Danıştay Kararı 13. Daire 2019/1737 E. 2020/2887 K. 02.11.2020 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2019/1737 E.  ,  2020/2887 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2019/1737
Karar No : 2020/2887

DAVACI: … Petrol Nakliyat Turizm Ltd. Şti.
DAVALI: Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu
VEKİLİ: …

DAVANIN KONUSU :
Bayilik lisansı sahibi davacı şirketin, bağlı bulunduğu dağıtıcısına ait işaret, logo gibi belirtileri istasyonunda bulundurmayarak 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun 7. maddesinin 4. fıkrasına aykırı davrandığından bahisle, 5015 sayılı Kanun’un 19. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin (4) numaralı alt bendi uyarınca …-TL idarî para cezası verilmesine ilişkin 12/01/2012 tarih ve … sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (Kurul) kararının iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI :
Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’nun 12/01/2012 tarih ve … sayılı kararının hukuka aykırı olduğu, isnat edilen fiil nedeniyle dağıtıcı firmaya da ceza verildiği ileri sürülmüştür.

DAVALININ SAVUNMASI :
Davacı şirkete ait akaryakıt istasyonunda, bayisi olarak faaliyet gösterdiği dağıtım şirketine ait işaret, logo gibi belirtilerin olmadığının belirlendiği, bu durumun 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun 7. maddesinin dördüncü fıkrasına aykırı olması nedeniyle, aynı Kanun’un 19. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin (4) numaralı alt bendi uyarınca idari para cezası verilmesine ilişkin işlemin usul ve yasaya uygun olduğu belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NIN DÜŞÜNCESİ : Dava konusu işlemin iptali gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI …’İN DÜŞÜNCESİ :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında, temyiz incelemesi sonunda Danıştay’ın; görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması, hukuka aykırı karar verilmesi ve usul hükümlerine uyulmamış olunması, sebeplerinden dolayı incelenen kararı bozacağı; 4’üncü fıkrasında, mahkemenin bozmaya uymayarak eski kararında ısrar edebileceği; 6’ncı (son) fıkrasında da, Danıştay’ın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davaların temyizen incelenmesinde de bu maddenin 4’üncü fıkrası hariç diğer fıkralarının kıyasen uygulanacağı hükme bağlandığından; ilk derece mahkemesi sıfatıyla bakılan davaların temyiz incelemesi sonucu ilgili dava daireleri kurulunca; usul veya esas bakımından yeninden bir araştırma, inceleme yapılmasını veya maddi ve hukuki olayın yeninden yorumlanmasını gerektirmeyecek şekilde verilen bozma kararlarına karşı, ilk kararı veren Danıştay dava dairesine “ısrar” hak ve yetkisi tanınmamıştır. Dolayısıyla, kararı bozulan Danıştay dava dairesinin bu tür bozma kararlarına uyması, yasa gereğidir.
Dosyanın incelenmesinden; bayilik lisansı sahibi olan davacı Şirketin, bağlı bulunduğu dağıtıcısına ait işaret, logo gibi belirtileri istasyonunda bulundurmayarak 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanununun 7’nci maddesinin 4’üncü fıkrasına aykırı davrandığından bahisle, 5015 sayılı Kanunun 19’uncu maddesinin 2’nci fıkrasının (a) bendinin (4) numaralı alt bendi uyarınca …-TL idarî para cezası verilmesine ilişkin Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun 12/01/2012 günlü, 3645-46 sayılı kararının iptali istemiyle açılan davanın reddine dair Danıştay Onüçüncü Dairesinin 10/03/2015 günlü, E:2012/1612, K:2015/990 sayılı kararın, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 29/05/2017 gün ve E:2016/852; K:2017/2326 sayılı kararıyla; dava konusu işlemin dayanağı olan yasal düzenlemenin … Mahkemesince iptal edilerek kararın yürürlüğe girmiş bulunması ve kanun koyucu tarafından bu konuda henüz düzenleme yapılmamış olması karşısında, hukuka aykırılığı … Mahkemesi kararı ile saptanmış Yasa maddesine dayanılarak para cezası uygulanmasına ilişkin Kurul kararında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle bozulduğu anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenle, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun “bozma” kararına uyularak, davanın kabulü ile dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Dairemizin 11/03/2015 tarih ve E:2012/1612, K:2015/990 sayılı davanın reddi yolundaki kararının Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 29/05/2017 tarih ve E:2016/852, K:2017/2326 sayılı kararıyla bozulması ve idarenin karar düzeltme isteminin de İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 30/01/2019 tarih ve E:2017/3689, K:2019/310 sayılı kararıyla reddedilmesi üzerine, işin gereği yeniden görüşüldü:

MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :
Davacı şirkete ait akaryakıt istasyonunda 27/09/2011 tarihinde yapılan denetim sonucunda düzenlenen tutanakta, akaryakıt istasyonunda eski dağıtım firmasına ait levhaların asılı olduğu ve mevcut dağıtıcıya ait işaret, logo gibi belirtilerin bulunmadığı yönünde tespitlere yer verildiği, bu tespit üzerine dava konusu işlemin tesis edildiği ve anılan işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE:
Dairemizin 11/03/2015 tarih ve E:2012/1612, K:2015/990 sayılı davanın reddi yolundaki kararına yönelik olarak davacı tarafından yapılan temyiz başvurusu üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 29/05/2017 tarih ve E:2016/852, K:2017/2326 sayılı kararı ile;
“Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte, 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun 7. maddesinin dördüncü fıkrasında, bayinin bayilik süresinin bitiminde sözleşme yaptığı yeni dağıtıcının ürünlerini pazarladığı anlaşılacak şekilde faaliyetine devam edeceği ve en geç bir ay içinde eski dağıtım şirketi ile ilgili tüm belirtileri kaldıracağı düzenlenmiş; 19. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin (4) numaralı alt bendinde, 7. maddenin ihlâli hâlinde sorumluları hakkında altıyüzbin Türk Lirası idarî para cezası uygulanacağı, aynı maddenin dördüncü fıkrasında, bayiler için yukarıda yer alan cezaların beşte birinin uygulanacağı kurala bağlanmıştır.
Öte yandan, gerçek ve tüzel kişilere verilecek lisanslara, Kuruma yapılacak bildirimlere ve kayıt düzenlerine ilişkin usul ve esasların belirlenmesi amacıyla 17/06/2004 tarih ve 25495 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Petrol Piyasası Lisans Yönetmeliği’nin 38. maddesinin (f) bendinde; bayilik lisansı sahiplerinin, bayilik sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesinden itibaren bir ay içerisinde eski dağıtıcı ile ilgili tüm belirtilerin kaldırılması ve faaliyete sözleşme yapılan yeni dağıtıcının ürünlerinin pazarlandığı anlaşılacak şekilde devam edilmesi ile yükümlü oldukları kuralına yer verilmiştir.
Ancak Kanunun anılan 19’uncu maddesinin 2’nci fıkrasının a bendi hükmü başka bir uyuşmazlıkta itiraz yoluyla … Mahkemesine götürülmüş ve … Mahkemesi … günlü, E: …, K: … sayılı kararıyla söz konusu hükümdeki “Aşağıdaki hâllerde, sorumlulara altı yüz bin Türk Lirası idari para cezası verilir:” bölümünün, “5015 sayılı Kanun’un 7. maddesinin dördüncü fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan “…bayi, sözleşme yaptığı yeni dağıtıcının ürünlerini pazarladığı anlaşılacak şekilde faaliyetine devam eder…” ibaresi yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE” karar vermiş, iptal kararının yürürlüğünü dokuz ay süreyle ertelemiştir. Ne var ki bu konudaki yeni yasal düzenleme, dokuz aylık sürenin dolmuş olmasına rağmen henüz yapılmamıştır.
T.C. Anayasası’nın itiraz yolu ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulması durumunu düzenleyen 152. maddesinin birinci fıkrası; “Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır.” hükmünü taşımakta; üçüncü fıkrasında da “Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere 5 ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır.” kuralı yer almaktadır. 152. maddenin üçüncü fıkrasında yer alan kural, Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal kararlarının, itiraz yoluna başvurulmasını isteyen kişi ya da kişiler tarafından açılan davaların yanı sıra, iptal edilen hüküm ya da hükümler esas alınarak hakkında uygulama yapılmış olan kişiler tarafından açılan ve görülmekte olan davalarda da uygulanması gerektiğini açıkça vurgulamaktadır.
Bu hukuksal durumun doğal sonucu olarak, bir kanun ya da kanun hükmünde kararnamenin uygulanması nedeniyle dava açmak durumunda kalan ve Anayasanın 152. maddesi uyarınca itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulmasını isteme hakkına sahip olan kişilerin de hak ve menfaatlerini ihlal eden kuralın, itiraz yoluyla daha önce yapılan başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş olması hâlinde, iptal hükmünün hukuki sonuçlarından yararlanmaları gerekeceği açıktır.
Öte yandan, Anayasa’nın 153. maddesinde, Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararlarının geriye yürümeyeceği kuralı, iptal edilen hükümlere göre kazanılmış olan hakların korunmasına yönelik olup, Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği hâlde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanmış hükümler dikkate alınarak çözümlenmeleri Anayasa’nın üstünlüğü ve Hukuk Devleti ilkesine aykırı olduğu gibi, temyiz incelemesinin Anayasa’ya aykırılığı belirlenerek iptal edilen kurallara göre yapılmasına da olanak bulunmamaktadır.
Bu durumda, dava konusu işlemin dayanağı olan yasal düzenlemenin … Mahkemesince iptal edilerek kararın yürürlüğe girmiş bulunması ve kanun koyucu tarafından bu konuda henüz düzenleme yapılmamış olması karşısında, hukuka aykırılığı … Mahkemesi kararı ile saptanmış Yasa maddesi uyarınca verilen dava konusu para cezasında ve davanın reddi yolundaki Daire kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.” gerekçesiyle Dairemiz kararının bozulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 46. maddesinin birinci fıkrasında, Danıştay dava dairelerinin nihaî kararlarının Danıştay’da temyiz edilebileceği; 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 38. maddesinde, İdari Dava Daireleri Kurulu’nun, idari dava dairelerinden ilk derece mahkemesi olarak verilen kararları temyizen inceleyeceği; 2577 sayılı Kanun’un 49/4 ve 50. maddelerinde Danıştay dava dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak verdiği kararların temyizen bozulması hâlinde ise Danıştay dava dairelerine ısrar imkânı tanımayıp, Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurulları kararlarına uyulmasının zorunlu olduğu kurala bağlanmıştır.
Aktarılan kanun hükümlerine göre, Danıştay dava dairelerince ilk derece mahkemesi olarak verilen kararların Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurullarınca bozulması hâlinde Danıştay dava dairelerine ısrar imkânı tanınmadığından, bozma kararına uyularak İdari Dava Daireleri Kurulu kararında belirtilen gerekçelerle, dava konusu Kurul kararının iptaline karar verilmesi gerekmektedir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Dava konusu 12/01/2012 tarih ve … sayılı Kurul kararının İPTALİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam …-TL yargılama giderinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine,
3. Davalı idare tarafından yapılan toplam …-TL yargılama giderinin davalı idare üzerinde bırakılmasına,
4. Posta giderleri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na temyiz yolu açık olmak üzere, 02/11/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.