Danıştay Kararı 13. Daire 2018/479 E. 2019/2965 K. 09.10.2019 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2018/479 E.  ,  2019/2965 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2018/479
Karar No:2019/2965

TEMYİZ EDENLER : 1. (DAVALI)
VEKİLİ : …
2. (DAVACI)
VEKİLİ : …

İSTEMİN_KONUSU: … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ : Dava konusu istem: … ili, … ilçesi, … Köyü, … ada, … no.lu parselde Hazine adına kayıtlı taşınmazın, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 45. maddesi uyarınca açık teklif usulüyle 24/08/2017 tarihinde gerçekleştirilen ihale ile satılmasına ilişkin işlemin iptali istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen kararda; davacının 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’na göre istekli olarak ….-TL geçici teminat bedelini yatırarak 24/08/2017 tarihinde ihaleye iştirak ettiği, ihaleye iştirak ettiği tarih öğrenme tarihi olarak kabul edilse bile 24/08/2017 tarihinden itibaren 30 gün içinde ve en son 23/09/2017 tarihinde dava açılması gerekirken; dava açma süresi geçirildikten sonra, 18/10/2017 tarihinde açılan işbu davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesinin mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle davanın süre aşımı yönünden reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacı tarafından, ihale tarihinden bir gün sonra ihalenin iptali ve düzeltilmesi için 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi uyarınca BİMER’e başvurulduğu, idarenin 31/10/2017 tarihli cevabi yazısında ihalenin onaylandığının ve başvurunun reddine karar verildiğinin belirtildiği, başvurunun reddi kararından önce davanın açıldığı, başvurunun reddedildiği 31/10/2017 tarihine kadar dava açma süresinin durduğu, davanın süresi içinde açıldığı; davalı idare tarafından, süresi içinde savunma dilekçesi sunulduğundan, kararın vekâlet ücretine hükmedilmemesine ilişkin kısmı bakımından bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

TARAFLARIN SAVUNMALARI : Davalı idare tarafından, temyiz isteminin reddi ile İdare Mahkemesi kararının süre aşımı nedeniyle davanın reddine ilişkin kısmının onanması gerektiği savunulmaktadır.
Davacı tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … ‘UN DÜŞÜNCESİ : Davacının temyiz isteminin reddi, davalının temyiz isteminin ise kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
USUL YÖNÜNDEN:

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesinin yargılama giderleri konusunda atıfta bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 323. maddesinde, vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti yargılama giderleri arasında sayılmış; 326. maddesinde ise, yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği belirtilmiştir.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun “Avukatlık Ücreti” başlıklı 164. maddesinde, avukatlık ücretinin, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade ettiği; 168. maddesinin son fıkrasında ise, avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarifenin esas alınacağı kurala bağlanmıştır.
Öte yandan, 02/11/2011 tarih ve 28103 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 6. maddesi ile, idareleri idari yargı mercilerinde temsil etme yetkisi, hukuk birimi amirlerine, muhakemat müdürlerine, hukuk müşavirlerine ve avukatlara tanınmış; aynı Kanun Hükmünde Kararname’nin 14. maddesinde ise, “Tahkim usulüne tabi olanlar dahil adli ve idari davalar ile icra dairelerinde idarelerin vekili sıfatıyla hukuk birimi amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından yapılan takip ve duruşmalar için, bu davaların idareler lehine neticelenmesi halinde, bunlar tarafından temsil ve takip edilen dava ve işlerde ilgili mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler lehine vekâlet ücreti takdir edilir.” kuralına yer verilmiştir.
Aktarılan mevzuat hükümleri uyarınca, hukuk birimi amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri veya avukatlar tarafından takip edilip idareler lehine sonuçlanan davalarda, ilgili mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler lehine vekâlet ücreti takdir edilmesi zorunlu olup, “ilgili mevzuat” ifadesinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin anlaşılması ve 659 sayılı KHK’nın yürürlüğünden sonra verilen kararlarda bu esaslara göre vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir.
02/01/2017 tarih ve 29936 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre 2017 yılı içinde İdare Mahkemeleri nezdinde duruşmasız olarak takip edilen davalar için hükmolunacak vekâlet ücreti …-TL olarak belirlenmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
1- Davacının Temyiz İsteminin İncelenmesi :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usule ve hukuka uygun olup, davacı tarafından dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
2- Davalı İdarenin Temyiz İsteminin İncelenmesi:
Dosyanın incelenmesinden, davalı idarenin davayı vekil ile takip ettiği, aynı zamanda vekil tarafından süresinde savunma verilerek hukuki yardımda bulunulduğu görüldüğünden, süre aşımı yönünden davanın reddi kararı ile sonuçlanan davada, davalı idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, hükmün verildiği tarihte yürürlükte olan Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesi esas alınarak davalı idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken, bu husus gözetilmeden verilen kararın bu kısmında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine;
2. … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının davanın süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin kısmında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından anılan Mahkeme kararının bu kısmının ONANMASINA,
3. Davalının temyiz isteminin kabulüne;
4. Mahkeme kararının, davalı idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesine ilişkin kısmının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
5. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca …-TL VEKÂLET ÜCRETİNİN DAVACIDAN ALINARAK DAVALI İDAREYE VERİLMESİNE,
6. Davacı tarafından temyiz aşamasında yapılan toplam …-TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
7. Davalı idare tarafından temyiz aşamasında yapılan …-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine,
8. Posta giderleri avansından artan tutarın taraflara iadesine,
9. Dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
10. 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendi uyarınca kesin olarak (karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere), 09/10/2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
Anayasa’nın 40/2. maddesi hükmü ile bireylerin yargı ya da idari makamlar önünde haklarını arayabilmelerine kolaylık ve olanak sağlanması amaçlanmış; idareye, işlemlerinde, ilgililerin kaç gün içinde, hangi mercilere başvurabileceklerini bildirme yükümlülüğü getirilmiştir. Anayasa’nın 125. maddesinde de, idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin “yazılı bildirim” tarihinden başlayacağı belirtilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinde, idarî yargı mercilerinde idari işlemlere karşı dava açma süresinin “altmış gün” olduğu kurala bağlanmış, 20/A maddesinde ise ivedi yargılama usulünde dava açma süresinin otuz gün olduğu öngörülmüştür.
İdarenin, Anayasa’dan kaynaklanan yükümlülüğünü yerine getirmesi esas olmakla birlikte, ilgililere kaç gün içinde hangi mercilere başvuracaklarını bildirme yükümlülüğünü yerine getirmemesi durumu, idari işlemlere karşı açılan davalarda dava açma süresinin işletilmeyip, ihmal edilmesi sonucunu doğurmamalıdır. Böyle bir durumda idari işlemin yazılı olarak bildirilmesi üzerine dava açma süresinin hesabı açısından özel dava açma süresinin değil genel dava açma süresinin esas alınması gerekir.
Diğer yandan, ilgililere herhangi bir yazılı bildirimin yapılmadığı ve idari işlemin bir şekilde öğrenilmesi üzerine dava açıldığı durumda, bu kişilerin kaç gün içinde hangi merciye başvuracaklarını bilmeleri beklenemeyeceğinden, dava açma süresinin hesabı açısından öğrenme tarihinin başlangıç alınması ve aynı şekilde özel dava açma süresinin değil genel dava açma süresinin işletilmesi gerekir.
Olayda, … ili, … ilçesi, … Köyü, … ada, … parsel sayılı Hazine adına kayıtlı taşınmazın satışına ilişkin ihalenin 24/08/2017 tarihinde gerçekleştirildiği, 18/10/2018 tarihinde bakılan davanın açıldığı görülmektedir.
Davacının, 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinde öngörülen ve özel bir yargılama niteliği taşıyan ivedi yargılama usulünü ve bu usule tâbi işlerde geçerli olan dava açma süresini kendisine yazılı olarak bir bildirim yapılmadığı sürece bilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla ivedi yargılama usulüne tâbi olan bir işlemi öğrendiğinde kaç gün içinde hangi merciye başvuracağını ya da doğrudan dava açıp açamayacağını bilmesi beklenemez.
Bu itibarla, uyuşmazlığın ivedi yargılama usulüne tabi olduğu ve dava açma süresinin otuz gün olduğu yolunda kendisine yazılı bildirim yapılmayan davacının, 24/08/2017 tarihinde yapılan ihalenin iptali istemiyle ihale tarihi olan 24/08/2017 tarihinden altmış günlük genel dava açma süresi içerisinde 18/10/2017 tarihinde açtığı davanın süresinde olduğunun kabulü gerekir.
Açıklanan nedenle, davacının temyiz isteminin kabulüyle davanın süre aşımı nedeniyle reddine ilişkin Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiği oyu ile karara katılmıyorum.