Danıştay Kararı 13. Daire 2019/1731 E. 2020/3115 K. 12.11.2020 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2019/1731 E.  ,  2020/3115 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2019/1731
Karar No : 2020/3115

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : … Kurumu
VEKİLİ : Av. …

DAVANIN KONUSU :
Bayilik lisansı sahibi davacıya, üçüncü şahıslar malî sorumluluk sigortası yaptırma yükümlülüğünü yerine getirmemesinin 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun 15. maddesine aykırı olduğundan bahisle, aynı Kanun’un 19. maddesinin üçüncü fıkrası ile aynı maddenin dördüncü fıkrası uyarınca 10.000,00-TL ve dağıtıcısına ait belirtilere istasyonda yer vermemesinin 5015 sayılı Kanun’un 7. maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı olduğundan bahisle, aynı Kanun’un 19. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin (4) numaralı alt bendi ile aynı maddenin dördüncü fıkrası uyarınca 120.000,00-TL idarî para cezası verilmesine ilişkin 17/06/2010 tarih ve 2605/90 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (Kurul) kararın ile Petrol Piyasası Kanunu’nun 19. Maddesi Uyarınca 2009 Yılında Uygulanacak Para Cezaları Hakkında Tebliğ’in iptali istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI :
5015 sayılı Kanun’un 20. maddesinde öngörülen onbeş günlük sürenin verilmediği, dağıtıcıya ait ve bez bayrağın aşırı tozlanma nedeniyle rengini kaybettiğinden yıkanması için çıkarıldığı, Tebliğ’in ve üst sınırdan ceza verilmesinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

DAVALININ SAVUNMASI :
Davacıya ait akaryakıt istasyonunda yapılan denetim sonucu, davacının üçüncü şahıslar malî sorumluluk sigortası yaptırma yükümlülüğünü yerine getirmediğinin tespit edilmesi üzerine, 5015 sayılı Kanun’un 15. maddesi ve Petrol Piyasası Lisans Yönetmeliği’nin 49. maddesinin birinci fıkrasına aykırılık nedeniyle, anılan Kanun’un 19. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkrası uyarınca verilen idarî para cezasında ve dağıtıcısına ait belirtilere istasyonda yer verme yükümlülüğünü yerine getirmediğinin tespit edilmesi üzerine, 5015 sayılı Kanun’un 7. maddesi ve Petrol Piyasası Lisans Yönetmeliği’nin 38. maddesinin (f) bendine aykırılık nedeniyle anılan Kanun’un 19. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin (4) numaralı alt bendi uyarınca verilen idarî para cezasında hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek, davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NIN DÜŞÜNCESİ : Dava konusu işlemin, dağıtıcıya ait belirtilere istasyonda yer verilmediğinden bahisle idarî para cezası verilmesine ilişkin kısmı yönünden iptali gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI …’NUN DÜŞÜNCESİ : Dava konusu para cezasının kısmen iptali, kısmen reddi, 2009 yılında uygulanacak Para Cezaları Hakkında Tebliğin iptali isteminin ise reddi yolunda verilen Danıştay Onüçüncü Dairesinin 28/11/2013 gün ve E:2010/3612, K:2013/3286 sayılı kararı Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 29/05/2017 gün ve E:2014/2917, K:2017/2332 sayılı kararıyla kısmen bozulmuştur.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesine göre Danıştay’ın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davalarda, temyiz incelemesi sonucu bozulan kararlar üzerine, Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurullarının kararlarına uyulması zorunludur.
Açıklanan nedenle, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararına uyularak, bozma kararı doğrultusunda karar verilmesi, yukarıda anılan Yasa hükmü gereği olduğundan, anılan Kurul kararında belirtilen gerekçeyle bozulan kısım hakkında yeniden bir hüküm kurulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesince, Dairemizin 28/11/2013 tarih ve E:2010/3612; K:2013/3286 sayılı dava konu işlemin kısmen iptali, davanın kısmen reddi yolundaki kararının Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 29/05/2017 tarih ve E:2014/2917; K:2017/2332 sayılı kararı ile kısmen onanıp kısmen bozulması ve idarenin karar düzeltme isteminin de İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 30/01/2019 tarih ve E:2017/4001 K:2019/311 sayılı kararıyla reddedilmesi üzerine, bozulan kısımla ilgili olarak gereği yeniden görüşüldü:

MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :
Davacıya ait akaryakıt istasyonunda 07/12/2006 tarihinde yapılan denetim sonucunda, davacının dağıtıcıya ait belirtilere istasyon dahilinde yer verilmediği ve üçüncü şahıslar mali sorumluluk sigortasını yaptırmadığının tespit edildiği, bu tespitler esas alınarak dava konusu işlemin tesis edildiği, bunun üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dairemizin 28/11/2013 tarih ve E:2010/3612; K:2013/3286 sayılı dava konusu Kurul kararının davacıya üçüncü şahıslar mali sorumluluk sigortası yaptırmadığından bahisle idarî para cezası verilmesine ilişkin kısmının iptaline, dağıtıcıya ait belirtilere istasyonda yer vermediğinden bahisle idarî para cezası verilmesine ilişkin kısım ile tebliğ yönünden davanın reddine ilişkin kararına karşı taraflarca hüküm aleyhine olan kısımlarına ilişkin yaptıkları temyiz başvurusu Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 29/05/2017 tarih ve E:2014/2917; K:2017/2332 sayılı kararı ile;
“Uyuşmazlığın, davacıya, üçüncü şahıslar malî sorumluluk sigortası yaptırma yükümlülüğünü yerine getirmediği gerekçesi ile 10.000-TL idari para cezası verilmesine ilişkin kısmı ile Petrol Piyasası Kanunu’nun 19. Maddesi Uyarınca 2009 Yılında Uygulanacak Para Cezaları Hakkında Tebliğ’in iptali istemine ilişkin kısmı yönünden Dairece verilen ret kararında hukuki isabetsizlik görülmemiştir.
Temyize konu kararın, dağıtıcı firmaya ait amblem ve logolara yer verilmediği gerekçesi ile idari para cezası verilmesine ilişkin kısmına gelince;
Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte, 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun 7. maddesinin dördüncü fıkrasında, bayinin bayilik süresinin bitiminde sözleşme yaptığı yeni dağıtıcının ürünlerini pazarladığı anlaşılacak şekilde faaliyetine devam edeceği ve en geç bir ay içinde eski dağıtım şirketi ile ilgili tüm belirtileri kaldıracağı düzenlenmiş; 19. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin (4) numaralı alt bendinde, 7. maddenin ihlâli halinde sorumluları hakkında altıyüzbin Türk Lirası idarî para cezası uygulanacağı, aynı maddenin dördüncü fıkrasında, bayiler için yukarıda yer alan cezaların beşte birinin uygulanacağı kurala bağlanmıştır.
Öte yandan, gerçek ve tüzel kişilere verilecek lisanslara, Kuruma yapılacak bildirimlere ve kayıt düzenlerine ilişkin usul ve esasların belirlenmesi amacıyla 17/06/2004 tarih ve 25495 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Petrol Piyasası Lisans Yönetmeliği’nin 38. maddesinin (f) bendinde; bayilik lisansı sahiplerinin, bayilik sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesinden itibaren bir ay içerisinde eski dağıtıcı ile ilgili tüm belirtilerin kaldırılması ve faaliyete sözleşme yapılan yeni dağıtıcının ürünlerinin pazarlandığı anlaşılacak şekilde devam edilmesi ile yükümlü oldukları kuralına yer verilmiştir.
Ancak Kanunun anılan 19’uncu maddesinin 2’inci fıkrasının a bendi hükmü başka bir uyumazlıkta itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine götürülmüş ve Anayasa Mahkemesi 07/04/2016 günlü, E:2015/109; K:2016/28 sayılı kararıyla sözkonusu hükümdeki “Aşağıdaki hallerde, sorumlulara altı yüz bin Türk Lirası idari para cezası verilir:” bölümünün, “5015 sayılı Kanun’un 7. maddesinin dördüncü fıkrasının üçüncü cümlesinde yer alan “…bayi, sözleşme yaptığı yeni dağıtıcının ürünlerini pazarladığı anlaşılacak şekilde faaliyetine devam eder…” ibaresi yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,” karar vermiş, iptal kararının yürürlüğünü dokuz ay süreyle ertelemiştir. Ne var ki bu konudaki yeni yasal düzenleme, dokuz aylık sürenin dolmuş olmasına rağmen henüz yapılmamıştır.
T.C. Anayasası’nın itiraz yolu ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulması durumunu düzenleyen 152. maddesinin birinci fıkrası; “Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır.” hükmünü taşımakta; üçüncü fıkrasında da “Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere 5 ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır.” kuralı yer almaktadır. 152. maddenin üçüncü fıkrasında yer alan kural, Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal kararlarının, itiraz yoluna başvurulmasını isteyen kişi ya da kişiler tarafından açılan davaların yanısıra iptal edilen hüküm ya da hükümler esas alınarak hakkında uygulama yapılmış olan kişiler tarafından açılan ve görülmekte olan davalarda da uygulanması gerektiğini açıkça vurgulamaktadır.
Bu hukuksal durumun doğal sonucu olarak, bir kanun ya da kanun hükmünde kararnamenin uygulanması nedeniyle dava açmak durumunda kalan ve Anayasanın 152. maddesi uyarınca itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulmasını isteme hakkına sahip olan kişilerin de hak ve menfaatlerini ihlal eden kuralın, itiraz yoluyla daha önce yapılan başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş olması halinde, iptal hükmünün hukuki sonuçlarından yararlanmaları gerekeceği açıktır.
Öte yandan, Anayasa’nın 153. maddesinde, Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararlarının geriye yürümeyeceği kuralı, iptal edilen hükümlere göre kazanılmış olan hakların korunmasına yönelik olup, Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanmış hükümler dikkate alınarak çözümlenmeleri Anayasa’nın üstünlüğü ve Hukuk Devleti ilkesine aykırı olduğu gibi, temyiz incelemesinin Anayasa’ya aykırılığı belirlenerek iptal edilen kurallara göre yapılmasına da olanak bulunmamaktadır.
Bu durumda, dava konusu işlemin dayanağı olan yasal düzenlemenin Anayasa Mahkemesince iptal edilerek kararın yürürlüğe girmiş bulunması ve kanun koyucu tarafından bu konuda henüz düzenleme yapılmamış olması karşısında, hukuka aykırılığı Anayasa Mahkemesi kararı ile saptanmış Yasa maddesi uyarınca verilen dava konusu para cezasında ve davanın bu kısım yönünden reddi yolunda ki Daire kararının ilgili bölümünde hukuka uygunluk görülmemiştir.” gerekçesiyle Dairemiz kararının bu kısmının bozulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 46. maddesinin birinci fıkrasında, Danıştay dava dairelerinin nihaî kararlarının Danıştay’da temyiz edilebileceği; 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 38. maddesinde, İdari Dava Daireleri Kurulu’nun, idari dava dairelerinden ilk derece mahkemesi olarak verilen kararları temyizen inceleyeceği; 2577 sayılı Kanun’un 49/4 ve 50. maddelerinde Danıştay dava dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak verdiği kararların temyizen bozulması hâlinde ise Danıştay dava dairelerine ısrar imkânı tanımayıp, Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurulları kararlarına uyulmasının zorunlu olduğu kurala bağlanmıştır.
Aktarılan kanun hükümlerine göre, Danıştay dava dairelerince ilk derece mahkemesi olarak verilen kararların Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurullarınca bozulması hâlinde Danıştay dava dairelerine ısrar imkânı tanınmadığından, bozma kararına uyularak İdari Dava Daireleri Kurulu kararında belirtilen gerekçelerle, dava konusu Kurul kararının dağıtıcısına ait belirtilere istasyonda yer vermediğinden bahisle davacıya …-TL idarî para cezası verilmesine ilişkin kısmının da iptaline karar verilmesi gerekmektedir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. 17/06/2010 tarih ve 2605/90 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu kararının, dağıtıcısına ait belirtilere istasyonda yer vermediğinden bahisle davacıya …-TL idarî para cezası verilmesine ilişkin kısmının da İPTALİNE,
2. Davacı tarafından temyiz aşamasında yapılan ve ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam …-TL yargılama giderinin yarısı olan …-TL’nin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, kalan …-TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3. Davacı lehine önceki kararda vekâlet ücretine hükmedildiğinden yeniden vekâlet ücretine hükmedilmemesine, yargılama giderlerinin kesinleşen kısmı hakkında ayrıca yeniden hüküm kurulmasına gerek olmadığına,
4. Davalı idarece temyiz ve karar düzeltme aşamalarında yapılan …-TL yargılama giderinin davalı idare üzerinde bırakılmasına,
5. Dava netice itibarıyla kısmen iptal kısmen ret kararı ile sonuçlandığından, temyiz aşamasından sonra davacı tarafından yapılan …-TL yargılama giderinin yarısı olan …-TL’nin davacı üzerine bırakılmasına, diğer yarısının davalı idareden alınarak davacıya verilmesine,
6. Posta giderleri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra taraflara iadesine,
7. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na temyiz yolu açık olmak üzere, 12/11/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.