Danıştay Kararı 13. Daire 2018/930 E. 2018/1926 K. 31.05.2018 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2018/930 E.  ,  2018/1926 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2018/930
Karar No:2018/1926

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : …
Vekili : …
Karşı Taraf (Davalı): Avcılar Vergi Dairesi Müdürlüğü
Vekili : …
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesi’nce davanın reddi yolunda verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun reddine ilişkin … Bölge İdare Mahkemesi … İdarî Dava Dairesi’nce verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın; adına düzenlenen bir kısım ödeme emrinin … Vergi Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile borcun asıl kamu alacağı borçlusunun mal varlığından tamamen karşılanıp karşılanamadığının tespitinin kesin olarak yapılmadığı gerekçesiyle iptal edilirken istinaf başvurusunun kabul edilmemesinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hâkimi …’nın Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:
Dava, davacı tarafından …-TL idarî para cezasının tahsiline ilişkin … tarih ve … sayılı ödeme emrinin iptali istemiyle açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi’nde görülen davada:
İdare Mahkemesince; … A.Ş. firmasına dağıtıcı dışında akaryakıt ikmal ettiğinden bahisle Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından …-TL idarî para cezası verildiği, davacının anılan şirkette genel müdür/kanunî temsilci olarak görev yaptığı, davalı idare tarafından anılan borcun şirketten tahsil edilememesi üzerine kanunî temsilci sıfatı ile davacıya dava konusu ödeme emrinin gönderildiği, davacı tarafından söz konusu ödeme emrinin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı, …-TL tutarında ödeme emrinin 17.01.2012 tarihinde şirkete tebliğ edildiği, ödeme emrine karşı herhangi bir dava açılmadığı, … sayılı haciz varakası düzenlendiği, sonrasında yapılan malvarlığı araştırmasında şirketin borcu karşılayacak malvarlığının olmadığının tespit edilmesi üzerine, kamu alacağının şirketten tahsil edilememesi nedeniyle 6183 sayılı Kanun’un Mükerrer 35. maddesi uyarınca, şirketin kanunî temsilcisi olan davacı hakkında tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karara yönelik olarak davacı tarafından istinaf başvurusu yapılmıştır.
İstinaf Kanun Yolu İncelemesinde:
… Bölge İdare Mahkemesi … İdarî Dava Dairesince; istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu, dilekçede ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği gerekçesiyle istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş, bu karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz İsteminin İncelenmesine Gelince:
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un Mükerrer 35. maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarının, kanunî temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu kanun hükümlerine göre tahsil edileceği; 55. maddesinde, kamu alacağını vadesinde ödemeyenlere 7 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı; 58. maddesinde ise, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde dava açabileceği kurala bağlanmıştır.
5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun 8. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde bayilerin lisanslarının devamı süresince “bayisi olduğu dağıtıcı haricinde diğer dağıtıcı ve onların bayilerinden akaryakıt ikmali yapılmaması” ile yükümlü oldukları kurala bağlanmış; dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan 19. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin 4 numaralı alt bendinde, 8. maddeye aykırılık “sorumlulara … Türk Lirası idarî para cezası verilir.”; aynı maddenin dördüncü fıkrasında ise, bayiler için cezaların beşte birinin uygulanacağı kuralına yer verilmiştir. Diğer yandan, 11.04.2013 tarih ve 28615 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 6455 sayılı Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 44. maddesi ile 5015 sayılı Kanun’un 19. maddesinde değişiklik yapılarak madde bentlerinin sıralaması değiştirilmiş, cezaya dayanak hüküm 19. maddesinin 2. fıkrasının (c) bendinin (3) numaralı alt bendine taşınmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, … A.Ş.’ye dağıtıcı dışında akaryakıt ikmal ettiğinden bahisle 5015 sayılı Kanun’un 8. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendine aykırılık nedeniyle aynı Kanun’un 19. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin 4 numaralı alt bendi uyarınca …-TL idarî para cezası uygulandığı, bu işleme karşı dava açılmadığı, davacının anılan şirkette genel müdür/kanunî temsilci olarak görev yaptığı, …-TL tutarında ödeme emrinin 17.01.2012 tarihinde anılan şirkete tebliğ edildiği, ödeme emrine karşı da herhangi bir dava açılmadığı, … sayılı haciz varakasının düzenlendiği, sonrasında yapılan malvarlığı araştırmasında şirketin borcu karşılayacak malvarlığının olmadığının tespit edilmesi üzerine, kamu alacağının şirketten tahsil edilememesi nedeniyle 6183 sayılı Kanun’un Mükerrer 35. maddesi uyarınca, şirketin kanuni temsilcisi olan davacıya ödeme emri tebliğ edildiği, söz konusu ödeme emrinin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Ödeme emrinin dayanağı olan tahakkuk işlemine karşı dava açılmaması, 6183 sayılı Kanun’un 58. maddesi uyarınca, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı yolundaki itirazlarının yargısal incelemesinin yapılmasına engel teşkil etmemektedir. Ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davalar, 6183 sayılı Kanun’un 58. maddesi gereğince davacının “böyle bir borcu olmadığı” şeklindeki itirazı kapsamında değerlendirilmelidir. Bu kapsamda, ödeme emrinin dayanağını teşkil eden kamu alacağının maddi kaynağına ilişkin hukuka uygunluk denetiminin yapılması ve borcun tahakkukundan önceki aşamaya ilişkin hukuka aykırılık iddialarının incelenmesi gerekmektedir.
Bu durumda, davacının ödeme emrine karşı açtığı işbu davada yapılan itirazların “böyle bir borcu olmadığı” itirazı kapsamında değerlendirilip uyuşmazlığın esası yönünden yapılacak inceleme sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken böyle bir inceleme yapılmaksızın verilen davanın reddi yolundaki Mahkeme kararına yönelik istinaf başvurusunun reddine ilişkin İdarî Dava Dairesi kararında hukukî isabet görülmemiştir.
Öte yandan, Dairemizin 26.10.2015 tarihli E:2012/286 ve E:2015/2499 sayılı kararları ile, 5015 sayılı Kanun’un 19. maddesinin 2. fıkrasının (c) bendinin (3) numaralı alt bendinin “8. maddenin ihlâli” yönünden Anayasa’ya aykırılığı iddiasıyla yapılan başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesi’nin 07.04.2016 tarih ve E:2015/109, K:2016/28 sayılı kararıyla, itiraz konusu kuralın 5015 sayılı Kanun’un 8. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi yönünden Anayasa’nın 2. maddesine aykırı bulunarak iptaline, kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin söz konusu kararı 03.05.2016 tarih ve 29701 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmış olup bu tarihten itibaren dokuz aylık süre geçmiş olmasına karşın kanun koyucu tarafından herhangi bir düzenleme yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Anayasa’nın “Anayasaya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri sürülmesi” başlıklı 152. maddesinin birinci fıkrasında, “Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesi’nin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır”; üçüncü fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesi’nin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır.” kuralına yer verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin verdiği iptal kararlarının, itiraz yoluna başvurulmasını isteyen kişi ya da kişiler tarafından açılan davaların yanı sıra, iptal edilen hüküm ya da hükümler esas alınarak hakkında uygulama yapılmış olan kişiler tarafından açılan ve görülmekte olan davalarda da uygulanması gerektiği açıktır.
Öte yandan, Anayasa’nın 153. maddesinde, yer alan Anayasa Mahkemesi’nce verilen iptal kararlarının geriye yürümeyeceğine ilişkin kural iptal edilen hükümlere göre kazanılmış olan hakların korunmasına yönelik olup, Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği hâlde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı belirlenen hükümler dikkate alınarak görüşülüp çözümlenmesi Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı olacağından, temyiz incelemesinin Anayasa’ya aykırılığı belirlenerek iptal edilen kurallara göre yapılmasına imkân bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Anayasa Mahkemesi’nce 5015 sayılı Kanun’un 19. maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendinin “Aşağıdaki hallerde, sorumlulara … Türk Lirası idarî para cezası verilir.” bölümünün, Kanun’un 8. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “Bayisi olduğu dağıtıcı haricinde diğer dağıtıcı ve onların bayilerinden akaryakıt ikmali yapılmaması” ibaresi yönünden Anayasa’nın 2. maddesine aykırı bulunarak iptal edildiği görüldüğünden, Anayasa Mahkemesi’nce verilen iptal hükmünün hukukî sonuçları gözetilerek İdarî Dava Dairesi’nce yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA, kullanılmayan …-TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davacıya iadesine, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi … İdarî Dava Dairesi’ne gönderilmesine, kesin olarak 31.05.2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) GEREKÇEDE KARŞI OY :

Dosyanın incelenmesinden, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından davacının kanunî temsilcisi olduğu … A.Ş. hakkında tesis edilen idarî para cezasının tahsili için yapılan malvarlığı araştırmasında şirketin borcu karşılayacak malvarlığının olmadığının tespit edilmesi üzerine borcun tahsiline yönelik olarak 6183 sayılı Kanun’un Mükerrer 35. maddesi uyarınca, şirketin kanunî temsilcisi olan davacıya ödeme emri tebliğ edildiği, söz konusu ödeme emrinin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Hukuka uygunluk karinesinden yararlanan idarî işlemin hüküm ve sonuçlarının, idarenin iradesi dışında yalnızca mahkeme kararıyla ortadan kaldırılması mümkün olup, söz konusu işlemlere karşı dava açılmasının süresi ve yolu kanunla belirlenmiştir. Bu yol ve süre dışında ilgili idarî işlemin mahkemece değerlendirilme olanağı bulunmamaktadır. Aksi takdirde, idarî işlemlerin sürekli olarak ortadan kaldırılma riski bulunacağından bu durum idarenin sürekliliği ve işleyişi açısından bir aksamaya sebebiyet vermenin yanı sıra, işlemden yararlananların hukukî güvenliğinin de korumasız kalması sonucunu doğurur.
Kural olarak ödeme emrinin dayanağını oluşturan idarî işleminin hukuka uygunluk denetimi ancak bu işleme karşı açılmış bir davada mümkündür. Ödeme emrinin dayanağı işlem, dava açılmayarak idarî yönden veya dava neticesinde yargısal olarak kesinlik kazanmış ise; ödeme emrine karşı açılan davada, söz konusu idarî işlemin hukukîlik denetimi yapılamaz. Ancak, 6183 sayılı Kanun’un “Ödeme emrine itiraz” başlıklı 58. maddesinin, “Kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahıs, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde alacaklı tahsil dairesine ait itiraz işlerine bakan vergi itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabilir…” hükmü kapsamında inceleme yapılabilir. Bu madde de belirtilen “böyle bir borcu olmadığı” kapsamında ise dava açılmayarak idari yönden kesinleşmiş işlemin yeniden dava edilmesi sonucunu doğuracak şekilde hukukilik denetimi yapılması mümkün olmayıp, yalnızca dayanak işlemin tahakkukundan sonraki aşamalara ilişkin olarak ileri sürelen iddialar incelenebilir.
İstisnai olarak hak arama hürriyeti kapsamında, haklı ve meşru bir sebeple ödeme emrinin dayanağı olan işleme karşı dava açma imkanı elde edememiş kişilerin, ödeme emrine karşı açmış oldukları davalarda 6183 sayılı Kanun’un 58. maddesinindeki “böyle bir borcu olmadığı” itirazı kapsamında hukuka uygunluk denetimi yapılabilir.
Davaya konu olayda, şirket tüzel kişiliğininden tahsile edilemeyeceği anlaşılan kamu alacağı için şirketin kanuni temsilcisi olan davacıya ödeme emri gönderildiği, kamu alacağına dayanak idarî para cezasının 07.10.2009 tarih ve 27369 sayılı Resmî Gazete ile ilanen tebliğ edildiği ve davacının bu tebligata karşı herhangi bir itirazının olmadığı, şirket tarafından idarî para cezasına karşı dava açılmadığı, idarî para cezasının tahsili için şirkete gönderilen ödeme emrinin şirket müdürü olan davacının ikametgah adresinde eşi …’a 17.01.2012 tarihinde tebliğ edildiği görülmekle, davacının şirketin tek kanunî temsilcisi olarak şirkete gönderilen ödeme emrine karşı şirket adına dava açma imkânı bulunmakta iken, dava açılmadığı görüldüğünden, dava konusu ödeme emrine dayanak teşkil eden idarî para cezasının hukuka uygunluğunun bu aşamada “borcum yoktur” itirazı kapsamında incelenmesine imkân bulunmamaktadır.
Diğer yandan, Anayasa Mahkemesi’nin 07.04.2016 tarih ve E:2015/109, K:2016/28 sayılı kararıyla idarî para cezasına dayanak 5015 sayılı Kanun’un 19. maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendinin Kanun’un 8. maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi yönünden Anayasa’nın 2. maddesine aykırı bulunarak iptal edilmiş olması nedeniyle, Anayasa Mahkemesi’nce verilen iptal hükmünün hukukî sonuçları gözetilerek mahkemece yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu nedenle, istinaf başvurusunun reddi yolundaki Bölge İdare Mahkemesi kararının yalnızca Anayasa Mahkemesi’nce verilen iptal hükmünün hukukî sonuçları gözetilerek yeniden bir karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile bozulmasına karar verilmesi gerektiği oyu ile kararın gerekçesine katılmıyorum.