Danıştay Kararı 13. Daire 2019/1886 E. 2019/3942 K. 02.12.2019 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2019/1886 E.  ,  2019/3942 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2019/1886
Karar No:2019/3942

TEMYİZ EDEN (DAVACI): … Spor İletişim Teknolojileri ve Reklam Ticaret Ltd. Şti.
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI): … Büyükşehir Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem : Davacı şirket tarafından, … Büyükşehir Belediyesi’nce 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 45. maddesi uyarınca açık teklif usulüyle 12/12/2017 tarihinde gerçekleştirilen “… Büyükşehir Belediyesi Yetki ve Sorumluluk Alanında Bulunan Mevcut ve Yeni Yapılacak Olan Reklam Amaçlı Kent Mobilyalarının (Durak, Raket, Billboard, Megalight, Kule (Totem) vb.) Yaptırılması, Kiralanması ve Bakım İşi” ihalesinin ve bu kapsamda imzalanan kira sözleşmesinin iptali istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen kararda; iptali istenen işlemin 12/12/2017 tarihinde yapılan ihale ve bu kapsamda imzalanan sözleşme olduğu, ihale işlemlerinin ise (ihaleden yasaklama kararları hariç) mahiyeti ve önemine (ivediliğine) binaen, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (18/06/2014 tarih ve 6545 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen) 20/A maddesinde ivedi yargılama usûlüne tâbi işlemler arasında yer aldığı, söz konusu Kanun’un 20/A maddesinde tahdidi olarak sayılan bazı uyuşmazlıkların niteliği gereği bir an evvel çözüme kavuşturulması amacıyla getirilen ivedi yargılama usûlünde yargılamaya ilişkin genel sürelerin kısaltıldığı ve dava açma süresinin otuz gün olarak belirlendiği, her ne kadar işbu davaya konu olayda olduğu gibi kişinin tarafına tebliğ yapılmadığı durumlarda dava konusu işlemden haberdar olmasından itibaren yasal sürede dava açabileceği bilinmekte ise de; iptali istenen ihaleye ilişkin ilanın 30/11/2017-02/12/2017 tarihleri arasında yapıldığı, davacının ilana ilişkin itirazları dikkate alınarak ihaleden ilanla haberdar olamayacağı kabul edilse dahi, 12/12/2017 tarihinde gerçekleştirilmiş olan ihale kapsamında ihaleyi alan firma ile 11/01/2018 tarihinde kira sözleşmesinin imzalandığı ve yine aynı tarihte yer tesliminin yapılarak işe başlandığı göz önüne alındığında, açık hava reklam işlerini İstanbul ili dışına taşıma kararı aldıkları ve bu kapsamda yaptıkları çalışmalar sırasında 2019 yılı Şubat ayı başında dava konusu ihaleden haberdar olduklarını beyan eden davacı şirket tarafından ihaleden ve özellikle en geç yer tesliminin yapıldığı 11/01/2018 tarihinden yaklaşık on üç ay sonra açılan işbu davanın süresinde kabul edilmesinin, ivedi yargılama usûlünün getiriliş amacıyla, ivedi yargılama süreleriyle bağdaşmayacağı gibi, hukukî istikrar, idareye güven ve düzenli idare ilkelerine de aykırılık oluşturacağının görüldüğü; bu durumda, 12/12/2017 tarihinde yapılan ihalenin yaklaşık on üç ay sonra öğrenildiğinden bahisle, en geç ihaleye ilişkin yer tesliminin yapıldığı 11/01/2018 tarihinden çok sonra (ivedi yargılama usûlüne ilişkin dava açma süresi ve altmış günlük genel dava açma süresi geçirilerek) 08/02/2019 tarihinde açılan işbu davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesinin mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle davanın süre aşımı yönünden reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, davaya konu ihaleden haberdar oldukları tarih olan 2019 yılı Şubat ayı başının dava açma süresinin başlangıcı olarak kabul edilmesi gerektiği, dava açma süresinin başlangıcı olarak yer tesliminin ve kira sözleşmesinin yapıldığı tarihin esas alınmasının adil yargılanma hakkının ihlâli olduğu, ihalenin hukuka aykırı yapıldığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, temyize konu davanın ivedi yargılamaya tâbi olduğu, ihale tarihinden on üç ay sonra ihalenin iptal tehdidi altında bırakılmasının kamu yararı karşısında hukuken korunmasının mümkün olmayacağı, 2019 yılının Şubat ayında ihaleden haberdar olunduğuna ilişkin kanıt sunulamadığı, davacının İstanbul ilinde açık hava reklam işleri yaptığı, davayı açmada hukukî yararının bulunmadığı belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’UN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
… Büyükşehir Belediyesi’nce 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 45. maddesi uyarınca açık teklif usulüyle 12/12/2017 tarihinde gerçekleştirilen “… Büyükşehir Belediyesi Yetki ve Sorumluluk Alanında Bulunan Mevcut ve Yeni Yapılacak Olan Reklam Amaçlı Kent Mobilyalarının (Durak, Raket, Billboard, Megalight, Kule (Totem) vb.) Yaptırılması, Kiralanması ve Bakım İşi” ihalesinin ve bu kapsamda imzalanan kira sözleşmesinin iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.
… İdare Mahkemesi’nin 22/02/2019 tarih ve E:… sayılı ilk incelemeye esas ara kararında, davacıdan dava konusu ihaleden nasıl haberdar olduğu, ihaleye katılıp katılmadığı sorularak, konuya ilişkin bilgi ve belgeler istenilmiş; davacı şirket vekilinin ara kararı cevabi yazısında, ihaleden haberdar olunmadığından ihaleye katılamadıkları, şirketlerinin faaliyet konusu kapsamında açık hava reklam işlerini İstanbul dışına da taşıma kararı olduğu, bu kapsamda fizibilite çalışmalarına başlandığı, 2019 yılı Şubat ayının başında uyuşmazlığa konu ihalenin gerçekleştirildiğinin öğrenilmesi üzerine, yapılan araştırmalar neticesinde ihalede birtakım eksikliklerin bulunduğunun 06/02/2019 tarihinde tespit edilmesi üzerine işbu davanın açıldığı belirtilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, davacı şirketin dava konusu işlemlerden daha önceden haberdar olduğuna ilişkin bir tespitin bulunmadığı anlaşılmaktadır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa’nın 11. maddesinde, “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.”; 36. maddesinde, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”; 40. maddesinin 2. fıkrasında, “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.”; 125. maddesinde ise, “İdarî işlemlere karşı açılacak davalarda süre yazılı bildirim tarihinde başlar.” hükümlerine yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinin 1. fıkrasında, dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hâllerde idare mahkemelerinde altmış gün olduğu belirtilmiş; aynı maddenin 2. fıkrasında, dava açma süresinin idari uyuşmazlıklarda, yazılı bildirimin yapıldığı, 4. fıkrasında ise ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresinin ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı kuralı yer almıştır.
2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinin 1. fıkrasında, hangi işlemlerden doğan uyuşmazlıkların ivedi yargılama usulüne tâbi olduğu sayıldıktan sonra, aynı maddenin 2. fıkrasında, ivedi yargılama usulünde dava açma süresinin otuz gün olduğu kuralına yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Anayasa’nın 125. ve 2577 sayılı Kanun’un 7. maddelerinde, idarî işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden başlayacağı belirtilmek suretiyle dava açma süresinin başlamasında, “yazılı bildirim”in esas alınması öngörülmüş olup, hak arama özgürlüğünün kullanılması bakımından, idarî işlemlerin idare tarafından ilgililere açık ve anlaşılabilir biçimde bildirilmesi gerekmektedir.
İdari işlemlerin sürekli bir biçimde dava açılma tehdidi altında kalmasını engelleme ve kamu hizmetinin hızlı ve etkin biçimde yürütülmesini sağlama amacı ile idarî davaların açılma süresi kanunlarla düzenlenmiş; Anayasa’nın 125. maddesi ve usul kanunları uyarınca bu sürelerin işlemeye başlaması yazılı bildirime bağlanmıştır. Yazılı bildirim esasının anayasal kural olarak düzenlenmesinin temel amacı, idari işlemler karşısında kişilerin hak ve çıkarlarının yargısal yolla korunması, bunun sağlanması için de dava açma hakkının kullanılmasının anayasal güvence altına alınmasıdır.
Bu itibarla, Anayasa’nın 125. maddesinde ve 2577 sayılı Kanun’un 7. maddesinde, idarî işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin hesabında başlangıç tarihi olarak yazılı bildirimin esas alınacağı kurala bağlanmış olduğundan, bireysel işlemlere karşı açılacak idarî davalarda, dava açma süresinin işlemeye başlayabilmesi için idarî işlemin ilgilisine yazılı olarak bildirilmesinin zorunlu olduğu ve dava konusu işlemlerin ilanı gereken düzenleyici işlem niteliği taşımadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, aksini gösteren delil bulunmaması hâlinde, dava açma süresinin, davacı şirketin işlemleri öğrendiğini beyan ettiği 2019 yılı Şubat ayı itibarıyla başladığının kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, öğrenme tarihi olarak kabul edilen 2019 yılı Şubat ayı itibarıyla otuz günlük dava açma süresi içinde 08/02/2019 tarihinde açılan davanın süresinde olduğu anlaşıldığından, davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde usul hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendi uyarınca kesin olarak (karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere), 02/12/2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) GEREKÇEDE KARŞI OY :
Anayasa’nın 40/2. maddesi hükmü ile, bireylerin yargı ya da idari makamlar önünde haklarını arayabilmelerine kolaylık ve olanak sağlanması amaçlanmış; idareye, işlemlerinde, ilgililerin kaç gün içinde, hangi mercilere başvurabileceklerini bildirme yükümlülüğü getirilmiştir. Anayasa’nın 125. maddesinde de, idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin “yazılı bildirim” tarihinden başlayacağı belirtilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinde, idare mahkemelerinde idari işlemlere karşı dava açma süresinin “altmış gün” olduğu kurala bağlanmış, 20/A maddesinde ise ivedi yargılama usulünde dava açma süresinin “otuz gün” olduğu öngörülmüştür.
Bu bağlamda, ilgililere herhangi bir yazılı bildirimin yapılmadığı ve idari işlemin bir şekilde öğrenilmesi üzerine dava açıldığı durumda, bu kişilerin kaç gün içinde hangi merciye başvuracaklarını bilmeleri beklenemeyeceğinden, dava açma süresinin hesabı açısından öğrenme tarihinin başlangıç alınması ve aynı şekilde özel dava açma süresinin değil, genel dava açma süresinin işletilmesi gerekir.
Olayda; davacı şirket tarafından, … Büyükşehir Belediyesi’nce 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 45. maddesi uyarınca açık teklif usulüyle 12/12/2017 tarihinde gerçekleştirilen “… Büyükşehir Belediyesi Yetki ve Sorumluluk Alanında Bulunan Mevcut ve Yeni Yapılacak Olan Reklam Amaçlı Kent Mobilyalarının (Durak, Raket, Billboard, Megalight, Kule (Totem) vb.) Yaptırılması, Kiralanması ve Bakım İşi” ihalesinin ve bu kapsamda imzalanan kira sözleşmesinin iptali istemiyle 08/02/2019 tarihinde bakılan davanın açıldığı görülmektedir.
Davacının, 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinde öngörülen ve özel bir yargılama niteliği taşıyan ivedi yargılama usulünü ve bu usule tâbi işlerde geçerli olan dava açma süresini kendisine yazılı olarak bir bildirim yapılmadığı sürece bilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla ivedi yargılama usulüne tâbi olan bir işlemi öğrendiğinde kaç gün içinde hangi merciye başvuracağını ya da doğrudan dava açıp açamayacağını bilmesi beklenemez.
Bu itibarla, kendisine ihale ile ilgili herhangi bir yazılı bildirim yapılmayan davacının, ihaleyi öğrendiği 2019 yılı Şubat ayı itibarıyla altmış günlük genel dava açma süresi içerisinde, 08/02/2019 tarihinde açtığı davanın süresinde olduğunun kabulü gerekir.
Açıklanan nedenle, davanın süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin Mahkeme kararının bu gerekçeyle bozulması gerektiği oyuyla, gerekçe yönünden karara katılmıyorum.

(XX) KARŞI OY :
Dava dosyasının incelenmesinden, … Büyükşehir Belediyesi’nce 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 45. maddesi uyarınca açık teklif usulüyle 12/12/2017 tarihinde gerçekleştirilen “… Büyükşehir Belediyesi Yetki ve Sorumluluk Alanında Bulunan Mevcut ve Yeni Yapılacak Olan Reklam Amaçlı Kent Mobilyalarının (Durak, Raket, Billboard, Megalight, Kule (Totem) vb.) Yaptırılması, Kiralanması ve Bakım İşi” ihalesinde, … Büyükşehir Belediye Encümeni’nin 12/12/2017 tarih ve 11742 sayılı kararı ile ihalenin dava dışı bir şirket üzerinde bırakıldığı, bunun üzerine dava dışı şirket ile davalı idare arasında … Noterliği’nin 11/01/2018 tarih ve … yevmiye numarası ile kira sözleşmesinin imzalandığı; davacı şirket tarafından 12/12/2017 tarihinde gerçekleştirilen ihalenin hukuka uygun gerçekleştirilmediğinden bahisle ihalenin ve bu kapsamda imzalanan kira sözleşmesinin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
… İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:… sayılı ilk incelemeye esas ara kararında, davacının ihaleye katılıp katılmadığı sorularak, konuya ilişkin bilgi ve belgeler istenilmiş olup, davacı şirket vekilinin ve davalı idarenin ara kararı cevabi yazılarından davacı şirketin ihaleye katılmadığı görülmüştür.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1/a fıkrasında, idarî davaların idarî işlemler hakkında yetki, sebep, şekil, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılacağı belirtildikten sonra, ilk inceleme konularının belirlendiği 14. maddesinin 3/c bendinde dava dilekçesinin ehliyet yönünden de inceleneceği, 15. maddesinin 1/b bendinde ise, bu hususta kanuna aykırılık görülmesi hâlinde davanın reddedileceği kurala bağlanmıştır.
Yargısal denetim amacıyla her idari işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının idari işlemlerde istikrarsızlığa neden olmaması ve idarenin işleyişinin, dolayısıyla kamu düzeninin bu yüzden olumsuz etkilenmemesi ve hukuk güvenliğinin temini için, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilgisi bulunması koşuluna ihtiyaç vardır. Her olay ve davada, yargı merciine başvurarak dava açan kişinin menfaatinin, iptali istenen işlemle ne ölçüde ihlâl edildiğinin takdiri de yargı mercilerine bırakılmıştır. İptal davası açılabilmesi için gerekli olan menfaat ilgisi, kişisel, meşru, güncel bir menfaatin bulunması hâlinde gerçekleşecektir. Başka bir anlatımla, iptal davasına konu olan işlemin davacının menfaatini ihlal ettiğinden söz edilebilmesi için, davacıyı etkilemesi, yani davacının kişisel menfaatini ihlâl etmesi, işlem ile davacı arasında ciddi ve makul bir ilginin bulunması gerekmektedir.
İlgililer, hukuken geçerli bir nitelik taşıyan menfaatlerini ihlal eden işlemlere karşı dava açabileceklerdir. Dolayısıyla idari işlemlerin doğrudan ya da dolaylı bir şekilde ilgililere yönelik olması gereklidir. Bu şekilde bir bağ kurulamayan işlemlere karşı ilgililerin varsayım veya ihtimale dayalı menfaatleri nedeniyle dava açma ehliyetlerinin bulunmadığının kabulü gerekmektedir. Başka bir ifadeyle, ilgililer bizzat kendilerine yönelik işlemlere karşı dava açabileceği gibi, doğrudan ticari ve iktisadi bir şekilde etkilendikleri işlemlere karşı da dava açabileceklerdir.
Bu itibarla, davacı şirketin 12/12/2017 tarihinde gerçekleştirilen ihalenin herhangi bir aşamasında yer almadığı ve anılan ihale ile ilgili hukukî veya maddi bir bağının bulunmadığı, davacı şirketin dava konusu ihale ile ilgili olarak “… ilinde ticari faaliyette bulunmak istiyorum” şeklinde açıkladığı bağın hukuken geçerli kişisel, güncel ve meşru menfaatine etki edecek özellik taşımadığı, işlemin davacı üzerinde hukuki bir etkisinin olmadığı anlaşıldığından, davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, süre aşımı yönünden davanın reddi yolunda verilen temyize konu İdare Mahkemesi kararında sonucu itibarıyla hukukî isabetsizlik bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Mahkeme kararının belirtilen gerekçeyle onanması gerektiği oyu ile karara katılmıyorum.