Danıştay Kararı 13. Daire 2019/3438 E. 2019/2940 K. 07.10.2019 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2019/3438 E.  ,  2019/2940 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2019/3438
Karar No : 2019/2940

DAVACI: … Barosu Başkanlığı
DAVALI: Radyo ve Televizyon Üst Kurulu
DAVANIN KONUSU: 01/08/2019 tarih ve 30849 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Radyo, Televizyon ve İsteğe Bağlı Yayınların İnternet Ortamında Sunumu Hakkında Yönetmeliğin 2. maddesinin birinci fıkrasının, 4. maddesinin birinci fıkrasının (d) ve (g) bendlerinin, 5. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarının, 10. maddesinin, 11. maddesinin, 12. maddesinin birinci fıkrasının, 19. maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarının iptali istenilmektedir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ: Dava konusu işlem ile davacı arasında hukuken korunabilir, somut, güncel ve meşru bir menfaat ilgisinin bulunmaması nedeniyle davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dava dilekçesi 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
USUL YÖNÜNDEN:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1/a fıkrasında, idarî davaların idarî işlemler hakkında yetki, sebep, şekil, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılacağı belirtildikten sonra, ilk inceleme konularının belirlendiği 14. maddesinin 3/c bendinde dava dilekçesinin ehliyet yönünden de inceleneceği, 15. maddesinin 1/b bendinde ise, bu hususta kanuna aykırılık görülmesi hâlinde davanın reddedileceği kurala bağlanmıştır.
İptal davasının subjektif ehliyet şartı olan “menfaat ihlâli”, öğretide ve içtihatta dava konusu işlemle davacı arasında kurulan kişisel, meşru, güncel bir menfaat alâkası olarak tanımlanmaktadır. Menfaatin kişisel olması, idarî işlemin mutlaka davacı hakkında tesis edilmiş olmasını gerektirmemektedir. Sözü edilen menfaat alâkasının varlığı ve sınırlarının her olayda yargı yerince uyuşmazlığın niteliğine göre belirlenmesi gerekmektedir.
Dava konusu Yönetmeliğin iptali isteminde bulunan davacı, kamu kurumu niteliğindeki bir meslek kuruluşudur.
Anayasanın kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarını düzenleyen 135. maddesinde, “Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları; belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tüzelkişilikleridir.” kuralı yer almaktadır.
Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının genel nitelikteki düzenleyici işlemlere karşı, kural olarak, kuruluş kanunlarında gösterilen amaçları doğrultusunda dava açma ehliyeti bulunmaktadır. Nitekim, konuyla ilgili yasal düzenlemelerde de, bu kuruluşların amaçları dışında faaliyette bulunamayacakları açık bir biçimde yer almıştır.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 4667 sayılı Kanun ile değişik 76. maddesinde, barolar, avukatlık mesleğini geliştirmek, meslek mensuplarının birbirleri ve iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni sağlamak; meslek düzenini, ahlâkını, saygınlığını, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak, avukatların ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tüm çalışmaları yürüten, tüzel kişiliği bulunan, çalışmalarını demokratik ilkelere göre sürdüren kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olarak tanımlanmış; baro yönetim kurulunun görevlerinin sayıldığı 95. maddesinin 21. bendinde ise, yönetim kurulunun, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmakla görevli olduğu belirtilmiştir.
Avukatlık Kanunu’nun 76. maddesinde sayılan baroların görevleri göz önünde bulundurulduğunda, dava konusu Yönetmeliğin davacı Baro tüzel kişiliğinin hak ve menfaatlerini doğrudan etkilemediği gibi, avukatlık mesleğine yönelik herhangi bir düzenleme de getirmediği; öte yandan, anılan Kanun ile barolara verilen “hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak” görevinin ise barolara avukatlık mesleği ile ilgili meşru, güncel ve kişisel alâkası bulunmayan her konuda tek başına dava açma imkânı vermeyeceği dikkate alındığında, dava konusu Yönetmelik ile davacı … Barosu Başkanlığı’nın menfaat alâkasının bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Nitekim, Danıştay İdarî Dava Daireleri Kurulu’nun 06/12/2017 tarih ve E:2014/3568, K:2017/4135 sayılı ve 17/12/2018 tarih ve YD İtiraz No:2018/552 sayılı kararları da bu yöndedir.
Bu itibarla, davacı Baro’nun 01/08/2019 tarih ve 30849 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Radyo, Televizyon ve İsteğe Bağlı Yayınların İnternet Ortamında Sunumu Hakkında Yönetmeliğin 2. maddesinin birinci fıkrasının, 4. maddesinin birinci fıkrasının (d) ve (g) bendlerinin, 5. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarının, 10. maddesinin, 11. maddesinin, 12. maddesinin birinci fıkrasının, 19. maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarının iptali istemiyle dava açma ehliyeti bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14/3-c ve 15/1-b maddeleri uyarınca DAVANIN EHLİYET YÖNÜNDEN REDDİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam …-TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3. Kullanılmayan …-TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davacıya iadesine,
4. Posta giderleri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na temyiz yolu açık olmak üzere, 07/10/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.