Danıştay Kararı 13. Daire 2019/2144 E. 2020/143 K. 15.01.2020 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2019/2144 E.  ,  2020/143 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2019/2144
Karar No:2020/143

TEMYİZ EDEN (DAVALI): …
VEKİLİ: …
KARŞI TARAF (DAVACI): …
VEKİLİ: …

İSTEMİN KONUSU: … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Bayilik lisansı sahibi davacı şirketin isyasyonunda yapılan denetimde ulusal marker geçersiz ürün bulundurduğundan istasyonun mühürlendiği 11/05/2011 tarihli 2. denetimde de mühürlenen tanktaki benzinin başka ürünle değiştirildiğinin tespiti üzerine mührün kırılarak tankın piyasaya faaliyetine konu edilmesi fiilinin 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun 9.maddesinin 6. fıkrasına aykırılık teşkil ettiğinden bahisle aynı Kanun’un 19. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendinin (3) numaralı alt bendi uyarınca … – TL idarî para cezası uygulanmasına ilişkin Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun 09/02/2012 tarih ve … sayılı kararının iptali istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce Danıştay Onüçüncü Dairesi’nin 14/12/2017 tarihli ve E:2016/2316,k:2017/3896 sayılı bozma kararına uyularak verilen kararda; tebliğ yapılacak kimse Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre faaliyet gösteren bir şirket ise tebligatın bu hükmi şahsın yetkilisine, eğer tebligat yapılacak kimse belirtilen Kanun hükümleri uyarınca kurulan ve faaliyet gösteren bir ticari işletme sahibi değilse bu kez tebligatın bizzat bu ticari işletme sahibine yapılması; bu kişilerin tebligat yapılacak adreste bulunamaması veya evrakı alacak durumda olmaması hâlinde ise iş yerinde bulunan diğer kişilere tebligat yapılması gerektiği, ancak, diğer kişilere yapılacak tebligatta, tüzel kişiliğin yetkilisinin veya işletme sahibinin iş yerinde bulunamaması nedeniyle tebligatın bu kişilere yapıldığının açık bir şekilde belirtilmesinin zorunlu olduğunun Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelikte düzenlendiği, piyasa faaliyetine konu edilmemesi için mühür altına alınan teknik düzenlemelere uygun olmayan akaryakıtı piyasa faaliyetine konu ettiği tespit edildiğinden bahisle Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun 01/11/2011 tarih ve … sayılı kararı ile davacı şirketten yazılı savunma alınmasına karar verildiği, bu kararın, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Denetim Dairesi Başkanlığı’nın 06/12/2011 tarih ve … sayılı yazısı ekinde davacı şirketin bilinen adresine tebligata çıkarıldığı, tebliğ mazbatasında, davacı şirket yetkilisinin iş yerinde bulunmadığı veya tebligatı alacak durumda olmadığı yolunda herhangi bir kayıt düşülmeden, tebliğ evrakının iş yerinde yetkili çalışan …’a tebliğ edildiğinin belirtildiği ve bunun üzerine, yasal süre içinde savunma yapılmadığı belirtilerek dava konusu işlemin tesis edildiği, bu durumda, dava konusu Kurul kararı alınmadan önce usulüne uygun şekilde savunma isteme yazısının tebliğ edilmesi gerektiğinden, davalı idarece yukarıda belirtildiği şekilde tebligat işlemlerinin yaptırılmamasının savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olduğu anlaşıldığından, savunma isteme yazısının usule aykırı olarak tebliğ edilmesi nedeniyle, idarî para cezası uygulanmasına ilişkin dava konusu Kurul kararında hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle davakonusu işlemin iptaline karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davalı idare tarafından, Tebligat Kanunu ve Yönetmeliğinde şirket yetkilisine ulaşılamadığında tebligat mazbatasında ibare düşüleceğine ilişkin düzenleme olmadığı, yetkiliye ulaşılamadığından çalışana tebliğ edildiği, tebliğ edilen şahsın daimi çalışan olduğu, mahkeme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Davacı tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalının temyiz isteminin reddine,
2. Dava kousu işlemin iptali yolundaki … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E: …, K: … sayılı temyize konu kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından anılan Mahkeme kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
5. Davalı idare harçtan muaf olduğundan yatırmış olduğu …-TL temyiz başvuru ve karar harcının isteği halinde iadesine,
6. 2577 sayılı Kanun’un Geçici 8. maddesi uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 15/01/2020 tarihinde esasta oybirliğiyle gerekçede oyçokluğuyla karar verildi.

GEREKÇEDE KARŞI OY :
5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun “Çeşitli Hükümler” başlıklı İkinci Kısmının “Cezalar, İdari Yaptırımlar, Dava Hakkı, Yönetmelik ve Yürürlükten Kaldırılan ve Uygulanmayacak Hükümler” başlıklı Birinci Bölümünde yer alan “İdari Para Cezaları” başlıklı 19. maddesinde idari para cezaları ile ilgili düzenlemelere yer verilmiş, “Ön Araştırma, Soruşturma ve Dava Hakkı” başlıklı 21. maddesinde ise, Kurulun re’sen veya kendisine intikal eden ihbar veya şikâyetler üzerine doğrudan soruşturma açılmasına ya da soruşturma açılmasına gerek olup olmadığının tespiti için ön araştırma yapılmasına karar vereceği belirtilmiştir.
Aktarılan bu Kanun hükümlerine göre, Kurulun idari para cezası verilmesini gerektiren hâllerle ilgili olarak re’sen veya kendisine intikal eden ihbar veya şikâyetler üzerine doğrudan soruşturma açılmasına ya da soruşturma açılmasına gerek olup olmadığının tespiti için ön araştırma yapılmasına karar vermesi gerektiği açıktır.
Öte yandan, 21. maddenin başlığında ve içeriğinde 19. maddede öngörülen idari para cezasını gerektiren hâllerin ön araştırma veya soruşturma zorunluluğundan muaf tutulduğuna dair hiçbir ifadeye yer verilmediğinden, 21. maddede tüm idari cezalar için zorunlu tutulan idari usulün, 19. maddede öngörülen idari cezalar için de uygulanmasının yasal bir yükümlülük olduğu ortadadır.
Keza, modern idare hukuku uygulamalarında kişilere idari ceza verilmeden önce idari soruşturma yapılması ve cezanın bir soruşturma sonucu verilmesi “idari usul” kurallarının önemli bir kısmını oluşturmakta olup regülasyon otoritelerinin verdiği idari cezalarda bu uygulama çok daha belirgindir.
Nitekim, 5015 sayılı Kanun’un 19. maddesinde 28.03.2013 tarih ve 6455 sayılı Kanun’un 44. maddesiyle yapılan değişiklik ile, idari para cezalarının, ön araştırma veya soruşturma aşamasının tamamlanmasından sonra Kurul tarafından en geç üç ay içinde karara bağlanacağı kuralı getirilmiştir.
Bu itibarla, 5015 sayılı Kanun’un 19. maddesinde düzenlenen idari para cezasını gerektiren hâllerin gerçekleştiğinin Kurul tarafından re’sen belirlenmesi veya bu konuda Kurula ihbar veya şikâyetlerin intikal etmesi üzerine Kurul tarafından doğrudan soruşturma açılmasına ya da soruşturma açılmasına gerek olup olmadığının tespiti için ön araştırma yapılmasına karar verilmesi zorunlu olmasına rağmen davacı hakkında ön araştırma veya soruşturma yapılmadan idari para cezası uygulanmasına ilişkin Kurul kararında bu yönden de hukuka uygunluk bulunmadığı ve dava konusu işlemin iptali yolundaki Mahkeme kararının bu gerekçeyle onanması gerektiği oyuyla, kararın gerekçesine katılmıyorum.