02/2009 tarihli kararlarına istinaden iki aşamalı acele kamulaştırma işlemleri yapılmıştır.
Davalı idare adına acele el koymanın yapılmasından sonra Mayıs 2008 tarihinden itibaren regülatör tesisinde su tutulmaya başlanmış ve tutulan su el konulan alanın dışına taşmıştır. Bunun üzerine davacı kendi alanına su taşması sonucu ziraî ürünlerinin ve ağaçlarının zarar gördüğünden bahisle ‘nde delil tespiti talebinde bulunmuş, dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporunda davacının …-TL tutarında maddî zararının bulunduğu kanaatine varılmış, sonrasında dosyaya sunulan ek bilirkişi raporunda … TL maddi zarar belirlenmiştir.
Davacı 18/08/2008 tarihinde …-TL zararı bulunduğunu ileri sürerek davalı idareye başvuruda bulunmuş, 09/09/2008 tarihli cevabi yazıyla sorumluluğun … Enerji Üretim Ticaret ve Sanayi A.Ş.’de olduğu belirtilerek başvurunun reddedilmesi üzerine …-TL tutarındaki maddî tazminatın tarafına ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa’nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu; 36. maddesinde ise, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.
Anayasa’nın 90. maddesinin son fıkrasında, usûlüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümlerinin esas alınacağı kuralı yer almıştır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinde, herkesin medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makûl bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahip olduğu kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı İdarî Yargılama Usûlü Kanunu’nun 24. maddesinin (f) bendinde, kararlarda yargılama giderleri ve hangi tarafa yükletildiğinin belirtileceği; 31. maddesinde, yargılama giderleri hususunda Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı kurala bağlanmış; anılan madde ile atıfta bulunulan Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Yargılama giderlerinin kapsamı” başlıklı 323. maddesinin (ğ) bendinde, “vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti” yargılama giderleri arasında sayılmış; 326. maddesinin 1. fıkrasında, yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği; 330. maddesinde, vekil ile takip edilen davalarda mahkemece kanuna göre takdir olunacak vekâlet ücretinin taraf lehine hükmedileceği; 332. maddesinin 1. fıkrasında ise, yargılama giderlerine mahkemece re’sen hükmedileceği belirtilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Mahkemenin, davacının …-TL maddî tazminat istemiyle açtığı davanın kısmen kabul kısmen reddine ilişkin kararında hukukî isabetsizlik bulunmamaktadır.
Mahkeme kararının reddedilen maddî tazminat nedeniyle davalı idare lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin kısmına gelince;
2577 sayılı Kanun’un 49. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca, Danıştay’ın, temyize konu kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa kararı düzelterek onayabileceği kuşkusuzdur.
İdarî Yargılama Usûlü Kanunu ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yargılama giderlerine ilişkin hükümlerine göre, vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti yargılama giderlerinden olup, vekâlet ücretinin tutarı ve hangi tarafa yükletildiğinin kararda gösterilmesi gerekmektedir.
Takdir olunacak vekâlet ücretinin tutarı, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi esas alınmak suretiyle tespit edilmelidir.
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün temel unsurlarından biri mahkemeye erişim hakkıdır. Kişinin uğradığı bir haksızlığa veya zarara karşı kendisini savunabilmesi ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya işleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesi ve zararını giderebilmesinin en etkili yolu, yargı mercileri önünde dava hakkını kullanabilmesidir. Mahkemeye erişim hakkı, bireylerin iddia ve savunmalarını yargı mercileri önünde ileri sürebilmelerine imkân sağlayan ve adil yargılanma hakkının bir unsuru olarak kabul edilen haktır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi adil yargılanma hakkının temini için tarafların mahkemeye erişim hakkının sağlanması hususunun önem arz ettiğini, yargı yolunun bulunmaması ve yasal yollarla doğrudan engellenmesi hususlarının hak ihlâli olarak kabul edilmesi gerektiğini, usûl kurallarının katı yorumlanarak dolaylı bir şekilde mahkemeye erişim hakkının kısıtlanmasının da adil yargılanma hakkının ihlâli olduğunu kararlarında belirtmektedir.
Bu bağlamda, kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka anlatımla mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren ya da dava açılmış olmasının davacının davayı açtığı konumdan daha geriye götürülmesi sonucunu doğuran hâllerde, mahkemeye erişim hakkının özüne dokunulacak şekilde sınırlandığının kabulü gerekmektedir.
Dava sonucundaki başarıya dayalı olarak taraflara vekâlet ücreti ödeme yükümlülüğü öngörülmesi de bu kapsamda mahkemeye erişim hakkına yönelik bir sınırlama oluşturur. Buna karşılık bir hukukî uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyanların, reddedilen dava konusu miktar üzerinden hesaplanan vekâlet ücretini karşı tarafa ödemeye mahkûm edilmeleri ihtimali veya olgusu, belirli dava şartları çerçevesinde mahkemeye başvurmalarını engelleme ya da mahkemeye başvurmalarını anlamsız kılma riski taşımaktadır. Bu çerçevede, davanın özel şartları çerçevesinde masrafların mâkûl ve orantılı olması mahkemeye erişim hakkının asgarî sınırını teşkil etmektedir.
Kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan ve 21/12/2011 tarih ve 28149 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin, “Tarifelerin üçüncü kısmına göre ücret” başlıklı 12. maddesindeki düzenlemede “Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukukî yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir. Şu kadar ki asıl alacak miktarı 3.333,33 TL’ye kadar olan davalarda avukatlık ücreti, tarifenin ikinci kısmının, ikinci bölümünde, icra mahkemelerinde takip edilen davalar için öngörülen maktû ücrettir. Ancak bu ücret asıl alacağı geçemez.” kuralı yer almaktadır.
Tarife’deki mevcut düzenleme, maddî tazminat talebiyle açılan davalarda, kısmen kabul edilen tazminat miktarının reddedilen tazminat tutarı üzerinden önemli kısmının vekâlet ücreti olarak davalı idareye ödenmesi sonucunu doğurduğundan, açılan tazminat davasını davacı açısından anlamsız hâle getirmektedir.
Nitekim Anayasa Mahkemesi, 07/11/2013 tarih ve Başvuru No:2012/791 sayılı kararında; hak edilen tazminatın 3/4’ünün vekâlet ücreti adı altında idareye verilmesini, Anayasanın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlâli olarak değerlendirmiştir.
Bu nedenle, kısmen kabul, kısmen ret ile sonuçlanan maddî tazminat davalarında, taraflar lehine hükmedilecek vekâlet ücretinin, kişilerin hak arama özgürlüğü kapsamındaki mahkemeye erişim hakkını ihlâl etmeden ne şekilde hesaplanacağı konusundaki eksik düzenleme nedeniyle Tarifenin ilgili kısmında hukuka uygunluk bulunmadığından ihmali gerektiği sonucuna varılmıştır.
Nitekim Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 27/02/2017 tarih ve E:2017/4, K:2017/848 sayılı kararı da bu yöndedir.
Bu durumda, 2577 sayılı Kanun’un 3. maddesine göre, tam yargı davalarında uyuşmazlık konusu miktarın dilekçede gösterilmesinin zorunlu olması ve anılan Kanun’un 16. maddesinin 4. fıkrasına 11/04/2013 tarih ve 6459 sayılı Kanunla eklenen tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktarın bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilmesi imkânının dava açma tarihi olan 11/10/2008 tarihinde bulunmaması nedeniyle, reddedilen maddî tazminat yönünden davalı idare lehine nispi vekâlet ücretine hükmedilmesinin başvuruyu anlamsız/etkisiz kılma sonucunu doğurduğu açık olduğundan, davalı idare lehine nispi vekâlet ücretine değil, kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde belirtilen …-TL maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Ancak, bu eksikliğin giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca, İdare Mahkemesince verilen gerekçeli kararın hüküm fıkrasında yer alan “A.A.Ü.T. uyarınca belirlenen …-TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine” ibaresinin, “A.A.Ü.T. uyarınca belirlenen …-TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine” şeklinde düzeltilmesi gerekmektedir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine;
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararının hüküm fıkrasında yer alan “A.A.Ü.T. uyarınca belirlenen …-TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine” ibaresinin, “A.A.Ü.T. uyarınca belirlenen …-TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine” şeklinde DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine, 10/03/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.