Danıştay Kararı 13. Daire 2016/3915 E. 2019/49 K. 08.01.2019 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2016/3915 E.  ,  2019/49 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2016/3915
Karar No:2019/49

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : …
KARŞI TARAF (DAVALI) : …
VEKİLİ : …
İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesi’nin .. tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Fon’a devredilen … A.Ş.’den kredi kullanan … A.Ş., … … A.Ş. ve … ve … A.Ş.’nin kanuni temsilcisi olan davacı hakkında, Fon tarafından temlik alınan amme alacağının takip ve tahsili amacıyla düzenlenen … tarih ve … sayılı ödemeye çağrı mektubunun iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen kararda; Dairemizin 09/02/2015 tarih ve E:2009/122, K:2015/433 sayılı bozma kararına uyularak, davacının, Fon’a devredilen … A.Ş’den kredi kullanan … A.Ş., … A.Ş. ve … AŞ’nin kanuni temsilcisi olduğu, banka zararından doğan alacağın tahsili amacıyla söz konusu şirketlere takip yapılmasına rağmen borcun süresinde ödenmediği, Fon alacağının güvenli bir şekilde takip ve tahsili amacıyla borçlu şirketlerin kanuni temsilcisi olan davacıya ödemeye çağrı mektubu gönderildiği, 04/01/2016 tarihli ara kararı uyarınca gönderilen bilgi ve belgelerden, davacının kanuni temsilcisi olduğu şirketler tarafından uyuşmazlık konusu kredilerin kullanıldığı, sorumlu olduğu dönem ve sorumluluk tutarı ile Fon alacağının ana parasının mevzuata uygun olarak hesaplandığı, Fon’a devredilen … A.Ş.’den davacının kanuni temsilcisi olduğu şirketler tarafından kullanılan kredilerin, şirketlerin takip edilmesine karşın süresinde ödenmediği ve şirketlerin borca yetecek miktarda malvarlığı bulunmadığı, bu nedenle kamu alacağının takip ve tahsili amacıyla davacıya ödemeye çağrı mektubu gönderildiğinin anlaşıldığı, dosya içeriğinden borcun mevcut olduğu, davacının Fon tarafından devralınan bu kamu alacağının ödenmesinden sorumlu olduğu, Fon’a devredilen … A.Ş.’den kredi kullanan … A.Ş., … A.Ş. ve … A.Ş.’nin kanuni temsilcisi olan davacıya, vadesinde ödenmeyen kamu alacağının takip ve tahsili amacıyla ödemeye çağrı mektubu gönderilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, bozma kararına uyulduğu hâlde aksi yönde karar verildiği, bankanın yönetim kurulu üyesi olmadığından borçtan sorumlu tutulamayacağı, dava konusu alacağın amme alacağı olarak kabul edilemeyeceği, Fon’a borçlu olan şirketlerde sadece bir yıl yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmasına rağmen borcun tamamından sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Fon alacağının güvenli bir şekilde takip ve tahsili amacıyla borçlu şirketlerin kanuni temsilcisi olan davacıya gönderilen ödemeye çağrı mektubunun hukuka uygun olduğu, usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … ‘NİN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Fon’a devredilen …’den kredi kullanan … A.Ş., … A.Ş. ve … A.Ş.’nin Fon’a olan 190.417.234.-TL banka zararından doğan borcunun karşılanması amacıyla anılan şirketler hakkında takip yapıldığı ancak borcun süresinde ödenmediği, bunun üzerine söz konusu borcun takip ve tahsili amacıyla borçlu şirketlerin kanuni temsilcisi sıfatıyla davacı hakkında … tarih ve … sayılı ödemeye çağrı mektubunun düzenlendiği anlaşılmaktadır. Ödemeye çağrı mektubunun iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 15/3. maddesinde; Fon’un, devraldığı alacağın takibine, alacağın devralındığı gün itibarıyla banka defter, kayıt ve belgelerine göre anapara, her türlü faiz, komisyon ve sair giderlerin toplamından oluşan birikmiş alacak tutarı üzerinden başlayacağı, bu alacakların, Fon tarafından devralındığı tarihten itibaren amme alacağı niteliğini kazanacağı ve birikmiş alacak tutarına 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 51. maddesinde belirtilen oranda gecikme zammı uygulanacağı belirtilmiş; 15/7-b maddesinde ise, madde kapsamında kalan alacaklara zararın ve/veya alacağın doğmasına sebebiyet veren haksız işlemin yapıldığı tarihten itibaren 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 51. maddesinde belirtilen oranda gecikme zammı uygulanacağı kuralı yer almıştır.
Fon Alacaklarının Tahsilinde Kullanılacak Usul ve Esaslara İlişkin İşlem Yönergesi’nin 23. maddesinin ikinci fıkrasında, “Fona devir edilen alacaklardan firmanın ana alacak dosyası için Fona devir tarihinden önce İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre takibi başlatılmış olanlar ile Fona devir tarihinden sonra ancak 6183 sayılı Kanun kapsamında takip edilmesi kararından önce İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre başlatılmış icra takipleri açısından 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip edilecek borç;
İcra takip talebinde belirtilen alacak miktarı ve temerrüt faiz oranı esas alınmak sureti ile Fon’a devir tarihi esas alınmaksızın icra takip talebinde belirtilen faiz başlangıç tarihinden itibaren 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip edilmesi kararı tarihine kadar temerrüt faizi uygulanmak, yapılan tahsilatlar ve masraflar yapıldığı tarihte ana paradan indirilip veya eklenmek sureti ile tespit edilir. Bu suretle hesaplanan toplam borç 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takibe esas amme alacağıdır.” kuralına yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
4389 sayılı Kanun’un 15/3. ve 15/7-b maddelerindeki düzenlemeler irdelendiğinde, 15/3’te yer alan alacakların Fon tarafından devralındığı tarihten itibaren amme alacağı niteliğini kazanacağı ve birikmiş alacak tutarına 6183 sayılı Kanun’un 51. maddesinde belirtilen oranda gecikme zammı uygulanacağı; 15/7-b maddesindeki alacaklar açısından ise, bu alacakların doğmasına sebebiyet veren haksız işlemin yapıldığı tarihten itibaren 6183 sayılı Kanun’un 51. maddesinde belirtilen oranda gecikme zammı uygulanacağı belirtilmesine rağmen, aktarılan Yönerge’de, Fon alacakları için, alacağın Fon’a devrinden önce İcra ve İflas Kanunu’na göre takibe geçilmişse, bu alacakların 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip edilmesi kararı tarihine kadar temerrüt faizi uygulanması, bu tarihten sonra ise 6183 sayılı Kanun’a göre gecikme zammı uygulanması gerektiği belirtildiğinden, anılan Yönerge hükmünün gecikme zammı ve temerrüt faizi hesabı yönünden Kanunlara aykırı olduğu görülmektedir.
Bu noktada, bakılan davada, anılan Yönerge’de yer alan temerrüt faizi ve gecikme zammı hesabının bakılan uyuşmazlığa uygulanıp uygulanmayacağı hususu bir ön sorun teşkil etmektedir.
Bir hiyerarşik normlar sistemi olan hukuk düzeninde alt düzeydeki normların, yürürlüklerini üst düzeydeki normlardan aldığı kuşkusuzdur. Normlar hiyerarşisinin en üstünde evrensel hukuk ilkeleri ve Anayasa bulunmakta ve daha sonra gelen kanunlar yürürlüğünü Anayasa’dan, tüzükler yürürlüğünü kanunlardan, yönetmelikler ise yürürlüğünü kanun ve tüzüklerden almaktadır. Dolayısıyla, bir normun, kendisinden daha üst konumda bulunan ve dayanağını oluşturan bir norma aykırı veya bunu değiştirici nitelikte bir hüküm getirmesi mümkün değildir. Belirtilen hiyerarşinin, yönetmelikler bakımından bir ifadesi niteliğini taşıyan Anayasa’nın 124. maddesinde de, Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişilerinin, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak ve bunlara aykırı olmamak şartıyla yönetmelik çıkarabilecekleri kuralına yer verilmiştir. Kanunlar, tüzükler ve yönetmelikler açısından yukarıda belirtilen bu durum, daha alt düzeyde yer alan diğer hukuksal metinler ve idari işlemler açısından da geçerlidir.
Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinin 4. fıkrasında, “…Düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olması bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmaz.” kuralı ile, idari yargı mercilerine, bireysel işlemlerin yargısal denetiminde, bu işlemlerin dayanağı ikincil nitelikteki düzenleyici işlemleri ihmâl etme yetkisi tanınmıştır.
Belirtilen bu durum karşısında, Yönerge’deki temerrüt faizi ve gecikme zammı hesabı yasal düzenlemeye aykırı olduğundan, uyuşmazlığa konu Fon alacağının hesaplanmasında, Yönerge’deki düzenleme yerine Yasa kurallarının uygulanması gerekmektedir.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacının, Fon’a devredilen … A.Ş.’den kredi kullanan Fon alacağı borçluları … A.Ş.’de 19/08/1996 – 09/10/2000 tarihleri arasında yönetim kurulu üyesi olduğu, … A.Ş.’de 01/12/1998 – 22/11/1999 tarihleri arasında yönetim kurulu üyesi olduğu, … A.Ş.’de 23/09/1999 – 04/10/2000 tarihleri arasında yönetim kurulu üyesi ve genel müdür olduğu, … A.Ş.’ye 09/05/2001 tarihinde hesap kat ihtarnamesi gönderildiği, bu tarih itibarıyla 3.112.894,08-TL olan borç miktarına, 6183 sayılı Kanun kapsamında takip edilmesine karar verildiği tarih olan 04/10/2007 tarihine kadar %210 oranında temerrüt faizi işletildiği, bu tarihten sonra da gecikme zammı hesaplanarak dava konusu ödemeye çağrı mektubunda yer alan tutara ulaşıldığı, … A.Ş.’ye 04/10/2007 tarihinde hesap kat ihtarnamesi gönderildiği, bu tarih itibarıyla 58.770.447,16-TL olan borç miktarına 6183 sayılı Kanun kapsamında takip edilmesine karar verildiği tarih olan 04/10/2007 tarihine kadar(TL:%187,50,YP-USD/EURO/DEM/JPY:%27) oranında temerrüt faizi işletildiği, bu tarihten sonra da gecikme zammı hesaplanarak dava konusu ödemeye çağrı mektubunda yer alan tutara ulaşıldığı, … A.Ş.’ye 11/07/2001 tarihinde hesap kat ihtarnamesi gönderildiği, bu tarih itibarıyla 2.904.587,74-TL olan borç miktarına 6183 sayılı Kanun kapsamında takip edilmesine karar verildiği tarih olan 04/10/2007 tarihine kadar %187,50 oranında temerrüt faizi işletildiği, bu tarihten sonra da gecikme zammı hesaplanarak dava konusu ödemeye çağrı mektubunda yer alan tutara ulaşıldığı, alacağın Fon tarafından 27/11/2001 tarihinde alacak temlik sözleşmeleri ile devralındığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkta, alacak tutarının, alacağın Fon tarafından devralındığı 27/11/2001 tarihine kadar temerrüt faizi işletilip, bu tarihten sonra da birikmiş alacak tutarına gecikme zammı işletilmek suretiyle hesaplanması gerekirken, 04/10/2007 tarihli Fon Kurulu kararına kadar temerrüt faizi işletilmek suretiyle hesaplandığı görülmektedir.
Ayrıca, gecikme zammı ve faiz hesabının hukuka aykırı yapıldığı hususu Dairemizin 09/02/2015 tarih ve E:2009/121, K:2015/433 sayılı bozma kararında hüküm altına alınmıştır.
Bu durumda, dava konusu alacağa ilişkin gecikme zammı ve faiz hesabının hukuka aykırı olarak yapıldığı anlaşıldığından, dava konusu işlemde hukuka uygunluk, davanın reddine ilişkin Mahkeme kararında ise hukukî isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne;
2. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca … İdare Mahkemesi’nin 31/03/2016 tarih ve E:… K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
4. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 08/01/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.