Danıştay Kararı 13. Daire 2019/2120 E. 2019/2718 K. 25.09.2019 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2019/2120 E.  ,  2019/2718 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2019/2120
Karar No:2019/2718

TEMYİZ EDEN (DAVACI) :
KARŞI TARAF (DAVALI) : TASARRUF MEVDUATI SİGORTA FONU
İSTEMİN_KONUSU : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: … A.Ş.’nin kanuni temsilcisi olduğundan bahisle, …-TL fon alacağının tahsili amacıyla düzenlenen tarih ve sayılı ödemeye çağrı mektubunun iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce, Dairemizin … tarih ve E:…, K:… sayılı bozma kararına uyularak verilen kararda; … A.Ş.’nin kendi adına ve fakat hesabına kredi kullanan/kullandıran firmalardan olduğu yönünde yapılan tespit dayanak alınmak suretiyle Fon’a devredilen ‘tan kredi kullanan … A.Ş. hakkında 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip yapılmasına ilişkin tarih ve sayılı Fon Kurulu kararının alındığı, bu karara bağlı olarak yapılan takip neticesinde borçlu şirketin borcu karşılamaya yeterli miktarda malvarlığı bulunmadığının anlaşılması üzerine 6183 sayılı Yasanın Mükerrer 35. maddesi gereğince borçlu şirketin kanuni temsilcisi olan müteveffa adına, adı geçen şirkete ait …-TL tutarında ödenmeyen amme alacağının tahsili amacıyla … tarih ve … sayılı ödemeye çağrı mektubunun düzenlendiği; anılan işlemin iptali istemiyle açılan davada, …. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile ödemeye çağrı mektubunun iptal edildiği; sonrasında, tesis edilen işlemler geri alınarak yeni bir takip başlatıldığı ve davacı adına … A.Ş.’nin kanuni temsilcisi olduğu gerekçesiyle Fon alacağı sayılan…-TL’nin tahsili amacıyla II. Tahsilat Daire Başkanlığı’nın tarih ve sayılı ödemeye çağrı mektubunun tanzim edildiği, bu yönüyle kredinin nihaî kullanıcısının başka bir kişi olmasının ya da bu borcun ödenmesinin başka bir kişi tarafından taahhüt edilmesinin davacının sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı, bu krediden kaynaklı borcun tahsili konusunda davacı hakkında tesis edilen işlemlerin Ticari ve İktisadi Bütünlüğü’nün satışına ilişkin ihaleden ve tarihli protokolden önce tesis edilmiş olduğu, protokolün borcun nakli anlamına gelmediği, sıra cetvelinin açılan ve devam eden davalar nedeniyle kesinleşmediği ve yürürlüğe girmediği, bu aşamada Ticari ve İktisadi Bütünlüğü’nün satışından elde edilen bedelden Fon’a isabet edecek kısım ile bunun hangi Grup borçlarına mahsup edileceğinin belli olmadığı dikkate alındığında, davacıdan olan alacağın 6183 sayılı Kanun kapsamında takip ve tahsil edilmesine ilişkin düzenlenen ödemeye çağrı mektubunda hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, Dairemizin 15/11/2018 tarihli karar düzeltme isteminin reddine ilişkin kararında, borçtan sorumluluk yönünden davacının yönetim kurulu üyesi ve kanuni temsilci olup olmadığının araştırılması gerektiğinin belirtildiği, ancak mahkemenin bu hususa yönelik herhangi bir araştırma yapmadığı, borcun doğduğu tarih olan 05/10/1999 tarihinde davacının, şirketin yönetim kurulu üyesi ve kanuni temsilcisi olmadığının sabit olduğu, ilk kez 15/11/1999 tarihinde şirketin yönetim kurulu üyesi olduğu, bu görevinin ise 31/03/2000 tarihinde sona erdiği, dolayısıyla hukuka aykırı karar verildiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, … A.Ş. kaynaklarından, üçüncü şahıslar üzerine kurulu bulunan şirketler ve/veya yeni kurdurulan paravan şirketlere krediler kullandırılmak suretiyle bu kredilerin kısmen veya tamamen Grubu firmalarına aktarılmasının, hâkim ortağın kullandığı en yaygın banka kaynağı istismar yöntemlerinden biri olduğu, … A.Ş. firmasının da kendi adına, fakat Grubu hesabına kredi kullanan/kullandıran firmalardan olduğu, davacının 26/03/1980 tarihinde şirketin kurucu hissedarlarından olduğu, kredilerin kullandırıldığı tarihte de hissedarlığının devam ettiğinin tarihli şirket genel kurul hazirun cetvelinden görüldüğü, ayrıca 15/11/1999 tarihinde yönetim kurulu üyesi olarak atandığı, anonim şirketlerin malvarlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından kanuni temsilcilerin sorumlu olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
ESAS YÖNÜNDEN:
MADDİ OLAY :
… A.Ş.’nin Fon’a devredilen … A.Ş.’den kendi adına ve fakat Grubu hesabına kredi kullanan/kullandıran firmalardan olduğu yönünde yapılan tespit dayanak alınmak suretiyle, şirket hakkında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre takip yapılmasına ilişkin tarih ve sayılı Fon Kurulu kararının alındığı, bu karara bağlı olarak yapılan takip neticesinde borçlu şirketin borcu karşılamaya yeterli miktarda malvarlığı bulunmadığının anlaşılması üzerine 6183 sayılı Kanun’un Mükerrer 35. maddesi gereğince borçlu şirketin kanuni temsilcisi olan müteveffa adına, adı geçen şirkete ait …-TL tutarında ödenmeyen amme alacağının tahsili amacıyla tarih ve sayılı ödemeye çağrı mektubunun düzenlendiği; anılan işlemin iptali istemiyle açılan davada, … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile ödemeye çağrı mektubunun iptal edildiği; sonrasında, tesis edilen işlemler geri alınarak yeni bir takip başlatıldığı ve davacı adına … A.Ş.’nin kanuni temsilcisi olduğu gerekçesiyle Fon alacağı sayılan …-TL’nin tahsili amacıyla II. Tahsilat Daire Başkanlığı’nın tarih ve sayılı ödemeye çağrı mektubunun düzenlendiği ve bu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İLGİLİ MEVZUAT:
5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun Geçici 11. maddesinin birinci fıkrasında; bu Kanun’un yayımı tarihinden önce, 26/12/2003 tarihine kadar temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Fon’a intikal eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilişkili Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılarak tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankalar hakkında başlatılan işlemler sonuçlanıncaya ve her türlü Fon alacakları tahsil edilinceye kadar bu Kanun’la yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Kanun’un 14, 15, 15/a, 16, 17, 17/a ve 18. maddeleri, Ek 1, 2, 3, 4, 5 ve 6. maddeleri ile Geçici 4. maddesi hükümlerinin uygulanmasına devam edileceği kurala bağlanmıştır.
4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 15. maddesinin yedinci fıkrasının (b) bendinde, hisseleri kısmen veya tamamen Fon’a intikal eden bir bankanın yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklarının veya yöneticilerinin, yönetim kurulu, kredi komiteleri, şubeler, diğer yetkili ve görevliler aracılığıyla veya sair suretlerle banka kaynaklarını ve varlıklarını doğrudan veya üçüncü kişilere rehnetmek, teminat göstermek, ekonomik gücü olmayan kişilere kredi vermek, karşılığında kredi temin etmek amacıyla kredi kullandırmak, yurt içi veya yurt dışı banka ve malî kuruluşlar nezdinde depo veya sair adlarla hesap açtırmak veya bu hesapları teminat göstermek ve sair şekillerde kullanmak suretiyle veya başkaca dolanlı işlemlerle edindikleri veya bu suretle üçüncü kişilere edindirdikleri para, mal, her türlü hak ve alacakların temininde kullanılan banka kaynakları ve varlıkları nedeniyle doğan alacakların Fon alacağı sayılacağı ve bu alacaklar hakkında 6183 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı kurala bağlanmıştır.
5411 sayılı Kanun’a 5766 sayılı Kanun’la eklenen Geçici 26. maddenin ikinci fıkrasında, “Temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Fon’a intikal eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilişkili Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılarak tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankalar hakkında başlatılan işlemler sonuçlanıncaya ve her türlü Fon alacakları tahsil edilinceye kadar, yönetim ve denetimi Fon tarafından devralınan banka ve şirketlerin eski yöneticileri hakkında 6183 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile Mükerrer 35. maddesinin uygulanmasında, ilgili kanun ve mevzuat veya ana sözleşmeleri uyarınca temsile yetkilendirilmiş veya tüzel kişilerin yetkili organlarınca temsil yetkisi verilmiş kişi veya kişiler ile tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerden,
a) Fon bankalarının; yönetim ve denetimine sahip olduğu iştiraklerinden, hâkim ortağı olan tüzel kişilerden, gerçek ve tüzel kişi hâkim ortaklarının hâkim ortak olduğu şirketlerden, bu kişiler adına hareket eden veya onlar hesabına kendi adına para, mal veya hak edinen şirketlerden olan Fon alacaklarında, banka kaynağının kullanıldığı/kullandırıldığı tarihten itibaren borcun devam ettiği dönem boyunca ;(…) kanuni temsilci sıfatını haiz kişiler kanuni temsilci olarak addedilir.” kuralına yer verilmiştir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un ”Kanuni Temsilcilerin Sorumluluğu” başlıklı Mükerrer 35. maddesinin birinci fıkrasında, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarının, kanunî temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsî mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edileceği kurala bağlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
6183 sayılı Kanun gereğince bir tüzel kişiden tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen yahut tamamen veya kısmen tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından bu tüzel kişinin kanunî temsilcisi sorumlu tutulabilecektir. Amme alacağından sorumlu olacak kişinin belirlenmesinden sonra, sorumlu olunan dönem ve sorumluluk miktarı belirlenirken, 6183 sayılı Kanun’un Mükerrer 35. maddesiyle birlikte 5411 sayılı Kanun’un Geçici 26. maddesinde yer alan kuralın da göz önüne alınması gerekmektedir. Bu doğrultuda, Fon alacağı bakımından kanunî temsilcinin sorumluluğu, kişinin kanunî temsilci olduğu dönemde yükümlülüklerini yerine getirmemesinden kaynaklanan Fon alacakları ve ayrıca görev yaptığı dönemle sınırlı olmaksızın banka kaynağının ne kadarını edindiği veya edindirdiği kadardır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden, alacağa konu kredilerin 05/10/1999 ve 07/10/1999 tarihlerinde kullanıldığı, davacının başka bir yönetim kurulu üyesinin istifa etmesi üzerine 15/11/1999 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyeliğine seçildiği, 31/03/2000 tarihli olağan genel kurul toplantısında ise yönetim kurulu üyesi seçilmeyerek üyeliğinin sona erdiği, alacağa konu kredilere ilişkin olarak borcun tamamının muaccel olmasına neden olan hesap kesim (kat) ihtarnamesinin düzenlenme tarihinin ise 30/04/2001 tarihi olduğu, ancak davalı idarenin davacının yönetim kurulu üyeliğinin 15/04/1999 tarihinde başladığı iddiasını sürdürdüğü görülmektedir.
Diğer taraftan, Dairemizin 15/11/2018 tarih ve E:2017/1579, K:2018/3210 sayılı karar düzeltme isteminin reddine ilişkin kararında, “kararın düzeltilmesi istemiyle davacı tarafından verilen dilekçede yer alan, borcun doğum tarihinde şirketin yönetim kurulu üyesi olmadığına ilişkin iddiaların dava dilekçesinde de ileri sürüldüğü dikkate alınarak; borçtan sorumluluk yönünden davacının yönetim kurulu üyesi ve kanuni temsilci olup olmadığının araştırılması gerekmektedir” değerlendirmesine rağmen, Mahkeme tarafından bu konuda herhangi bir araştırma yapılmadan karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, Fon alacağına konu olan kredilerin kullanıldığı veya ödenmesi gerektiği tarihler ile davacının kanuni temsilcilik süreleri dikkate alınmak suretiyle ve davacının sorumlu olduğu miktar tespit edilerek davacının sorumluluğuna gidilmesi gerekmekte olup, eksik inceleme sonucu verilen davanın reddi yolundaki temyize konu Mahkeme kararında hukukî isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne,
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Kullanılmayan …-TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davacıya iadesine,
4. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 25/09/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.