Danıştay Kararı 13. Daire 2017/2801 E. 2019/2705 K. 24.09.2019 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2017/2801 E.  ,  2019/2705 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2017/2801
Karar No:2019/2705

TEMYİZ EDEN (DAVACI): …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI): TCDD Genel Müdürlüğü
İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem : … ili, … Mahallesi, … mevkii, … ada, … nolu parseldeki taşınmazın 3.362,78 m²’lik kısmının prefabrik veya kalıcı tesis yapılmak suretiyle “lokanta ve restaurant” olarak işletilmek üzere 15 yıl süreyle kiralanmasına ilişkin olarak T.C. Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü … Bölge Müdürlüğü’nce gerçekleştirilen 23/03/2017 tarihli ihalenin … Gıda Turizm İnşaat İthalat İhracat San. ve Tic. Ltd. Şti. üzerinde bırakılmasına dair işlemin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen kararda; 31/12/2010 tarih ve 27802 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü’ne Ait Taşınmaz Kira Yönetmeliği uyarınca yapılan ve itirazen şikâyet yolu öngörülmeyen ihalenin, … Gıda Turizm İnşaat İthalat İhracat San. ve Tic. Ltd. Şti. üzerinde kaldığının davalı TCDD İşletmeleri Genel Müdürlüğü … Bölge Müdürlüğü tarafından 02/08/2017 tarih ve 301351 sayılı işlem ile 03/08/2017 tarihinde davacıya tebliği üzerine davacının işlemden haberdar olduğu, ivedi yargılama usulüne ilişkin özel düzenlemeler uyarınca 03/08/2017 tarihini izleyen günden itibaren 30 gün içinde doğrudan dava açılması gerekirken, bu süre geçtikten sonra 26/09/2017 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle reddi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davacı tarafından, Mahkemece söz konusu ihalenin daha önceki ihalenin devamı niteliğinde olduğunun göz önüne alınmadığı, idarenin 02/08/2017 tarih ve 301351 sayılı yazısıyla diğer istekli ile sözleşme imzalandığının bildirildiği, söz konusu yazının 03/08/2017 tarihinde tebliğ edildiği, davanın süresinde olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Davalı idare tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’UN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü … Bölge Müdürlüğü’nce, mülkiyeti idarelerine ait … ili, … Mahallesi, … mevkii, … ada, … nolu parseldeki taşınmazın 3.362,78 m²’lik kısmının prefabrik veya kalıcı tesis yapılmak suretiyle “lokanta ve restaurant” olarak işletilmek üzere 15 yıl süreyle kiralanmasına ilişkin olarak 23/03/2017 tarihinde gerçekleştirilen ihale, … Gıda Turizm İnşaat İthalat İhracat San. ve Tic. Ltd. Şti. üzerinde bırakılmıştır.
Davalı idarenin 28/03/2017 tarih ve E.127778 sayılı yazısı ile, 23/03/2017 tarihli ihalenin … Gıda Turizm İnşaat İthalat İhracat San. ve Tic. Ltd. Şti. üzerinde bırakıldığı, sözleşme imzalamak üzere davet edildiği, sözleşme imzalamadığı takdirde ikinci sıradaki teklif sahibi (davacı) ile sözleşme yapılmasının taşınmaz ihale komisyonu kararıyla uygun görüldüğü davacıya bildirilmiş, ancak yazıda Anayasa’nın 40. maddesinin 2. fıkrasına rağmen, söz konusu bildirimde davacının hangi kanun yollarına ve mercilere başvurabileceği ve dava açma süresi belirtilmemiştir.
Davacı vekili …’ın 25/04/2017 tarihli dilekçesiyle, davalı idareden, idarenin 28/03/2017 tarihli yazısından 29 gün geçmesine rağmen tarafına herhangi bir açıklama yapılmadığı belirtilerek, yapılan işlemlerin bildirilmesi istenilmiş; davalı idarenin 03/05/2017 tarih ve E.180038 sayılı cevabi yazısı ile, ihale üzerinde kalan şirketin sözleşme yapmak üzere davet edildiği, şirketin sözleşme döneminde alınacak bedele ilişkin itirazı nedeniyle Genel Müdürlüğün görüşü doğrultusunda sözleşme ile ilgili işlemlere başlanacağı; 02/08/2017 tarihli yazısı ile de, ihale üzerinde kalan istekli ile sözleşmenin imzalandığı davacıya bildirilmiştir.
Bunun üzerine TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğü … Bölge Müdürlüğü’nce 23/03/2017 tarihinde gerçekleştirilen ihalenin … Gıda Turizm İnşaat İthalat İhracat San. ve Tic. Ltd. Şti. üzerinde bırakılmasına dair işlemin iptali istemiyle 26/09/2017 tarihinde bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa’nın “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” başlıklı 11. maddesinde, Anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu; “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu; “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40. maddesine, 03/10/2001 tarih ve 4709 sayılı Kanun’un 16. maddesiyle eklenen 2. fıkrasında, “Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu; 125. maddesinin üçüncü fıkrasında ise, idarî işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı kurala bağlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Anayasa’nın 40. maddesine eklenen 2. fıkranın gerekçesinde, bu değişikliğin, bireylerin yargı ya da idarî makamlar önünde sonuna kadar haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkân sağlanması amacıyla ve son derece dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, mercii ve sürelerin belirtilmesinin hak arama, hak ve hürriyetlerin korunması açısından zorunluluk hâline gelmesi nedeniyle yapıldığına değinilmiştir.
Anayasal düzenlemeler ve değinilen gerekçeden; Devletin, kurumları vasıtasıyla tesis edilen her türlü işlemlerinde, bu işlemlere karşı başvurulacak yargı yeri veya idarî makamlar ile başvuru süresinin gösterilmesinin bir anayasal zorunluluk hâline getirildiği anlaşılmaktadır. Anayasa’nın bağlayıcılığı karşısında, bu zorunluluğa; yasama, yürütme ve yargı organlarının, idare makamlarının ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının uymakla yükümlü oldukları sonucuna ulaşılmaktadır.
Anayasal düzenlemeler, kural olarak doğrudan uygulanacak hükümlerden olmayıp, kanunlarda gerekli düzenlemeler yapılarak yaşama geçirilirler. Ancak, öğretide ve Anayasa Mahkemesi’nin kimi kararlarında, yürürlüğe konulması gereken yasal düzenlemede yer verilmesi gereken konuların Anayasa metninde açıkça kurala bağlandığı durumlarda, bir özel kanun ya da yürürlükteki kanunlarda uygun değişiklik yapılması gerekmeksizin Anayasa hükümlerinin doğrudan uygulanacağı kabul edilmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 40. maddesinin 2. fıkrasının doğrudan uygulanması gerektiğini, 08/12/2004 tarih ve E:2004/84, K:2004/124 sayılı kararında; 5225 sayılı Kanun’da, başvurulacak kanun yolu ve süresinin özel olarak düzenlenmemiş olmasının, Anayasa’nın 40. maddesine aykırılık oluşturmadığını belirterek benimsemiş ve kararında; bireyler hakkında kurulan işlemlere karşı kanun yolları, başvurulacak merciler ile sürelerin belirtilmesi yönünden Devlete verilen görevin bir zorunluluk içerdiğine, bu zorunluluk nedeniyle her kanunda özel bir düzenleme yapılması gerekmediğine değinerek, Anayasa’nın 40. maddesinin 2. fıkrasının, doğrudan uygulanır nitelik taşıdığını kabul etmiştir.
Devletin, işlemlerinde, bireylerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğunu düzenleyen Anayasa’nın 40. maddesinin 2. fıkrasının, ayrı bir yasal düzenlemenin varlığını gerektirmeyen, doğrudan uygulanabilir nitelik taşımasından dolayı, yasama, yürütme ve yargı organlarının, idare makamlarının ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının işlemlerinde, bu işlemlere karşı başvurulacak idarî mercileri ve kanun yolları ile sürelerini belirtmeleri zorunludur.
Bu kapsamda, Anayasa’nın 125. maddesinin üçüncü fıkrasıyla 40. maddesinin 2. fıkrasının birbirleriyle olan ilişkisine de değinmek gerekmektedir.
Anayasa’da yer alan düzenlemeler, normlar hiyerarşisinde aynı düzeyde yer aldığından bu kuralların birbirine üstünlüklerinden söz etmek mümkün olmamakla birlikte, Anayasal normlar değerlendirilirken normun kabul edildiği tarihe bakılarak yorum yapılabilmesi mümkündür. Bu kapsamda, her ne kadar Anayasa’nın 125. maddesinde, idarî işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı belirtilmiş ise de; 40. maddeye eklenen fıkrayla idarî işlemlerde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağının ve sürelerinin belirtilmesi zorunluluğu getirildiğinden, kişilere bildirilen idarî işlemlerde başvuru süresi ve başvuru yerinin de gösterilmesi gerekmektedir. Dava açma süresini başlatacak olan bildirim, Anayasa’nın amir hükmü gereğince başvuru mercii ve süresini de gösteren yazılı bildirimdir. Bunun dışındaki yazılı bildirimler, Anayasa’nın 40. maddesinin amir hükmüne uygun olmadığından, dava açma süresini başlatmayacaktır.
Bu itibarla, Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğunu öngören Anayasa’nın 40. maddesinin 2. fıkrasındaki düzenlemeye rağmen, 23/03/2017 tarihli ihale komisyonu karar sonucunun davacıya bildirilmesine ilişkin 28/03/2017 tarih ve E.127778 sayılı işlemde davacının hangi kanun yolları ve mercilere başvurabileceği ve dava açma süresi belirtilmediğinden, idarenin doğru bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve hak arama özgürlüğünün ihlâl edilmiş olması karşısında, söz konusu işlemin tebliğ edildiği tarihte dava açma süresinin işlemeye başlamadığı anlaşıldığından, davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde usul hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un 20/A maddesinin ikinci fıkrasının (i) bendi uyarınca kesin olarak (karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere), 24/09/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.