Danıştay Kararı 13. Daire 2016/4259 E. 2022/354 K. 10.02.2022 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2016/4259 E.  ,  2022/354 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2016/4259
Karar No:2022/354

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Petrol Nakliyat İnşaat Gıda İmalat Taşımacılık Otomotiv Hayvancılık Tütün İçecek Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurumu
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Bayilik lisansı sahibi davacı şirkete ait akaryakıt istasyonunda 21/04/2013 tarihinde yapılan denetimde, dağıtıcı haricinde akaryakıt ikmali yapıldığının tespit edildiği, bu durumun 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun 8. maddesinin 1. fıkrası ile 2. fıkrasının (a) bendini ihlâl ettiğinden bahisle 5015 sayılı Kanun’un 19. maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendinin (3) numaralı alt bendi ile aynı fıkranın (d) bendi uyarınca 170.000,00-TL idari para cezası verilmesine ilişkin … tarih ve … sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (Kurul) kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen kararda; 5015 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile Petrol Piyasasında Yapılacak Denetimler ile Ön Araştırma ve Soruşturmalarda Takip Edilecek Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 19. maddesi uyarınca yapılan soruşturma sonucunda elde edilen bilgi ve belgeler değerlendirilerek dava konusu işlemin tesis edildiği, davacı tarafından dağıtıcısı dışında akaryakıt ikmali yapıldığının sabit olduğu anlaşıldığından dava konusu Kurul kararında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, dava konusu işlemin dayanağı olan yasal düzenlemenin Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edildiği, ön araştırma ve soruşturma yapılmadan işlem tesis edildiği, yakıttan alınan numunelerin marker seviyesinin geçerli çıktığı, dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, ön araştırma ve soruşturma yapıldıktan sonra dava konusu işlemin tesis edildiği, davacı tarafından dağıtıcı dışında akaryakıt ikmali yapıldığının sabit olduğu, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
ESAS YÖNÜNDEN:
MADDİ OLAY :
Davacı şirkete ait akaryakıt istasyonunda 21/04/2013 tarihinde yapılan denetimde, 10/03/2013-21/04/2013 tarihleri arasındaki satış hareketleri incelenmiş, belirtilen tarih aralığından toplam 447.295 litre motorin satışı yapıldığı, ancak dağıtıcı şirketten fatura karşılığında toplam 34.483 litre motorin alındığı ve söz konusu miktarlar karşılaştırıldığında 412.812 litrelik ürüne ait alış faturalarının ibraz edilmediği tespit edilmiş, davacı tarafından söz konusu farklılığın açıklanması amacıyla davalı idareye sunulan yazı ekinde, dağıtıcısı olmayan ve bayilik lisansı sahibi olan firmalardan akaryakıt alındığına dair faturalar ibraz edilmiştir.
Anılan tespitlere istinaden davacı şirket hakkında soruşturma başlatılarak … tarih ve … sayılı soruşturma raporu düzenlenmiş, davacının raporda yer alan tespitlere yönelik yapmış olduğu savunması yeterli görülmeyerek, istasyonda dağıtıcısı haricinde akaryakıt ikmal etmesi nedeniyle 5015 sayılı Kanun’un 8. maddesinin 1. fıkrası ile 2. fıkrasının (a) bendinin ihlâl edildiğinden bahisle aynı Kanun’un 19. maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendinin (3) numaralı alt bendi ile aynı fıkranın (d) bendi uyarınca 170.000-TL idarî para cezası uygulanmıştır.
Bunun üzerine söz konusu işlemin iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun 8. maddesinin birinci fıkrasında, bayi lisanslarına ilişkin düzenlemelerin (teknik, güvenlik, kapasite, çevre vb.) Kurum tarafından yapılacağı, bayilerin, dağıtıcıları ile yapacakları tek elden satış sözleşmesine göre bayilik faaliyetlerini yürütecekleri; aynı maddenin ikinci fıkrasının (a) bendinde, bayilerin lisanslarının devamı süresince, bayisi olduğu dağıtıcı haricinde diğer dağıtıcı ve onların bayilerinden akaryakıt ikmali yapmama ile yükümlü olduğu; dava konusu işlem tarihinde yürürlükte bulunan 19. maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendinin (3) numaralı alt bendinde, 8. maddenin ihlâli hâlinde, sorumlulara sekizyüzellibin Türk Lirası idarî para cezası verileceği; aynı fıkranın (d) bendinde de, bayiler için (c) bendinde yer alan cezanın beşte birinin uygulanacağı kurala bağlanmıştır.
5015 sayılı Kanun’un verdiği yetkiye dayanılarak çıkarılan Petrol Piyasası Lisans Yönetmeliği’nin 38. maddesinin (c) bendinde, bayilik lisansı sahiplerinin, faaliyetlerini, dağıtıcılar ile yapılacak tek elden satış sözleşmesine göre yürütmekle; (d) bendinde ise, bayisi oldukları dağıtıcı haricinde akaryakıt temini yapılmaması ile yükümlü oldukları belirtilmiştir.
Anayasa’nın 152. maddesinin birinci fıkrasında, bir davaya bakmakta olan mahkemenin, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesi’nin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakacağı; üçüncü fıkrasında ise, Anayasa Mahkemesi’nin, işin kendisine gelişinden başlamak üzere 5 ay içinde kararını vereceği ve açıklayacağı, bu süre içinde karar verilmezse mahkemenin davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandıracağı, ancak, Anayasa Mahkemesi’nin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkemenin buna uymak zorunda olduğu; 153. maddesinde ise, iptal edilen kanun hükmünün, iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayınlandığı tarihte yürürlükten kalkacağı, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı ve geriye yürümeyeceği kurala bağlanmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dava konusu işlem, davacı tarafından 5015 sayılı Kanun’un 8. maddesinin 1. fıkrası ile 2. fıkrasının (a) bendinin ihlâl edildiğinden bahisle tesis edildiğinden, söz konusu düzenlemelerin ihlâl edilip edilmediğinin ayrı ayrı irdelenmesi gerekmektedir.
Dava konusu işlem, davacının fiilinin 5015 sayılı Kanun’un 2. fıkrasının (a) bendinde yer alan kurala aykırılık teşkil edip etmediği yönünden irdelendiğinde;
Dairemizin E:2015/2499 sayılı dosyasında verilen 26/10/2015 tarihli ara kararıyla, 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun “İdarî para cezaları” başlıklı 6455 sayılı Kanun’un 44. maddesiyle değişik 19. maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendinde yer alan “Aşağıdaki hâllerde, sorumlulara sekizyüzellibin Türk Lirası idarî para cezası verilir:” kuralının, (3) numaralı alt bendindeki “8. maddenin ihlâli” yönünden Anayasa’nın 2. maddesine aykırı görülerek itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurulduğu; Anayasa Mahkemesi’nin 07/04/2016 tarih ve E:2015/109, K:2016/28 sayılı kararıyla, 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun, 28/03/2013 tarih ve 6455 sayılı Kanun’un 44. maddesiyle değiştirilen 19. maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendinin, “Aşağıdaki hâllerde, sorumlulara sekizyüzellibin Türk Lirası idarî para cezası verilir:” bölümünün, 5015 sayılı Kanun’un 8. maddenin ikinci fıkrasının (a) bendi yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline; iptal hükmünün, kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verildiği, anılan iptal kararının 03/05/2016 tarih ve 29701 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak 03/02/2017 tarihinde yürürlüğe girdiği, ancak söz konusu iptal kararının yürürlüğe girdiği tarihe kadar kanun koyucu tarafından yeni bir yasal düzenleme yapılmadığı, 5015 sayılı Kanun’un 19. maddesinin 28/02/2019 tarih ve 30700 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7164 sayılı Kanun’un 32. maddesiyle yeniden düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararları geriye yürümemekle birlikte somut norm denetiminde iptal kararının, itiraz başvurusuna konu yargılamada karar kesinleşmeden önce verilmesi hâlinde uygulanacağı noktasında tereddüt bulunmamaktadır.
Bu hukuksal durumun doğal sonucu olarak, bir kanun ya da kanun hükmünde kararnamenin uygulanması nedeniyle dava açmak durumunda kalan ve Anayasa’nın 152. maddesi uyarınca itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasını isteme hakkına sahip olan kişilerin de hak ve menfaatlerini ihlâl eden ve adil yargılanma hakkının temel unsurlarından olan mahkemeye erişim hakkını engelleyen yasa kuralının itiraz yoluyla daha önce yapılan başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmiş olması hâlinde, henüz kararı kesinleşmeyen somut norm denetimine konu yargılamadaki tarafların iptal hükmünün hukuki sonuçlarından öncelikle yararlanmaları gerekeceği açıktır.
Anayasa’nın 153. maddesinde, Anayasa Mahkemesi’nce verilen iptal kararlarının geriye yürümeyeceği kuralı, iptal edilen hükümlere göre kazanılmış olan hakların korunmasına yönelik olup, Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği hâlde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanmış hükümler dikkate alınarak çözümlenmeleri Anayasa’nın üstünlüğü ve Hukuk Devleti ilkesine aykırı olduğu gibi, temyiz incelemesinin Anayasa’ya aykırılığı belirlenerek iptal edilen kurallara göre yapılmasına da imkân bulunmamaktadır.
Bu durumda, dava konusu işlemin dayanağı olan yasal düzenlemenin “8. maddenin ikinci fıkrasının (a) bendi yönünden” Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’nce iptal edildiği göz önüne alındığında, hukuka aykırılığı Anayasa Mahkemesi kararı ile tespit edilmiş bulunan Kanun maddesine dayanılarak idarî para cezası uygulanmasına ilişkin Kurul kararında bu yönüyle hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Dava konusu işlem, davacının fiilinin 5015 sayılı Kanun’un 8. maddesinin 1. fıkrasında yer alan kurala aykırılık teşkil edip etmediği yönünden irdelendiğinde;
5015 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasında, bayi lisanslarına ilişkin düzenlemelerin (teknik, güvenlik, kapasite, çevre vb.) Kurum tarafından yapılacağı, bayilerin dağıtıcıları ile yapacakları tek elden satış sözleşmesine göre bayilik faaliyetlerini yürütecekleri belirtilmiştir.
Kanunîlik ilkesi, ortaya çıkan sonuca ceza uygulanabilmesini, fiilin kanunlarda açık bir şekilde kabahat veya suç olarak tanımlanması şartına bağlamaktadır. Tipiklik unsuru olarak da ifade edilen kanunî unsur, somut fiilin kanunda belirlenmiş soyut hukuk normuna uygun olmasını ifade etmektedir.
Bu durumda, davacı şirketin faaliyetini dağıtıcısı ile yapmış olduğu bayilik sözleşmesi kapsamında yürüttüğü, Kurul kararı ile davacı şirkete isnat edilen fiilin ise, motorin satışına dair istasyon kayıtları ile dağıtıcıdan alınan akaryakıta ilişkin faturaların karşılaştırılması sonucu alış ve satış miktarlarının birbirinden farklılık arz ettiğinin tespit edilmesi nedeniyle dağıtıcı haricinde akaryakıt ikmal edilmesi olduğu göz önüne alındığında, davacı hakkında isnat olunan fiilin idari para cezası verilmesine dayanak olan Kanundaki kural ile örtüşmediği, bu nedenle davacıya 5015 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasına dayanılarak idari para cezası verilemeyeceği ve dava konusu Kurul kararında bu yönüyle de hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, dava konusu işlemde hukuka uygunluk, davanın reddi yolundaki temyize konu Mahkeme kararında ise hukukî isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un Geçici 8. maddesi uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 10/02/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.