Danıştay Kararı 13. Daire 2018/2686 E. 2019/584 K. 26.02.2019 T.

13. Daire         2018/2686 E.  ,  2019/584 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2018/2686
Karar No : 2019/584

KARARIN DÜZELTİLMESİNİ İSTEYEN
(DAVACI) :
KARŞI TARAF (DAVALI) :
İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının onanmasına dair Danıştay 13. Dairesi’nin 27/12/2017 tarih ve E:2011/1300, K:2017/4377 sayılı kararının; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, ortağı bulunduğu …. A.Ş.’ye …. Asliye Ceza Mahkemesi’nce verilen para cezasının tahsili amacıyla düzenlenen 23/10/2009 tarih ve … takip numaralı 44.165,98-TL tutarındaki ödeme emrinin iptali istemiyle açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince; şirket hakkında …. Asliye Ceza Mahkemesi’nin E:…, K:… sayılı kararıyla hükmedilen adli para cezalarının tahsili amacıyla …. Vergi Dairesi’nce takibata başlanıldığı, şirket adına ödeme emri düzenlendiği, ancak tüzel kişiliğin bilinen adresinde tebliğ yapılamadığı, adres araştırmasında yeni adresinin de bulunamadığı ve para cezasının ilanen tebliğ edildiği, borcun tahsil edilebilmesi için yapılan kovuşturma ve malvarlığı araştırmasında, ödevli şirketin malvarlığına ulaşılamaması ve amme alacağının tahsil edilememesi üzerine, söz konusu borcun tahsili için borcun doğduğu dönemde şirketin yönetim kurulu üyesi olan davacı adına şirketteki hissesi oranında ‘nün 20/08/2009 tarih ve …, …, … takip numaralı ödeme emirlerinin düzenlendiği, ancak bilahare davacının şirket yönetim kurulu üyesi olması nedeniyle borcun tamamından sorumlu olduğunun anlaşılması üzerine, hükmedilen 46.490,45-TL para cezasından ödeme emri düzenlenen 2.324,54-TL düşüldükten sonra kalan 44.165,98-TL’nin tahsili için dava konusu ödeme emrinin düzenlendiği, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre Yönetim Kurulu üyesi olarak sorumlu olduğu dönemde işlenen suçtan kaynaklanan borcun davacıdan tahsilinin gerektiği, kesinleşen amme alacağının tahsili için düzenlenen dava konusu ödeme emrinde hukuka aykırılık bulunmadığı, öte yandan, davacı tarafından, şirketteki payını devrettiği ve dava konusu borçla ilgili bir sorumluluğunun kalmadığının iddia edildiği, ancak dava konusu borcu doğuran suçların,davacının şirketteki yönetim kurulu üyeliğinin devam ettiği 22/07/2000 tarihinde işlendiği ve para cezasından sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Daire kararının özeti: Davacının temyiz başvurusu üzerine Dairemizce, temyize konu karar hukuk ve usule uygun bulunmuş ve kararın onanmasına karar verilmiştir.
KARAR DÜZELTME TALEP EDENİN İDDİALARI : 27/03/2002 tarihinde şirketi ….. isimli kişiye devrettiği, ancak Yönetim Kurulu başkanlığının Genel Kurul ile seçilmesi gerektiğinden olağanüstü genel kurula kadar görevde kaldığı, şirketteki payını devrettiğinden söz konusu borçtan devralan kişi ve temsilcilerin sorumlu olması gerektiği, şirket temsilcisinin müteselsilen sorumlu tutulabilmesi için işlemin her aşamasında haberdar edilerek savunma hakkı imkânının tanınması gerektiği ileri sürülerek Dairemiz kararının düzeltilmesi istenilmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Düzeltilmesi istenen kararın usul ve yasaya uygun olduğu, ileri sürülen nedenlerin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 54. maddesine uymadığı, bu nedenle istemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ ….’NUN DÜŞÜNCESİ : Karar düzeltme isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, 2577 sayılı Kanun’un Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi gereğince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, davacının karar düzeltme istemi kabul edilerek Dairemizin 27/12/2017 tarih ve E:2011/1300, K:2017/4377 sayılı onama kararı kaldırıldı, temyiz istemi yeniden incelenerek işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
…. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile, …. A.Ş.’nin ihracat hesabına ilişkin mal bedeli dövizlerini yurda getirmediği gerekçesiyle 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun’un 3. maddesinin (b) bendi uyarınca şirketin ağır para cezası ile cezalandırıldığı, para cezasına ilişkin söz konusu kararın Cumhuriyet Savcılığı’nın 24/10/2002 tarihli yazısı ekinde Vergi Dairesine gönderildiği, Vergi Dairesince şirket adına düzenlenen ödeme emrinin, şirket bilinen adresinde bulunamadığından tebliğ edilemediği, yapılan malvarlığı araştırması neticesinde şirketin malvarlığına ulaşılamaması ve amme alacağının tahsil edilememesi üzerine borcun tahsili için borcun doğduğu dönemde şirket Yönetim Kurulu üyesi olan davacı adına 23/10/2009 tarihli ödeme emrinin düzenlenerek tebliğ edilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun’un 1. maddesinde, kambiyo, nukut, esham ve tahvilat alım ve satımının ve bunlar ile kıymetli madenler ve kıymetli taşlarla bunlardan mamul veya bunları muhtevi her nevi eşya ve kıymetlerin ve ticari senetlerle tediyeyi temine yarayan her türlü vasıta ve vesikaların memleketten ihracı veya memlekete ithalinin tanzim ve tahdidine ve Türk parasının kıymetinin korunması zımnında kararlar ittihazına Bakanlar Kurulu’nun salahiyetli olduğu belirtilmiş; Kanun’un eylemin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan 3. maddesinin (b) bendinde, her türlü mal, kıymet, hizmet ve sermaye ithal ve ihraç edenler veya bu işlere aracılık edenlerden, bu işlemlerinden doğan alacaklarını 1. maddeye göre alınan kararlardaki hükümlere göre yurda getirmeyenlerin, yurda getirmekle yükümlü oldukları kıymetin rayiç bedelinin yüzde beşi tutarında ağır para cezasıyla cezalandırılacağı kuralına yer verilmiş; anılan kural, 30/12/2008 tarih ve 27096 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5827 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile, “Her türlü mal, kıymet, hizmet ve sermaye ithal ve ihraç edenler veya bu işlere aracılık edenlerden bu işlemlerinden doğan alacaklarını 1. maddeye göre alınan kararlardaki hükümlere göre ve bu kararlarda tayin edilen süreler içinde yurda getirmeyenler, yurda getirmekle yükümlü oldukları kıymetlerin rayiç bedelinin yüzde beşi kadar idarî para cezasıyla cezalandırılırlar. İdarî para cezasına ilişkin karar kesinleşinceye kadar alacaklarını yurda getirenlere, birinci fıkra hükmüne göre idarî para cezası verilir. Ancak, verilecek idarî para cezası yurda getirilmesi gereken paranın yüzde ikibuçuğundan fazla olamaz.” şeklinde değiştirilmiştir.
1567 sayılı Kanun’un Ek 4. maddesinde, bu kanuna göre gerçek ve tüzel kişiler hakkında hükmolunacak para cezalarıyla 1. maddeye göre alınan kararlar uyarınca tahsili gereken alacaklar hakkında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanacağı kurala bağlanmıştır.
11/08/1989 tarih ve 20249 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nın 8. maddesinin (a) bendinde, ticari amaçlarla ihraç edilen malların bedelinin, bu Karar’da öngörülen özel hâller ile Bakanlıkça uygun görülen mücbir sebeplerden kaynaklanan gecikmeler hariç, fiili ihraç tarihinden itibaren en çok 180 gün içinde ihracatçılar tarafından yurda getirilerek bankalara veya özel finans kurumlarına satılmasının zorunlu olduğu kuralına yer verilmiş; ancak 08/02/2008 tarih ve 26781 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair 2008/13186 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nın 3. maddesi ile bu kural değiştirilerek ihracat bedellerinin tasarrufunun serbest olduğu belirtilmiştir.
Bu kapsamda, uyuşmazlığa konu adli para cezasının dayanağını teşkil eden kuralın kaldırıldığı görülmüştür.
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 5. maddesinin birinci fıkrasında, mahkemenin, kesinleşen ve yerine getirilmesini onayladığı cezaya ilişkin hükmü Cumhuriyet Başsavcılığı’na göndereceği; bu hükme göre cezanın infazının Cumhuriyet savcısı tarafından izleneceği ve denetleneceği; 98. maddesinin birinci fıkrasında ise, mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar isteneceği kurala bağlanmıştır.
6183 sayılı Kanun’un 3. maddesinde, “para cezaları” teriminin, adli ve idari para cezalarını ifade ettiği belirtilmiş; “Ödeme emri” başlıklı 55. maddesinin birinci fıkrasında, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere 7 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir “ödeme emri” ile tebliğ olunacağı; 58. maddesinde ise, kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı iddialarıyla tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde itirazda bulunabileceği kurala bağlanmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Anılan şirket aleyhine ağır para cezasına hükmedilmesine ilişkin …. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … tarihli kararından sonra 08/02/2008 tarih ve 26781 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar ile ihracat bedellerinin tasarrufuna serbesti getirildiği, davaya konu 23/10/2009 tarihli ödeme emrinin ise bu tarihten sonra düzenlendiği görülmüştür.
Bu durumda, davalı idarece, adlî para cezasının infaz işlemlerinden ve denetiminden sorumlu olan … Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, adlî para cezasının dayanağı olan düzenlemeye göre sonradan yürürlüğe giren düzenlemenin hükümlünün lehine olup olmadığı yolunda bir belirleme yapılıp yapılmadığı ve yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenip istenmediği araştırıldıktan sonra tahsilat işlemlerine devam edilip edilmeyeceğinin ortaya konulması gerekmektedir.
Bu itibarla, davalı Vergi Dairesi tarafından, ödeme emrinin düzenlendiği tarihten önce mevzuatta yapılan değişiklik dikkate alınarak adlî para cezasının tahsiline engel bir durumun bulunup bulunmadığının, bu konuda ödeme emriyle takibe devam edilip edilmeyeceğinin belirlenmesi suretiyle işlem tesis edilmesi gerekirken, bu hususlar araştırılmaksızın tanzim edilen dava konusu ödeme emrinde hukuka uygunluk, davanın reddi yolundaki temyize konu Mahkeme kararında ise hukukî isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
3. Fazladan yatırılan …-TL harcın istemi hâlinde davacıya iadesine,
4. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine, 26/02/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.