Danıştay Kararı 13. Daire 2018/1542 E. 2023/2230 K. 08.05.2023 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2018/1542 E.  ,  2023/2230 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2018/1542
Karar No:2023/2230

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Fonu (Fon)
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacının, … Grubu şirketlerinden … Sanayi ve Ticaret A.Ş.’de (… Makine) kanunî temsilci olmasından dolayı düzenlenen 18.456.079,15-TL tutarlı, … tarihli ve … sayılı ödemeye çağrı mektubu ile söz konusu ödemeye çağrı mektubunun dayanağı olan … tarih ve … sayılı Fon Kurulu kararının (… Makine’den kaynaklanan borçlardan sorumlu tutulmasına ilişkin kısmının) iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; 6183 sayılı Kanun, 4389 sayılı (Mülga) Bankalar Kanunu ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nda yer alan düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde 18.456.079,15-TL’lik Fon alacağı belirlenirken kanuni temsilci olarak göreve başladığı dönemden önce kullanılıp ödenmeyen ve kendi görev yaptığı dönemde kullanılan ve ödenmeyen kredi tutarları esas alınarak sorumluluk tutarına ulaşıldığı, davacının hesaplanan Fon alacağının ödendiğine ilişkin herhangi bir bilgi veya belgeyi dosyaya sunamadığı, … Makine’de 21/08/1997-03/05/1999 tarihleri arasından yönetim kurulu üyeliği yapan davacının kanuni temsilci olarak sorumlu olduğu, söz konusu şirketin … Bank A.Ş.’den (… Bank) olan 1998-1999 yıllarında kullanılan, yeni kredi kullanımları ile kanuni takip hesaplarına aktarılan ve ödenmeyen kredi borçlarından davacının sorumlu tutulmasında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdarî Dava Dairesi’nce; istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davacı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, 6183 sayılı Kanun’un Mükerrer 35. maddesinin 5. fıkrasının Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği, iptal edilen bir kanun hükmüne göre takip yapılamayacağı, kamu alacağındaki sorumluluğunun ve yapılan hesaplamaların nasıl yapıldığının ortaya konmadığı, kamu alacağının tamamen ödendiği, kamu alacağının oluştuğu tarihte söz konusu şirkette yönetim kurulu üyesi olmadığı, görevden ayrıldığı tarihten 2 yıl sonra söz konusu borcun doğduğu, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun kanuni temsilci sıfatıyla görevde oldukları süre içinde muaccel olan kamu borçlarını kapsadığı, yönetici olarak görev yaptığı şirket hakkında aciz belgesi alınmadan bir başka ifade ile asıl borçlu olan şirkete karşı tüm tahsil imkânları tüketilmeden kanuni temsilcilerin sorumluluğuna gidilecemeyeceği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, davacının kanunî temsilci olarak kusursuz sorumluluğunun bulunduğu, Fon’un takip edeceği kanunî temsilcileri 6183 sayılı Kanun’un mükerrer 35. maddesinin iptal edilen 5. fıkrasına göre değil, 5411 sayılı Kanun’un geçici 26. maddesine göre belirlediği, davacı ile ilgili ceza yargılamasında davanın zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine karar verildiği, Fon’un tüzel kişilerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarının kanuni temsilcilerin şahsi mal varlıklarından 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsil edebileceği, bu nedenle Fon’un aciz belgesi sunma zorunluluğunun bulunmadığı belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Davacının, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu kararı ile temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na intikal eden … Bank’ın hakim ortaklarından … Makine’de 21/08/1997-03/05/1999 tarihleri arasında yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı, … Bank’ın Fon’a devredilmesiyle anılan şirketin … Bank’a olan borcunun kamu alacağı niteliği kazandığı, davacının yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı şirketin … Bank’a olan borcunun gecikme zammı ile birlikte toplam 18.456.079,15-TL’lik kısmından sorumlu tutulduğu, Fon alacağının tahsili amacıyla davacının kanuni temsilcisi olduğu şirkete 6183 sayılı Kanun’un 37., 55. ve 79. maddeleri uyarınca takibe başlanılmasına karşın alacağın tahsil edilememesi ve yapılan malvarlığı araştırmaları sonucunda tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması sonucunda 6183 sayılı Kanun’un Mükerrer 35. maddesi uyarınca borçlu şirketin kanuni temsilcisi olan davacı hakkında … tarih ve … sayılı Fon Kurulu kararı ile 18.456.079,15-TL tutardan sorumlu tutulmasına karar verildiği, bu kapsamda söz konusu kamu alacağının takip ve tahsili için … tarihli ve … sayılı ödemeye çağrı mektubunun düzenlendiği, anılan ödemeye çağrı mektubu ile dayanağı Fon Kurulu kararının iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
4389 sayılı Kanun’un 15. maddesinin yedinci fıkrasının (b) bendinde, hisseleri kısmen veya tamamen Fon’a intikal eden bir bankanın yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklarının veya yöneticilerinin, yönetim kurulu, kredi komiteleri, şubeler, diğer yetkili ve görevliler aracılığıyla veya sair suretlerle banka kaynaklarını ve varlıklarını doğrudan veya üçüncü kişilere rehnetmek, teminat göstermek, ekonomik gücü olmayan kişilere kredi vermek, karşılığında kredi temin etmek amacıyla kredi kullandırmak, yurt içi veya yurt dışı banka ve malî kuruluşlar nezdinde depo veya sair adlarla hesap açtırmak veya bu hesapları teminat göstermek ve sair şekillerde kullanmak suretiyle veya başkaca dolanlı işlemlerle edindikleri veya bu suretle üçüncü kişilere edindirdikleri para, mal, her türlü hak ve alacakların temininde kullanılan banka kaynakları ve varlıkları nedeniyle doğan alacakların Fon alacağı sayılacağı ve bu alacaklar hakkında 6183 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı; bu fıkraya 5020 sayılı Kanun’la eklenen paragrafta, Fon alacaklarından; yönetim ve denetimi Fon’a geçen ve/veya bankacılık yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilgili Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılan bankalar ile tasfiyeye tâbi tutulan veya tasfiye işlemi başlatılan bankaların kaynağını kullanmış olmasından dolayı Fon’a borçlu olması kaydıyla Fon’a intikal eden bir bankadan ilk kredinin ve/veya banka kaynağının kullanılmasından sonra, bu bendin birinci cümlesinde belirtilen gerçek ve tüzel kişilerin, edindikleri ve/veya bu suretle üçüncü kişilere edindirdikleri para, her türlü mal, hak ve alacaklarının banka kaynağı kullanılmak suretiyle edinildiği ve/veya edindirildiğinin kabul edileceği ve bu gerçek kişiler ile tüzel kişiler tarafından edinilen para, her türlü mal, hak ve alacaklar hakkında bu fıkrada yer alan kuralları uygulamaya Fon’un yetkili olduğu kurala bağlanmıştır.
5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun Geçici 11. maddesiyle yürürlüğü devam eden mülga 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 15/7-b maddesinde, “Hisseleri kısmen veya tamamen Fona intikal eden bir bankanın yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklarının veya yöneticilerinin, yönetim kurulu, kredi komiteleri, şubeler, diğer yetkili ve görevliler aracılığıyla veya sair suretlerle banka kaynaklarını ve varlıklarını doğrudan veya üçüncü kişilere rehnetmek, teminat göstermek, ekonomik gücü olmayan kişilere kredi vermek, karşılığında kredi temin etmek amacıyla kredi kullandırmak, yurt içi veya yurt dışı banka ve mali kuruluşlar nezdinde depo veya sair adlarla hesap açtırmak veya bu hesapları teminat göstermek ve sair şekillerde kullanmak suretiyle veya başkaca dolanlı işlemlerle edindikleri veya bu suretle üçüncü kişilere edindirdikleri para, mal, her türlü hak ve alacakların temininde kullanılan banka kaynakları ve varlıkları nedeniyle doğan alacak Fon alacağı sayılır. Bu alacaklar hakkında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır. Fon, bu para, mal, her türlü hak ve alacaklara ihtiyati haciz koymaya, muhafaza altına almaya ve bunlardan değeri Fon tarafından belirlenemeyenleri 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 72. maddesine göre kurulan takdir komisyonlarının Fon tarafından belirlenecek kurum ve kuruluşlarca hazırlanacak raporları da dikkate alarak tespit edeceği değeri üzerinden, alacağına ve/veya bu bankaların Fon tarafından devralınan zararlarına mahsuben devralmaya yetkilidir. Bu alacaklara zararın ve/veya alacağın doğmasına sebebiyet veren haksız işlemin yapıldığı tarihten itibaren 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51. maddesinde belirtilen oranda gecikme zammı uygulanır.” kuralına yer verilmiştir.
5411 sayılı Bankacılık Kanunu’na 5766 sayılı Kanunla eklenen Geçici 26. maddenin ikinci fıkrasında, “Temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Fon’a intikal eden ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilişkili Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılarak tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen veya Fon tarafından tasfiye işlemleri başlatılan bankalar hakkında başlatılan işlemler sonuçlanıncaya ve her türlü Fon alacakları tahsil edilinceye kadar, yönetim ve denetimi Fon tarafından devralınan banka ve şirketlerin eski yöneticileri hakkında 6183 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile Mükerrer 35. maddesinin uygulanmasında, ilgili kanun ve mevzuat veya ana sözleşmeleri uyarınca temsile yetkilendirilmiş veya tüzel kişilerin yetkili organlarınca temsil yetkisi verilmiş kişi veya kişiler ile tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerden,
a) Fon bankalarının; yönetim ve denetimine sahip olduğu iştiraklerinden, hâkim ortağı olan tüzel kişilerden, gerçek ve tüzel kişi hâkim ortaklarının hâkim ortak olduğu şirketlerden, bu kişiler adına hareket eden veya onlar hesabına kendi adına para, mal veya hak edinen şirketlerden olan Fon alacaklarında, banka kaynağının kullanıldığı/kullandırıldığı tarihten itibaren borcun devam ettiği dönem boyunca,
b) Fon bankalarının kurumsal kredilerinden kaynaklanan Fon alacaklarında, kredinin kat edildiği tarihten itibaren borcun devam ettiği dönem boyunca,
c) Fon gelirlerinden kaynaklanan alacaklarda, Fon alacağının ilgili kuruluşa tebliğ edildiği tarihten itibaren borcun devam ettiği dönem boyunca,
Kanuni temsilci sıfatını haiz kişiler kanuni temsilci olarak addedilir.” kuralına yer verilmiştir.
6183 sayılı Kanun’un Mükerrer 35. maddesinde, “Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanunî temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsî mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir. …” kuralı yer almıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Aktarılan kurallarda, amme alacaklarının tahsili bakımından kanunî temsilcilerin sorumluluğu düzenlenmektedir. Bu hükümler gereğince bir tüzel kişiden tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen yahut tamamen veya kısmen tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından bu tüzel kişinin kanunî temsilcisi sorumlu tutulabilecektir. 6183 sayılı Kanun’un anılan maddesi gereğince amme alacağından sorumlu olacak kişinin belirlenmesinden sonra, sorumlu olan kişinin sorumlu olduğu dönem ve sorumluluk miktarı belirlenirken, 6183 sayılı Kanun’un Mükerrer 35. maddesiyle birlikte 5411 sayılı Kanun’un Geçici 26. maddesinde yer alan düzenlemenin de göz önüne alınması gerekmektedir.
5411 sayılı Kanun’un Geçici 26. maddesindeki düzenlemeye göre, bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izin ve yetkileri ilgili Bakan, Bakanlar Kurulu veya Kurul tarafından kaldırılan bankalar ile tasfiyeye tâbi tutulan veya tasfiye işlemi başlatılan bankaların ortaklarının veya yöneticilerinin, yönetim kurulu, kredi komiteleri, şubeler, diğer yetkili ve görevlileri aracılığıyla banka kaynaklarını veya varlıklarını dolanlı şekilde edinmeleri veya edindirmeleri hâlinde, dolanlı şekilde edindirdikleri ve/veya edindikleri para, mal, her türlü hak ve alacakların temininde kullanılan banka kaynakları ve varlıkları nedeniyle doğan alacaklar Fon alacağı sayılmakta, Fon alacaklarında da, banka kaynağının kullanıldığı veya kullandırıldığı tarihten itibaren borcun devam ettiği dönem boyunca kanunî temsilci sıfatını haiz kişiler kanunî temsilci kabul edilerek Fon alacağından sorumlu tutulmaktadır.
Bu doğrultuda, Fon alacağından sorumlu tutulan kanunî temsilci, 6183 sayılı Kanun’un Mükerrer 35. maddesinin birinci fıkrası uyarınca, temsilcisi olduğu tüzel kişiliğin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından şahsî mal varlığıyla sorumlu olacaktır.
Yukarıdaki değerlendirmeler bağlamında, Fon alacağı açısından kanunî temsilcinin sorumluluğu, kişinin kanunî temsilci olduğu dönemde yükümlülüklerini yerine getirmemesinden kaynaklanan Fon alacakları ve ayrıca görev yaptığı dönemle sınırlı olmaksızın banka kaynağının ne kadarını edindiği veya edindirdiğiyle sınırlıdır.
Dosyanın incelenmesinden, 10/07/2001 tarih ve 24458 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 10/07/2001 günlü 384 sayılı Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Kararıyla, 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 14/3’inci maddesi kapsamında yükümlülüklerini vadesinde yerine getirmeyen, alınması gereken tedbirleri almayan, faaliyetine devamı mevduat sahiplerinin hakları ve mali sistemin güven ve istikrarı bakımından tehlike arz eden … Bank’ın bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin kaldırıldığı ve temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredildiği, davacının … Bank’ın hakim ortaklarından … Makine’de 21/08/1997-03/05/1999 tarihleri arasında yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı, davalı idarenin 06/09/2016 tarihli savunma dilekçesinin 9. ve 10. sayfalarında yer alan tabloda davacının sorumlu tutulduğu ve tutulmadığı kredilerin gösterildiği, bu kredilerden bir kısmının davacının kanuni temsilci olarak görev yaptığı süre içerisinde kullanıldığı ve görev süresinden sonra çekilen başkaca kredileri ile kapatıldığı, davacının görev süresinden sonra kullanılan ve fiktif nitelikte olduğu belirtilen kredi tutarları üzerinden de davacının sorumlu olduğu tutarın hesaplandığı anlaşılmaktadır.
Bu kapsamda, davacının sorumluluk tutarı hesaplanırken 11/07/2001 tarihli ve 46.882.238,28-TL tutarlı ihtarname kapsamında yer alan 26/02/2001 tarihli 8.050.835,98-TL, 26/02/2001 tarihli 15.854.900,97-TL ile 18/06/2001 tarihli 1.586.089,12-TL tutarlı kredilerden davacının görev süresinden sonra kullanılan kredilerin kapatılması amacıyla kullandırılan kısmının düşülerek hesaplama yapıldığı, bu kapsamda 18/06/2001 tarihli kredinin tamamının hesaplamaya dahil edilmediği, diğer kredilerin ise bir kısmının toplam tutardan düşülerek davacının sorumluluk tutarına ulaşıldığı anlaşılmaktadır.
Aktarılan mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, Banka kaynağının kredi olarak kullanılıp geri ödenmemesi hâlinde oluşan Fon alacağından, kredinin kullandırıldığı tarihten itibaren borcun devam ettiği dönem, başka bir deyişle kredinin vadesinin dolması ile başlayıp ödenmediği müddetçe devam eden süre zarfı boyunca, kanunî temsilci sıfatını haiz olanların sorumlu tutulabileceği sonucuna varılmaktadır. Bu bakımdan, bir kanuni temsilcinin görev yaptığı şirkete kullandırılıp geri ödenmeyen krediden doğan sorumluluğu, söz konusu kredinin kullanım tarihinde veya geri ödenmesi gerektiği tarihte yani vadenin dolmasıyla başlayıp ödemenin yapılmasına kadar süre içerisinde görev yapması hâlinde doğmaktadır. Aksi takdirde kredinin kullanıldığı tarihte görevde olmayan ve kredinin vadesi dolmadan önce görevden ayrılan kanuni temsilcinin 5411 sayılı Kanun ve 4389 sayılı Kanun uyarınca Fon alacağından sorumlu tutulabilmesi objektif sorumluluk kurallarına göre mümkün olmayacaktır.
Uyuşmazlıkta, 4389 sayılı Kanun’un 15. maddesinin yedinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen dolanlı işlemlerle banka kaynaklarının kullanılması hâlinde ise kanuni temsilcinin görev yaptığı dönemle sınırlı olmaksızın banka kaynağının ne kadarını edindiği veya edindirdiğiyle sınırlı olmak şartıyla subjektif sorumluluğuna başvurulabileceği esas olmakla birlikte, davacının dolanlı işlemlerle banka kaynağını edindiği veya edindirdiği yönünde subjektif bir tespit olmadığı dikkate alındığında, davacının sorumluluğunun yukarıda aktarılan ilkeler ışığında objektif sorumluluk kuralları bağlamında belirlenmesi gerekmektedir.
Öte yandan, şirketin kanuni temsilciliği görevini yürüten davacının görev süresinden sonra çekilen kredilerden sorumluluğu belirlenirken görev süresi içerisinde kullanılan kredilerin gerçek anlanma ödenmeyerek görev süresinden sonra yapılan fiktif nitelikteki işlemlerin tespiti hâlinde söz konusu işlemlerden doğan Fon alacağından davacının sorumluluğuna gidilebilmesi mümkündür.
Bu itibarla, davacının görev süresinden sonra kullandırılan kredilerin hesaplamaya dahil edilen kısmının tamamının fiktif niteliğe sahip olup olmadığının incelenmesi önem arz etmektedir.
Davalı idarenin 06/09/2016 tarihli savunma dilekçesinin 9. ve 10. sayfasında yer alan tabloda davacının görev süresinden sonra kullanılan birtakım kredilere verilmiştir. Bunlar ise 04/05/1999 tarihli ve 747.000-USD, 31/05/1999 tarihli ve 207.550-TL, 07/04/2000 tarihli ve 2.900.773-TL, 4.750.000-USD, 6.658.799-USD, 5.276.622-USD ve 01/08/2000 tarihli ve 1.712.300-TL tutarlı krediler olarak gösterilmiştir. Söz konusu kredilerden 04/05/1999 tarihli kredinin döviz kredilerine ait ihracat taahhüdünün yerine getirilmemiş olmasından dolayı uygulanan müeyyide olması ve davacının görev süresinden sonra kullandırılan krediye ait olması bir başka ifade ile fiktif niteliğe sahip olmaması nedeniyle hesaplamaya dahil edilmediği anlaşılmaktadır. Yine 07/04/2000 tarihinde kullandırılan 4 adet kredinin davacının görev süresinden sonra kullandırılan kredi olması fiktif niteliğinin bulunmaması nedeniyle hesaplamaya dahil edilmediği görülmüştür.

31/05/1999 ve 01/08/2000 tarihinde kullandırılan kredilerin evveliyatı incelendiğinde, 01/08/2000 tarihli kredinin 26/02/2001 tarihinde kullandırılan kredi ile kapatıldığı, 01/08/2000 tarihli kredi ile söz konusu firmanın 20/07/1999 tarihinde Malta şubesinden kullanmış olduğu kredinin kapatıldığı, 20/07/1999 tarihli kredi ile ise … Bank Teftiş Kurulu’nun “… Makine San. ve Tic. A.Ş. firmasına kullandırılan krediler” konulu … tarih ve … sayılı İnceleme Raporu’nun 26. sayfasında tablo halinde gösterilen kredilere kısmı ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır. 26. sayfada yer alan tabloda bulunan 12 adet kredi içerinde … sayılı ve 207.550,00-TL tutarlı kredi incelendiğinde söz konusu kredinin 31/05/1999 tarihinde kullanılan kredi olduğu görülmüş olup 31/05/1999 tarihli krediye ilişkin olarak inceleme raporu ve dosya kapsamında bulunan bilgi belgelerin incelenmesinden söz konusu kredinin … Makine’nin davacının görev yapmış olduğu dönem ve öncesinde kullanmış olduğu kredilerin kapatılması amacıyla kullanılmadığı, kullanılan kredinin başka bir şirkete aktarıldığı anlaşılmıştır.
Bahsi geçen 31/05/1999 tarihli kredinin davacının görev süresinden sonra kullanılmış olması ve bu kredi ile davacının görev yaptığı dönem ve öncesinde kullanılan kredilerin kapatılması yapılmadığından fiktif niteliğe sahip kredi tutarlarının ayrıştırılarak hesaplama yapılması gerekirken, söz konusu tutarın hesaplamaya dahil edilerek davacının sorumluluk tutarının belirlenmiş olması nedeniyle davanın reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun reddine ilişkin temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi’ne gönderilmesine, 08/05/2023 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.