Danıştay Kararı 13. Daire 2018/32 E. 2023/2226 K. 08.05.2023 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2018/32 E.  ,  2023/2226 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2018/32
Karar No:2023/2226

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Fonu (…)
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacının, … Grubu şirketlerinden … Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş.’de (… Gayrimenkul) kanunî temsilci olmasından dolayı düzenlenen 166.228.085,68-TL tutarlı ödemeye çağrı mektubunun ve dayanağı Fon Kurulu kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; 6183 sayılı Kanun, 4389 sayılı (Mülga) Bankalar Kanunu ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nda yer alan düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde 166.228.085,68-TL’lik Fon alacağı belirlenirken davacının kanuni temsilci olarak görev yaptığı dönemlerdeki kredi kullanımlarının değerlendirildiği, 11/11/1996 tarihli 1.000.000-USD tutarlı teminat mektubu ve … Corp. firmasına kullandırılan 10.000.000-USD tutarlı kredi kullandırımlarından söz konusu Kanun hükümleri uyarınca davacının sorumlu olduğu, davacının görev süresi dışında kullandırılan ve tazmin olan kredilerin Fon alacağı hesaplamasında dikkate alınmadığı, dava konusu ödemeye çağrı mektubuna konu edilen meblağın davacının kanuni temsilci olarak görev yaptığı dönemde kullandırılan ve yine aynı dönemde ödenmediği için kanuni takibe intikal eden kredilerden ve teminat mektuplarından kaynaklanmakta olduğu, davacının hesaplanan Fon alacağının ödendiğine ilişkin herhangi bir bilgi veya belgeyi de dosyaya sunamadığı, bu nedenle, 166.228.085,68-TL tutarındaki Fon alacağından sorumluluğuna ilişkin dava konusu ödemeye çağrı mektubunda ve dayanağı Fon Kurulu kararında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdarî Dava Dairesi’nce; istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davacı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, 6183 sayılı Kanun’un Mükerrer 35. maddesinin 5. fıkrasının Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği, iptal edilen bir kanun hükmüne göre takip yapılamayacağı, kamu alacağındaki sorumluluğunun ve yapılan hesaplamaların nasıl yapıldığının ortaya konmadığı, kamu alacağının tamamen ödendiği, kamu alacağının oluştuğu tarihte söz konusu şirkette yönetim kurulu üyesi olmadığı, görevden ayrıldığı tarihten 2 yıl sonra söz konusu borcun doğduğu, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun kanuni temsilci sıfatıyla görevde oldukları süre içinde muaccel olan kamu borçlarını kapsadığı, yönetici olarak görev yaptığı şirket hakkında aciz belgesi alınmadan, bir başka ifade ile asıl borçlu olan şirkete karşı tüm tahsil imkânları tüketilmeden kanuni temsilcilerin sorumluluğuna gidilemeyeceği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, davacının kanunî temsilci olarak kusursuz sorumluluğunun bulunduğu, Fon’un, takip edeceği kanunî temsilcileri, 6183 sayılı Kanun’un Mükerrer 35. maddesinin iptal edilen 5. fıkrasına göre değil, 5411 sayılı Kanun’un geçici 26. maddesine göre belirlediği, davacı ile ilgili ceza yargılamasında davanın zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine karar verildiği, Fon’un, tüzel kişilerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarını kanuni temsilcilerin şahsi mal varlıklarından 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsil edebileceği, bu nedenle Fon’un aciz belgesi sunma zorunluluğunun bulunmadığı belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Davacının, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu kararı ile temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na intikal eden … Bank A.Ş.’nin hakim ortaklarından … Gayrimenkul’de 10/06/1996-27/08/1999 tarihleri arasında yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı, … Bank A.Ş.’nin Fon’a devredilmesiyle anılan şirketin … Bank A.Ş.’ye olan borcunun kamu alacağı niteliği kazandığı, davacının yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı şirketin … Bank A.Ş.’ye olan borcunun gecikme zammı ile birlikte toplam 166.228.085,68-TL’lik olduğu, Fon alacağının tahsili amacıyla davacının kanuni temsilcisi olduğu şirkete 6183 sayılı Kanun’un 37., 55. ve 79. maddeleri uyarınca takibe başlanılmasına karşın alacağın tahsil edilememesi ve yapılan malvarlığı araştırmaları sonucunda tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması sonucunda 6183 sayılı Kanun’un Mükerrer 35. maddesi uyarınca borçlu şirketin kanuni temsilcisi olan davacı hakkında … tarih ve … sayılı Fon Kurulu kararı ile 166.228.085,68-TL tutardan sorumlu tutulmasına karar verildiği, bu kapsamda söz konusu kamu alacağının takip ve tahsili için … tarih ve … sayılı ödemeye çağrı mektubunun düzenlendiği, anılan ödemeye çağrı mektubunun ve dayanağı Fon Kurulu kararının iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
5411 sayılı Kanun’un Geçici 11. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun’un yayımı tarihinden önce, 26/12/2003 tarihine kadar temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Fon’a intikal eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilişkili Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılarak tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankalar hakkında başlatılan işlemler sonuçlanıncaya ve her türlü Fon alacakları tahsil edilinceye kadar bu Kanun’la yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Kanun’un 14, 15, 15/a, 16, 17, 17/a ve 18. maddeleri, Ek 1, 2, 3, 4, 5 ve 6. maddeleri ile Geçici 4. maddesinde yer alan düzenlemelerin uygulanmasına devam edileceği kurala bağlanmıştır.
4389 sayılı Kanun’un 15. maddesinin yedinci fıkrasının (b) bendinde, hisseleri kısmen veya tamamen Fon’a intikal eden bir bankanın yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklarının veya yöneticilerinin, yönetim kurulu, kredi komiteleri, şubeler, diğer yetkili ve görevliler aracılığıyla veya sair suretlerle banka kaynaklarını ve varlıklarını doğrudan veya üçüncü kişilere rehnetmek, teminat göstermek, ekonomik gücü olmayan kişilere kredi vermek, karşılığında kredi temin etmek amacıyla kredi kullandırmak, yurt içi veya yurt dışı banka ve malî kuruluşlar nezdinde depo veya sair adlarla hesap açtırmak veya bu hesapları teminat göstermek ve sair şekillerde kullanmak suretiyle veya başkaca dolanlı işlemlerle edindikleri veya bu suretle üçüncü kişilere edindirdikleri para, mal, her türlü hak ve alacakların temininde kullanılan banka kaynakları ve varlıkları nedeniyle doğan alacakların Fon alacağı sayılacağı ve bu alacaklar hakkında 6183 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı; bu fıkraya 5020 sayılı Kanun’la eklenen paragrafta, Fon alacaklarından; yönetim ve denetimi Fon’a geçen ve/veya bankacılık yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilgili Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılan bankalar ile tasfiyeye tâbi tutulan veya tasfiye işlemi başlatılan bankaların kaynağını kullanmış olmasından dolayı Fon’a borçlu olması kaydıyla Fon’a intikal eden bir bankadan ilk kredinin ve/veya banka kaynağının kullanılmasından sonra, bu bendin birinci cümlesinde belirtilen gerçek ve tüzel kişilerin, edindikleri ve/veya bu suretle üçüncü kişilere edindirdikleri para, her türlü mal, hak ve alacaklarının banka kaynağı kullanılmak suretiyle edinildiği ve/veya edindirildiğinin kabul edileceği ve bu gerçek kişiler ile tüzel kişiler tarafından edinilen para, her türlü mal, hak ve alacaklar hakkında bu fıkrada yer alan kuralları uygulamaya Fon’un yetkili olduğu belirtilmiştir.
Yine bu fıkraya 5020 sayılı Kanun’la eklenen son paragrafta da, bu fıkranın (a) bendinin birinci cümlesinde ve bu bendin birinci cümlesinde sayılan gerçek ve tüzel kişilerin yönetim ve/veya denetimindeki şirketlerde ve/veya işletmelerinde iş akdine bağlı ve/veya bağlı olmaksızın geçici ve/veya sürekli olarak istihdam edilen şahısların kurucusu, ortağı, yöneticisi veya denetçisi olduğu şirketlerin; bir iş akdine bağlı olmaksızın, yukarıda sayılan şahısların vekâleten ve/veya ticarî mümessil ve/veya ticarî vekil sıfatıyla ve/veya vekâletsiz iş görme hükümleri gibi herhangi bir hukukî ilişkiye dayanarak geçici ve/veya sürekli olarak temsil eden şahıslar ile temsil ettikleri gerçek ve/veya tüzel kişilerin; bu bentte belirtilen şahıslar dışındaki ve/veya bunlar tarafından kurulan şirketlere bankacılık mevzuatına ve/veya teamüllerine uyulmadan ve/veya teminatsız ve/veya yetersiz teminat ile kredi kullandırılan ve/veya genellikle faaliyet yeri olarak aynı adresi kullanan ve/veya yapılan sözleşmelere cayma hakkı ve/veya borcun nakli gibi hükümler koymak suretiyle kullandıkları kredileri ve/veya banka kaynaklarını bankanın yönetim ve denetimini doğrudan ve/veya dolaylı olarak tek başına ve/veya birlikte elinde bulunduran gerçek ve tüzel kişilere ve/veya bunların ve/veya bankanın iştiraklerine ve/veya doğrudan veyahut dolaylı bağı bulunan şahıs ve şirketlere yukarıdaki bentlerde sayılan gerçek veya tüzel kişilere aktarılmasını sağlayan gerçek veya tüzel kişilerin kullanmış oldukları krediler ve/veya banka kaynaklarının bankanın yönetim ve denetimini doğrudan ve/veya dolaylı olarak, tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklar tarafından kullanılmış banka kaynağı sayılacağı ve bu şahıslar ile edindikleri ve/veya üçüncü kişilerce edindirdikleri para, her türlü mal, alacak ve haklar hakkında bu fıkrada yer alan düzenlemelerin uygulanacağı kurala bağlanmıştır.
Ayrıca, 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 15. maddesinin üçüncü fıkrasında, “Fon, her türlü vergi, resîm ve harçtan muaftır. 14. maddesinin (6) numaralı fıkrasının (b) bendi ile verilen yetkiler saklı kalmak kaydıyla, Fon kaynakları ile her türlü alacaklarının ve hisseleri kısmen veya tamamen Fon’a intikal eden bankaların; yönetim ve denetimini doğrudan ya da dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklarından, bu ortakların yönetim ve denetimini doğrudan ya da dolaylı olarak tek başına veya başkalarıyla birlikte elinde bulundurdukları şirketlerden ve iştiraklerinden, yönetim ve denetim kurulu üyeleri, genel müdür ve yardımcıları, kredi komitesi başkan ve üyeleri ile imzaları bankayı ilzam eden memurları ve bunların eş ve çocuklarından olan alacakları ile hisseleri Fon’a intikal eden diğer bankaların bunlardan olan alacaklarından Fon tarafından devralınanlar ile (7) numaralı fıkranın (b) bendinde belirtilen kişilere ait olup Fon tarafından devralınan alacakların takip ve tahsilinde 6183 sayılı Kanun hükümleri uygulanır. Fon devraldığı alacağın takibine, alacağın devralındığı gün itibarıyla banka defter, kayıt ve belgelerine göre anapara, her türlü faiz, komisyon ve sair giderlerin toplamından oluşan birikmiş alacak tutarı üzerinden başlar. Bu alacaklar, Fon tarafından devralındığı tarihten itibaren amme alacağı niteliğini kazanır ve birikmiş alacak tutarına, 6183 sayılı Kanun’un 51. maddesinde belirtilen oranda gecikme zammı uygulanır. Ancak Fon, her türlü alacakları ve devraldığı alacaklarla ilgili olarak borçlu aleyhine 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu hükümlerine göre başlatılmış bulunan takipler ile alacağın tahsiline yönelik davalara kaldığı yerden devam edebileceği gibi, takibi devam ettirmekten ve/veya davanın takibinden sarfınazar ederek devraldığı alacağın kaldığı yerden 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip ve tahsiline de karar verebilir.” kuralına yer verilmiştir.
5411 sayılı Kanun’a 5766 sayılı Kanun’la eklenen Geçici 26. maddenin ikinci fıkrasında, ”Temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Fon’a intikal eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilişkili Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılarak tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankalar hakkında başlatılan işlemler sonuçlanıncaya ve her türlü Fon alacakları tahsil edilinceye kadar, yönetim ve denetimi Fon tarafından devralınan banka ve şirketlerin eski yöneticileri hakkında 6183 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile Mükerrer 35. maddesinin uygulanmasında, ilgili kanun ve mevzuat veya ana sözleşmeleri uyarınca temsile yetkilendirilmiş veya tüzel kişilerin yetkili organlarınca temsil yetkisi verilmiş kişi veya kişiler ile tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerden,
a) Fon bankalarının; yönetim ve denetimine sahip olduğu iştiraklerinden, hâkim ortağı olan tüzel kişilerden, gerçek ve tüzel kişi hâkim ortaklarının hâkim ortak olduğu şirketlerden, bu kişiler adına hareket eden veya onlar hesabına kendi adına para, mal veya hak edinen şirketlerden olan Fon alacaklarında, banka kaynağının kullanıldığı/kullandırıldığı tarihten itibaren borcun devam ettiği dönem boyunca,… kanunî temsilci sıfatını haiz kişiler kanunî temsilci olarak addedilir.” kuralına yer verilmiştir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un Mükerrer 35. maddesinde, “Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanunî temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsî mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.
Bu madde hükmü, yabancı şahıs veya kurumların Türkiye’deki mümessilleri hakkında da uygulanır.
Tüzel kişilerin tasfiye hâline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanunî temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını kaldırmaz.
Temsilciler, teşekkülü idare edenler veya mümessiller bu madde gereğince ödedikleri tutarlar için asıl amme borçlusuna rücu edebilirler.
Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları hâlinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur.
Kanuni temsilcilerin sorumluluklarına dair 213 sayılı Vergi Usul Kanununda yer alan hükümler, bu maddede düzenlenen sorumluluğu ortadan kaldırmaz.” kuralı yer almaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Fon’a devredilen veya yönetim ve denetimine el konulan bankalar nedeniyle oluşan Fon alacaklarından, borçlu olan şirketlerin kanunî temsilcilerinin sorumlu tutulabilmesi için 6183 sayılı Kanun, 4389 sayılı (Mülga) Bankalar Kanunu ve 5411 sayılı Kanun’da yer alan düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.
Aktarılan mevzuat hükümlerinin değerlendirilmesinden, bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilgili Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılan bankalar ile tasfiyeye tâbi tutulan veya tasfiye işlemi başlatılan bankaların kaynak ve varlıklarının doğrudan veya dolaylı olarak bankanın hâkim ortaklarına ya da bu kişilerle ilişkili firma ve şahıslara aktarılmak suretiyle edinilmesi ya da edindirilmesi durumunda doğrudan ya da dolanlı bir şekilde edinilen ve/veya edindirilen banka kaynakları ve varlıkları nedeniyle doğan alacaklar Fon alacağı sayılmakta ve bu kaynakların usulsüz bir biçimde aktarılmasına ilişkin işlemlerde yer alan kişiler de 4389 sayılı Kanun’un 15/3. ve 15/7-b maddeleri kapsamında bu alacaktan sorumlu tutulabilmekte ve haklarında 6183 sayılı Kanun hükümleri uyarınca takibe geçilebilmektedir.
6183 sayılı Kanun’un yukarıda aktarılan Mükerrer 35. maddesinde, amme alacaklarının tahsili bakımından kanunî temsilcilerin sorumluluğu düzenlenmektedir. Bu madde gereğince bir tüzel kişiden tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tamamen veya kısmen tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından bu tüzel kişinin kanunî temsilcisi sorumlu tutulabilecektir.
Bu aşamada, 6183 sayılı Kanun’un Mükerrer 35. maddesine, 04/06/2008 tarih ve 5766 sayılı Kanun’un 4. maddesiyle eklenen beşinci ve altıncı fıkraların Anayasa Mahkemesi’nin 19/03/2015 tarih ve E:2014/144, K:2015/29 sayılı kararıyla iptal edilmesinin kanunî temsilcinin sorumluluğuna etkisinin, 5411 sayılı Kanun’un hâlen yürürlükte bulunan Geçici 26. maddesi göz önünde bulundurularak değerlendirilmesi gereklidir.
5411 sayılı Kanun’un Geçici 26. maddesindeki düzenlemeye göre, bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilgili Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılan bankalar ile tasfiyeye tâbi tutulan veya tasfiye işlemi başlatılan bankaların ortaklarının veya yöneticilerinin, yönetim kurulu, kredi komiteleri, şubeler, diğer yetkili ve görevlileri aracılığıyla banka kaynaklarını veya varlıklarını dolanlı şekilde edinmeleri veya edindirmeleri hâlinde, dolanlı şekilde edindirdikleri ve/veya edindikleri para, mal, her türlü hak ve alacakların temininde kullanılan banka kaynakları ve varlıkları nedeniyle doğan alacaklar Fon alacağı sayılmakta, Fon alacaklarında da, banka kaynağının kullanıldığı veya kullandırıldığı tarihten itibaren borcun devam ettiği dönem boyunca kanunî temsilci sıfatını haiz kişiler kanunî temsilci kabul edilerek Fon alacağından sorumlu tutulmaktadır. Bu şekilde Fon alacağından sorumlu tutulan kanunî temsilci, 6183 sayılı Kanun’un Mükerrer 35. maddesinin birinci fıkrası uyarınca, temsilcisi olduğu tüzel kişiliğin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından şahsî mal varlığıyla sorumlu olacaktır. Amme alacağının ödenmemesinden sorumlu tutulan kanunî temsilci, bu sorumluluktan ancak kendi döneminde yükümlülüklerini eksiksiz olarak yerine getirdiğini ispatlayarak kurtulabilecektir.
Yukarıdaki değerlendirmeler bağlamında, Fon alacağı açısından kanunî temsilcinin sorumluluğu, kişinin kanunî temsilci olduğu dönemde yükümlülüklerini yerine getirmemesinden kaynaklanan Fon alacakları ve ayrıca görev yaptığı dönemle sınırlı olmaksızın banka kaynağının ne kadarını edindiği veya edindirdiğiyle sınırlıdır.
Dosyanın incelenmesinden, davacının 4389 sayılı Kanun’un 15/3. maddesi uyarınca sorumluluğuna gidildiği, sorumluluk tutarı belirlenirken 11/11/1996 tarih 1.000.000-USD tutarlı teminat mektubunun 04/10/2005 tarihinde tazmin olan 450.000-USD’lik kısmının ve davacının görev süresine denk gelen 10/03/1998 tarihli 10.000.000-USD tutarlı … Corp. firmasına … Bank A.Ş. tarafından … Bank Off-Shore Ltd.’ye yapılan 10.000.000-USD depo karşılığında … Bank Off-Shore Ltd.’den kullandırılan kredinin kapatılması amacıyla … Bank’tan 18/06/2001 tarihinde kullandırılan 22.135.752-USD tutarlı kredinin hesaplamaya dahil edildiği anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamında bulunan bilgi ve belgelerden;
1-11/11/1996 tarihinde … A.Ş.’ne verilmek üzere şirkete 3.000.000-USD’lik teminat mektubu verildiği ve teminat mektubunun 2.000.000-USD’lik kısmının serbest bırakıldığı, kalan kısmı olan 1.000.000-USD’nin 450.000-USD’lık kısmının 04/10/2005 tarihinde tazmin olunduğu ve kanuni takip hesaplarına aktarıldığı, … A.Ş.’ye verilen teminat mektubunun, davacının yönetim kurulu üyeliği görev süresi içerisinde verilmiş olması nedeniyle söz konusu teminat mektubunun 04/10/2005 tarihinde tazmin edilen kısmından sorumlu tutulmasına hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
2- … Bank Off Shore Ltd. tarafından … Grubu firmalarından … Corp. firmasına kullandırılan kredi; … Bankası A.Ş. tarafından 10/03/1998 tarihinde … Bank Off Shore Ltd.’e 10.000.000-USD depo yapılarak karşılığında, … firmasına … Bank Off Shore Ltd. tarafından 18/03/1998 tarihinde 10.000.000-USD kredi kullandırıldığı, kredinin … Corp. firmasına … Gayrimenkul’un 18/03/1998 tarihli halka arzında, yabancı yatırımcı olarak katılması ve hisse senetlerine olan talebi yükseltmek ve yabancı yatırımcıların katıldığı izlenimi vermek suretiyle Türkiye’de bulunan yatırımcıları yanıltarak hisse senetleri fiyatlarının yükseltilmesi amacıyla kullandırıldığı, 10.000.000-USD’lik kredinin kapatılmadığı, 05/02/2001 tarihinde içinde bahse konu kredinin bulunduğu … Grubu firmaları ile … Bankası A.Ş. arasında kredilerin geri ödenmesi amacıyla protokol imzalandığı, protokol kapsamında … Bankası A.Ş. tarafından … Corp. firmasına 18/06/2001 tarihinde kullandırılan 22.135.752-USD döviz kredisi ile firmanın … Bank Off Shore Ltd. nezdindeki riskinin kapatıldığı, aslında riskin kapatılmadığı, … Bankası A.Ş. bünyesine aktarıldığı, kredinin ödenmediği, kanunî takip hesaplarına aktarıldığı, … Corp. firmasına 10.000.000-USD kredi kullandırılarak, bu kredi ile … Gayrimenkul’un halka arzına katılmasının sağlanması ve yapılan tüm bu işlemlerle Banka kaynağının kullanılarak Banka’nın zararına sebebiyet verildiği gerekçesiyle … Gayrimenkul’un borç tutarı hesaplamasına dahil edildiği, 11/07/2001 tarihli hesap kat ihtarnamesinde yer alan 22.135.752-USD’ye 18/06/2001 tarihinden Fon’a temlik tarihi olan 27/11/2001 tarihine kadar ihtarnamede belirtilen %39 oranında temerrüt faizi hesaplandığı, 27/11/2001 tarihinden 15/12/2016 tarihine kadar yapılan tahsilatlar düşülerek gecikme zammı hesaplandığı anlaşılmakta olup, davalı idare tarafından … Bank Off Shore Ltd. tarafından … Grubu firmalarından … Corp. firmasına kullandırılan kredinin, … Gayrimenkul’un 18/03/1998 tarihindeki halka arzında kullanıldığı belirtilmekte ise de, davacının krediyi kullanan … Corp. firmasında kanunî temsilcisi olarak görev yaptığına ilişkin olarak herhangi bir iddianın ve tespitin dosya kapsamında yer almadığı, davacının … Gayrimenkul’de kanuni temsilci olarak görev yapmış olması nedeniyle sorumluluğuna gidilebilmesi için … Corp. firmasına kullandırılan kredinin … Gayrimenkul’un 18/03/1998 tarihindeki halka arzında kullanılarak bu firmaya aktarılmasında firmanın edinme/edindirme fiilerine aracılık ettiğinin ortaya konulması gerektiği, bu şekilde söz konusu firmanın da bu işlemlere aracılık ettiğinin açık bir şekilde ortaya koyulması halinde davacının söz konusu şirketin kanuni temsilcisi olarak sorumluluğuna gidilebileceğinden, somut bir şekilde davacının görev yaptığı şirketin edinme/edindirme fiillerine aracılık ettiği ortaya konulmadan bahse konu krediden davacının sorumlu tutulmasında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Bölge İdare Mahkemesince belirtilen hususlar çerçevesinde yeniden bir değerlendirme yapılmak suretiyle karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, davanın reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun reddine ilişkin temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’ne gönderilmesine, 08/05/2023 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.