Danıştay Kararı 13. Daire 2019/1736 E. 2020/2957 K. 03.11.2020 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2019/1736 E.  ,  2020/2957 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2019/1736
Karar No : 2020/2957

DAVACI : … Petrol İnşaat Gıda Tekstil Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : … Kurumu
VEKİLİ : Av. …

DAVANIN KONUSU :
Davacı şirkete ait akaryakıt istasyonundan farklı tarihlerde alınan numunelerin akredite laboratuvar analizinde ulusal marker seviyesinin geçersiz ve teknik düzenlemelere aykırı olduğunun tespit edildiğinden bahisle her bir fiil için ayrı ayrı olmak üzere toplamda (134.400-TL+ 137.356-TL) 271.756,00-TL darî para cezası verilmesine ilişkin 14/02/2012 tarih ve 3694-39 sayılı … Kurulu (Kurul) kararının iptali istenilmektedir.
DAVACININ İDDİALARI : Uyuşmazlık konusu numuneye 2004 yılında el konulduğu ve bu tarihte henüz ulusal marker uygulamasının olmadığı, yürürlükte olmayan bir uygulamaya dayanarak verilen idarî para cezasının hukuki dayanağının bulunmadığı, aynı üründen dolayı her defasında idarî para cezası kesilmesinin hukuka aykırı olduğu, ceza yargılaması sonucu beklenilmeden ceza verilemeyeceği ileri sürülmüştür.
DAVALININ SAVUNMASI : Davanın reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NIN DÜŞÜNCESİ : Dava konusu işlemin iptali gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI …’İN DÜŞÜNCESİ : 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49’uncu maddesinin 1’inci fıkrasında, temyiz incelemesi sonunda Danıştay’ın; görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması, hukuka aykırı karar verilmesi ve usul hükümlerine uyulmamış olunması, sebeplerinden dolayı incelenen kararı bozacağı; 4’üncü fıkrasında, mahkemenin bozmaya uymayarak eski kararında ısrar edebileceği; 6’ncı (son) fıkrasında da, Danıştay’ın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davaların temyizen incelenmesinde de bu maddenin 4’üncü fıkrası hariç diğer fıkralarının kıyasen uygulanacağı hükme bağlandığından; ilk derece mahkemesi sıfatıyla bakılan davaların temyiz incelemesi sonucu ilgili dava daireleri kurulunca; usul veya esas bakımından yeninden bir araştırma, inceleme yapılmasını veya maddi ve hukuki olayın yeninden yorumlanmasını gerektirmeyecek şekilde verilen bozma kararlarına karşı, ilk kararı veren Danıştay dava dairesine “ısrar” hak ve yetkisi tanınmamıştır. Dolayısıyla, kararı bozulan Danıştay dava dairesinin bu tür bozma kararlarına uyması, yasa gereğidir.
Dosyanın incelenmesinden; davacı Şirkete ait akaryakıt istasyonundan farklı tarihlerde alınan numunelerin akredite laboratuvar analizinde ulusal marker seviyesinin geçersiz ve teknik düzenlemelere aykırı olduğunun tespit edildiğinden ve bu fiilin 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanununun 18’inci maddesinin 4’üncü fıkrası ile 4’üncü maddesinin 4’üncü fıkrasının (ı) bendine aykırı olduğundan bahisle, anılan Kanunun 19’uncu maddesinin 2’nci fıkrasının (a) bendinin (4) numaralı alt bendi uyarınca her bir fiil için ayrı ayrı idarî para cezası verilmesine ilişkin Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun 14/02/2012 tarih ve 3694-38 sayılı kararının iptali istemiyle açılan davanın reddine dair Danıştay Onüçüncü Dairesinin 17/12/2013 tarih, E:2012/1842, K:2013/3718 sayılı kararın, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 28/12/2016 tarih ve E:2014/2422; K:2016/3908 sayılı kararıyla; dava konusu Kurul kararı alınmadan önce usulüne uygun şekilde savunma isteme yazısının tebliğ edilmesi gerektiği, savunma isteme yazısının usule aykırı olarak tebliğ edilmesi nedeniyle, savunma hakkının kısıtlandığı, bu itibarla, idarî para cezası uygulanmasına ilişkin Kurul kararında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle bozulduğu anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenle, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun “bozma” kararına uyularak, davanın kabulü ile dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesince, Dairemizin 17/12/2013 tarih ve E:2012/1842, K:2013/3718 sayılı davanın reddi yolundaki kararının Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 28/12/2016 tarih ve E:2014/2422, K:2016/3908 sayılı kararı ile bozulması ve davalı idarenin karar düzeltme isteminin de İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 27/12/2018 tarih ve E:2017/1132, K:2018/6152 sayılı kararıyla reddedilmesi üzerine gereği yeniden görüşüldü:

MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :
Bayilik lisansı sahibi olan davacı şirkete ait akaryakıt istasyonunda 01/07/2009 tarihinde yapılan denetim sonucu 4 no.lu tanktan alınan akaryakıt numunesinin TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Enerji Enstitüsü’nce yapılan analiz sonucu, alınan numunenin ulusal marker seviyesinin geçersiz ve teknik düzenlemelere aykırı olduğunun rapora bağlandığı, bu rapor esas alınarak 134.400,00-TL; akaryakıt istasyonundan 28/04/2010 tarihinde yapılan denetim sonucu alınan akaryakıt numunesinin analiz sonucu alınan numunenin ulusal marker seviyesinin geçersiz ve teknik düzenlemelere aykırı olduğunun rapora bağlandığı bu rapor esas alınarak 137.356,00-TL olmak üzere toplamda 271.756,00-TL idarî para cezası verilmesine ilişkin dava konusu işlemin tesis edildiği, bu işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dairemizin 17/12/2013 tarih ve E:2012/1842, K:2013/3718 sayılı kararıyla davanın reddine karar verildiği, anılan kararın davacı tarafından temyiz edildiği Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 28/12/2016 tarih ve E:2014/2422, K:2016/3908 sayılı kararıyla;
“7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Hükmi şahıslara ve ticarethanelere tebligat” başlıklı 12. maddesinde, “Hükmi şahıslara tebliğ, salahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise, yalnız birine yapılır. Bir ticarethanenin muamelelerinden doğan ihtilaflarda ticari mümessiline yapılan tebliğ muteberdir.” denildikten sonra; “Hükmi şahısların memur veya müstahdemlerine tebligat” başlıklı 13. maddesinde, “Hükmi şahıslar namına kendilerine tebliğ yapılacak kimseler herhangi bir sebeple mutat iş saatlerinde iş yerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde oldukları takdirde tebliğ, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerine yapılır.” hükmüne yer verilmiş; Tebligat Tüzüğü’nün 18. maddesinin son paragrafında, hükmi şahsın yetkili kişisinin bulunmadığı tebliğ mazbatasında tespit edildiği takdirde, tebligatın o yerdeki diğer memur veya müstahdeme yapılabileceği öngörülmüştür.
Bu düzenlemelere göre, hükmi şahıslara yapılacak tebliğin öncelikle hükmi şahsın yetkilisine yapılması, yetkili kişinin bulunamaması veya evrakı alacak durumda olmaması halinde ise memur veya müstahdemlerine tebligat yapılması gerekmektedir. Ancak memur veya müstahdemlere yapılacak tebligatta, tüzel kişiliğin yetkilisinin iş yerinde bulunmaması nedeniyle tebligatın bu kişilere yapıldığının belirtilmesi zorunludur.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacı şirkete ait akaryakıt istasyonundan farklı tarihlerde alınan numunelerin akredite laboratuvar analizinde ulusal marker seviyesinin geçersiz ve teknik düzenlemelere aykırı olduğunun tespit edildiği ve bu fiilin 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun 18. maddesinin dördüncü fıkrası ile 4. maddesinin dördüncü fıkrasının (ı) bendine aykırı olduğundan bahisle, anılan Kanun’un 19. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin (4) numaralı alt bendi uyarınca her bir fiil için ayrı ayrı idarî para cezası verilmesine ilişkin 14/02/2012 tarih ve 3694-39 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu kararının tesis edildiği; diğer taraftan, dava konusu işlemin tesisinden önce, 03/09/2011 günlü, 3407-97 sayılı kararla davacıdan, söz konusu eylemlerine ilişkin yazılı savunmasının alınması konusunda Denetim Daire Başkanlığı’nın yetkilendirilmesine karar verildiği; anılan yetkiye istinaden Denetim Daire Başkanlığı’nın 03/11/2011 günlü, 64126 sayılı yazısıyla, davacı şirketten savunma istenildiği; bu yazının tebliğine ilişkin tebliğ mazbatasından şirket yetkililerinin işyerinde bulunmadığı ya da tebligatı alacak durumda olmadığı yolunda herhangi bir kayıt düşülmeden, tebliğ evrakının “daimi işçi …’e” tebliğ edildiği, nitekim dava konusu kurul kararında da davacının yazılı savunma yapmadığının belirtildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda; her ne kadar davacı şirkete, akaryakıt istasyonundan alınan numunelerin akredite laboratuvar analizinde ulusal marker seviyesinin geçersiz ve teknik düzenlemelere aykırı olduğundan bahisle idari para cezası uygulanmış ise de, dava konusu Kurul kararı alınmadan önce, usulüne uygun şekilde savunma isteme yazısının tebliğ edilmesi gerektiği, davalı idarece yukarıda belirtildiği şekilde savunma isteme yazısının usule aykırı olarak tebliğ edilmesi nedeniyle, savunma hakkının kısıtlandığı anlaşıldığından, idarî para cezası uygulanmasına ilişkin Kurul kararında ve iptal isteminin reddine ilişkin Daire kararında hukuka uygunluk görülmemiştir. ” gerekçesiyle Dairemizin anılan kararının bozulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 46. maddesinin birinci fıkrasında, Danıştay dava dairelerinin nihaî kararlarının Danıştay’da temyiz edilebileceği; 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 38. maddesinde, İdari Dava Daireleri Kurulu’nun, idari dava dairelerinden ilk derece mahkemesi olarak verilen kararları temyizen inceleyeceği; 2577 sayılı Kanun’un 49/4. ve 50. maddelerinde, Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurulları kararlarına uyulmasının zorunlu olduğu, kurala bağlanmış; Danıştay dava dairelerine ısrar imkânı tanınmamıştır.
Aktarılan kanun hükümlerine göre, Danıştay dava dairelerince ilk derece mahkemesi olarak verilen kararların Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurullarınca bozulması hâlinde Danıştay dava dairelerine ısrar imkânı tanınmadığından, bozma kararına uyularak İdari Dava Daireleri Kurulu kararında belirtilen gerekçelerle dava konusu Kurul kararının iptaline karar verilmesi gerekmektedir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Dava konusu 14/02/2012 tarih ve 3694-39 sayılı Kurul kararının İPTALİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam …-TL yargılama gideri ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca …-TL vekâlet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine,
3. Davalı idarece karar düzeltme aşamasında yapılan …-TL yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4. Posta giderleri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra taraflara iadesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na temyiz yolu açık olmak üzere, 03/11/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.