Danıştay Kararı 13. Daire 2017/866 E. 2018/1266 K. 03.04.2018 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2017/866 E.  ,  2018/1266 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2017/866
Karar No : 2018/1266

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : …

Karşı Taraf (Davalı) : …
Vekili : Av..

İstemin Özeti : ..İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının; Türkiye Kömür İşletmeleri Hizmet Dışı Mallar Yönetmeliği’ne göre ihaleye katılma engelinin bulunmadığı, ihalenin usulüne uygun yapıldığı ve rekabetin sağlandığı, idarenin ihaleyi hukuka aykırı olarak iptal ettiği ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hâkimi …’in Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay … Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
Dava, …’nın … tarih ve … sayılı işlemi ve …’nün … tarihli bir adet araç satış ihalesinin iptal edilmesine ilişkin … nolu kararın iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesi’nce; uyuşmazlıkta, …’nün … tarihli bir adet araç satış ihalesinin iptal edilmesine yönelik kararının iptali isteminin incelenmesinde, davacının …’nde … tarihli bir adet araç satış ihalesine katıldığı, söz konusu ihalenin tarafında kaldığı halde İkmal Baş Mühendisliği tarafından aracın tesliminin yapılmadığını, ihale ile ilgili gereğinin yapılması talepli dileçeyle idareye müracaatta bulunduğu, ihalenin mevzuat gereği iptal edildiğine dair işlemin … tarihinde davacıya tebliğ edildiği, Mahkemelerine sunulmak üzere … Mahkemesine verilen dava dilekçesinin … tarihinde havale edildiği ve aynı tarihte davacı tarafından harçlarının yatırıldığı, … tarihinden itibaren 60 gün içerisinde yani en geç … Cuma günü mesai bitimine kadar … tarihli araç satış ihalesinin iptali istemiye dava açılması gerekirken … tarihinde açılan davanın bu kısmının, süre aşımı nedeniyle incelenme olanağı bulunmadığı sonucuna varıldığı, davanın, …’nın … tarih ve … sayılı işleminin iptali talebine ilişkin kısmına gelince; 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 39. maddesinde “İhale komisyonu kararı üzerine idare, verilmiş olan bütün teklifleri reddederek ihaleyi iptal etmekte serbesttir. İhalenin iptal edilmesi halinde bu durum bütün isteklilere derhal bildirilir. İdare bütün tekliflerin reddedilmesi nedeniyle herhangi bir yükümlülük altına girmez. Ancak, idare isteklilerin talepte bulunması halinde, ihalenin iptal edilme gerekçelerini talep eden isteklilere bildirir.” hükmüne yer verildiği, …’nın dava konusu … tarih ve 11277 sayılı işlemi ile davacının müracaatının incelendiği, ihale komisyonunca, ihaleye yeterli katılımın sağlanmadığı, isteklilerin işletme mensupları ve işletme yüklenicisiyle sınırlı kaldığı, bu durumun şaibelere neden olabileceği, tekliflerin sağlıklı değerlendirme imkanı da bulunmadığı görüşüne varılarak, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 39. maddesinde yer verilen yetki uyarınca ihalenin ita amirince iptal edilebileceği açık olmakla, dava dosyasındaki bilgi ve belgeler değerlendirildiğinde, söz konusu ihalenin iptal edilmesinde, 4734 sayılı Kanun’un 39. maddesinde verilen takdir yetkisinin hukuka uygun olarak kullanıldığı ve işlemin kamu yararı ve hizmet gerekleri doğrultusunda tesis edildiği dosyada bunun aksini gösteren başkaca bir evrak ya da bilginin bulunmadığı gerekçesiyle …’nın … tarih ve … sayılı işlemin iptali istemi yönünden davanın reddine, …’nün … tarihli bir adet araç satış ihalesinin iptaline yönelik kararının iptali istemi yönünden ise 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 15/1-b maddesi uyarınca davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, bu karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkeme kararının …’nün … tarihli bir adet araç satış ihalesinin iptal isteminin süre yönünden reddine ilişkin kısmının incelenmesinden,
Anayasanın “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” başlıklı 11. maddesinde, Anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu; “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu hükümlerine yer verilmiştir. Anayasa’nın 125. maddesinin üçüncü fıkrasında, idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı belirtilmiş; 3.10.2001 tarih ve 4709 sayılı Kanun’un 16. maddesiyle Anayasa’nın 40. maddesine eklenen ikinci fıkrada ise, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu ifade edilmiştir.
İkinci fıkranın gerekçesinde, değişikliğin, bireylerin yargı ya da idari makamlar önünde sonuna kadar haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkân sağlanması amacıyla ve son derece dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, mercii ve sürelerin belirtilmesinin hak arama, hak ve hürriyetlerin korunması açısından zorunluluk hâline gelmesi nedeniyle yapıldığı belirtilmiştir.
Anayasa’da yer alan düzenlemeler, normlar hiyerarşisinde aynı düzeyde yer aldığından bu kuralların birbirine üstünlüklerinden söz etmek mümkün olmamakla birlikte, anayasal normlar değerlendirilirken normun kabul edildiği tarihe bakılarak yorum yapılabilir. Anayasa’nın 125. maddesinde, idari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı belirtilmişse de; 40. maddeye eklenen fıkrayla idari işlemlerde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağının ve sürelerinin belirtilmesi zorunluluğu getirildiğinden, kişilere bildirilen idari işlemlerde başvuru süresi ve başvuru yerinin de gösterilmesi gerekmektedir. Dava açma süresini başlatacak olan yazılı bildirim, Anayasa’nın amir hükmü gereğince başvuru mercii ve süresini de gösteren yazılı bildirimdir. Bunun dışındaki yazılı bildirimler Anayasa’nın 40. maddesinin amir hükmüne uygun olmadığından, dava açma süresini başlatmayacaktır.
Anayasal düzenlemeler ve değinilen gerekçeden, Devletin, kurumları vasıtasıyla tesis edilen her türlü işlemlerinde, bu işlemlere karşı başvurulacak yargı yeri veya idari makamlar ile başvuru süresinin gösterilmesinin bir anayasal zorunluluk hâline getirildiği anlaşılmaktadır. Anayasa’nın bağlayıcılığı karşısında, bu zorunluluğa; yasama, yürütme ve yargı organlarının, idare makamlarının ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının uymakla yükümlü oldukları kuşkusuzdur.
… Mahkemesi de … tarih ve E:…, K:… sayılı kararında; bireyler hakkında kurulan işlemlere karşı kanun yolları, başvurulacak merciler ile sürelerin belirtilmesi yönünden Devlete verilen görevin bir zorunluluk içerdiğine, bu zorunluluk nedeniyle her yasada özel bir düzenleme yapılması gerekmediğine değinerek, Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrasının, mahkemelerce doğrudan uygulanır nitelik taşıdığını kabul etmiştir.
Tüm bu açıklamalar sonucunda; Devletin, işlemlerinde, bireylerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğunu öngören Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrasının, ayrı bir yasal düzenlemenin varlığını gerektirmeyen, doğrudan uygulanabilir nitelik taşımasından dolayı, yasama, yürütme ve yargı organlarının, idare makamlarının ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının işlemlerinde, bu işlemlere karşı başvurulacak idari mercileri ve kanun yolları ile sürelerini belirtmesinin zorunlu olduğu, Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrası gereğince, başvuru süresi ve yeri bildirilmeyen işlemlerin dava açma süresini başlatmayacağından, açılan davaların süre yönünden reddedilmeyip, işin esasına girilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrası gereğince, başvuru süresi bildirilmeyen işlemlerin ilgilisine tebliği dava açma süresini başlatmayacağından, bu tür davalarda dava açma süresinin geçmesinden sonra açılan davalar süre yönünden reddedilmeyip işin esasının incelenmesi gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, davacının … tarihli araç satış ihalesini kazandığı halde İkmal Baş Mühendisliği tarafından aracın tesliminin yapılmadığını, ihale ile ilgili gereğinin yapılması talepli … tarihli dilekçeyle …’ne başvurduğu, …’nün, …’nın tamimi gereği kurum personelinin kurum ihalelerine katılmaması yönündeki kararlarına dayanarak yapılan ihalenin mevzuat gereği iptal edildiğine dair … tarih ve … sayılı cevabi yazısının davacıya, imza karşılığı … tarihinde elden tebliğ edildiği görülmektedir.
Bu durumda, kamu kurum ve kuruluşlarının işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğunu öngören Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrasındaki düzenlemeye rağmen, davalı idare tarafından davacıya elden tebliğ edilen … tarih ve … sayılı yazıda, davacının hangi kanun yolları ve mercilere başvurabileceği ve dava açma süreleri belirtilmediğinden, idarenin doğru bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve hak arama özgürlüğünün ihlal edilmiş olması karşısında … tarih ve … sayılı davalı idare işlemine karşı dava açma süresinin işlemeye başlamadığı anlaşıldığından, Mahkemece işin esası incelenerek bir karar verilmesi gerekirken davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde usul hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır.
Mahkeme kararının …’nın … tarih ve … sayılı işlemin iptali isteminin reddine ilişkin kısmının incelenmesinden,
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14. maddesinin 3. fıkrasının (d) bendinde, dava dilekçelerinin, iptali istenen işlem yönünden idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı noktasından inceleneceği; aynı Kanun’un 15. maddesinin 1/b bendinde de, 14. maddenin 3/d bendine aykırı olarak açılan davanın reddine karar verileceği kuralı yer almıştır.
Bir idarî işlemin icrai nitelikte olması için, başkaca bir işleme gerek kalmaksızın, tesis edildiği anda hukuk düzeninde kendiliğinden değişiklik meydana getirmesi ve sonuç doğurması gerekmektedir. İdarenin bazı işlemler ise hukuki sonuç doğurmadıkları için, “icrai” değildir. Ön işlemler veya hazırlık işlemleri (görüşler, teklifler, bilgi istemeler), teyit edici işlemler, iç düzen işlemleri, uyarılar, duyurular, bilgilendirmeler, dilekler, hukuki sonuç doğurmadıkları için icrai nitelikte değildir.
Dosyanın incelenmesinden, davacının …’na sunduğu … tarihli şikâyet dilekçesiyle, …’nde memur olarak görev yaptığı, işletmede hizmet dışı araç satış ihalesine teklif verdiği, ihalenin komisyon huzurunda açılan üç adet teklif mektubunun değerlendirilmesi yapılarak ihalenin kendisinde kaldığının şifaen söylenerek ihalenin sonuçlandığı, tarafına bir belge verilmediği, aracın tarafına teslim edilmediği, hukuki haklarının saklı kalarak konu hakkında gereğinin yapılmasını istediği, bu talebin …’nın … tarih ve … sayılı işlemiyle, ilan metinlerinde yapılan hatalar sonucu ihaleye yeterli katılımın sağlanamadığı, isteklilerin işletme mensupları ve işletme yüklenicisiyle sınırlı kaldığı, bu durumun şaibelere neden olabileceği, teklifleri sağlıklı değerlendirme imkanı da bulunmadığı görüşüne varılarak, ihalenin iptaline karar verildiği, mevcut şartlar karşısında ihalenin iptal edilmesinin mevzuata aykırı olmadığı, ihalenin iptaliyle ihale komisyonu üyelerinin ve diğer yetkililerin, isteklilere haksızlık yapmış olduğunun kabul edilemeyeceği, aracın teslim edilmesine ilişkin talebin yerine getirilmesinin de hukuken mümkün olmadığı gerekçesiyle reddedildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, ilgilisinin hukuksal durumunda değişiklik meydana getirmeyen, ihale süreciyle ilgili genel açıklamaları ihtiva eden dava konusu …’nın … tarih ve … sayılı işleminin idari davaya konu olacak kesin ve yürütülebilir işlem niteliği bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Mahkeme kararının …’nın … tarih ve … sayılı işlem yönünden davanın reddine ilişkin kısmında sonucu itibarıyla hukukî isabetsizlik bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin reddi ile temyize konu … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının davanın reddine ilişkin kısmının yukarıda belirtilen GEREKÇEYLE ONANMASINA, süre yönünden reddine ilişkin kısmının BOZULMASINA, bozulan kısım hakkında bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine, 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendi uyarınca kesin olarak (karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere), 03.04.2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.