Danıştay Kararı 13. Daire 2018/2430 E. 2018/2384 K. 11.09.2018 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2018/2430 E.  ,  2018/2384 K.f.y
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2018/2430
Karar No:2018/2384

TEMYİZ EDEN (DAVACI): …
VEKİLİ: …
KARŞI TARAF (DAVALI): …
VEKİLİ: …

İSTEMİN KONUSU: … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Davacının kiracı olarak işlettiği … Belediyesine ait “… Mahallesi, … Caddesi No: … …/…” adresindeki büfenin kira sözleşmesinin 30.04.2018 tarihinde sona ermesi sebebiyle, ilgili büfe için 25.04.2018 tarihinde yeniden kiralama ihalesi yapılmasına ilişkin… Belediye Encümeni kararının iptali istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen … tarih ve E: …, K: … sayılı kararda; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun ”İvedi yargılama usulü” başlıklı 20/A maddesinde, dava açma süresinin otuz gün olduğu; aynı Kanunun 14/3-e maddesinde de, dava dilekçelerinin süre aşımı yönünden inceleneceği; 15/1-b maddesinde ise, 14/3-e maddesinde yazılı hâlde (davada süre aşımı bulunması hâlinde) davanın reddine karar verileceğinin kurala bağlandığı; uyuşmazlık konusu olayda, dava dilekçesinin ‘Tebliğ Tarihi’ başlıklı kısmında ve dilekçenin muhtelif yerlerinde davaya konu edilen ihale yapılmasına dair encümen kararının tebliğ/öğrenme tarihinin 08.02.2018 tarihi olarak gösterildiği; yine dilekçe ve eklerinden, davalı idarenin, davacının kullanmakta olduğu büfenin kira sözleşmesinin 30.04.2018 tarihinde sona ereceğini ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 45. maddesi gereğince bahse konu taşınmaz için kiralama ihalesi yapılacağını davacıya 07.02.2018 tarih ve 2250 sayılı yazısı ile 08.02.2018 tarihinde tebliğ ederek bildirdiği; bu durumda 08.02.2018 tarihini takip eden 30 günlük dava açma süresi içinde ve en geç 12.03.2018 tarihinde açılması gereken davanın, 08.05.2018 tarihinde açılması sebebiyle, süre aşımı nedeniyle işin esasını inceleme imkânının bulunmadığı gerekçesiyle davanın süre aşımı yönünden reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davacı tarafından, kendisinin idare tarafından yanıltıldığı, idare yetkililerinin kendisine ihalenin formalite olarak yapıldığı, kira artışı yapılarak kira sözleşmesinin yenileneceğini bildirdiği, ihale günü geldiğinde birden fazla kişinin açık artırmaya çağrıldığını gördüğü, bu sebeple ihalenin yapıldığı tarihin dava açma süresinin hesabında esas alınması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Davalı idare tarafından, davanın süresinde açılmadığı, ihalenin usulüne uygun biçimde davacıya tebliğ edildiği belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’in DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacının duruşma istemi yerinde görülmeyerek ve dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa’nın “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” başlıklı 11. maddesinde Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.”; 40. maddesinin 2. fıkrasında, “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.” kuralı yer almış; 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu; 125. maddesinin üçüncü fıkrasında, idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 8. maddesinde “1. Süreler, tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlar.”; 20/A maddesindei “1. İvedi yargılama usulü aşağıda sayılan işlemlerden doğan uyuşmazlıklar hakkında uygulanır: a) İhaleden yasaklama kararları hariç ihale işlemleri…2. İvedi yargılama usulünde: a) Dava açma süresi otuz gündür.” kuralına yer verilmiştir.

MADDİ OLAY:
Davacı ile mülkiyeti … Belediyesine ait “… Mahallesi, … Caddesi No: … …/…” adresindeki büfenin kiralanmasına yönelik kira sözleşmesi imzalanmıştır.
Anılan kira sözleşmesinin süresi 30.04.2018 tarihinde sona ereceğinden, 11.04.2018 tarih ve … sayılı … Belediye Encümeni kararı ile 25.04.2018 tarihinde yeniden kiralama ihalesi yapılmasına karar verilmiştir.
2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 45. maddesi gereğince bahse konu taşınmaz için kiralama ihalesi yapılacağı davacıya 08.02.2018 tarihinde tebliğ edilerek bildirilmiştir.
İhale günü kira sözleşmesinin kira artışı yapılarak uzatılmayıp açık artırma ihalesi yapılması üzerine bakılan dava açılmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Anayasanın “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” başlıklı 11. maddesinde, Anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu; “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu kurala bağlanmıştır. Anayasa’nın 125. maddesinin üçüncü fıkrasında, idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı belirtilmiş; 3.10.2001 tarih ve 4709 sayılı Kanun’un 16. maddesiyle Anayasa’nın 40. maddesine eklenen ikinci fıkrada ise, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu ifade edilmiştir.
İkinci fıkranın gerekçesinde, değişikliğin, bireylerin yargı ya da idari makamlar önünde sonuna kadar haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkân sağlanması amacıyla ve son derece dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, mercii ve sürelerin belirtilmesinin hak arama, hak ve hürriyetlerin korunması açısından zorunluluk hâline gelmesi nedeniyle yapıldığı belirtilmiştir.
Anayasa’da yer alan düzenlemeler, normlar hiyerarşisinde aynı düzeyde yer aldığından bu kuralların birbirine üstünlüklerinden söz etmek mümkün olmamakla birlikte, anayasal normlar değerlendirilirken normun kabul edildiği tarihe bakılarak yorum yapılabilir. Anayasa’nın 125. maddesinde, idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı belirtilmiş ise de; 40. maddeye eklenen fıkrayla, idari işlemlerde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağının ve sürelerinin belirtilmesi zorunluluğu getirildiğinden, kişilere bildirilen idari işlemlerde başvuru süresi ve başvuru yerinin de gösterilmesi gerekmektedir. Dava açma süresini başlatacak olan yazılı bildirim, Anayasa’nın amir hükmü gereğince başvuru mercii ve süresini de gösteren yazılı bildirimdir. Bunun dışındaki yazılı bildirimler Anayasa’nın 40. maddesinin amir hükmüne uygun olmadığından, dava açma süresini başlatmayacaktır.
Anayasal düzenlemeler ve değinilen gerekçeden, Devletin, kurumları vasıtasıyla tesis edilen her türlü işlemlerinde, bu işlemlere karşı başvurulacak yargı yeri veya idari makamlar ile başvuru süresinin gösterilmesinin bir anayasal zorunluluk hâline getirildiği anlaşılmaktadır. Anayasa’nın bağlayıcılığı karşısında, bu zorunluluğa, yasama, yürütme ve yargı organlarının, idare makamlarının ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının uymakla yükümlü oldukları kuşkusuzdur.
Anayasa Mahkemesi de 08.12.2004 tarih ve E:2004/84, K:2004/124 sayılı kararında; bireyler hakkında kurulan işlemlere karşı kanun yolları, başvurulacak merciler ile sürelerin belirtilmesi yönünden Devlete verilen görevin bir zorunluluk içerdiğine, bu zorunluluk nedeniyle her yasada özel bir düzenleme yapılması gerekmediğine değinerek, Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrasının, mahkemelerce doğrudan uygulanır nitelik taşıdığını kabul etmiştir.
Tüm bu açıklamalar sonucunda; Devletin, işlemlerinde, bireylerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğunu öngören Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrasının, ayrı bir yasal düzenlemenin varlığını gerektirmeyen, doğrudan uygulanabilir nitelik taşımasından dolayı, yasama, yürütme ve yargı organlarının, idare makamlarının ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının işlemlerinde, bu işlemlere karşı başvurulacak idari mercileri ve kanun yolları ile sürelerini belirtmesinin zorunlu olduğu, Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrası gereğince, başvuru süresi ve yeri bildirilmeyen tebliğ işlemleri dava açma süresini başlatmayacağından, açılan davaların süre yönünden reddedilmeyip, işin esasına girilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrası gereğince, başvuru süresi bildirilmeyen işlemlerin ilgilisine tebliği dava açma süresini başlatmayacağından, bu tür davalarda dava açma süresinin geçmesinden sonra açılan davaların süre yönünden reddedilmeyip işin esasının incelenmesi gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, davacıya 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 45. maddesi gereğince taşınmaz için kiralama ihalesi yapılacağının tebliğ edildiği 07.02.2018 tarih ve 2250 sayılı işlemde, igilinin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağının ve sürelerinin gösterilmediği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, kamu kurum ve kuruluşlarının işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğunu öngören Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrasındaki düzenlemeye rağmen, davalı idare tarafından davacıya tebliğ edilen 07.02.2018 tarih ve 2250 sayılı yazıda, davacının hangi kanun yolları ve mercilere başvurabileceği ve dava açma süreleri belirtilmediğinden, idarenin doğru bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve hak arama özgürlüğünün ihlal edilmiş olması karşısında dava açma süresinin işlemeye başlamadığı anlaşıldığından, Mahkemece işin esası incelenerek bir karar verilmesi gerekirken davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde usul hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Kullanılmayan …-TL yürütmeyi durdurma harcı ile fazladan yatırılan … -TL harcın istemi hâlinde davacıya iadesine,
4. İşin esası hakkında bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
5. 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendi uyarınca kesin olarak (karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere), 11/09/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.