Danıştay Kararı 13. Daire 2018/3994 E. 2018/4150 K. 19.12.2018 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2018/3994 E.  ,  2018/4150 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2018/3994
Karar No : 2018/4150

DAVACI : …
DAVALI : …
DAVANIN KONUSU : … nolu Maden Ruhsatı ve bu ruhsatın kapsadığı maden sahasının, 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun uyarınca “işletme hakkının verilmesi” yöntemiyle özelleştirilmesini teminen yapılan ihale sonucunda alınan 07/02/2018 tarih ve … sayılı kararın onaylanmasına ilişkin Cumhurbaşkanı’nın 31/10/2018 tarih ve … sayılı kararının iptali istenilmektedir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … ‘UN DÜŞÜNCESİ : Dava konusu işlem ile davacı arasında hukuken korunabilir, somut, güncel ve meşru bir menfaat ilgisinin bulunmaması nedeniyle davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dava dilekçesi 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
USUL YÖNÜNDEN:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde, iptal davaları, idarî işlemler hakkında menfaatleri ihlâl edilenler tarafından, tam yargı davaları da idarî eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan davalar olarak tanımlanmış; 14. maddesinin 3/c bendinde, dava dilekçelerinin, diğer ilk inceleme konuları yanında ehliyet yönünden de inceleneceği belirtilmiş; aynı Kanun’un 15. maddesinin 1/b bendinde ise, 14. maddenin 3/c, 3/d ve 3/e bentlerinde yazılı hâllerde davanın reddine karar verileceği kurala bağlanmıştır.
İptal davası açılabilmesi için idarî işlem nedeniyle ilgilinin menfaatinin etkilenmiş olması, etkilenen menfaatin somut, güncel ve meşru bir menfaat olması, iptali istenen işlem ile davacı arasında makul ve ciddi bir ilginin bulunması gerekmektedir.
Davacının uyuşmazlık konusu alanda faaliyette bulunmadığı, dava konusu Cumhurbaşkanı kararına dayanak ihaleye katılmadığı gibi ihale dokümanı da satın almadığı anlaşıldığından, bu yönlerden uyuşmazlık konusu işlemle arasında bir menfaat bağı bulunmadığı görülmekte olup; dava konusu işlemin davacının menfaatini etkileyip etkilemediği araştırılırken, davacının vatandaş ya da belde sakini sıfatıyla dava açıp açamayacağı hususu incelenmelidir.
Davacı, … nüfusuna kayıtlı olup aynı ilde ikâmet etmektedir. Özelleştirilen maden sahası ise … ilinde bulunmakta ve davacı tarafından bu özelleştirmeye konu unsurlarla ilgili olarak vatandaş ya da belde sakini olarak kendi menfaatinin ihlâl edildiğine ilişkin somut herhangi bir sebep ileri sürülememektedir. Davacı tarafından, serbest olmayan tüketiciler için Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu tarafından düzenlenen tarifenin, Türkiye’nin her ilinde kullanıldığı, bu nedenle Türkiye’nin herhangi bir ilinde bulunan maden sahasının özelleştirilmesi ile ilgili olarak dava açma ehliyetinin bulunduğu ileri sürülse de, Türkiye’nin herhangi bir ilinde elektrik abonesi olmanın, ülkenin herhangi bir yerinde bulunan maden sahasının özelleştirilmesine ilişkin işlemlere karşı dava açma noktasında menfaat ilgisini sağlamayacağı açıktır.
Her ne kadar özelleştirme işlemleri, ekonomide verimlilik artışı ve kamu giderlerinde azalma sağlanması amacıyla yapılması gereken ve kamusal yanı ağır basan işlemlerden olsa da, özelleştirmenin konusunu oluşturan alan ve dava konusu işlem ile davacı arasında meşru, güncel, somut bir menfaat alâkasının bulunması gerekmektedir. Aksi durumun kabulü, toplum yararına olduğu düşünülen her konuyu tüm vatandaşların dava konusu yapabilmesi olasılığını beraberinde getirir ki, bu durumun dava açma ehliyetine ilişkin yasal düzenlemenin amacına aykırı olacağı açıktır.
Bu itibarla, …’de ikâmet eden davacının, … ilinde bulunan maden sahasına ilişkin … nolu Maden Ruhsatı ve bu ruhsatın kapsadığı maden sahasının, 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun uyarınca “işletme hakkının verilmesi” yöntemiyle özelleştirilmesini teminen yapılan ihale sonucunda alınan 07/02/2018 tarih ve … sayılı kararın onaylanmasına ilişkin …’nın 31/10/2018 tarih ve … sayılı kararının iptali istemiyle dava açma ehliyeti bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14/3-c ve 15/1-b maddeleri uyarınca DAVANIN EHLİYET YÖNÜNDEN REDDİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam …-TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3. Posta giderleri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
4. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na temyiz yolu açık olmak üzere, 19/12/2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi

(X) KARŞI OY :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde, idari işlemler hakkında, yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar, iptal davaları olarak tanımlanmıştır.
İptal davasının gerek anılan maddede, gerekse içtihat ve doktrinde belirlenen hukukî nitelikleri göz önüne alındığında, idare hukuku alanında tek taraflı irade açıklamasıyla kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte tesis edilen idari işlemlerin ancak bu idari işlemle meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi kurabilenler tarafından iptal davasına konu edilebileceğinin kabulü zorunlu bulunmaktadır.
Taraf ilişkisinin kurulması için gerekli olan kişisel, meşru ve güncel bir menfaat alâkasının varlığı ise, davanın niteliğine ve özelliğine göre idari yargı yerlerince belirlenmekte, davacının idari işlemle ciddi ve makul, maddi ve manevi bir ilişkisinin bulunduğunun anlaşılması, dava açma ehliyeti için yeterli sayılmaktadır.
Ayrıca, iptal davaları ile, idari işlemlerin hukuka uygun olup olmadığının saptanmasına, hukukun üstünlüğünün sağlanmasına, böylece de idarenin hukuka bağlılığının belirlenmesine, sonuçta hukuk devleti ilkesinin gerçekleştirilebilmesine olanak sağlandığından, bu davalarda menfaat ilişkisinin bu amaç doğrultusunda yorumlanması da gerekmektedir.
Nitekim, çevre, tarihi ve kültürel değerlerin korunması, imar uygulamaları gibi kamu yararını yakından ilgilendiren konularda, bu husus gözetilerek, vatandaş, belde veya semt sakini sıfatıyla dava açılabileceği Danıştay içtihatlarıyla kabul edilmiştir.
Uyuşmazlıkta ise, elektrik abonesi olan davacının, tükettiği elektrik enerjisi içinde dava konusu maden sahasının da payının olduğu, serbest olmayan tüketiciler için Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu tarafından düzenlenen tarifenin Türkiye’nin her ilinde kullanıldığı, dava konusu işlem nedeniyle menfaatinin olumsuz etkilendiğini belirterek açtığı bu davada, hizmetten yararlanan kişi olarak güncel menfaatinin bulunduğu açıktır.
Öte yandan, dava konusu Cumhurbaşkanı kararıyla, mülkiyeti kamuya ait maden ruhsatı ve bu ruhsatın kapsadığı maden sahasının işletme hakkının özel bir şirkete devri söz konusu olduğundan, kamu yararını yakından ilgilendirdiği açık olan bu işleme karşı, her vatandaş gibi davacının da, sırf vatandaş sıfatıyla dahi dava açma ehliyetinin var olduğunun kabulü gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, davanın esasının incelenerek bir karar verilmesi gerektiği oyuyla karara katılmıyorum.