Danıştay Kararı 13. Daire 2018/319 E. 2019/3519 K. 07.11.2019 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2018/319 E.  ,  2019/3519 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2018/319
Karar No : 2019/3519

DAVACILAR: 1. …
2. …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
MÜDAHİL (DAVALI YANINDA): … Turizm Yatırım A.Ş.
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU:Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 01/06/2010 tarih ve 2010/31 sayılı kararıyla özelleştirme kapsam ve programına alınan, mülkiyeti Hazine’ye ait … ili, … ilçesi, …, … no.lu parseldeki taşınmazın 12/07/2012 tarihinde yapılan satış ihalesinin iptali yolundaki Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 08/12/2016 tarih ve E:2016/4388, K:2016/3337 sayılı kararı ile ilgili olarak bir işlem yapılmamasına ve taşınmazların geri alınmasına yönelik olarak herhangi bir işlem tesis edilmemesine ilişkin Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 28/04/2017 tarih ve 2017/14 sayılı kararının iptali istenilmektedir.
DAVACILARIN İDDİALARI :
Mülkiyeti Hazine’ye ait … ili, … ilçesi, …, … no.lu parseldeki taşınmazın 12/07/2012 tarihinde yapılan satış ihalesinin Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 08/12/2016 tarih ve E:2016/4388, K:2016/3337 sayılı kararıyla iptaline karar verildiğinden taşınmazın hukuken Hazine’ye ait olduğu, söz konusu iptal kararı ile ilgili olarak bir işlem yapılmamasına ve taşınmazların geri alınmasına ilişkin olarak herhangi bir işlem tesis edilmemesine ilişkin kararın yok hükmünde, kanunsuz emir niteliğinde olduğu, dava konusu kararın Anayasa’nın 2., 125. ve 138. maddeleri ve İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28. maddesine aykırı olduğu, iptal kararlarının ona bağlı olarak tesis edilen diğer işlemleri de yapıldıkları tarihten itibaren ortadan kaldırarak tesis edilmemiş hâle getireceği, idarelerin yargı kararını uygulamak zorunda oldukları, kararın eksikliğini veya yanlışlığını tartışma yetkileri bulunmadığı, iptal kararının uygulanmasında hukukî ve fiili imkânsızlık bulunmadığı ileri sürülmüştür.

DAVALININ SAVUNMASI :
Davalı tarafından, öncelikle usule ilişkin olarak, davacıların dava açma ehliyetinin bulunmadığı, davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği; davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda belirtilen dava açma süresi içinde açılmadığı, davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği ileri sürülmüştür.
Esasa ilişkin olarak, uyuşmazlığa konu … ili, … ilçesi, …, … no.lu parseldeki taşınmazın ihaleye çıkarılmadan önce imar planının Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 16/03/2012 tarih ve 2012/38 sayılı kararı ile onaylanarak Resmî Gazete’de ilan edildiği, imar planlarına karşı dava açılmadığı, imar planının yapılması ve taşınmazın özelleştirilmesi aşamasında Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan imar planlarına ve özelleştirmeye yönelik görüş ve izin alındığı, özelleştirme işlemlerinin bu görüş çerçevesinde gerçekleştirildiği, ihale sonucu taşınmazın 277.000.000,00.-TL bedelle satılmasına karar verildiği, 27/06/2013 tarihinde satış sözleşmesi imzalanarak 05/07/2013 tarihinde tapudan alıcıya devredildiği, dava konusu Özelleştirme Yüksek Kurulu kararı uyarınca iptal kararı ile ilgili olarak işlem tesis edilmemesine ve taşınmazların geri alınmasına yönelik işlem tesis edilmemesine karar verildiği, idarece taşınmazın sit alanı olma özelliği dikkate alınarak imar planı yapıldığı, uygun görüşler ve taşınmazın özel sektöre devri için gerekli izinler alınmak suretiyle taşınmazın ihale edildiği, taşınmazın bakımı, onarımı ve korunması gibi kamunun yükümlülüğünde olan giderlerin özelleştirme sonucu özel sektöre bırakılarak kamu giderlerinde azalma sağlandığı, özel sektör tarafından taşınmaza yönelik tasarrufların mevzuat ile sit alanına ilişkin alınması gereken izinler çerçevesinde gerçekleştirileceği, yapının mevcut özelliklerinin korunacağı, iptal kararı uyarınca taşınmazın otomatik olarak Hazine’nin mülkiyetine geçmesinin mümkün olmadığı, idarenin tek başına yapacağı işlem ile anılan iptal kararının doğrudan uygulanmasının hukuk kuralları çerçevesinde mümkün olmayacağı, dava konusu kararın hukuka uygun olduğu savunulmuştur.
Davalı yanında müdahil tarafından, öncelikle usule ilişkin olarak, davacıların dava açma ehliyetinin bulunmadığı, davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği; davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda belirtilen dava açma süresi içinde açılmadığı, davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği ileri sürülmüştür.
Esasa ilişkin olarak, uyuşmazlığa konu taşınmazın özelleştirme kapsam ve programına alınmasına ilişkin davanın reddedildiği, taşınmazın özelleştirilmesine hukukî bir engelin bulunmadığı, idare tarafından ihaleye çıkarılmadan önce Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 16/03/2012 tarih ve 2012/38 sayılı kararı ile, taşınmazın turizm tesis alanı, günübirlik tesis alanı olarak imar planlarının onaylandığı, imar planlarına dava açılmadığı, imar planının yapılması ve taşınmazın özelleştirilmesi aşamasında Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan imar planına ve özelleştirmeye yönelik görüş ve izin alınarak taşınmazın özelleştirilmesi işlemlerinin bu görüş çerçevesinde gerçekleştirildiği, ihale komisyonu kararının onaylanmasına ilişkin Özelleştirme Yüksek Kurulu kararına ve satış sözleşmesine karşı dava açılmadığı, taşınmazın tapuda devir ve teslim edildiği, sözleşmenin yürürlükte olduğu savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’UN DÜŞÜNCESİ : Dava konusu işlemin iptali gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI …’UN DÜŞÜNCESİ : Dava; Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 01/06/2010 tarih ve 2010/31 sayılı kararıyla özelleştirme kapsam ve programına alınan, mülkiyeti Hazine’ye ait … ili, … ilçesi, …, … no.lu parseldeki taşınmazın 12/07/2012 tarihinde yapılan satış ihalesinin iptali yolundaki Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 08/12/2016 tarih ve E:2016/4388, K:2016/3337 sayılı kararı ile ilgili olarak bir işlem yapılmamasına ve taşınmazların geri alınmasına yönelik olarak herhangi bir işlem tesis edilmemesine ilişkin Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 28/04/2017 tarih ve 2017/14 sayılı kararının iptali istemi ile açılmıştır.
Anayasa’nın 125. maddesinin 1. fıkrasının ilk cümlesinde, “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.”; 138. maddesinin 4. fıkrasında, “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.” hükümleri yer almaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28. maddesinde, “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez.” kuralına yer verilmiştir.
Bu bağlamda, her türlü işlem ve eylemi yargı denetimine tâbi olan idarenin yargı kararlarına uyması ve bu kararların gereklerine göre işlem ya da eylemde bulunmak zorunda olması aynı zamanda Anayasa’nın 2. maddesinde kabul edilmiş olan “hukuk devleti” ilkesinin de bir gereği olup, idarenin yargı kararlarını aynen ve gecikmeksizin uygulamasının anayasal bir zorunluluk olduğu kuşkusuzdur.
Olayda; Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 08/12/2016 tarih ve E:2016/4388, K:2016/3337 sayılı kararıyla, mülkiyeti Hazine’ye ait, … ili, … ilçesi, …, … no.lu parseldeki taşınmazın özelleştirilmesini teminen 12/07/2012 tarihinde yapılan satış ihalesinin iptaline kesin olarak karar verilmiş olduğu açıktır.
Ancak, satış ihalesinin iptaline kesin olarak karar verilmiş olduğu açık olmakla birlikte, 28/04/2017 tarih ve 2017/14 sayılı Kurul kararı ile, bu yargı kararının uygulanmaması sonucunu doğuracak nitelikte işlem tesis edildiği anlaşıldığından dava konusu Kurul kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 28/04/2017 tarih ve 2017/14 sayılı kararının iptali gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Davalı ve davalı yanında müdahilin usule yönelik itirazları geçerli bulunmamıştır.

MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :
Davacılar tarafından, Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 01/06/2010 tarih ve 2010/31 sayılı kararıyla özelleştirme kapsam ve programına alınan mülkiyeti Hazine’ye ait, … ili, … ilçesi, …, … no.lu parseldeki taşınmazın özelleştirilmesini teminen 12/07/2012 tarihinde yapılan satış ihalesinin iptali istemiyle açılan davada, Dairemizin 27/05/2016 tarih ve E:2012/2572, K:2016/2018 sayılı kararıyla davanın reddine karar verilmiş; davacılar tarafından bu kararın temyizi üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 08/12/2016 tarih ve E:2016/4388, K:2016/3337 sayılı kararıyla anılan kararın bozulmasına, dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Bakılan dava, Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 01/06/2010 tarih ve 2010/31 sayılı kararıyla özelleştirme kapsam ve programına alınan, mülkiyeti Hazine’ye ait … ili, … ilçesi, …, … no.lu parseldeki taşınmazın 12/07/2012 tarihinde yapılan satış ihalesinin iptali yolundaki Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 08/12/2016 tarih ve E:2016/4388, K:2016/3337 sayılı kararı ile ilgili olarak bir işlem yapılmamasına ve taşınmazların geri alınmasına yönelik olarak herhangi bir işlem tesis edilmemesine ilişkin Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 28/04/2017 tarih ve 2017/14 sayılı kararının iptali istemiyle açılmıştır.
İNCELEME VE GEREKÇE:
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa’nın 125. maddesinin 1. fıkrasının ilk cümlesinde, “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.”; 138. maddesinin 4. fıkrasında, “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.” hükümleri yer almaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28. maddesinde, “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez.” kuralına yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Her türlü işlem ve eylemi yargı denetimine tâbi olan idarenin yargı kararlarına uyması ve bu kararların gereklerine göre işlem ya da eylemde bulunmak zorunda olması aynı zamanda Anayasa’nın 2. maddesinde kabul edilmiş olan “hukuk devleti” ilkesinin de bir gereği olup, idarenin yargı kararlarını aynen ve gecikmeksizin uygulamasının anayasal bir zorunluluk olduğu kuşkusuzdur.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 08/12/2016 tarih ve E:2016/4388, K:2016/3337 sayılı kararında; “…tamamı 2. derece doğal sit alanı ve 3. derece arkeolojik sit alanında, kısmen de 1. derece arkeolojik sit alanında kalan uyuşmazlık konusu … sayılı parselin, özelleştirme kapsam ve programına alınmasının ve sonrasında özelleştirilmesinin amacının işlem tesis edilirken gösterilmediği gibi, bu işleme karşı açılan davada da 2863 sayılı Yasa ve ilke kararlarına uyulacağının belirtilmesi dışında hukuken kabul edilebilir bir nedenin ortaya konulamadığı …, 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun ile idareye tanınan yetkilerin sınırsız olmadığı ve ancak anılan Yasa ile belirlenen amaç ve esaslar çerçevesinde kullanılabileceği açık olduğuna göre, Yasa’da belirlenen “ekonomide verimlilik artışı ve kamu giderlerinde azalma sağlamak” amacı gözetilmeden tesis edildiği anlaşılan işlemde hukuka ve kamu yararına uyarlık bulunmadığı…” gerekçesine yer verilerek Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 01/06/2010 tarih ve 2010/31 sayılı kararıyla özelleştirme kapsam ve programına alınan mülkiyeti Hazine’ye ait, … ili, … ilçesi, …, … nolu parseldeki taşınmazın özelleştirilmesini teminen 12/07/2012 tarihinde gerçekleştirilen satış ihalesinin iptaline kesin olarak karar verilmiştir.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nca anılan ihalenin iptaline karar verilmesi üzerine, Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun (Kurul) dava konusu 28/04/2017 tarih ve 2017/14 sayılı kararıyla da, “…yürütmenin durdurulması ve iptal kararında yer verilen sit alanları ile ilgili olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan gerekli izinlerin alındığı, sit alanlarının kullanılmasıyla ilgili yasal düzenlemelerin özelleştirilen taşınmaz için de geçerli olduğu ve kamu kurumları ile birlikte alıcıyı da bağladığı, alıcı tarafından söz konusu izinlerin alındığı görülerek ihaleye iştirak edildiği ve taşınmazın iyi niyetle devralındığı, İdare tarafından yapılan imar planının hâlen yürürlükte olduğu, satış sözleşmesinin iptali için dava açılmadığı ve yargı kararı ile iptal edilmediği hususları ile gelinen aşama itibarıyla hukuki ve fiili imkânsızlıklar da dikkate alınarak Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından verilen 08/12/2016 tarih ve E:2016/4388, K:2016/3337 sayılı iptal kararı ile ilgili olarak bir işlem yapılmamasına ve taşınmazların geri alınmasına yönelik olarak herhangi bir işlem tesis edilmemesine…” karar verildiği görülmüştür.
Bu itibarla, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 08/12/2016 tarih ve E:2016/4388, K:2016/3337 sayılı kararıyla, mülkiyeti Hazine’ye ait, … ili, … ilçesi, …, … nolu parseldeki taşınmazın özelleştirilmesini teminen 12/07/2012 tarihinde yapılan satış ihalesinin iptaline kesin olarak karar verilmiş olduğu hâlde, 28/04/2017 tarih ve 2017/14 sayılı Kurul kararı ile, bu yargı kararının uygulanmaması sonucunu doğuracak nitelikte işlem tesis edildiği anlaşıldığından dava konusu Kurul kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Öte yandan, dava konusu Kurul kararında, hukukî ve fiili imkânsızlıklar dikkate alınarak Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 08/12/2016 tarih ve E:2016/4388, K:2016/3337 sayılı kararı ile ilgili olarak işlem yapılmamasına karar verildiğinin belirtildiği, ancak söz konusu kararda yargı kararının uygulanmasını imkânsız kılan gerekçelere yer verilmediği, davalı idare tarafından ileri sürülen fiili ve hukukî imkânsızlıkların da kabul edilebilir nitelikte olmadığı açıktır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Dava konusu işlemin İPTALİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam …-TL yargılama gideri ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca …-TL vekâlet ücretinin davalı idareden alınarak davacılara verilmesine,
3. Davalı yanında müdahil tarafından yapılan toplam …-TL yargılama giderinin müdahil üzerinde bırakılmasına,
4. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacılara ve davalı yanında müdahile iadesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na temyiz yolu açık olmak üzere, 07/11/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.