Danıştay Kararı 13. Daire 2016/4682 E. 2020/3337 K. 25.11.2020 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2016/4682 E.  ,  2020/3337 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2016/4682
Karar No:2020/3337

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Tel. Yay. Yap. San. ve Tic. A.Ş.
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurulu
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN_KONUSU : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: ”… TV” logolu televizyon kuruluşu tarafından, 07/06/2015 tarihinde yayınlanan tele-alışveriş programında 6112 sayılı Kanun’un 9. maddesinin 6. fıkrasının (ç) bendinin ihlâl edildiğinden bahisle uyarılmasına ilişkin … tarih ve … no.lu toplantısında alınan … sayılı Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (Kurul) kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen kararda; program CD’si ve deşifre metnin birlikte değerlendirilmesinden, çocukların ekran başında olduğu saatte (08:50:06’dan itibaren) yayınlanan tele-alışveriş kuşağında kadın-erkek partnerlerin görüntüleri ve ürün kutularının yakın plana alındığı ve “Erkeklere Özel Daha Dik, Daha Kalın, Daha Uzun” gibi cinsel içerikli ifadelerin kullanıldığı, söz konusu ifadelerin ve program içeriğinde yer verilen görüntülerin çocukların fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişimine zarar verecek nitelikte olduğu anlaşıldığından, davacı şirket hakkında uyarı yaptırımı uygulanmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, mevcut ilköğretim ve lise öğretim programlarında çeşitli derslerin içinde ergenlik dönemi eğitimlerinin yer aldığı ve çocukların 10 yaşına kadar cinsel konularda gelişim uzmanları tarafından bilgilendirilmesi gerektiği, davalı idare tarafından tesis edilen uyarı yaptırımının hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı tarafından, söz konusu yayın içeriğinde çocuk ve gençlerin ahlaki gelişimlerini olumsuz etkileyebilecek unsurlara yer verildiği, yetişkin izleyici kitlesini ilgilendiren cinsel içerikli bir ürünün tanıtımına çocuk ve genç izleyicilerin ekran başında olabileceği bir saatte yer verilmesinin cinsel kimliği henüz oluşmamış bu kitleyi olumsuz etkileyeceğinin açık olduğu, 6112 sayılı Kanun’un 9. maddesinin 6. fıkrasının (ç) bendinin ihlâl edildiği belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’NIN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
ESAS YÖNÜNDEN:
MADDİ OLAY :
Davacı şirkete ait ”… TV” logolu yayın kuruluşunda 07/06/2015 tarihinde, saat 08.50.06’dan itibaren yayınlanan tele-alışveriş kuşağında, Dr. … tarafından üretilen “…” adlı erkekler için cinsel performans arttırıcı özelliği olduğu iddia edilen bitkisel bir ürünün tanıtımının yapıldığı, söz konusu tanıtımda cinsel içerikli ifadeler ile kadın-erkek partnerlerin görüntülerinin yakın plana alındığından bahisle davacı şirkete, 6112 sayılı Kanun’un 9. maddesinin 6. fıkrasının (ç) bendindeki “Çocukların fiziksel, zihinsel veya ahlakî gelişimine zarar vermemek” zorunda olunduğu yayın ilkesinin ilk defa ihlâl edildiğinden bahisle uyarı yaptırımı uygulanmasına ilişkin işlem tesis edilmiştir.
Bunun üzerine, anılan işlemin iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 9. maddesinin 6. fıkrasının (ç) bendinde, ticarî iletişimin, çocukların fiziksel, zihinsel veya ahlakî gelişimine zarar vermemek, deneyimsizliklerini veya saflıklarını istismar ederek, çocukları bir ürün veya hizmeti satın almaya veya kiralamaya doğrudan yönlendirmemek; çocukları reklamı yapılmakta olan ürün veya hizmetleri satın almak için ebeveynlerini veya başkalarını ikna etmeye doğrudan teşvik etmemek; çocukların ebeveynlerine, öğretmenlerine veya diğer kişilere duyduğu güveni istismar etmemek veya sebepsiz olarak çocukları tehlikeli durumlarda göstermemek zorunda olduğu kurala bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesiyle atıfta bulunulan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Bilirkişi İncelemesi” başlıklı beşinci bölümünde yer alan 266. maddesinde, mahkemenin çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği; ancak, genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamayacağı; 273. maddesinde, mahkemenin bilirkişinin görevlendirilmesine ilişkin kararında inceleme konusunun bütün sınırlarıyla açıkça belirlenmesine ve bilirkişinin cevaplaması gereken sorulara ilişkin hususlara yer vermek zorunda olduğu; 275. maddesinde, bilgisine başvurulan bilirkişinin kendisine tevdi olunan görevin uzmanlık alanına girmediğini mahkemeye bildirme yükümlülüğünün bulunduğu; 278. maddesinde, bilirkişinin görevini mahkemenin sevk ve idaresi altında yürüteceği, bilirkişinin görev alanı veya sınırları hakkında tereddüde düşerse, bu tereddüdünün giderilmesini her zaman mahkemeden isteyebileceği; 279. maddesinde, bilirkişi raporunun gerekçeli olması gerektiği, bilirkişinin hukuki değerlendirmelerde bulunamayacağı belirtilmiş; anılan maddenin gerekçesinde, bilirkişinin raporunu mahkemece belirlenen sınırlar dâhilinde tümüyle maddi vakıalara hasrederek kendisine yöneltilen somut soruları bilimsel dayanaklarını açık ve anlaşılır biçimde göstermek ve eksiksiz olarak cevaplandırmak suretiyle hazırlaması ve ayrıca raporunu kaleme alırken özel ve teknik bilgi bağlamında uzman kimliği bulunmayan hâkimin ve tarafların anlayabileceği kavramları ve terimleri kullanmaya özen göstermesi gerektiği vurgulanmış; 281. maddesinde, mahkemenin gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla tekrar inceleme de yaptırabileceği; 282. maddesinde ise, hâkimin bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendireceği kurala bağlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Aktarılan kurallara göre genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkesin bilmesi gereken konularla, hâkimlik mesleğinin gereği olarak hâkimin hukukî bilgisi ile çözümleyebileceği konular dışında kalan ve çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişi oy ve görüşünün alınmasının zorunlu olduğu; bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmesi hâlinde bilirkişilerce hazırlanan raporların olayın özel veya teknik bilgi gerektiren yönlerini hiçbir tereddüde yer vermeyecek şekilde aydınlatan bilimsel esaslara dayalı gerekçeleri içermesi gerektiği, bu nitelikte olmayan bilirkişi raporlarının hükme esas alınamayacağı, mahkemenin böyle bir durumda yeni bir bilirkişi heyeti oluşturabileceği ve hükme esas alınabilecek rapor elde edinceye kadar bilirkişi incelemesine devam edebileceği; kural olarak bilirkişi raporunun hâkimi bağlamayacağı ve hâkimin raporu serbestçe takdir edeceği açıktır.
Dosyanın incelenmesinden, davacı şirkete ait ”… TV” logolu televizyon kanalında 07/06/2015 tarihinde, saat 08.50.06’dan itibaren yayınlanan tele-alışveriş kuşağında … adlı erkekler için cinsel performans artırıcı bitkisel bir ürünün tanıtımının yapıldığı, yayın içeriğinde cinsel içerikli ifadeler ve kadın erkek partnerlerin görüntülerine yer verildiği, bahse konu yayının, çocuk ve gençlerin ekran başında olma ihtimali yüksek olan korumalı saatler içinde yayınlandığı gerekçesiyle davacı hakkında uyarı yaptırımı uygulanmasına ilişkin dava konusu işlemin tesis edildiği görülmekle birlikte, söz konusu yayın içeriğinde, işlemin tesis edilmesine sebep olan ifade ve görüntülerin, 6112 sayılı Kanun’un 9. maddesinin 6. fıkrasının (ç) bendinde yer alan yayın ilkesini ihlâl edip etmediğinin, yani çocukların zihinsel, fiziksel veya ahlâkî gelişimine zarar verip vermediğinin belirlenmesi özel bilgiyi gerektirdiğinden, uyuşmazlığın genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgi ile çözümlenmesi mümkün değildir.
Bu nedenle, programda yer alan görüntülerin, 6112 sayılı Kanun’un 9. maddesinin 6. fıkrasının (ç) bendinde yer alan, “Çocukların fiziksel, zihinsel veya ahlakî gelişimine zarar vermemek” ilkesini ihlâl edip etmediğinin tespiti amacıyla, çocuk ve ergen ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı hekimler ile çocuk ve ergen psikoloğundan oluşturulacak bilirkişi heyetince rapor düzenlendikten sonra hüküm kurulması gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak verilen İdare Mahkemesi kararında usûl hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır.
Öte yandan, bilirkişi heyeti, mahkeme tarafından kendisine yöneltilen sorulara cevap oluşturacak nitelikte ve görüşüne başvurulan hususu tam olarak açıklayıcı mahiyette bir rapor vermelidir. Somut duruma uygun olmayan ya da somut durum karşısında yetersiz kalan beyanlar, bilirkişi raporu olarak kabul edilmemelidir (ATALAY Oğuz, Pekcanıtez Usûl Medeni Usûl Hukuku, 15. Bası, İstanbul, 2017, s.1940-1941).
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nca 20/11/1989’da kabul edilen, Ülkemiz tarafından 14/09/1990 tarihinde imzalanan, 09/12/1994 tarih ve 4058 sayılı Kanunla onaylanması uygun bulunan ve 27/01/1995 tarih ve 22184 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararıyla onaylanan Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi (Çocuk Haklarına Dair Sözleşme)’nin 1. maddesinde, ” …daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, onsekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır”; 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 3. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, “Çocuk: Daha erken yaşta ergin olsa bile, onsekiz yaşını doldurmamış kişiyi ifade eder.”; 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’a dayanılarak çıkarılan Yayın Hizmeti Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 4. maddesinin birinci fıkrasına 27/03/2018 tarih ve 30373 sayılı Resmî Gazete yayımlanan değişiklikle eklenen (ii) bendinde, “Çocuk: Henüz on sekiz yaşını doldurmamış kişiyi ifade eder” kuralları yer almaktadır. Bu duruma göre, mevzuatta yer alan “çocuk” kavramı doğrultusunda, yaş grupları bilimsel açıdan tasnif edilerek, çocukların yaş grupları itibarıyla somut ve soyut algılama ve görsel-işitsel içeriklerden etkilenme seviyelerinin yayın içeriği ve saati dikkate alınarak ayrı ayrı irdelenmesi, yayın içeriklerinin 18 yaş altındaki çeşitli yaş kategorilerinde bulunanlar -örneğin, 0-7 yaş, 8-12 yaş, 13-15 yaş ve 18 yaş altındakiler- için ne gibi etkiler doğuracağının ayrı ayrı değerlendirilmesi, çocukların tek bir kategori gibi ele alınarak değerlendirme yapılmaması gerekmektedir.
Bu itibarla, hükme esas alınabilecek nitelikte bilirkişi raporu temin edilmeden eksik incelemeye dayalı olarak verilen davanın reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararında usûl hükümlerine uygunluk bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun Geçici 8. maddesi uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 25/11/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.