Danıştay Kararı 13. Daire 2016/716 E. 2022/5437 K. 29.12.2022 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2016/716 E.  ,  2022/5437 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2016/716
Karar No:2022/5437

TEMYİZ EDEN (DAVACI): … A.Ş.
VEKİLİ: Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI): … Bakanlığı (… Müsteşarlığı)
VEKİLİ: Hukuk Müşaviri …

İSTEMİN KONUSU: … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (2006-32/32 sayılı Tebliğ)’in 8. maddesine istinaden verilmiş olan yetkili müessese faaliyet izni ve yetkili müessese izin belgesinin, söz konusu Tebliğ’in 18. maddesinin birinci fıkrası uyarınca iptaline ilişkin … tarih ve … sayılı Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı işleminin iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen kararda; … tarih ve … sayılı yazıyla davacı şirkete yetkili müessese faaliyet izni verildiği ve yazının 4. maddesinde, “… sadece izin verilen Samsun Çarşamba Havalimanı Z-009 Numaralı Mahal Binada faaliyet gösterilmesi ve başka bir adreste şube açılmaması …” şeklinde ibareye yer verildiği, davacı şirket tarafından 05/12/2014 tarihli genel kurul kararı ile adres değişikliğine gidilerek “Artvin ili, Hopa ilçesi, … Mahallesi, … Bulvarı, No:…” adresinin 12/12/2014 tarihinde davalı idareye bildirilerek aynı gün Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edildiği, dava konusu işlemle, şirket merkezinin, 06/03/2014 tarihli yazının 4. maddesine aykırı olarak değiştirildiğinden bahisle yetkili müessese faaliyet izni ve yetkili müessese izin belgesinin iptal edilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı,
1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun’un verdiği yetkiye dayanarak hazırlanan Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararında yer verilen yetkili müesseselerin kuruluş, şube açma, faaaliyet, yükümlülük ve denetimlerine dair usul ve esasları düzenlemek üzere çıkarılan 2006/32-32 sayılı Tebliğ’in 12. maddesinde, yetkili müesseselerin adres değişikliğini Müsteşarlığa bildirmesinin yeterli görüldüğü, ancak Tebliğ’in 18. maddesinde, Müsteşarlığa, Tebliğ’in tatbikatını temin amacıyla gerekli her türlü tedbiri almaya yetki verildiği ve ayrıca Tebliğ’de yer almayan durumlarla ilgili olarak da özel durumları inceleyip sonuçlandırma hususunda da Müsteşarlığın yetkili kılındığı, verilen yetkiye istinaden Müsteşarlığa bağlı Kambiyo Genel Müdürlüğü’nce alınan 11/11/1998 tarihli kararla, denetim elemanlarınca yapılan denetimlerde yetkili müesseselerde ödünç para verme ve mevduat toplama işlemleri yapıldığı ve kara para aklandığı yolunda kanaat hasıl olduğundan bahisle hâlen faaliyette olan yetkili müessese sayısında meydana gelen artış da dikkate alınarak kararın alındığı tarihten itibaren yetkili müessese kuruluş izni verilmemesine karar verildiği, ardından aynı birimce alınan 18/05/2010 tarihli kararla, yeni yetkili müessese kurulmaması yönündeki uygulamanın devam ettirilmesinin uygun olacağı belirtilmekle birlikte yolcu giriş ve çıkış işlemlerinin yapıldığı gümrük kapılarında, uluslararası hava yolu trafiğine açık uluslararası terminallerde duyulan ihtiyaca binaen sadece bu yerlerde faaliyet göstermek üzere yetkili müessese kuruluş izni verilmesine karar verildiği,
Her ne kadar Tebliğ’in 17. maddesine göre Tebliğ’e aykırı işlem yapanlar hakkında 1567 sayılı Kanun’un 3. maddesine göre işlem yapılacağı belirtilmekte ve anılan maddede de idari para cezaları düzenlenmiş ise de, Tebliğ’in 18. maddesi ile Tebliğ’in uygulanmasını tatbik etmek ve özel durumları sonuçlandırmak üzere verilen yetkiye istinaden idarece yetkili müesseselerde ortaya çıkan problemlerin çözümü amacıyla önce yetkili müessese izin belgesi verilmemesine karar verildiği, ardından bu karar biraz esnetilerek sadece gümrük kapıları ve uluslararası havalimanları için izin verileceğinin belirlendiği, davacının yetkili müessese faaliyet izin belgesinde de açıkça belirtildiği üzere ancak ilgili havalimanında faaliyet göstermesine izin verildiği hâlde adres değişikliği yapmasının söz konusu 1998 ve 2010 tarihli kararlarda belirtildiği üzere mümkün olmaması karşısında dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davacı tarafından, faaliyet izni verilirken sadece havaalanında faaliyette bulunması gerektiğine ilişkin bir bildirimde bulunulmadığı, yasal düzenlemelere aykırı herhangi bir uygulaması olmadığı, Tebliğ’de öngörülen tüm şartları yerine getirerek faaliyet izni aldığı ve faaliyete geçtiği, ancak yüksek kira bedeli ve düşük işlem hacmi gibi ekonomik nedenler dikkate alınarak şirket adresinin başka bir adrese nakledildiği, nakil işleminde Türk Ticaret Kanunu ile Tebliğ’in adres değişikliğini düzenleyen 12. maddesine uyulduğu, Tebliğ’in önceki hâlinde yetkili müesseselerin adres değişikliği Hazine Müsteşarlığı’nın iznine tabi iken 2012 yılında yapılan değişiklikle adres değişikliği için izin alma şartı kaldırılarak bilgi verme esasının getirildiği, kaldı ki mevzuata aykırılık hâlinde Tebliğ’in 17. maddesi uyarınca 1567 sayılı Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrasına istinaden yasal kovuşturmaya geçilmesi gerekmekte iken, kanun ile düzenlenmemiş bir yaptırıma maruz kaldığı, faaliyet izninin doğrudan iptali nedeniyle tüm faaliyetinin durmasına ve buna bağlı olarak yükümlülüklerinin yerine getirilmesinin engellenmesine yol açıldığı, idareye mevzuatta açıkça düzenlenmiş konularda kişilere veya müesseselere yönelik Tebliğde yazılı hükümlerden farklı bir değerlendirme veya işlem yapma yetkisi verilmediği, faaliyet iznine ilişkin yazıda yer alan ibarenin sadece izin verilen adreste faaliyet gösterilmesi gerektiği anlamında olmayıp aynı anda başka bir adreste de faaliyet göstermemesi ve izinsiz şube açmaması gerektiği anlamını taşıdığı, yapılan işlemin adres değişikliği olduğu, şube açmak gibi bir düşünceleri olmadığı, Tebliğ değişikliğinden önce diğer şirketlere gönderilen faaliyet izin yazılarında şirketin adresinde değişiklik olması ve şirkete ait şube açılması söz konusu olduğunda önceden Müsteşarlıktan izin alınması gerektiğinin belirtildiği, diğer şirketlerin hiçbirinin izinli veya izinsiz adres değişikliğinden dolayı bir yaptırımla karşılaşmadığı, Tebliğ’in 18. maddesinin birinci fıkrasıyla Tebliğdeki düzenlemelere dayanarak Tebliğin öngörmediği veya ilgili kanunda yer almayan cezai yaptırımlar uygulanmasına yetkili kılınmadığı, nitekim hangi hâllerde faaliyet izninin iptal edileceği ve hangi hâllerde 1567 sayılı Kanuna muhalefetten kovuşturmaya geçileceğinin Tebliğ’in ilgili hükümlerinde açıkça düzenlendiği, açıkça düzenlenen bir konuda Tebliğ’in 18. maddesi gerekçe gösterilerek faaliyet izninin herhangi bir uyarı dahi yapılmaksızın veya varsa bir aykırılığın giderilmesi hususunda uyarma veya kınama ve mühlet tanınması gibi idare hukukunun temel denetim ögeleri bile hiçe sayılarak doğrudan iptal edilmesinin ekonomik suça ekonomik ceza uygulanması gerekliliği prensibine ve mevzuatın lafzı ile ruhuna aykırılık teşkil ettiği, kanunda açıkça suç bile sayılmayan bir fiilden dolayı faaliyet izninin doğrudan iptal edildiği, benzer istemlerle açılmış olan dava dosyalarının birleştirilmesinin talep edildiği ancak Mahkemece talebinin reddedildiği, duruşma talebinde bulunduğu ancak duruşma yapılmadığı ve bu hususta herhangi bir karar da verilmediği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Davalı idare tarafından, Tebliğ’in 8. maddesi çerçevesinde ön izin tarihinden itibaren 90 gün içerisinde kuruluş işlemlerini tamamlayan yetkili müesseselerin, anılan maddede belirtilen belgelerle başvurması hâlinde, yapılan inceleme neticesinde durumları uygun görülen yetkili müesseselere faaliyette bulunma izinleri verilerek yetkili müessese izin belgesi düzenlendiği, ancak faaliyette bulunan yetkili müessese ve şubelerinin sektördeki ihtiyacı fazlasıyla karşılayacak ölçüde olması, bu müesseselerden beklenen kamu yararının azami ölçüde sağlanması gerekliliği ve bunların daha etkin ve süreklilik arz edecek bir şekilde denetlenmesi zorunluluğu gibi hususlar da göz önünde bulundurularak mali piyasaların geliştirilmesi ve kontrolü yönünde izlenen ekonomi ve maliye politikaları çerçevesinde ilgili mevzuatla Müsteşarlığa verilen yetkiye istinaden 11/11/1998 tarihi itibarıyla yeni yetkili müessese kuruluşu ve şube açılışı işlemlerinin durdurulduğu, diğer taraftan yeni yetkili müessese kurulmasına izi verilmemesi yönündeki uygulama devam etmekle birlikte 22/05/2000 tarih ve 2000/999 sayılı Müsteşarlık Onayına istinaden yoğun yolcu giriş ve çıkış işlemlerinin yapıldığı gümrük kapılarında, uluslararası hava yolu trafiğine açık uluslararası hava terminallerinde duyulan ihtiyaca binaen sadece bu yerlerde faaliyet göstermek üzere yetkili müessese kuruluş izni verilebildiği, davacıya sadece belirtilen adreste faaliyet gösterilmesi ve başka bir adreste şube açmaması kaydıyla faaliyet izni verildiği, Ticaret Bakanlığı’nın 11/11/2014 tarihli yazısından şirket merkezinin değiştirildiğinin anlaşıldığı, adres değişikliği için izin alınmasına gerek olmayıp sadece bildirimde bulunulmasının yeterli olduğu ileri sürülmüş ise de, söz konusu düzenlemenin yetkili müessese faaliyet izninin durdurulduğu 1998 öncesinde kurulan şirketler için geçerli bulunduğu, özellik arz eden bir statüyle sadece havalimanlarında faaliyet göstermek kaydıyla izin verilen yetkili müesseselerin adres değişikliğine izin verilmediği, davacıya verilen faaliyet izin yazısında da belirtildiği üzere iznin başka bir yerde faaliyet gösterilmemesi şartına bağlı olarak sınırlı şekilde verildiğinin aşikâr olduğu, faaliyet izninin Tebliğ’in 18. maddesinin verdiği yetki uyarınca iptal edildiği, davacının yaptırımın yasal dayanaktan yoksun olduğu iddiasının geçersiz olduğu belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’UN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKÎ DEĞERLENDİRME :
Davacı tarafından, duruşma talebinde bulunulmasına rağmen Mahkemece duruşma yapılmadan karar verildiği ileri sürülmüş ise de, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17. maddesinde, duruşma talebinin dava dilekçesi ile cevap ve savunmalarda yapılabileceğinin belirtildiği, davacı tarafından dava dilekçesinde duruşma talebinde bulunulmadığı, davalı idarenin savunma dilekçesinin 05/05/2015 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, ancak davacı tarafından savunmaya cevap dilekçesi verilmediği ve dilekçeler aşaması tamamlandıktan sonra verilen 15/07/2015 tarihli dilekçe ile duruşma isteminde bulunulduğu, bu çerçevede, süresinde talep edilmediğinden anılan madde kapsamında duruşma yapılması zorunluluğu bulunmadığı anlaşıldığından, Mahkemece duruşma yapılmaksızın karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmamıştır.
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddi yolundaki … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından anılan Mahkeme kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Posta giderleri avansından artan tutarın davacıya iadesine,
5. Dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
6. 2577 sayılı Kanun’un Geçici 8. maddesi uyarınca, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 29/12/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.