Danıştay Kararı 13. Daire 2019/1645 E. 2023/794 K. 23.02.2023 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2019/1645 E.  ,  2023/794 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2019/1645
Karar No:2023/794

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
KARŞI TARAF (DAVALI) :… Belediye Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Konya ili, Çumra ilçesi, … Mahallesi, .. parsel sayılı taşınmazın 23.818,00 m2’lik kısmının 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 45. maddesi uyarınca açık teklif usulü ile kiralanmasına ilişkin 13/09/2018 tarihinde gerçekleştirilen ihalenin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen kararda; uyuşmazlığa konu taşınmazın 21/11/2014 tarihinde imzalanan Organize Hayvancılık Kira Sözleşmesi ile davacıya 20 yıllığına kiralandığı, davacının taşınmaz için ödemekle yükümlü bulunduğu kira bedelini ödememesi üzerine hakkında … İcra Dairesi’nde tahliye talepli kira alacağı takibi başlatıldığı, davacıya gönderilen ödeme emrine itiraz edilmemesi üzerine borcun kesinleştiği, … İcra Hukuk Mahkemesi’nin … tarih ve E:.. , K:… sayılı kararıyla davacının ihale konusu taşınmazdan tahliye edildiği, anılan taşınmazın yeniden kiraya verilebilmesi amacıyla Çumra Belediye Encümeni’nin … tarih ve … sayılı kararıyla, … ve … parsel sayılı taşınmazların üçe bölünerek … parsel sayılı taşınmazın 23.818,00 m2’lik (B) bölümünün yıllık 9.527,20-TL muhammen bedel üzerinden kiralanması için 2886 sayılı Kanun’un 45. maddesine göre açık teklif usulü ile 13/09/2018 tarihinde ihaleye çıkarılmasına karar verildiği, 2886 sayılı Kanun’un 17. maddesi uyarınca gerekli ihale ilanlarının yapıldığı, 13/09/2018 tarihinde gerçekleştirilen ihaleye 5 isteklinin katıldığı, ihalenin en yüksek teklifi veren … üzerinde bırakıldığı ve ita amirince onaylandığı;
Bu durumda, davalı idareye ait taşınmazın, muhammen bedeli tespit edilerek ve gerekli makamların uygun görüş ve onayları alınmak suretiyle, mevzuat hükümlerine uygun olarak açık teklif usulüyle kiralanmasına ilişkin dava konusu ihale işleminde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Öte yandan, her ne kadar davacı tarafından ihaleye alınmadığı ve taşınmazın haksız yere elinden alındığı iddiaları ileri sürülmekte ise de, davacı ile imzalanan sözleşmenin feshine ve taşınmazın tahliye edilmesine dair işlemler yönünden davacının haklılığına ilişkin herhangi bir yargı kararının bulunmadığı, ayrıca ihalenin usulüne uygun olarak ilan edildiği ve ihaleye birden fazla isteklinin katıldığı, davacı tarafından ise herhangi bir resmî başvuru yapılmadığı anlaşıldığından davacının söz konusu iddialarına itibar edilmediği belirtilmiştir.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, davalı idarece kira sözleşmesinin haksız ve hukuka aykırı olarak feshedildiği ve fesih işleminin eşitliğe aykırı olduğu yönündeki iddialarının Mahkemece incelenmediği, taşınmazın kiralanmasına ilişkin dava konusu ihaleye girmesi istenilmediği için resmî bir başvuruda bulunmadığı, uyuşmazlığa konu taşınmaz üzerinde hayvanlarının ve tarım mahsullerinin bulunduğu hâlde idarenin taşınmazı 3. kişilere ihale ettiği, Mahkeme tarafından tanıklarının dinlenilmediği ve eksik inceleme ile karar verildiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacının duruşma istemi yerinde görülmeyerek gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Konya ili, Çumra ilçesi, … Mahallesi, … ve … parsel sayılı taşınmazlar, 21/11/2014 tarihinde imzalanan Organize Hayvancılık Kira Sözleşmesi ile davacıya 20 yıllığına kiralanmış, davacının taşınmazlar için ödemekle yükümlü bulunduğu kira bedelini ödememesi üzerine hakkında … İcra Dairesi’nde tahliye talepli kira alacağı takibi başlatılmış, davacıya gönderilen ödeme emrine itiraz edilmemesi üzerine borç kesinleşmiş ve … İcra Hukuk Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla davacı ihale konusu taşınmazdan tahliye edilmiştir.
Anılan taşınmazların yeniden kiraya verilebilmesi amacıyla Çumra Belediye Encümeni’nin … tarih ve … sayılı kararıyla, … ve … parsel sayılı taşınmazların üçe bölünerek … parsel sayılı taşınmazın 23.818,00 m2’lik kısmının yıllık 9.527,20-TL muhammen bedel üzerinden kiralanması için 2886 sayılı Kanun’un 45. maddesine göre açık teklif usulü ile 13/09/2018 tarihinde ihaleye çıkarılmasına karar verilmiştir.
13/09/2018 tarihinde gerçekleştirilen ihaleye 5 istekli katılmış, ihale en yüksek teklifi veren … üzerinde bırakılmış ve ita amirince onaylanmıştır.
Davacı tarafından, 18/09/2018 tarihinde davalı idareye başvurularak, hayvancılık yapmak amacıyla kiralamış olduğu taşınmazın ihale ile 3. kişilere kiralanması nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradığı ileri sürülerek kira sözleşmesinde belirtilen taşınmaz üzerindeki haklarının iade edilmesi talep edilmiştir. Davalı idarece başvuruya cevap verilmemesi üzerine taşınmazın kiralanmasına ilişkin 13/09/2018 tarihinde gerçekleştirilen ihalenin iptali istemiyle 05/11/2018 tarihinde bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinde, dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hâllerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu; 11. maddesinde, ilgililer tarafından idarî dava açılmadan önce idarî işlemin kaldırılmasının, geri alınmasının, değiştirilmesinin veya yeni bir işlem yapılmasının üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idarî dava açma süresinde istenebileceği, bu başvurunun işlemeye başlamış olan idarî dava açma süresini durduracağı kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı Kanun’a 6545 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen “İvedi yargılama usulü” başlıklı 20/A maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, ihaleden yasaklama kararları hariç ihale işlemlerinden doğan uyuşmazlıklarda ivedi yargılama usulünün uygulanacağı; 2. fıkrasının (a) bendinde, ivedi yargılama usulünde dava açma süresinin otuz gün olduğu; (b) bendinde ise, ivedi yargılama usulünde Kanun’un 11. maddesinin uygulanmayacağı kural altına alınmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
2577 sayılı Kanun’un aktarılan hükümlerinin değerlendirilmesinden, ihaleden yasaklama kararları hariç ihale işlemlerinden kaynaklanan uyuşmazlıkların ivedi yargılama usulüne tâbi olduğu, bu usûle tâbi olan uyuşmazlıklarda dava açma süresinin otuz gün olduğu ve dava açılmadan önce idarî işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması istemiyle 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi kapsamında yapılacak bir başvurunun işlemeye başlamış olan dava açma süresini durdurmayacağı anlaşılmaktadır.
Anayasa’nın 125. ve 2577 sayılı Kanun’un 7. maddesinde, idarî işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden başlayacağı kurala bağlanmak suretiyle dava açma süresinin başlamasında “yazılı bildirim”in esas alınması öngörülmüş olup, hak arama özgürlüğünün kullanılması bakımından, idarî işlemlerin idare tarafından ilgililere açık ve anlaşılabilir biçimde bildirilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, 2577 sayılı Kanun’un 7. maddesinin dördüncü fıkrasında düzenlenen, dava açma süresinin hesabında bildirim yerine ilanın esas alınarak sürenin ilan tarihini izleyen günden itibaren başlamasına ilişkin kural, ilanı gereken düzenleyici işlemlere karşı açılan idarî davalara yöneliktir.
Düzenleyici işlemler dışında kalan bireysel nitelikteki idarî işlemlerin iptali istemiyle açılan davalarda ise, dava açma sürelerinin hesabında, işlemin ilgilisine tebliğ edildiği tarihin esas alınması gerekmekle birlikte, özellikle idarenin tesis ettiği işlemin doğrudan tarafı olmayan ve bu nedenle de idarece yazılı bildirim zorunluluğu bulunmayan kişilerin açacakları davalarda, bu kişilerin idarî işlemi öğrenme tarihinin belirlenebildiği durumlarda, öğrenme tarihinin esas alınması gerektiği yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir. Bu itibarla, ihale kararı, ilanı gereken düzenleyici işlem olmadığından dava açma süresinin ilanla başlamayacağı ve yazılı bildirim yapılmayan hâllerde işlemin bütün unsurlarıyla ilgililer tarafından öğrenildiği tarihten itibaren dava açma süresinin başlayacağı dikkate alındığında, davanın, ilan veya ihale tarihinden itibaren değil ihaleden haberdar olunduğu ve öğrenme tarihi olarak belirtilen tarihi izleyen günden itibaren süresi içinde açılıp açılmadığının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, davacının mahkeme kararıyla uyuşmazlık konusu taşınmazdan tahliyesi sağlandıktan sonra, Çumra Belediye Encümeni’nin … tarih ve… sayılı kararıyla taşınmazın yeniden kiraya verilmesi için ihaleye çıkılmasına karar verildiği, 13/09/2018 tarihinde gerçekleştirilen kiralama ihalesine davacının katılmadığı, ihalenin en yüksek teklifi veren istekli üzerinde bırakıldığı, bunun üzerine davacı tarafından 18/09/2018 tarihinde davalı idareye başvurularak, hayvancılık yapmak amacıyla kiralamış olduğu taşınmazın ihale ile 3. kişilere kiralanması nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradığı ileri sürülerek kira sözleşmesinde belirtilen taşınmaz üzerindeki haklarının iade edilmesinin talep edildiği, davalı idarece başvuruya cevap verilmemesi üzerine taşınmazın kiralanmasına ilişkin 13/09/2018 tarihinde gerçekleştirilen ihalenin iptali istemiyle 05/11/2018 tarihinde bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı tarafından, söz konusu taşınmazın ihale ile 3. kişilere kiralanması nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradığı ileri sürülerek kira sözleşmesinde belirtilen taşınmaz üzerindeki haklarının iade edilmesi talebiyle 18/09/2018 tarihinde idareye başvuru yapıldığı, bu durumda anılan tarihte ihalenin öğrenildiğinin kabul edilmesi gerektiğinden, öğrenme tarihini izleyen günden itibaren 30 (otuz) gün içinde en son 18/10/2018 tarihine kadar dava açılması gerekirken, bu süre geçirildikten sonra 05/11/2018 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesi mümkün değildir.
Bu itibarla, ihalenin iptali istemiyle açılan davanın süre aşımı yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, esası incelenerek verilen davanın reddi yolundaki temyize konu Mahkeme kararında sonucu itibarıyla hukukî isabetsizlik bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın reddi yolundaki … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından anılan Mahkeme kararının yukarıda belirtilen GEREKÇEYLE ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Posta giderleri avansından artan tutarın davacıya iadesine,
5. Dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
6. 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendi uyarınca kesin olarak (karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere), 23/02/2023 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY:
Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrası hükmü ile bireylerin yargı ya da idari makamlar önünde haklarını arayabilmelerine kolaylık ve olanak sağlanması amaçlanmış; idareye, işlemlerinde, ilgililerin kaç gün içinde, hangi mercilere başvurabileceklerini bildirme yükümlülüğü getirilmiştir. Anayasa’nın 125. maddesinde de, idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin “yazılı bildirim” tarihinden başlayacağı belirtilmiştir.
20/01/1982 tarihinde yürürlüğe giren 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda idari yargıda uygulanan “genel yargılama usulü” ve 7. maddesi ile devamı maddelerde de “genel dava açma süreleri” düzenlenmiş bulunmaktadır. Anılan 7. maddesinde, özel süre gösterilmeyen hâllerde idare mahkemelerinde idari işlemlere karşı dava açma süresinin “altmış gün” olduğu ve bu sürenin yazılı bildirim tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı kurala bağlanmıştır.
Buna karşılık, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’na, 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen 20/A maddesiyle, bir kısım işlemlere karşı açılan davalarda, genel yargılama usulünden farklı olarak, gerek dava, gerekse temyiz aşamasında uygulanacak “ivedi yargılama usulü” getirilmiş; ayrıca, ivedi yargılama usulünde dava açma süresinin “otuz gün” olduğu ve bu Kanun’un 11. maddesi hükümlerinin uygulanmayacağı öngörülmüştür. Anılan maddede, ihaleden yasaklama kararları hariç ihale işlemlerinden doğan uyuşmazlıklarda ivedi yargılama usulünün uygulanacağı işlemler arasında sayılmıştır.
Genel yargılama usulünün uygulandığı uyuşmazlıklarda, ilgililere dava açmadan önce, 2577 sayılı Kanun’un 10, 11, 12 ve 13. maddeleriyle “idari başvuru” seçeneği getirilmişken, ivedi yargılama usulünün uygulandığı işlemlere karşı doğrudan dava açma zorunluluğu getirilmiş ve 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi uyarınca yapılacak idari başvurunun dava açma süresini durdurmayacağı kurala bağlanmıştır.
Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca idarenin yükümlülüğünün, ivedi yargılama usûlüne tâbi bir idarî işlem söz konusu olduğunda, ilgilinin yanılgıya düşmemesi açısından özel dava açma süresi içerisinde doğrudan dava açmak zorunda olduğunun, işleme karşı idarî başvuruda bulunularak itiraz edilmesinin dava açma süresini durdurmayacağının bildirilmesini de kapsadığı kuşkusuzdur. Ancak kendisine herhangi bir yazılı bildirim yapılmayan ya da yapılan yazılı bildirimde işleme karşı başvuru yolu ve süresi belirtilmeyen, uyuşmazlığın ivedi yargılama usûlüne tabi olduğu, 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi uyarınca itirazda bulunmasının dava açma süresini durdurmayacağı, doğrudan dava açması gerektiği bildirilmeyen ilgililerin hangi yargılama usûlünün uygulanacağı ve hangi sürede dava açacakları konusunda karışıklık yaşamaları ve yanılgıya düşmeleri mümkün bulunmaktadır. Mevzuattan kaynaklanan bu karışıklığın Anayasa’nın 36. maddesinde yer alan mahkemeye erişim hakkını ihlâl eden sonuçlara ulaşmasını engellemek yargı yerine düşen bir görevdir.
Öte yandan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 36533/04 başvuru numaralı Mesutoğlu-Türkiye kararında, usul kurallarının nasıl yorumlanması gerektiği hususunda özetle; mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığı, bazı sınırlamalara tâbi olabildiği, bununla birlikte, getirilen kısıtlamaların, hakkın özünü ortadan kaldıracak ölçüde, kişinin mahkemeye erişimini engellememesi gerektiği, mahkemeye erişim hakkına getirilen bu tür sınırlamaların ancak meşru bir amaç güdüldüğü takdirde ve hedeflenen amaç ile başvurulan araçlar arasında makûl bir orantı olması hâlinde Sözleşmenin 6/1. maddesi ile bağdaşabileceği, bu ilkelerden hareketle, dava açma hakkının doğal olarak yasayla belirlenen şartları olmakla birlikte, mahkemelerin yargılama usullerini uygularken bir yandan davanın hakkaniyetine hâlel getirecek kadar abartılı şekilcilikten, öte yandan, kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı bir esneklikten kaçınılması gerektiği belirtilmektedir.

Bu durumda, ilgililere herhangi bir yazılı bildirimin yapılmadığı ve idari işlemin bir şekilde öğrenilmesi üzerine dava açıldığı durumda, bu kişilerin mevzuattan kaynaklanan bu karışıklık nedeniyle kaç gün içinde hangi merciye başvuracaklarını bilmeleri beklenemeyeceğinden, ayrıca uyuşmazlığın genel yargılama usulüne mi yoksa ivedi yargılama usulüne mi tâbi olduğu noktasında tereddüt yaşamaları olası bulunduğundan, dava açma süresi hesaplanırken öğrenme tarihinin başlangıç alınması ve aynı şekilde özel dava açma süresinin değil, açık, anlaşılabilir ve ulaşılabilir olan genel dava açma süresinin işletilmesi gerekir.
Nitekim Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu’nun 15/03/2022 tarih ve E:2021/2, K:2022/1 sayılı kararıyla da; yazılı olarak bildirilen ve özel dava açma süresine tâbi olan bir işlemde, dava açma süresinin gösterilmemiş olması durumunda genel dava açma süresinin uygulanması gerektiği yönünde içtihatların birleştirilmesine karar verilmiştir.
Olayda, davacının mahkeme kararıyla uyuşmazlık konusu taşınmazdan tahliyesi sağlandıktan sonra, Çumra Belediye Encümeni’nin … tarih ve … sayılı kararıyla taşınmazın yeniden kiraya verilmesi için ihaleye çıkılmasına karar verildiği, 13/09/2018 tarihinde gerçekleştirilen kiralama ihalesine davacının katılmadığı, ihalenin en yüksek teklifi veren istekli üzerinde bırakıldığı, bunun üzerine davacı tarafından 18/09/2018 tarihinde davalı idareye başvurularak, hayvancılık yapmak amacıyla kiralamış olduğu taşınmazın ihale ile 3. kişilere kiralanması nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradığı ileri sürülerek kira sözleşmesinde belirtilen taşınmaz üzerindeki haklarının iade edilmesinin talep edildiği, davalı idarece başvuruya cevap verilmemesi üzerine taşınmazın kiralanmasına ilişkin 13/09/2018 tarihinde gerçekleştirilen ihalenin iptali istemiyle 05/11/2018 tarihinde bakılan davanın açıldığı anlaşıldığından, davacının dava konusu ihaleden en geç idareye başvuru yaptığı 18/09/2018 tarihinde haberdar olduğunun kabulü gerekmekte olup dava konusu ihaleye karşı dava açma süresinin, 18/09/2018 tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı açıktır.
Bu itibarla, uyuşmazlığın ivedi yargılama usulüne tâbi olduğu ve dava açma süresinin otuz gün olduğu yolunda kendisine yazılı bildirim yapılmayan davacının, açacağı davada hangi yargılama usulüne tâbi olduğu noktasında tereddüt yaşadığı ve yanılgıya düştüğü, mevzuattan kaynaklanan bu karışıklığın özel süresi içerisinde dava açmasını zorlaştırdığı anlaşıldığından, mahkemeye erişim hakkının ihlâl edilmemesi açısından uyuşmazlıkta özel dava açma süresinin değil genel dava açma süresinin uygulanması gerektiği, davanın öğrenme tarihinden itibaren (18/09/2018) altmış günlük genel dava açma süresi içerisinde açıldığı (05/11/2018) sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, davanın süresinde açıldığı kabul edilerek, davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararına yönelik temyiz istemi hakkında inceleme yapılarak esastan karar verilmesi gerektiği oyu ile karara katılmıyorum.