Danıştay Kararı 13. Daire 2019/1677 E. 2020/3709 K. 16.12.2020 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2019/1677 E.  ,  2020/3709 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2019/1677
Karar No : 2020/3709

DAVACI : … Tütün Mamulleri San. ve Tic. A.Ş.
VEKİLLERİ : Av. …
DAVALI : … Bakanlığı – …
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU :
01/03/2019 tarih ve 30701 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Tütün Mamullerinin Üretim Şekline, Etiketlenmesine ve Denetlenmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik”in 10., 11., 12., 13., 14., 15., 16., 17. ve 18. maddelerinin iptali ile 4207 sayılı Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun’un 4. maddesinde değişiklik yapan 7151 sayılı Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 24. ve 25. maddelerinin Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülerek Anayasa Mahkemesi’ne başvurulması istenilmektedir.

DAVACININ İDDİALARI :
Dava konusu Yönetmelikle, tütün ürünlerinin ambalajında düz paket uygulamasına geçildiği, düz paket uygulamasıyla üreticilerin tescilli markalarını kullanmalarının önemli ölçüde kısıtlandığı, marka değerinin ortadan kaldırıldığı, ürün paketleri üzerinde markanın kullanımı ölçüsüz bir şekilde kısıtlanarak Anayasa’nın 35. maddesiyle korunan mülkiyet hakkının ihlâl edildiği, tütün sektöründe ürün paketlerinin, tüketiciyle iletişim sağlanmasının tek yolu olduğu, paketleme ve etiketleme yöntemlerinin, söz konusu ürünün tüketici tarafından alımı sırasında, bir teşebbüsün ürünlerinin diğer rakip teşebbüsün ürünlerinden ayırt edilmesini sağlayan en temel yöntem olduğu, paketlerdeki sınırlı yüzey alanının, üreticilerin ürünlerini tanımlamak ve rakiplerinin ürünlerinden ayırmak için kalan tek alan olduğu, tütün ürünlerinin paketlerinin fiziksel boyutunun küçük olduğu, paketlerdeki mevcut sağlık uyarılarının markaların teşhir edilmesi için çok az yer bıraktığı, böylece üreticilerin iletişim, tüketicilerin ise bilgi alma yönündeki temel haklarının ihlâl edildiği, düz paket uygulamasının, Anayasa’nın 48. maddesiyle korunan teşebbüs işletme hürriyetine gerekçesiz bir müdahale teşkil ettiği, özel bir teşebbüsün işletilmesi hakkının, ürünlerinin satışı ile birlikte söz konusu ürünlerin tüketicilere ifade edilmesini de içerdiği, güvenli ve kararlı bir ortamda faaliyetlerini yürütme hakkının haksız ve ölçüsüz bir şekilde ihlâl edildiği, davalı idarenin düz paket uygulamasının elverişliliğini bilimsel verilerle kanıtlayamadığı, düz paket uygulamasının Avustralya’da 2012 yılında başladığı ve amaçlarına ulaşmadığı, Avustralya’da düz paket uygulaması başladıktan sonra, sigara içme oranında herhangi bir düşme olmadığı, sağlık uyarılarının etkinliğini artırmadığı, sigara fiyatlarında bir miktar düşme, sigara tüketiminde ise artma olduğu, ayrıca birinci sınıf markadan birinci sınıf olmayan markaya geçişte hızlanma olduğu, yasadışı tütün kullanımında ciddi artış olduğunun görüldüğü, düz paket uygulamasına yakın zamanda geçen İngiltere ve Fransa’da ilk verilerin analizinde, düz paket uygulamasının tüketim üzerinde istatistiki bakımdan önemli bir etkiye sahip olmadığının anlaşıldığı, ülkemizde düz paket uygulamasına neden gerek duyulduğu hususunda davalı idarece bilimsel bir çalışma yapılmadığı, dolayısıyla bilimsel veriye dayanmayan düz paket uygulamasına geçilmesine gerek olmadığı, zira paketlerin ön ve arka yüzeylerinde yer alan ve bu yüzeylerin %65’ini kapsayan mevcut sağlık uyarılarının yeterince farkındalığı sağladığı, markaların paket üzerinden kaldırılmasının sağlık uyarılarının etkinliğini artırmayacağı, kaldı ki sigara kullanımının risklerine ilişkin toplumda genel bir farkındalığın bulunduğu, dava konusu Yönetmelikle getirilen sınırlamaların orantısız olduğu, düz paket uygulaması nedeniyle üreticilerin markalarını istedikleri gibi kullanamadıkları, dava konusu Yönetmelikle getirilen düz paket uygulamasıyla temel hak ve özgürlüklerinin keyfi, gerekçesiz ve haksız bir şekilde ihlâl edildiği ileri sürülmektedir.

DAVALININ SAVUNMASI :
Sağlık Bakanlığı’nın davalı konumuna alınması gerektiği, dava konusu Yönetmeliğin 10. maddesinde, markanın paket üzerindeki konumu, uygulanacağı alandaki konumu, ölçüsü, yazım şekli, biçimi, punto büyüklüğü gibi konuların belirlendiği, 11. maddesinde, paketlerin rengi, şekli ve mamul özelliklerinin düzenlendiği, Yönetmeliğin iptali talep edilen diğer maddelerinde ise, sağlık uyarılarına ilişkin genel düzenlemeler, tütün mamullerine ilişkin genel uyarılar, bilgi mesajları, birleşik sağlık uyarılarına ilişkin genel kurallar, birleşik sağlık uyarılarının düzenlenmesi, şekli, tasarımı gibi hususların yer aldığı, bu düzenlemelerin, 4207 sayılı Kanun’un 4. maddesinin 3. fıkrasında yer alan kurala istinaden yapıldığı, davacı tarafından da Yönetmeliğin iptali talep edilen maddelerinin teknik olarak eleştirilmediği, 4207 sayılı Kanuna ve 2014/40 sayılı AB Direktifine aykırılığından bahsedilmediği, düz paket uygulamasının AB üyesi ülkeler de dâhil olmak üzere hâlihazırda toplam 7 ülkede uygulandığı, 7 ülke parlamentolarında geçişe ilişkin yasaların onaylandığı, 5 ülkenin parlamentolarında da görüşmelerin devam ettiği, düz paket uygulamalarına yönelik tütün mamulü üreticileri tarafından açılan tüm davaların reddedildiği, Avustralya’da düz paket uygulamasıyla tütün ürünlerinin çekiciliğinin azaldığı, sigara bırakma yardım hattına yapılan çağrı sayısının %78 oranında arttığı, Bakanlığın, tütün ve alkol ürünlerinin zararlı etkilerine yönelik önleyici işlem ve düzenleme yapma yetkisini haiz bulunduğu belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI …’IN DÜŞÜNCESİ :
Dava; 01/03/2019 tarih ve 30701 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Tütün Mamullerinin Üretim Şekline, Etiketlenmesine ve Denetlenmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik”in 10., 11., 12., 13., 14., 15., 16., 17. ve 18. maddelerinin iptali ile 4207 sayılı Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun’un 4. maddesinde değişiklik yapan 7151 sayılı Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 24. ve 25. maddelerinin Anayasa’ya aykırılığı iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulması istemiyle açılmıştır.
Davacının Anayasaya aykırılık iddiaları yerinde görülmemiştir.
Anayasa’nın 58’inci maddesinin ikinci fıkrasında; Devletin gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alacağı hükme bağlanmıştır.
4207 sayılı Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi Ve Kontrolü Hakkında Kanun’un 1. maddesinde, “Bu Kanunun amacı; kişileri ve gelecek nesilleri tütün ürünlerinin zararlarından, bunların alışkanlıklarını özendirici reklam, tanıtım ve teşvik kampanyalarından koruyucu tertip ve tedbirleri almak ve herkesin temiz hava soluyabilmesinin sağlanması yönünde düzenlemeler yapmaktır.” hükmüne yer verilmiş; “Kontrolün Sağlanması” başlıklı 4. maddesinin 3. bendinde, “Türkiye’de üretilen veya ithal edilen tütün ürünleri paketleri ile tabanı hariç nargile şişelerinin üzerine, en geniş iki yüzünden her birine, bu yüzlerin alanlarının yüzde seksen beşinden az olmamak üzere, özel çerçeve içinde tütün ürünlerinin zararlarını belirten resimli ve Türkçe yazılı uyarılar veya mesajlar konulur. Bu uyarı yazılarının aynı şekilde, birden fazla paketi bir arada bulunduran tütün ürünleri kutuları üzerine de yazılması zorunludur. Uyarı mesajları resim, şekil veya grafik biçimlerinde de olabilir. Uyarı mesajlarını taşımayan tütün ürünleri ithal edilemez veya satışa çıkarılamaz. (Ek cümleler:15/11/2018-7151/24md.) Türkiye’de üretilen veya ithal edilen tütün ürünleri; markanın yazım şekli yazı karakteri ve boyutu, paket üzerindeki konumu, paketlerin rengi, diğer yazı, ibare ve şekiller dahil olmak üzere aynı şekilde tasarlanmış düz ve standart paket biçiminde piyasaya arz edilir. Marka, paketin sadece bir yüzeyine ve bu yüzeyin yüzde beşini aşmayacak şekilde yazılır. Paketlerin üzerine markanın logosu, simgesi veya sair işaretleri konulamaz. Bu kurallar birden fazla paketi bir arada bulunduran tütün ürünleri kutuları için de geçerlidir.” hükmü yer almış, beşinci bendinde de; “(Değişik:15/11/2018-7151/24 md.) Bu Kanunda belirtilen uyarı yazıları, resim, şekil veya grafik mesajlarıyla, paket üzerinde yer verilen markanın yazım şekli, yazı karakteri ve boyutu, paket üzerindeki konumu, paketlerin rengi, paket üzerinde yer verilen uyarı mesajları, diğer zorunlu yazı, ibare ve şekiller dâhil olmak üzere tek tip olarak tasarlanmış düz ve standart paketler ile ilgili hususlar Sağlık Bakanlığının uygun görüşü alınarak Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanan yönetmelikle düzenlenir.” hükmü getirilmiştir.
4733 sayılı Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkol Piyasasının Düzenlenmesine Dair Kanun’un 4/B maddesiyle (Ek:20/11/2017-KHK-696/78 md; Aynen kabul:1/2/2018-7079/73 ) Tütün, tütün mamulleri ve alkollü içkilerin üretim, satış ve sunum faaliyetlerine ilişkin izin ve yetki belgelerinin verilmesi, bu faaliyetlere ilişkin piyasa takip ve kontrolünün sağlanması, tütün ve alkol piyasalarına ilişkin düzenlemeler ve uygulamalar konusunda kamuoyunda tüketici bilinci oluşturmaya yönelik çalışmalar yapılması ve tüketicilerin seçeneklerini azaltabilecek rekabet ve reklam koşullarının belirlenmesi çalışmaları ile bu Kanun kapsamındaki ürünlerde ürün güvenliğini sağlamak amacıyla gerektiğinde diğer kamu kurum ve kuruluşlarıyla işbirliği içerisinde ve bu Kanun hükümleri çerçevesinde yürütmek görevi Tarım ve Orman Bakanlığı’na verilmiştir.
25/12/2004 tarih ve 25681 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Dünya Sağlık Örgütü Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 1. maddesinin (d) bendinde, “tütün kontrolü”nün, toplumun tütün ürünleri tüketimini ve tütün dumanına maruz kalmasını önleyerek veya azaltarak sağlık düzeylerini yükseltmeyi amaçlayan, arz, talep ve zararı azaltma stratejilerini ifade ettiği; 2. maddesinin birinci fıkrasında, tarafların, insan sağlığının daha iyi korunabilmesi için, Sözleşme’nin ve protokollerinin gerektirdiklerinin ötesinde tedbirler almaya teşvik edildiği ve bu belgelerdeki maddelerin, bir tarafın, kendi düzenlemeleri doğrultusunda ve uluslararası hukuka uygun olarak daha sıkı şartlar getirmelerine engel teşkil etmediği; 3. maddesinde, Sözleşme’nin ve protokollerinin amacının, tütün kullanımını ve tütün dumanına maruz kalmanın yaygınlığını sürekli ve özlü bir şekilde azaltmak için, tarafların ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeylerde uygulayacakları bir tütün kontrol önlemleri çerçevesi sağlamak suretiyle, mevcut ve gelecek nesilleri, tütün tüketiminin ve tütün dumanına maruz kalmanın yıkıcı sağlık, sosyal, çevresel ve ekonomik sonuçlarından korumak olduğu; 4. maddesinde, her bireyin, tütün tüketimi ve tütün dumanına maruz kalmanın neden olduğu sağlık sorunları, bağımlılık ve hayati tehlikeler konusunda bilgilendirilmesi ve bireylerin tütün dumanına maruz kalmalarını önlemek için ilgili hükümet birimlerince etkin yasal, icrai, idari ve diğer önlemlerin planlanması ve her türlü tütün ürünü bakımından, başlamayı önleyici, bırakmayı kolaylaştırıcı ve destekleyici, tüketimi azaltıcı önlemler alınması gerekliliği; 5. maddesinde, her bir tarafın imkânları elverdiğince, tütün tüketimini, nikotin bağımlılığını ve tütün dumanına maruz kalmayı önlemeye ve azaltmaya yönelik uygun politikalar geliştirmede, etkin yasal, icrai, idari ve/veya diğer önlemleri alacağı, uygulayacağı ve gerektiğinde diğer taraflarla işbirliğinde bulunacağı belirtilmiş; 13. maddesinin dördüncü fıkrasının (c) bendinde, tütün ürünlerinin halk tarafından alınmasını özendirecek doğrudan ya da dolaylı teşvik edici unsurların kullanımının sınırlandırılması yükümlülüğü düzenlenmiştir.
Dava dilekçesinin incelenmesinden, davacı şirket tarafından 01/03/2019 tarih ve 30701 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Tütün Mamullerinin Üretim Şekline Etiketlenmesine ve Denetlenmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 4207 sayılı Kanunda değişiklik yapan 7151 sayılı Kanun’un 24 ve 25’nci maddelerinde yer verilen hükümlerle uyumlu olarak hazırlandığı ve Yönetmeliğin dava konusu 10,11,12,13,14,15,16,17 ve 18. maddelerinde değişiklik Kanunu ile yürürlüğe konan “Düz Paket Uygulaması”nın detaylandırıldığı; söz konusu maddelerle getirilen düzenlemelerin ise; serbest ticari faaliyette bulunma haklarını Anayasaya aykırı ve ölçüsüz bir şekilde sınırlandırdığı, özelleştirme anlaşması çerçevesinde Anayasayı ve Uluslararası sözleşmeleri ihlal ettiği, üreticilerin tescilli tüm markalarını (logo ve donanım işaretleri de dahil) kullanmalarını yasakladığı, üreticilerin ürünlerini ve markalarını tahrif etmeye zorladığı, davacı şirketin yetişkin sigara tüketicileri ile markası ve paketi vasıtasıyla iletişim kurma hakkının engellendiği, davacı şirketin devlet tekelinde bulunan iştirakten satın aldığı marka ve ayırt edici işaretlerinin etkisizleştirildiği, birleşik sağlık uyarıları ile fiilen sigara paketlerinin neredeyse tamamının (%85 inin) kapsandığı, işletme hürriyetine müdahale edildiği; davalı tarafından “Düz Paket Uygulaması”nın elverişliliğinin bilimsel verilerle ortaya konulamadığı ileri sürülerek anılan maddelerin iptallerinin istenildiği ve iptal gerekçelerinin Yönetmeliğin dayanağı 4207 sayılı Kanunda değişiklik yapan 7151 sayılı Kanunun 24 ve 25’nci maddelerinin Anayasaya aykırılık iddiasına dayandırıldığı görülmektedir.
Sözlük anlamı ile “düzenli hâle koymak, düzen vermek, tanzim ve tertip etmek” olarak tanımlanan “düzenleme”, kamu hukukunda kural koyma ile eş anlamlıdır. Kural ise; sürekli, soyut, nesnel, genel (kişilik dışı) durumları belirleyen ve gösteren norm olarak tanımlanmaktadır. (ÖZAY İl Han, Günışığında Yönetim, 2004, İstanbul, s.426) Yasama organının yasama tasarrufları dışında, idare, Anayasa ve kanunlardan aldığı yetki ile, kural koyma (düzenleme yapma) yetkisine sahiptir. “Kural işlemler” (ya da diğer adıyla “genel düzenleyici işlemler”), üst hukuk kurallarına uygun olarak hukuk düzenine yeni kural getiren ya da mevcut bir kuralı değiştiren veya kaldıran tek yanlı idarî işlemlerdir. Düzenleme yetkisini kullanarak tüzük, yönetmelik, tebliğ, genelge gibi genel düzenleyici işlemleri yapan idarenin bir işleminin düzenleyici nitelik taşıdığının kabul edilebilmesi için, söz konusu işlemin sürekli, soyut, nesnel, genel durumları belirleyen ve gösteren hükümler içermesi, başka bir anlatımla, belirtilen nitelikte kurallar konulmuş olması zorunlu olup, bu genel düzenlemelerin üst hukuk kurallarına aykırı hükümler içermemesi gerekir.
Tütün, tütün mamulleri ve alkollü içkiler piyasası ile ilgili olarak kanuna aykırı olmayan düzenlemeler yapma yetkisine sahip olan davalı idarenin, ilgili bulunduğu sektörde, 4207 ve 4733 sayılı Kanun’larla kendisine tanınan yetkiyi dava konusu Yönetmeliği çıkarmak suretiyle kullandığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu Yönetmeliğin Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından, insan sağlığını esas olarak, tütün mamullerinin çeşitli şekillerde tüketiminden kaynaklanan kamusal, toplumsal ya da tıbbi nitelikteki her türlü zararlı etkilerini önlemeye yönelik tedbirler çerçevesinde, sigaralar için azami zifir, nikotin ve karbon monoksit emisyon seviyeleri dahil olmak üzere tütün mamullerinin girdi, emisyon ve raporlama yükümlülükleri ile tütün mamullerinin, birim paketi ve grupmanı üzerindeki sağlık uyarıları dahil olmak üzere aynı şekilde tasarlanmış düz ve standart biçimde etiketlenmesi, paketlenmesi ve güvenlik özelliklerini belirlemek amacıyla; 4207, 4703 ve 4733 sayılı Kanunlar ile 5261 sayılı Dünya Sağlık Örgütü Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesinin Uygun Bulunduğuna Dair Kanuna dayanılarak, 03/04/2014 tarihli ve 2014/40/AB sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konsey Direktifi hükümlerine uyum çerçevesinde hazırlandığı anlaşılmaktadır.
Yönetmeliğin “Etiketleme ve Paketleme” başlıklı Üçüncü Bölümünde yer alan dava konusu 10,11,12,13,14,15,16,17 ve 18. maddelerinde de Türkiye’de üretilen veya ithal edilen tütün mamullerinin dış ambalajında yer alan markanın yazı karakteri, yazı biçimi, yazı tipi boyutu, paket üzerindeki yeri, paket rengi ve diğer yazı, baskı veya figürleri de dahil aynı dizaynı taşıyan ve birim paketin en geniş iki yüzeyinde %85 oranında birleşik sağlık uyarısı taşıyan düz ve standart bir paketle piyasaya sürülmesinin öngörüldüğüne, paketlere logo, sembol veya diğer işaretler yerleştirilmeyeceğine ilişkin hükümler getirilerek dayanak Kanun maddesi hükümlerinin detaylandırıldığı görülmektedir.
Yönetmeliğin “Tütün mamullerinde markanın uygulanması” başlıklı 10’uncu maddesinde, tütün mamulleri paketlerinde (dış ambalajlarında) markanın uygulanmasının usul ve esasları düzenlenmiş, markanın paket üzerindeki konumu, uygulanacağı alandaki konumu, ölçüsü, yazım şekli ve biçimi, punto büyüklüğü, değişik paketlerdeki uygulama biçimi ayrıntılı olarak belirlenmiştir.
4207 sayılı Kanunun 4’üncü maddesinin üçüncü fıkrasında; Türkiye’de üretilen veya ithal edilen tütün ürünleri; markanın yazım şekli, yazı karakteri ve boyutu, paket üzerindeki konumu, paketlerin rengi, diğer yazı, ibare ve şekiller dahil olmak üzere aynı şekilde tasarlanmış düz ve standart paket biçiminde piyasaya arz edilir. Marka, paketin sadece bir yüzeyine ve bu yüzeyin yüzde beşini aşmayacak şekilde yazılır. Paketlerin üzerine markanın logosu, simgesi veya sair işaretleri konulamaz. Bu kurallar birden fazla paketi bir arada bulunduran tütün ürünleri kutuları için de geçerlidir.” hükmüne yer verilmiş olup Yönetmeliğin dava konusu 10’ncu maddesinde anılan Kanun hükmüne paralel düzenlemeler getirildiği görüldüğünden anılan maddede hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin “Ambalajın rengi, şekli ve içeriği ile mamul özellikleri” başlıklı 11. maddesinde tütün mamulleri birim paketleri ve grupmanlarının renkleri, içeriği ve paket özelliklerine yer verilmiş olup anılan maddede yukarıda yer verilen Kanun hükmüne paralel düzenlemeler getirilmiştir.
Yönetmeliğin 12,13,14,15,16 ve 17. maddelerinde de Türkiye’de üretilen veya ithal edilen tütün mamullerinin birim paketi ve grupmanlarında yer alacak sağlık uyarılarına ilişkin genel düzenlemelere; içimlik tütün mamullerine ilişkin genel uyarılar ve bilgi mesajlarına; içimlik tütün mamullerinde birleşik sağlık uyarılarına ilişkin genel kurallara, içimlik tütün mamullerinde birleşik sağlık uyarılarının düzenlenmesi ve şekline, içimlik tütün mamullerinde sağlık uyarılarının tasarımına ve içimlik tütün mamullerinde üstten açılan sert paketlerde birleşik sağlık uyarılarına ilişkin özel kurallara yer verildiği, Yönetmeliğin 18’inci maddesinde ise birim paket ve grupmanda bulunması zorunlu diğer hususlara ilişkin düzenlemeler getirildiği anılan düzenlemelerin dayanağı Kanun hükümlerinin amacı ve kapsamına, 2014/40 sayılı AB Direktifi hükümlerine uygun olduğu anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan, tütün tüketiminin sağlık, sosyal, ekonomik ve çevresel sonuçlarının bulunduğu, tütün tüketiminin yol açtığı sağlık sorunları nedeniyle hastalıklara, sakatlıklara ve ölüme varan vakıalar yaşandığı, bu nedenle tütün mamullerinin yoğun tüketiminin ülkemizde ve dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu olduğu ve bu ürünler yüksek oranda nikotin içerdiğinden bağımlılık yapma potansiyeline sahip olduğu kuşkusuzdur. Davacı şirket tarafından dava konusu Yönetmelik hükümlerinde ve dayanağı Kanun maddelerinde nasıl uygulanacağına ilişkin usul ve esasları ayrıntılı olarak belirtilen standart “düz paket” uygulamasından vazgeçilerek tütün mamullerinin paket ve etiketleme biçimlerinde yapılması istenilen yeniliklerin, ürün çeşitliliğini ve kullanımını artırmak, ürünü cazip ve farklı hale getirerek tüketiciyi teşvik etmek amacını taşıdığında da kuşku bulunmamaktadır.
Davalı idarenin görev ve yetkileri arasında, tütün mamullerinin tüketimini teşvik eden unsurların önlenmesi de yer almaktadır. Bu şekilde, tütün kullanımının neden olduğu sağlıkla ilgili, sosyal, çevresel ve ekonomik zararların yaygınlık ve derinliğinin azaltılması hedeflenmektedir.
Bu çerçevede, yapılan bilimsel araştırmalarda, tütün ürünlerinde standart paketler yerine yenilikçi tasarımların ve yöntemlerin kullanılmasının, sigara içmeyi cazip ve çekici hâle getirerek sigara kullanımını teşvik ettiği, bu durumun özellikle gençlerin sigaraya alışmasını kolaylaştırdığı, paket tasarımlarının ve açılma biçimlerinin tüketici algısını ciddi oranda etkilediği tespitlerine yer verilmek suretiyle bu tür tasarımların sigara kullanımı, dolayısıyla birey ve toplum sağlığı üzerindeki etkileri ortaya konulmuştur.
Bu itibarla; tütün ve tütün mamulleri piyasası ile ilgili düzenlemeler yapma yetkisine sahip olan davalı idarece, bu yetkisini kullanmak suretiyle, ilgili bulunduğu sektörde, tütün tüketiminden kaynaklanan kamusal, toplumsal ya da tıbbî nitelikteki her türlü zararlı etkilerle, tütün mamullerinin tüketimini teşvik eden unsurları önlemek amacıyla çıkarıldığı anlaşılan dava konusu Yönetmelik’te hukuka aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesince duruşma için taraflara önceden bildirilen 15/12/2020 tarihinde, davacı vekili Av. … ile davalı idare vekili Av. … ve davalı idareyi temsilen Uzman …’in geldikleri, Danıştay Savcısının hazır olduğu görülmekle, açık duruşmaya başlandı. Taraflara usulüne uygun olarak söz verilerek dinlendikten ve Danıştay Savcısı’nın düşüncesi alındıktan sonra taraflara son kez söz verilip, duruşma tamamlandı. Dava dosyası incelenip, gereği görüşüldü:
Davalı idarenin usule yönelik itirazları geçerli görülmeyerek, davacı tarafından ileri sürülen Anayasaya aykırılık iddiası da ciddi bulunmayarak esasın incelenmesine geçildi.

İNCELEME VE GEREKÇE:
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa’nın 58. maddesinde, “Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır.” kuralı yer almıştır.
4733 sayılı Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkol Piyasasının Düzenlenmesine Dair Kanun’un 4/B maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde, tütün, tütün mamulleri, makaron, yaprak sigara kâğıdı, sigara filtresi, alkol ve alkollü içkilerin üretim, satış ve sunum faaliyetlerine ilişkin izin ve yetki belgelerinin verilmesi, bu faaliyetlere ilişkin piyasa takip ve kontrolünün sağlanması, tütün ve alkol piyasalarına ilişkin düzenlemeler ve uygulamalar konusunda kamuoyunda tüketici bilinci oluşturmaya yönelik çalışmalar yapılması ve tüketicilerin seçeneklerini azaltabilecek rekabet ve reklam koşullarının belirlenmesi çalışmaları ile bu Kanun kapsamındaki ürünlerde ürün güvenliğini sağlamak amacıyla gerektiğinde diğer kamu kurum ve kuruluşlarıyla işbirliği içerisinde çalışmalar yürütmek davalı Bakanlığın görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.
4207 sayılı Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun’un 1. maddesinde, bu Kanun’un amacının; kişileri ve gelecek nesilleri tütün ürünlerinin zararlarından, bunların alışkanlıklarını özendirici reklam, tanıtım ve teşvik kampanyalarından koruyucu tertip ve tedbirleri almak ve herkesin temiz hava soluyabilmesinin sağlanması yönünde düzenlemeler yapmak olduğu belirtilmiş; 3. maddesinin 1. fıkrasında, tütün ürünlerinin ve üretici firmaların isim, marka veya alâmetleri kullanılarak her ne suretle olursa olsun reklam ve tanıtımının yapılamayacağı, bu ürünlerin kullanılmasını özendiren veya teşvik eden kampanyaların düzenlenemeyeceği, tütün ürünleri üreten ve pazarlamasını yapan firmaların, her ne surette olursa olsun hiçbir etkinliğe isimlerini, amblemlerini veya ürünlerinin marka ya da işaretlerini kullanarak destek olamayacakları kurala bağlanmıştır.
Aynı Kanun’un 4. maddesinin 3. fıkrasında, “Türkiye’de üretilen veya ithal edilen tütün ürünleri paketleri ile tabanı hariç nargile şişelerinin üzerine, en geniş iki yüzünden her birine, bu yüzlerin alanlarının yüzde seksen beşinden az olmamak üzere, özel çerçeve içinde tütün ürünlerinin zararlarını belirten resimli ve Türkçe yazılı uyarılar veya mesajlar konulur. Bu uyarı yazılarının aynı şekilde, birden fazla paketi bir arada bulunduran tütün ürünleri kutuları üzerine de yazılması zorunludur. Uyarı mesajları resim, şekil veya grafik biçimlerinde de olabilir. Uyarı mesajlarını taşımayan tütün ürünleri ithal edilemez veya satışa çıkarılamaz. Türkiye’de üretilen veya ithal edilen tütün ürünleri; markanın yazım şekli, yazı karakteri ve boyutu, paket üzerindeki konumu, paketlerin rengi, diğer yazı, ibare ve şekiller dâhil olmak üzere aynı şekilde tasarlanmış düz ve standart paket biçiminde piyasaya arz edilir. Marka, paketin sadece bir yüzeyine ve bu yüzeyin yüzde beşini aşmayacak şekilde yazılır. Paketlerin üzerine markanın logosu, simgesi veya sair işaretleri konulamaz. Bu kurallar birden fazla paketi bir arada bulunduran tütün ürünleri kutuları için de geçerlidir.”; 4. fıkrasında, “İthal edilen veya Türkiye’de üretilen tütün ürünlerinin paketlerinde ve etiketlerinde; bu ürünlerin özellikleri, sağlığa etkileri, tehlikeleri veya emisyonları ile ilgili yanıltıcı ve eksik bilgi verilemez; tüketimi özendiren, teşvik eden veya tüketiciyi yanıltan ya da ürünü cazip kılan metin, isim, marka, ibare, mecaz, resim, figür, işaret veya renkler ve renk kombinasyonları kullanılamaz.”; 5. fıkrasında, “Bu Kanunda belirtilen uyarı yazıları, resim, şekil veya grafik mesajlarıyla, paket üzerinde yer verilen markanın yazım şekli, yazı karakteri ve boyutu, paket üzerindeki konumu, paketlerin rengi, paket üzerinde yer verilen uyarı mesajları, diğer zorunlu yazı, ibare ve şekiller dâhil olmak üzere tek tip olarak tasarlanmış düz ve standart paketler ile ilgili hususlar Sağlık Bakanlığının uygun görüşü alınarak Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanan yönetmelikle düzenlenir.” kuralına yer verilmiştir.
Dünya Sağlık Örgütü Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 1. maddesinin (c) bendinde, “tütün reklamı ve promosyonu”nun, bir tütün ürününü veya tütün kullanımını özendirmeyi doğrudan veya dolaylı yoldan sağlamak amacıyla yapılan her türlü ticari iletişimi, tavsiyeyi veya eylemi ifade ettiği; (d) bendinde, “tütün kontrolü”nün, toplumun tütün ürünleri tüketimini ve tütün dumanına maruz kalmasını önleyerek veya azaltarak sağlık düzeylerini yükseltmeyi amaçlayan, arz, talep ve zararı azaltma stratejilerini ifade ettiği; 2. maddesinin birinci fıkrasında, tarafların, insan sağlığının daha iyi korunabilmesi için, Sözleşme’nin ve protokollerinin gerektirdiklerinin ötesinde tedbirler almaya teşvik edildiği ve bu belgelerdeki maddelerin, bir tarafın, kendi düzenlemeleri doğrultusunda ve uluslararası hukuka uygun olarak daha sıkı şartlar getirmelerine engel teşkil etmediği; 3. maddesinde, Sözleşme’nin ve protokollerinin amacının, tütün kullanımını ve tütün dumanına maruz kalmanın yaygınlığını sürekli ve özlü bir şekilde azaltmak için, tarafların ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeylerde uygulayacakları bir tütün kontrol önlemleri çerçevesi sağlamak suretiyle, mevcut ve gelecek nesilleri, tütün tüketiminin ve tütün dumanına maruz kalmanın yıkıcı sağlık, sosyal, çevresel ve ekonomik sonuçlarından korumak olduğu; 4. maddesinde, her bireyin, tütün tüketimi ve tütün dumanına maruz kalmanın neden olduğu sağlık sorunları, bağımlılık ve hayati tehlikeler konusunda bilgilendirilmesi ve bireylerin tütün dumanına maruz kalmalarını önlemek için ilgili hükümet birimlerince etkin yasal, icrai, idari ve diğer önlemlerin planlanması ve her türlü tütün ürünü bakımından, başlamayı önleyici, bırakmayı kolaylaştırıcı ve destekleyici, tüketimi azaltıcı önlemler alınması gerekliliği; 5. maddesinde, her bir tarafın imkânları elverdiğince, tütün tüketimini, nikotin bağımlılığını ve tütün dumanına maruz kalmayı önlemeye ve azaltmaya yönelik uygun politikalar geliştirmede, etkin yasal, icrai, idari ve/veya diğer önlemleri alacağı, uygulayacağı ve gerektiğinde diğer taraflarla işbirliğinde bulunacağı; 11. maddesinde, tütün ürünlerinin paketlenmesi veya etiketlenmesinde, bir tütün ürününün özellikleri, sağlığa etkileri, tehlikeleri ve emisyonları ile ilgili yanlış, aldatıcı, yanıltıcı veya hatalı izlenim oluşturacak ve belirli bir tütün ürününün, doğrudan veya dolaylı olarak, diğer tütün ürünlerinden daha az zararlı olduğu izlenimini uyandıracak “düşük katranlı”, “hafif, “ultra-hafif” ya da “yumuşak” vb. gibi bir tanım, ticari marka, figür veya başka işaret kullanılamayacağı, tütün ürünlerinin her bir paket ve ambalajında ve bu ürünlerin dış paketleme ve etiketlerinde tütün kullanımının zararlı etkilerini anlatan ve diğer uygun mesajları veren sağlık uyarılarının olması gerektiği; 13. maddesinde, tütün ürünlerinin halk tarafından alınmasını özendirecek doğrudan ya da dolaylı teşvik edici unsurların kullanımının sınırlandırılması gerektiği belirtilmiştir.
Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi’nin 11. maddesinin uygulanmasına yönelik Kılavuz İlkelerin “Tütün Mamullerinin Paketlenmesi ve Etiketlenmesi” başlığı altında, bir paket üzerinde sağlık uyarılarının ve mesajlarının konum ve düzenlemesinin azami görünürlüğü sağlaması gerektiği, tarafların, paketleme üzerinde standart bir renk ve yazı tipinde gösterilen marka ve ürün ismi dışında logo, renk, marka simgesi veya promosyon bilgisi kullanılmasını kısıtlayıcı veya yasaklayıcı tedbirlerin kabul edilmesini göz önünde bulundurmaları gerektiği (düz paketleme), bunun, sağlık uyarı ve mesajlarının fark edilirliğini ve etkinliğini artırabileceği, paketin, bu uyarı ve mesajları gölgede bırakmasını önleyebileceği, Sözleşmenin 11. maddesi ile ilgili paketleme ve etiketleme hükümlerinin, yetki alanlarında satılan bütün tütün mamullerine eşit olarak uygulanması, yurt içinde imal edilen veya ithal edilen ya da bir tarafın yetki alanındaki gümrüksüz satış maksatlı mamuller arasında hiçbir ayrım yapılmaması gerektiği hususlarına; Sözleşmenin 13. maddesinin uygulanmasına yönelik Kılavuz İlkelerin “Tütün Reklâm, Promosyon ve Sponsorluğu” başlığı altında ise, paketlemenin, reklam ve promosyonun önemli bir unsuru olduğu, tütün paketi veya mamul özelliklerinin müşterileri cezbetmek, mamullerin promosyonunu yapmak ve marka kimliği oluşturarak bunun promosyonunu yapmak için çeşitli biçimlerde kullanıldığı, paketlemede reklam ve promosyon etkisinin, düz paketlemenin zorunlu kılınmasıyla ortadan kaldırılabileceği, paketlemede, siyah-beyaz veya başka iki zıt renkte, marka adı, mamul adı ve/veya imalatçı adı, irtibat bilgileri ve içindeki mamulün miktarından başka bir hususun bulunmaması, sağlık uyarıları, vergi bandrolü ve hükümet tarafından zorunlu tutulan diğer bilgi veya işaretlerden başka bir logo veya özellik bulunmaması, emredilen yazı biçiminde ve büyüklüğünde olması, paket biçim, boyut ve malzemelerinin standart olması, paket üzerinde hiçbir reklam ve promosyon bulunmaması gerektiği hususlarına yer verilmiştir.
Dava konusu Yönetmeliğin 1. maddesinde, Yönetmeliğin amacının, insan sağlığını esas alarak, tütün mamullerinin çeşitli şekillerde tüketiminden kaynaklanan kamusal, toplumsal ya da tıbbi nitelikteki her türlü zararlı etkilerini önlemeye yönelik tedbirler çerçevesinde, sigaralar için azami zifir, nikotin ve karbon monoksit emisyon seviyeleri dâhil olmak üzere tütün mamullerinin girdi, emisyon ve raporlama yükümlülükleri ile tütün mamullerinin, birim paketi ve grupmanı üzerindeki sağlık uyarıları dâhil olmak üzere aynı şekilde tasarlanmış düz ve standart biçimde etiketlenmesini, paketlenmesini ve güvenlik özelliklerini belirlemek olduğu; 2. maddesinde, Yönetmeliğin, tütün mamullerinin girdi, emisyon, raporlama, etiketleme, paketleme ve güvenlik özellikleri de dâhil olmak üzere tütün mamullerinin üretim şekli ve piyasaya arzına ilişkin usul ve esasları kapsadığı belirtilmiş; “Tütün mamullerinde markanın uygulanması” başlıklı 10. maddesinde, tütün mamullerinin dış ambalajında, markanın, paket üzerindeki konumu, yönü, kapsadığı alanın ölçüsü, yazım şekli, rengi, yazı tipi, biçimi, punto büyüklüğü gibi hususların düzenlendiği; 11. maddesinde, ambalajın rengi, şekli ve içeriği ile mamul özelliklerini belirten kurallara yer verildiği; 12. maddesinde, paketler üzerinde bulunması gereken sağlık uyarılarına ilişkin genel düzenlemelerin yer aldığı; 13. maddesinde, tütün mamullerine ilişkin genel uyarılara ve bilgi mesajlarına ilişkin kurallara yer verildiği; 14. maddesinde, tütün mamulleri üzerinde bulunan birleşik sağlık uyarılarına ilişkin genel kuralların yer aldığı; 15. maddesinde, tütün mamullerinde birleşik sağlık uyarılarının düzenlenmesi ve şekline ilişkin kurallara yer verildiği; 16. maddesinde, tütün mamullerinde birleşik sağlık uyarılarının tasarımına yönelik kurallara yer verildiği; 17. maddesinde, tütün mamullerinin üstten açılan sert paketlerinde birleşik sağlık uyarılarının nasıl uygulanması gerektiğine yönelik özel kurallara yer verildiği; 18. maddesinde, birim paket ve grupmanda bulunması zorunlu olan diğer hususların düzenlendiği görülmektedir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dava konusu Yönetmeliğin dayanağı olan 4207 sayılı Kanun’un aktarılan kurallarından, tütün ürünlerinin paketlerinin üzerine, en geniş iki yüzünden her birine, bu yüzlerin alanlarının yüzde seksen beşinden az olmamak üzere, özel çerçeve içinde tütün ürünlerinin zararlarını belirten resimli ve Türkçe yazılı uyarılar veya mesajların konulacağı, bu uyarı yazılarının aynı şekilde, birden fazla paketi bir arada bulunduran tütün ürünleri kutuları üzerine de yazılmasının zorunlu olduğu, uyarı mesajlarının resim, şekil veya grafik biçimlerinde de olabileceği, uyarı mesajlarını taşımayan tütün ürünlerinin ithal edilemeyeceği veya satışa çıkarılamayacağı, Türkiye’de üretilen veya ithal edilen tütün ürünlerinin, markanın yazım şekli, yazı karakteri ve boyutu, paket üzerindeki konumu, paketlerin rengi, diğer yazı, ibare ve şekiller dâhil olmak üzere aynı şekilde tasarlanmış düz ve standart paket biçiminde piyasaya arz edileceği, markanın, paketin sadece bir yüzeyine ve bu yüzeyin yüzde beşini aşmayacak şekilde yazılacağı, paketlerin üzerine markanın logosu, simgesi veya sair işaretlerinin konulamayacağı, bu kuralların birden fazla paketi bir arada bulunduran tütün ürünleri kutuları için de geçerli olduğu, tütün ürünlerinin paketlerinde ve etiketlerinde, bu ürünlerin özellikleri, sağlığa etkileri, tehlikeleri veya emisyonları ile ilgili yanıltıcı ve eksik bilgi verilemeyeceği, tüketimi özendiren, teşvik eden veya tüketiciyi yanıltan ya da ürünü cazip kılan metin, isim, marka, ibare, mecaz, resim, figür, işaret veya renkler ve renk kombinasyonlarının kullanılamayacağı anlaşılmaktadır.
Bu bağlamda, 4207 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca, anılan Kanunda belirtilen uyarı yazıları, resim, şekil veya grafik mesajlarıyla, paket üzerinde yer verilen markanın yazım şekli, yazı karakteri ve boyutu, paket üzerindeki konumu, paketlerin rengi, paket üzerinde yer verilen uyarı mesajları, diğer zorunlu yazı, ibare ve şekiller dâhil olmak üzere tek tip olarak tasarlanmış düz ve standart paketler ile ilgili hususlar dava konusu Yönetmelikle düzenlenmiştir.
Sözlük anlamı ile “düzenli hâle koymak, düzen vermek, tanzim ve tertip etmek” olarak tanımlanan “düzenleme”, kamu hukukunda kural koyma ile eş anlamlıdır. Kural ise; sürekli, soyut, nesnel, genel (kişilik dışı) durumları belirleyen ve gösteren norm olarak tanımlanmaktadır. Yasama organının yasama tasarrufları dışında, idare, Anayasa ve kanunlardan aldığı yetki ile, kural koyma (düzenleme yapma) yetkisine sahiptir. “Kural işlemler” (ya da diğer adıyla “genel düzenleyici işlemler”), üst hukuk kurallarına uygun olarak hukuk düzenine yeni kural getiren ya da mevcut bir kuralı değiştiren veya kaldıran tek yanlı idarî işlemlerdir. Düzenleme yetkisini kullanarak tüzük, yönetmelik, tebliğ, genelge gibi genel düzenleyici işlemleri yapan idarenin bir işleminin düzenleyici nitelik taşıdığının kabul edilebilmesi için, söz konusu işlemin sürekli, soyut, nesnel, genel durumları belirleyen ve gösteren hükümler içermesi, başka bir anlatımla, belirtilen nitelikte kurallar konulmuş olması zorunlu olup, bu genel düzenlemelerin üst hukuk kurallarına aykırı hükümler içermemesi gerekir. (ÖZAY İl Han, Günışığında Yönetim, 2017, İstanbul, s.426)
Adsız düzenleyici işlemler ile kural koyma yetkisi, idarenin kural koyma yetkisinin genel nitelikte olmasından kaynaklanmaktadır ve bu nedenle idarenin sahip olduğu hukukî araçlar Anayasa’da belirtilmiş işlemlerle sınırlı değildir. Nitekim Ragıp Sarıca, Anayasa’da belirtilmiş tek düzenleyici işlemin nizamnâme olduğu 1924 Anayasası döneminde, tanzim salâhiyetini, “münhasıran icra uzvunun ve idarî makamların hukuk kaideleri vazetmek salâhiyetine tekâbül etmektedir” şeklinde tanımlamış ve idarenin düzenleme yetkisinin kaynağını yürütme fonksiyonunda görmüştür. Zira yürütme fonksiyonu, kanunları icra etme işlevi olarak, gerektiğinde boşlukları doldurma ve yeni kurallar koyma yetkilerini içinde barındırmaktadır. Bu nedenle, Sarıca’ya göre idarenin kural koyma yetkisinin kaynağı, salt yürütme organı olmasından kaynaklı olarak sahip olduğu genel düzenleme yetkisidir. Sıddık Sami Onar da, aynı sonuca yürütmenin kanunu uygulama fonksiyonu yerine icra fonksiyonu gerekçesiyle ulaşmakta; idarenin düzenleme yetkisinin, 1961 Anayasası’nın tüzük ve yönetmelik hükümlerini düzenleyen maddelerine konu edilmekle birlikte, bu maddelerde yer alan yetkiden daha geniş olduğunu, zira düzenleme yetkisinin, icra ve idare fonksiyonundan ve niteliğinden doğduğunu ifade etmektedir. Bu itibarla, icraî karar almaya yetkili tüm idarî makamların, düzenleyici işlem yapma yetkisine sahip oldukları kabul edilmelidir. (ŞANLI ATAY Yeliz, Türk İdare Hukukunda Adsız Düzenleyici İşlemler, 2011, Ankara, s.73-74)
Tütün, tütün mamulleri ve alkollü içkiler piyasası ile ilgili olarak kanuna aykırı olmayan düzenlemeler yapma yetkisine sahip olan davalı Kurum’un, ilgili bulunduğu sektörde, 4733 sayılı Kanun’la kendisine tanınan bu yetkiyi dava konusu Yönetmeliği çıkarmak suretiyle kullandığı anlaşılmaktadır.
Tütün tüketiminin sağlık, sosyal, ekonomik ve çevresel sonuçlarının bulunduğu, tütün tüketiminin yol açtığı sağlık sorunları nedeniyle hastalıklara, sakatlıklara ve ölüme varan vakıalar yaşandığı, bu nedenle tütün mamullerinin yoğun tüketiminin ülkemizde ve dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu olduğu ve bu ürünler yüksek oranda nikotin içerdiğinden bağımlılık yapma potansiyeline sahip olduğu kuşkusuzdur. Öte yandan, tütün mamulleri paketlerindeki görsellikle, bu ürünlerin kullanımının artırılmasının amaçlandığında da kuşku bulunmamaktadır.
Davalı idarenin görev ve yetkileri arasında, tütün mamullerinin tüketimini teşvik eden, tütün ürünlerini cazip hâle getiren unsurların önlenmesi de yer aldığından, dava konusu Yönetmelikle, piyasaya arz edilecek tütün ürünleri paketlerinde düz/standart paket uygulamasına yönelik usul ve esaslar belirlenmiştir. Düz paket uygulaması ile, tütün ürünlerinin çekiciliğinin azaltılması, tütün paketlerinin reklam aracı olarak kullanılmasının önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Yine düz paket uygulaması ile, sağlık uyarılarının fark edilirliğinin ve etkinliğinin arttırılması ve yanıltıcı bilgi verilmesinin önlenmesi, kişilerin tütün mamulüne bağımlılığının azaltılması, özellikle gençlerin ilgisini çekecek şekilde renkli ve albenisi yüksek tütün ürünleri paketlerinin piyasada bulunmasının önüne geçilmesi, tütün kullanımının zararları konusunda farkındalığın artırılması, tütün paketlerinin cazibesinin ortadan kaldırılması, tütün kullanımının neden olduğu sosyal, çevresel, ekonomik ve sağlıkla ilgili zararların yaygınlık ve derinliğinin azaltılması hedeflenmiştir.
Bu itibarla, tütün ve tütün mamulleri piyasası ile ilgili düzenlemeler yapma yetkisine sahip olan davalı idare tarafından, tütün tüketiminden kaynaklanan kamusal, toplumsal ya da tıbbî nitelikteki her türlü zararlı etkilerle, tütün mamullerinin tüketimini teşvik eden ve tütün ürünlerini cazip hâle getiren unsurları önlemek amacıyla tesis edilen Yönetmeliğin dava konusu kurallarında hukuka aykırılık görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. DAVANIN REDDİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam …-TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca …-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,
4. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na temyiz yolu açık olmak üzere, 16/12/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.