Danıştay Kararı 13. Daire 2019/3337 E. 2023/837 K. 23.02.2023 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2019/3337 E.  ,  2023/837 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2019/3337
Karar No:2023/837

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1-… Peyzaj Personel Destek Hizmetleri Temizlik İnşaat Taahhüt Turizm Nakliye Taşımacılık Otomotiv Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.
2-… İnşaat Temizlik Gıda Nakliyat Peyzaj Özel Güvenlik Sistemleri Taahhüt Oto İthalat İhracat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.
3- … Sosyal Hizmetler Temizlik Peyzaj İnşaat Taşımacılık ve Sanayi Ticaret Ltd. Şti.
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Belediyesi
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Şahinbey Belediye Başkanlığı’nca 10/03/2015 tarihinde açık ihale usulüyle yapılan “Yeşil Alanların Yönetimi Hizmet Alım” ihalesinin idarece iptal edilmesi sebebiyle uğranıldığı ileri sürülen 1.450.000,00-TL zararın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tazmini istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce Dairemizin 08/06/2018 tarih ve E:2015/6512, K:2018/2003 sayılı bozma kararı üzerine verilen kararda; idare hukukunun yerleşmiş ilkelerine göre tazmini gereken zararın varlığının kabulü için mal varlığındaki eksilmenin veya çoğalma olanağından yoksunluğun ihtimalî olmayıp, gerçekleşmesi kuvvetle muhtemel olması gerektiği, bakılan uyuşmazlıkta ihalenin davacı şirketler lehine sonuçlanacağı veya ihalenin kazanılmış olması hâlinde işin bitirileceği ve gelir elde edileceğinin kesin olmadığı, dolayısıyla ileriye yönelik muhtemel zarar niteliğindeki bu talebin kabulü hâlinde haksız ve sebepsiz zenginleşmeye yol açılacağı, davacı şirketin tahmini bedel hesabına göre istekliler arasında tutar olarak en düşük teklifi vermiş olmasının, ekonomik açıdan en avantajlı teklifi verdiği anlamına gelmediği gibi idarenin bütün teklifleri reddederek ihaleyi iptal etmekte serbest olduğunun 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nda açıkça belirlendiği, yine ihale süreci sona ermeden önce davalı idare ile Gaziantep Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü arasında Toplum Yararına Program Yüklenici Sözleşmesinin imzalanması ile ihale kapsamındaki personel ihtiyacının karşılandığı ve davacılar tarafından ihalenin iptal edilmesine ilişkin işleme karşı yapılan itirazen şikâyet başvurusunun reddine dair 14/07/2015 tarih ve 2015/UH.I-2021 sayılı Kamu İhale Kurulu kararına karşı dava açılmadığı da gözetildiğinde, davacı şirketlerin mahrum kaldığı kârdan bahsedilemeyeceği sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle davanın reddine, reddedilen miktar üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 67.450,00-TL vekâlet ücretinin davacılardan alınarak davalı idareye verilmesine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, uyuşmazlık konusu ihalenin iptal edilmiş olması sebebiyle yoksun kaldıkları kâr mahrumiyetinin tazmin edilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, uyuşmazlık konusu ihaleye ilişkin olarak davacı iş ortaklığı ile sözleşme imzalanmadığı, bu nedenle mahrum kaldıkları kârdan bahsedilemeyeceği, temyize konu Mahkeme kararının hukuka uygun olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa’nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu; 36. maddesinde ise, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.
Anayasa’nın 90. maddesinin son fıkrasında, usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümlerinin esas alınacağı kuralı yer almaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinde, herkesin medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahip olduğu kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesinde, “Bu Kanun’da hüküm bulunmayan hususlarda; hakimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hâllerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sukünunu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler ile elektronik işlemlerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır. Ancak, davanın ihbarı ve bilirkişi seçimi Danıştay, mahkeme veya hakim tarafından re’sen yapılır. (…)” kuralına yer verilmiştir.
01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 323. maddesinin 1. fıkrasının (ğ) bendinde, vekâlet ücreti yargılama giderleri arasında sayılmıştır.
2577 sayılı Kanun’un 49. maddesinin birinci fıkrasında, “Temyiz incelemesi sonunda Danıştay; a) Kararı hukuka uygun bulursa onar. Kararın sonucu hukuka uygun olmakla birlikte gösterilen gerekçeyi doğru bulmaz veya eksik bulursa, kararı, gerekçesini değiştirerek onar. b) Kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa kararı düzelterek onar.” kuralı yer almıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Bir tam yargı davası sonucunda, davacı aleyhine hükmedilen vekâlet ücretinin, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile korunan hak arama hürriyeti ve mahkemeye erişim hakkını ihlâl ettiği iddiasıyla yapılan bireysel başvuru sonucunda verilen Anayasa Mahkemesi’nin 07/11/2013 tarih ve B. No:2012/791 numaralı kararında konuya ilişkin temel ilkeler ortaya konulmuştur.
Anılan kararda, “Sözleşme’nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde, mahkemeye erişim hakkına açıkça yer verilmemişse de, maddenin, (1) numaralı fıkrasındaki ‘herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, … bir mahkeme tarafından davasının … görülmesini istemek hakkı…’ ifadeleri çerçevesinde ve hakkın doğası gereği mahkemeye erişim hakkını da kapsadığının kabulü gerekir.
Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlâl edebilir.
Dava sonucundaki başarıya dayalı olarak taraflara vekâlet ücreti ödeme yükümlülüğü öngörülmesi de bu kapsamda mahkemeye erişim hakkına yönelik bir sınırlama oluşturur. Böyle bir sınırlamanın meşru görülebilmesi için kamu yararı ile birey hakkı arasında makûl bir dengenin gözetilmiş olması gerekir… Bu yükümlülüklerin kapsamını belirlemek kamu otoritelerinin takdir yetkisi içindedir. Öngörülen yükümlülükler dava açmayı imkânsız hâle getirmedikçe ya da aşırı derecede zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlâl edildiği söylenemez. Dolayısıyla davayı kaybetmesi hâlinde başvurucuya yüklenecek olan vekâlet ücreti bu çerçevede değerlendirilmelidir. (B. No:2013/1613, 2/10/2013,§ 38 – 39).
Buna karşılık bir hukuki uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyan başvurucuların, reddedilen dava konusu miktar üzerinden hesaplanan vekâlet ücretini karşı tarafa ödemeye mahkûm edilmeleri ihtimali veya olgusu, belirli dava koşulları çerçevesinde mahkemeye başvurmalarını engelleme ya da mahkemeye başvurmalarını anlamsız kılma riski taşımaktadır. Bu çerçevede, davanın özel koşulları çerçevesinde masrafların makûllüğü ve orantılılığı, mahkemeye erişim hakkının asgari sınırını teşkil etmektedir.
Taraflardan birinin yargılamadaki başarı oranına göre kazanılan veya kaybedilen değer oranında lehine veya aleyhine mahkeme masraflarının hükmedilmesine yönelik düzenlemeler mahkemeye erişim hakkına müdahale oluşturmakta ise de abartılı, zorlama veya ciddiyetten yoksun talepleri disipline etmeye yönelik orantılı müdahaleler meşru görülebilir.
Ancak, yukarıda ifade edildiği üzere, bu sınırlamaların hakkın özüne zarar vermeyecek nitelikte, meşru bir amaca dayalı ve kullanılan aracın sınırlama amacı ile orantılı olması, kamu yararının gerekleri ile bireyin hakları arasında kurulmaya çalışılan adil dengeyi bozacak şekilde birey aleyhine katlanılması zor külfetler yüklenmemiş olması gereklidir.” gerekçelerine yer verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan değerlendirmelere göre, istenen tazminatın reddedilmesi üzerine belirli bir oranının karşı tarafa vekâlet ücreti olarak ödenmesi yükümlülüğü öngörülmesi tek başına mahkemeye erişim hakkını ihlâl eden bir müdahale olarak nitelendirilemeyecektir. Ancak, her bir uyuşmazlığın kendine özgü niteliklerinin ve uyuşmazlığa konu olayın, davacıların mahkemeye erişim hakkı üzerinde farklı sonuçlar doğurabilmesi de mümkündür.
Diğer taraftan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 36533/04 başvuru numaralı Mesutoğlu-Türkiye kararında özetle; mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığı, bazı sınırlamalara tâbi olabildiği, bununla birlikte, getirilen kısıtlamaların, hakkın özünü ortadan kaldıracak ölçüde, kişinin mahkemeye erişimini engellememesi gerektiği, mahkemeye erişim hakkına getirilen bu tür sınırlamaların ancak meşru bir amaç güdüldüğü takdirde ve hedeflenen amaç ile başvurulan araçlar arasında makûl bir orantı olması hâlinde Sözleşme’nin 6/1. maddesi ile bağdaşabileceği, bu ilkelerden hareketle, dava açma hakkının doğal olarak yasayla belirlenen şartları olmakla birlikte, mahkemelerin yargılama usullerini uygularken bir yandan davanın hakkaniyetine hâlel getirecek kadar abartılı şekilcilikten, öte yandan, kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı bir gevşeklikten kaçınılması gerektiği belirtilmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, Şahinbey Belediye Başkanlığı’nca 10/03/2015 tarihinde açık ihale usulüyle yapılan “Yeşil Alanların Yönetimi Hizmet Alım” ihalesinin davalı idare ile Gaziantep Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü arasında Toplum Yararına Program Yüklenici Sözleşmesi’nin imzalanması sebebiyle idarece iptal edildiğinden bahisle uğranıldığı ileri sürülen 1.450.000,00-TL zararın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı, İdare Mahkemesi’nce, davanın reddine karar verildiği ve davalı idare lehine nispi vekâlet ücretine hükmedildiği anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, davanın reddine yönelik temyizen incelenen kararın usul ve hukuka uygun olduğu, ancak davalı idare lehine nispi vekâlet ücretine hükmedilmesinin mahkemeye erişim hakkını anlamsız/etkisiz kılma sonucunu doğurduğu açık olduğundan, davalı idare lehine nispi vekâlet ücretine değil, maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Ancak, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyize konu İdare Mahkemesi kararının nispi vekâlet ücreti verilmesine yönelik kısmının, davalı idare lehine kararın verildiği tarihte yürürlükte olan 02/01/2019 tarih ve 30643 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca duruşmasız işler için belirlenen 1.362,00-TL maktu vekâlet ücretine hükmedilmesine karar verilmesi suretiyle düzeltilerek onanması gerekmektedir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların temyiz isteminin reddine,
2. Davanın reddi yolundaki … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararının hüküm fıkrasında yer alan “A.A.Ü.T. uyarınca belirlenen …-TL avukatlık ücretinin (…) davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine” ilişkin kısmının, “A.A.Ü.T. uyarınca duruşmasız işler için belirlenen …-TL vekâlet ücretinin (…) davacılardan alınarak davalı idareye verilmesine” şeklinde DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Posta giderleri avansından artan tutarın davacılara iadesine,
5. Dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
6. 2577 sayılı Kanun’un Geçici 8. maddesi uyarınca, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 23/02/2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.