Danıştay Kararı 13. Daire 2016/3882 E. 2019/2724 K. 25.09.2019 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2016/3882 E.  ,  2019/2724 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No:2016/3882
Karar No:2019/2724

TEMYİZ EDEN (DAVACI) :
KARŞI TARAF (DAVALI) : TASARRUF MEVDUATI SİGORTA FONU
İSTEMİN_KONUSU : …. İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına …-TL Fon alacağının tahsili amacıyla düzenlenen tarih ve sayılı ödemeye çağrı mektubunun iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nce verilen kararda; davacının asıl borçlu … A.Ş.’de tarihleri arasında yönetim kurulu üyesi ve şirket ortağı olarak görev yaptığı ve … A.Ş.’den kullanılan kredilerin ise 05/10/1999 tarihli olduğu konusunda tereddüt bulunmadığından, davacının bu döneme ilişkin olarak 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un mükerrer 35. maddesi gereğince sorumlu tutulabileceği, dava konusu işleme dayanak alacağın, kullandıkları kredilerin kısmen veya tamamen … A.Ş. hâkim ortak grubuna aktarılan üçüncü şahıslara ait borçlar arasında yer aldığı, ” ” ihale bedelinin dağıtımına ilişkin olarak hazırlanan sıra cetvelinin tarihinde Resmî Gazete’de yayımlandığı, ancak açılan davalar nedeniyle sıra cetvelinin henüz kesinleşmediği, bu aşamada ‘nün satışından elde edilen bedelden Fon’a isabet edecek kısım ile bunun hangi Grup borçlarına mahsup edileceğinin belli olmadığı dikkate alındığında, davacının ödemeye çağrı mektubuna konu borcun ihale bedelinden ödeneceğine ilişkin iddiasına itibar edilemeyeceği, davacının yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı … A.Ş. hakkında yapılan takipte şirketin malvarlığının borçları karşılayamaması nedeniyle, Fon’un söz konusu borçların tahsilini teminen 6183 sayılı Kanun’un mükerrer 35. maddesi kapsamında ilgili şirketin kanuni temsilcisi olan davacı hakkında tahsil ve takibata girişebileceği açık olduğundan, dava konusu ödemeye çağrı mektubunda hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle dava konusu işlem hukuka uygun bulunarak davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, mahkeme kararının gerekçesinde belirtilenin aksine, davacı hakkında düzenlenen ödemeye çağrı mektubu tarihli olmasına rağmen, protokolün tarihli olduğu, uyuşmazlığın ihale ve protokol tarihinden sonra gerçekleşen koşullara göre değerlendirilip hüküm oluşturulması gerektiği, davalı Kurum’dan ödenmemiş kamu zararına yönelik hesap çizelgesi istenerek protokol kapsamında borcun ödendiği yönündeki iddianın tüm yönleriyle açıklığa kavuşturulması gerekirken bunun gözden kaçırıldığı, davalı Kurum’un asli amme borçlusu gruptan tahsil ettiği varlığı yılında gruba iade etmiş olmasına rağmen, aynı alacak kapsamında sıra cetvelinin kesinleşmediği gerekçesiyle iki yıl sonra davacıya ödemeye çağrı mektubu göndermesinin açık bir çelişki olduğu, davalı Kurum’un protokol koşullarının yerine getirilmesini müteakip grup ile ibralaşarak grup aleyhine devam eden kamu davasındaki müdahilliğinden vazgeçeceğini beyan ettiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, … A.Ş. kaynaklarından, yasal sınırlamaları dolanmak suretiyle üçüncü şahıslar üzerine kurulu bulunan şirketler ve/veya yeni kurdurulan paravan şirketlere krediler kullandırılmak suretiyle bu kredilerin kısmen veya tamamen grubu firmalarına aktarılmasının, hakim ortağın kullandığı en yaygın banka kaynağı istismar yöntemlerinden biri olduğu, … A.Ş. firmasının da kendi adına fakat Grubu hesabına kredi kullanan/kullandıran firmalardan olduğu, ihale bedeline ilişkin düzenlenecek sıra cetvelinin kesinleşmesi sonrası Fon’a isabet edecek tutarın Protokolün () maddesi ile imza altına alınan sıra dahilinde Grubu tarafından kabul, beyan ve taahhüt edilen borçlara mahsup edileceği, mahsup sırası da dikkate alındığında dava konusu ödemeye çağrı mektubunun konusu olan borcun tamamen kapanmadığının görüldüğü, ayrıca Protokolün () maddesine göre hakim ortak bağlantılı üçüncü şahıs borçlarının münhasıran tahsil edilmiş sayılmayacağının kurala bağlandığı, Fon’u ibra etmekten kaçınan Şirketin sorumluluğunun devam ettiği, davacı hakkında başlatılan takibin Fon Yönetim Kurulu’nun tarih ve sayılı kararına dayandığı, Fon’un tahsilat fazlası varlıkları gruba iade ettiği iddiasının gerçek dışı olduğu, ilgili malvarlıkları üzerindeki Fon lehine takyidatların devam ettiği, Fon’un ceza davasındaki müdahilliğinden çekilmesinin alacağın tahsili anlamına gelmeyeceği belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddi yolundaki … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından anılan Mahkeme kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 25/09/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.