Danıştay Kararı 13. Daire 2019/157 E. 2023/1303 K. 21.03.2023 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2019/157 E.  ,  2023/1303 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2019/157
Karar No:2023/1303

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Radyo TV A.Ş.
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurulu
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirkete ait “…” logosuyla yayın yapan televizyon kanalında 06/02/2016 tarihinde yayınlanan “…” adlı programda, 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan “İnsan onuruna ve özel hayatın gizliliğine saygılı olma ilkesine aykırı olamaz, kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez” şeklindeki yayın ilkesinin tekraren ihlâl edildiğinden bahisle, aynı Kanun’un 32. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacı şirkete 256.187,00-TL idari para cezası verilmesine ilişkin … tarih ve … sayılı Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (Üst Kurul) kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; uyuşmazlığa konu yayında yer alan ifadelerin, “insan onuruna saygılı olma, kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı nitelikte ifadelere yer vermeme” şeklindeki yayın ilkesini ihlâl ettiğinin sabit olduğu ve davacı şirkete, daha evvel 21-25/10/2011 ve 18/12/2011 tarihli yayınlarında 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan yayın ilkesinin ihlâl edildiğinden bahisle … ve … tarihli, … ve … sayılı toplantılarda alınan 28, 29 ve 17 sayılı Üst Kurul kararları ile “uyarı” yaptırımı uygulandığı görüldüğünden, aynı yayın ilkesinin tekraren ihlâl edildiğinden bahisle 256.187,00-TL idari para cezası verilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nce; istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davacı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, uyuşmazlığa konu programın formatı gereği interaktif şekilde, seyirci ile iç içe olarak onların yorumları ve görüşleri alınıp mesajlarının doğrudan ekrana yansıtıldığı bir haber programı olduğu, formatın izleyiciler tarafından bilindiği, dolayısıyla sosyal medya üzerinden mesaj gönderen izleyicilerin, sunucunun yorumlarını okuyup profillerine girebileceklerini önceden öngördüğü ve bu kişilerin yorumlarını yazarken sunucunun kendi profillerine girerek profillerini ekrana yansıtmasına zımnen rıza gösterdikleri, kamuya açık sosyal medya profillerinin özel bilgi olarak kabul edilmediği, zira söz konusu sosyal medya hesaplarında herkesin ulaşabileceği açık bilgilerin yer aldığı ve bunların gösterilmesinin özel hayatın gizliliğini ihlâl etmediği, kaldı ki uyuşmazlığa konu programda sosyal medya profili ekrana yansıtılan kişinin özel hayatının ihlâl edildiğine dair şikâyetinin olmadığı, bu yönde bir şikâyet olmadığı hâlde Üst Kurul’un böyle bir iddiada bulunmasının görev ve yetkilerini aştığını gösterdiği, uyuşmazlığa konu programda kullanılan ifadelerin gerek uluslararası norm gerek Anayasa ile teminat altına alınan düşünce ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve eleştiri hakkı çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği, sunucunun kendisine yöneltilen yorumları programda izleyiciler ile paylaşması ve bu yorumlara cevap vermesinin bilgi ve kanaatleri açıklama özgürlüğü kapsamında, eleştiri sınırları çerçevesinde olduğu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesi uyarınca basın ve ifade özgürlüğünün abartmayı hatta provokatif olmayı da kapsadığı, basın ve ifade özgürlüğünün yalnızca zararsız ve lehe olanı değil aynı zamanda kırıcı, şoke edici, rahatsız edici düşünceleri de kapsaması gerektiği, kişilerin herkese açık profillerinin ekranda gösterilmesinde bu kişilerin zımni rızasının olması ve herkese açık profilin özel hayatın gizliliğini ihlâl etmemesi nedeniyle dava konusu işlemin konu unsuru yönünden sakat olduğu, dava konusu işlemin, Üst Kurul’un, sunucunun yayın ilkelerini ihlâl etme kastı olmadığından yayın ihlâlinin de olmadığı yönünde verdiği kararlarıyla çeliştiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, uyuşmazlığa konu programda sunucunun kendisini eleştiren izleyiciye ait bazı fotoğrafları ekrana yansıtmasının özel hayatın gizliliğini ihlâl ettiği ve söz konusu kişi hakkında yaptığı yorumların ise kişileri küçük düşürücü nitelikte olduğu, sunucunun kendisine tepki gösteren izleyiciye, eleştiri sınırları içerisinde kalmak kaydıyla karşılık verebileceği, ancak yorum yapan izleyicinin kişisel hesabına girerek profil resmi veya paylaşmış olduğu diğer resimleri ekrana yansıtarak aşağılayıcı ifadeler kullanmasının sorumlu ve ilkeli yayıncılık anlayışıyla bağdaşmadığı, kamuoyuna mâl olmamış bir kişinin resimlerinin veya yazışmalarının izni olmadan ekrana yansıtılması ve milyonlarca insanın görebileceği bir alana sokulması ve işlenmesinin sakıncalı olduğu, özel hayatın kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret olmadığı, kamuya açık alanlarda da özel hayatın gizliliği ilkesinin geçerli olduğu ve kişinin bilmesini, haberdar olmasını istediği kişiler dışındaki kitleye kişisel verilerin açılmasının özel hayatın gizliliği ilkesini ihlâl ettiği belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Bölge idare mahkemesi kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun reddi yolundaki … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, anılan Bölge İdare Mahkemesi kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Posta giderleri avansından artan tutarın davacıya iadesine,
5. 2577 sayılı Kanun’un 50. maddesi uyarınca, bu onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’ne gönderilmesini teminen dosyanın … İdare Mahkemesi’ne gönderilmesine, 21/03/2023 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
Dava, davacı şirkete ait “…” logosuyla yayın yapan televizyon kanalında 06/02/2016 tarihinde yayınlanan “…” adlı programda, 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan “İnsan onuruna ve özel hayatın gizliliğine saygılı olma ilkesine aykırı olamaz, kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez” şeklindeki yayın ilkesinin tekraren ihlâl edildiğinden bahisle, aynı Kanun’un 32. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacı şirkete 256.187,00-TL idari para cezası verilmesine ilişkin … tarih ve … sayılı toplantıda alınan …. sayılı Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (Kurul) kararının iptali istemiyle açılmıştır.
Anayasa’nın “Özel hayatın gizliliği” başlıklı 20. maddesinde, “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. … Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.”; “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlıklı 26. maddesinde, “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. … Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.”; “Basın hürriyeti” başlıklı 28. maddesinin üçüncü fıkrasında, “Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasanın 26 ve 27 nci maddeleri hükümleri uygulanır.” kuralları yer almaktadır.
6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun 1. maddesinde, Kanun’un amacının, kişisel verilerin işlenmesinde başta özel hayatın gizliliği olmak üzere kişilerin temel hak ve özgürlüklerini korumak ve kişisel verileri işleyen gerçek ve tüzel kişilerin yükümlülükleri ile uyacakları usûl ve esasları düzenlemek olduğu; “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde, kişisel verinin kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgiyi ifade ettiği; “İstisnalar” başlıklı 28. maddesinde, bu Kanun hükümlerinin kişisel verilerin millî savunmayı, millî güvenliği, kamu güvenliğini, kamu düzenini, ekonomik güvenliği, özel hayatın gizliliğini veya kişilik haklarını ihlâl etmemek ya da suç teşkil etmemek kaydıyla, sanat, tarih, edebiyat veya bilimsel amaçlarla ya da ifade özgürlüğü kapsamında işlenmesi hâlinde uygulanmayacağı kurallarına yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, interaktif şekilde, seyircilerin yorumları ve görüşlerinin alındığı, mesajlarının doğrudan ekrana yansıtıldığı programda, sunucu tarafından, önce kendisini eleştiren bir izleyici yorumunun ekrana getirilip akabinde söz konusu izleyicinin herkese açık sosyal medya hesabındaki birtakım fotoğrafların ekrana yansıtılması ve bu sırada kullanılan ifadeler sebebiyle davacı hakkında idarî yaptırım uygulanmasına ilişkin dava konusu Kurul kararının tesis edildiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla, uyuşmazlık konusu yayının 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde düzenlenen yayın ilkesini ihlâl edip etmediğinin ve uygulanan yaptırımın davacı yayın kuruluşunun Anayasa’da güvence altına alınan ifade ve basın özgürlüğünü ihlâl edip etmediğinin tespiti gerekmektedir.
Bu kapsamda, ifade özgürlüğü ile kişilik hakları karşı karşıya geldiğinde hangi hakka üstünlük tanınması gerektiğinin belirlenmesi önem arz etmektedir. Demokratik toplumlarda ifade özgürlüğü önemli bir yere sahip olduğundan geniş yorumlanması gerekmekte olup, özel hayatın gizliliği ilkesi kapsamında kişisel verilerin korunması hakkı ile ifade özgürlüğünün çatışması hâlinde denge gözetilirken kişisel verilerin korunması hakkının istisnalarının ve sınırlamaların zaruri olduğu kadarının uygulanması gerekmektedir.
Sunuculuğunu …’nun yaptığı “…” isimli programın canlı olarak yayınlanan, gündeme dair gelişmelerin, değişik haberlerin konu edildiği haber programı formatında bir yayın olduğu, yayında gerek programın gerekse sunucu …’nun sahip olduğu sosyal medya hesaplarına gelen izleyici mesajlarının da ayrıca dile getirildiği, program sunucusu …’nun gazeteci kimliği ile bu yayını gerçekleştiren bir basın mensubu olduğu, 06/02/2016 tarihindeki yayında kendisine yönelik tehdit unsurları içeren bir mesajı izleyicisiyle paylaştığı, mesajı atan izleyicinin www.twitter.com uzantılı sosyal medya sitesindeki profilini ekrana taşıdığı, herkese açık profil hesabında kendi fotoğrafı ile birlikte Adolf HİTLER’in de fotoğraflarının yer aldığı bir kişinin her zaman haber değeri taşıdığı, kendi fotoğrafını ve Adolf HİTLER’in fotoğraflarını herkese açık profil hesabında alenileştiren bir kişiye ait fotoğrafa yayında yer verilmesinin, kişinin kendi fotoğrafını alenileştirme amacını aşan bir yönünün olmadığı, Adolf HİTLER’in Nazi Almanyası’nda 20. yüzyılın en güçlü ve kötü şöhretli diktatörlerinden biri olarak tüm dünyada kabul edildiği, ayrıca bu kişinin, sunucu … hakkında daha önce yaptığı bir haber nedeniyle kendi sosyal medya hesabında “yumoş”, “… hakkında ya konuşma ya değil ise gereğini biz yaparız”, “testosteron özürlüsü” gibi sözler sarf ettiği, dolayısıyla sunucu …’nun yayın esnasında siyasi amaçlı mesaj da veren bu kişiye ait profil hesabındaki fotoğrafını paylaşmasının taşıdığı haber niteliği nedeniyle basın özgürlüğü açısından meşru bir amaç taşıdığı, bu kişiye ait verinin basın özgürlüğü kapsamında kullanıldığı ve açık hesaptan paylaşıldığı için özel hayatın gizliliğini ihlal eden bir yönünün bulunmadığı, öte yandan haberin veriliş şekli incelendiğinde Üst Kurul kararında “… İzleyicinin fotoğrafını ekrana yansıtıp, izleyiciyi maymuna benzeterek aşağılayıcı ve küçük düşürücü ifadelerde …” bulunduğu değerlendirmesi yapılmış ise de, izleyiciye ait sosyal medya hesabında yer alan bir maymun fotoğrafının ekranda paylaşıldığı ve sunucu … tarafından bunun mizahi yönden gülünç bulunarak “Maymundan gelmediğimiz kesin, maymuna gittiğimiz belki” şeklinde beyanda bulunduğu, bu sözün izleyiciye yönelik bir söz olmadığı ve izleyiciyle ilişkilendirilmediği anlaşıldığından izleyiciyi aşağılayıcı ve küçük düşürücü ifade olarak kabul edilemeyeceği, bu fotoğrafın izleyiciden ayrı mizahi bir unsur olarak ele alındığı sonucuna varılmıştır.
Bu bakımdan 6698 sayılı Kanun’un 28. maddesinde ifade özgürlüğüne tanınan istisna kapsamında, sunucu tarafından ekrana yansıtılan izleyiciye ait sosyal medya hesabı üzerinden dile getirilen ifadelerin, izleyici tarafından kendisine yapılan eleştiriye cevap verme hakkı içerisinde ve basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerekmekte olup yayında geçen söz konusu ifadelerle bir bütün olarak değerlendirildiğinde, dava konusu program 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…Yayın hizmetleri; ç) İnsan onuruna ve özel hayatın gizliliğine saygılı olma ilkesine aykırı olamaz, kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez.” şeklindeki yayın ilkesini ihlâl eder nitelikte bulunmamıştır.
Bu itibarla, anılan programda 6112 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan ilkenin ihlâli gerçekleşmediğinden, dava konusu işlemde hukuka uygunluk görülmemiş olup, davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun reddine dair Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği oyu ile çoğunluk kararına katılmıyorum.