Danıştay Kararı 13. Daire 2016/2641 E. 2022/5001 K. 27.12.2022 T.

Danıştay 13. Daire Başkanlığı         2016/2641 E.  ,  2022/5001 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONÜÇÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2016/2641
Karar No : 2022/5001

DAVACI : …

DAVALI : … Kurumu
VEKİLİ : Av. …

DAVANIN KONUSU :
1-Bağımsız Denetim Yönetmeliği’nin 14. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinin,
2-Davacı tarafından bağımsız denetçi olarak yetkilendirilmesi istemiyle yapılan başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istenilmiştir.

DAVACININ İDDİALARI :
660 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de (KHK), bağımsız denetçi olarak yetkilendirme talebinde bulunan meslek mensuplarının bu taleplerinin, geçmişte aldıkları cezalar nedeniyle kabul edilmeyeceği yönünde bir düzenlemenin yer almadığı, ancak dava konusu işleme dayanak yapılan Yönetmelik kuralında 660 sayılı KHK’yı aşan bir düzenleme yapıldığı, bu durumun normlar hiyerarşisine aykırılık oluşturduğu, Yönetmeliğin dava konusu kuralının, infaz edilen suç ve cezaların etki ve sonuçlarını Türk Ceza Kanunu’nda öngörülmeyen bir şekilde genişletmek suretiyle çalışma özgürlüğünü kısıtladığı ileri sürülmüştür.

DAVALININ SAVUNMASI :
Usul yönünden, dava konusu işlemin bildirim mahiyetinde olduğu, idarî davaya konu edilebilecek kesin ve yürütülebilir nitelikte olmadığı, davanın süresinde açılmadığı; esasa ilişkin olarak ise, Bağımsız Denetim Yönetmeliği ile bağımsız denetçilerin yetkilendirme şartlarının belirlendiği, davacıya … Asliye Ceza Mahkemesi tarafından “Hususi Evrakta Sahtecilik” suçundan 1.825.000 TL ağır para cezası verildiği, yine davacıya … Ağır Ceza Mahkemesi’nce “Sahte Hususi Belgeyi Kullanmak” suçundan bir yıl hapis cezası verildiği ve bu cezaların kesinleştiği, davacının memnu hakların iadesi kararı almış olmasının yetkilendirme şartını sağladığı anlamına gelmediği, davacının işlediği ve ceza aldığı sahtecilik suçu nedeniyle Yönetmeliğin 14. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendindeki şartı sağlamadığı belirtilerek davanın reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’IN DÜŞÜNCESİ : Davacının bağımsız denetçi olarak yetkilendirilmesi istemiyle yaptığı başvurusunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptaline; Bağımsız Denetim Yönetmeliği’nin 14. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinin iptali isteminin ise reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI …’NUN DÜŞÜNCESİ : Dava, davacının bağımsız denetçi olarak yetkilendirilmesi istemiyle 03/02/2016 tarihinde Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu’na yaptığı başvurunun reddine ilişkin davalı idare işleminin ve Bağımsız Denetim Yönetmeliği’nin 14. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinin iptali istemiyle açılmıştır.
Davalı idarenin usule yönelik iddiaları yerinde görülmemiştir.
02/11/2011 tarih ve 28103 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 660 sayılı Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 1. maddesinde, bu Kanun Hükmünde Kararnamenin (KHK) amacının; uluslararası standartlarla uyumlu Türkiye Muhasebe Standartlarını oluşturmak ve yayımlamak, bağımsız denetimde uygulama birliğini, gerekli güveni ve kaliteyi sağlamak, denetim standartlarını belirlemek, bağımsız denetçi ve bağımsız denetim kuruluşlarını yetkilendirmek ve bunların faaliyetlerini denetlemek ve bağımsız denetim alanında kamu gözetimi yapmak yetkisini haiz Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun kuruluş, teşkilat, görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin usul ve esasları düzenlemek olduğu belirtilmiş; “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde; bağımsız denetçi; bağımsız denetim yapmak üzere, 1/6/1989 tarihli ve 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununa göre yeminli mali müşavir ya da serbest muhasebeci mali müşavirlik ruhsatını almış meslek mensupları arasından Kurum tarafından yetkilendirilen kişiler; bağımsız denetim kuruluşu; bağımsız denetim yapmak üzere, Kurum tarafından yetkilendirilen sermaye şirketleri; kalite güvence sistemi; denetimde gerekli kaliteyi ve kamuoyunun yapılan bağımsız denetime olan güvenini sağlamak amacıyla bağımsız denetim kuruluşu ya da bağımsız denetçi tarafından yapılan işin, belirlenen standart ve ilkelere uygun olarak yapılmasını temin etmek için oluşturulan sistemi; kamu yararını ilgilendiren kuruluşlar; halka açık şirketler, bankalar, sigorta, reasürans ve emeklilik şirketleri, faktoring şirketleri, finansman şirketleri, finansal kiralama şirketleri, varlık yönetim şirketleri, emeklilik fonları, ihraççılar ve sermaye piyasası kurumları ile faaliyet alanları, işlem hacimleri, istihdam ettikleri çalışan sayısı ve benzeri ölçütlere göre önemli ölçüde kamuoyunu ilgilendirdiği için Kurum tarafından bu kapsamda değerlendirilen kuruluşlar; meslek mensubu; 3568 sayılı Kanun kapsamında faaliyette bulunan serbest muhasebeci mali müşavir ve yeminli mali müşavirler; Türkiye Muhasebe Standartları; Kurul tarafından onaylanarak Türkiye Muhasebe Standardı ve Türkiye Finansal Raporlama Standardı adıyla yayımlanan muhasebe standartları; Türkiye Denetim Standartları; Kurul tarafından onaylanarak Türkiye Denetim Standardı adıyla yayımlanan uluslararası standartlarla uyumlu denetim standartları olarak tanımlanmıştır.
Anılan KHK’nin “Kurulun görev ve yetkileri” başlıklı 9. maddesinde, Kurulun; “a) Tabi oldukları kanunlar gereği defter tutmakla yükümlü olanlara ait finansal tabloların; ihtiyaca uygunluğunu, şeffaflığını, güvenilirliğini, anlaşılabilirliğini, karşılaştırılabilirliğini ve tutarlılığını sağlamak amacıyla, uluslararası standartlarla uyumlu Türkiye Muhasebe Standartlarını oluşturmak ve yayımlamak,
b) Türkiye Muhasebe Standartlarının uygulamasına yönelik ikincil düzenlemeleri yapmak ve gerekli kararları almak, bu konuda kendi alanları itibarıyla düzenleme yetkisi bulunan kurum ve kuruluşların yapacakları düzenlemeler hakkında onay vermek,
c) Finansal tabloların; işletmelerin finansal durumunu, performansını ve nakit akışlarını Türkiye Muhasebe Standartları doğrultusunda gerçeğe uygun olarak sunumunu, kullanıcıların ihtiyaçlarına uygunluğunu, güvenilirliğini, şeffaflığını, karşılaştırılabilirliğini ve anlaşılabilirliğini sağlamak amacıyla, kamu yararını da gözetmek suretiyle, bilgi sistemleri denetimi dahil, uluslararası standartlarla uyumlu ulusal denetim standartlarını oluşturmak ve yayımlamak,
ç) Bağımsız denetçiler ve bağımsız denetim kuruluşlarının kuruluş şartlarını ve çalışma esaslarını belirlemek, bu şartları taşıyan kuruluşları ve bağımsız denetim yapacak meslek mensuplarını yetkilendirerek listeler halinde ilan etmek ve bunları oluşturacağı resmi sicile kaydederek Kurumun internet sitesinde kamuoyunun erişimine sürekli olarak açık tutmak.
d) Bağımsız denetçiler ve bağımsız denetim kuruluşlarının faaliyetleri ile denetim çalışmalarının, Kurumca yayımlanan standart ve düzenlemelere uyumunu gözetlemek ve denetlemek,
e) İnceleme ve denetimler sonucunda aykırılıkları saptanan bağımsız denetçiler ve bağımsız denetim kuruluşlarının faaliyet izinlerini askıya almak veya iptal etmek,
f) Bağımsız denetim yapacak meslek mensuplarına yönelik sınav, yetkilendirme ve tescil yapmak, disiplin ve soruşturma işlemlerini yürütmek, sürekli eğitim standartları ile mesleki etik kurallarını belirlemek, bunlara yönelik olarak kalite güvence sistemini oluşturmak ve bu alanlardaki eksikliklerin düzeltilmesi için gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamak,
g) Yabancı ülkelerin Kurulun görev alanıyla ilgili konularda yetkili birimleriyle işbirliği yapmak, mütekabiliyet esasına göre Türkiye’de bağımsız denetim yapmasına yetki verilen yabancı ülke denetim kuruluşları ve denetçilerini listeler halinde ilan etmek ve bunları oluşturacağı resmi sicile kaydederek Kurumun internet sitesinde kamuoyunun erişimine sürekli olarak açık tutmak,
ğ) Denetimin bağımsızlığının ve tarafsızlığının sağlanmasına, denetime olan güven ile denetimin kalitesinin artırılmasına yönelik düzenlemeler yapmak ve gerekli tedbirleri almak,
h) Düzenlemek ve denetlemekle görevli olduğu alanla ilgili ikincil düzenlemeleri yapmak ve bu konularda gerekli kararları almak”la görevli olduğu belirtilmiş; “Düzenleyici İşlemler” başlıklı 27. maddesinde de, “(1) Kurul; 9 uncu maddenin birinci fıkrasının (b), (ç) ve (d) bentlerinde yer alan yetkilerinin kullanılmasına yönelik usul ve esasları çıkaracağı yönetmeliklerle belirler.
(2) Kurumun hazırlayacağı ikincil düzenleme taslakları kamuoyunun bilgisine sunulmak üzere en az yedi gün süreyle uygun vasıtalarla duyurulur.
(3) (Değişik: 6/12/2012-6362/148 md.) Kanunlarla, belirli alanları düzenlemek ve denetlemek üzere kurulmuş bulunan kurum ve kurullar, Türkiye Muhasebe Standartlarına uygun olmak şartıyla kendi alanları için geçerli olacak standartlarla ilgili olarak ayrıntıya ilişkin sınırlı düzenlemeleri yapabilirler.” hükmü yer almış bulunmaktadır.
660 sayılı KHK’nin 9, 25 ve 27. maddelerine dayalı olarak çıkartılarak 26/12/2012 tarih ve 28509 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Bağımsız Denetim Yönetmeliği’ne bakıldığında, Yönetmeliğin 1. maddesinde; bu Yönetmeliğin amacının; 13/01/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve 26/09/2011 tarihli ve 660 sayılı Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde yapılacak bağımsız denetime, bağımsız denetim kuruluşlarına ve bağımsız denetçilere ilişkin usul ve esasları düzenlemek olduğu; 2. maddesinde; Yönetmeliğin 6102 sayılı Kanun ve 660 sayılı Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde yapılacak bağımsız denetime, bağımsız denetim kuruluşlarının ve bağımsız denetçilerin; yetkilendirilmelerine, sicil kayıtlarının tutulmasına, yükümlülüklerine, sorumluluklarına, bunların Kurum tarafından incelenmesine ve denetlenmesine ve bunlar hakkında uygulanacak idari yaptırımlara ilişkin usul ve esasları kapsadığı vurgulanmış; 4. maddesinde ortak; anonim şirketlerin pay sahiplerini, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler ile limited şirketlerin ortaklarını; Sermaye şirketi: 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu uyarınca sermaye şirketi sayılan şirketleri; sorumlu denetçi; bağımsız denetim kuruluşu tarafından, belirli bir bağımsız denetim faaliyetinin yürütülmesinden sorumlu tutulan ve bu denetime ait raporun bağımsız denetim kuruluşu adına imzalanmasına yetkili kılınan bağımsız denetçiyi; yetki belgesinin; bu Yönetmelikte aranan şartların sağlanması halinde, denetim kuruluşlarına ve denetçilere faaliyet iznine ilişkin Kurum tarafından verilen Bağımsız Denetim Kuruluşu Belgesi veya Bağımsız Denetçi Belgesini ifade ettiği belirtilmiştir.
Anılan Yönetmeliğin 11. maddesinde; denetimin, sadece Kurumca yetkilendirilen denetim kuruluşları veya denetçiler tarafından yetkileri çerçevesinde gerçekleştirileceği, denetim kuruluşları ve denetçilerin yetkilerinin kullanımı, yetkilendirmenin Kurum tarafından ilanıyla başlayacağı, KAYİK’lerin ve faaliyet alanları, işletme büyüklükleri, çalışan sayısı ve benzeri ölçütlere göre Kurumca belirlenen işletmelerin denetiminin yalnızca denetim kuruluşları tarafından, diğerlerinin denetiminin ise denetim kuruluşları veya denetçiler tarafından yapılacağı hususları yer almış; 12. maddesinde; “Başvuruları bu Yönetmelik çerçevesinde Kurum tarafından uygun görülen sermaye şirketlerine Bağımsız Denetim Kuruluşu Belgesi, meslek mensuplarına ise Bağımsız Denetçi Belgesi verilir.” denilmiş; “Denetim kuruluşlarının yetkilendirilmesi” başlıklı 13. maddesinde, denetim kuruluşlarının “a) Sermaye şirketi olması, b) Paylarının veya hisselerinin nama yazılı olması, c) Faaliyet konusunun bağımsız denetime veya bununla birlikte 3568 sayılı Kanun kapsamındaki mesleki alana münhasır olması, ç) Ticaret unvanında bağımsız denetim ibaresinin bulunması, d) Esas sözleşmesinin veya şirket sözleşmesinin denetime ilişkin mevzuat hükümlerine aykırı hususlar içermemesi, e) Sermayesinin ve oy haklarının yarısından fazlasının denetçilerine ait olması ve ortaklarının tamamının meslek mensubu olması, f) Denetçilerinin 14 üncü madde çerçevesinde Bağımsız Denetçi Belgesine sahip olması, g) Denetçilerinin tam zamanlı ve asgari bir raporlama dönemi için istihdam edilmiş olması, ğ) 28 inci maddedeki şartları sağlayan en az iki sorumlu denetçisinin bulunması, h) Denetim kadrosunun, asgari olarak, 27 nci maddede belirtilen denetim ekiplerini oluşturabilecek nitelik ve genişlikte olması, ı) Yönetim organı üyelerinin tamamının meslek mensubu olması, yüzde yetmiş beşi geçmemek üzere çoğunluğunun ise kadrosundaki denetçilerden oluşması, i) Denetçilerinin, ortaklarının ve kilit yöneticilerinin başka bir denetim kuruluşunda veya bağımsız denetim faaliyeti gerçekleştiren herhangi bir gerçek kişi yanında ya da tüzel kişilikte ortak, kilit yönetici veya denetçi olmaması, kendi adına bağımsız denetim faaliyetinde bulunmaması, j) Denetim rehberleri dahil olmak üzere, esasları Kurumca belirlenen kalite kontrol sistemine ilişkin politika ve süreçlerini yazılı olarak oluşturmuş olması, k) Denetim faaliyetlerini etkin bir şekilde yürütebilmesini teminen Kurum tarafından uygun görülecek düzeyde organizasyon, mekân, teknik donanım, belge ve kayıt düzenine sahip olması, l) Faaliyet izninin daha önce Kurum tarafından iptal edilmemiş olması, m) Tüzel kişiliğin ve ortaklarının olumsuz bir itibara sahip olmaması ve ortaklarının denetim mesleğinin gerektirdiği şeref ve haysiyete uymayan bir durumunun bulunmaması gerektiği belirtildikten sonra, ikinci fıkrasında; denetim faaliyetinde bulunmak isteyen kuruluşların, birinci fıkrada belirtilen şartları sağladıklarını gösteren bilgi ve belgelerle birlikte Kuruma başvuruda bulunacakları, Kurum tarafından gerektiğinde yerinde inceleme yapılmak suretiyle, başvuruda bulunan kuruluşlardan gerekli şartları taşıdığına karar verilenlerin, en geç doksan gün içinde, gerekli harç ve ücretleri ödemeleri ve Kuruma tescil talebinde bulunmaları halinde sicile kayıt ve ilan edilecekleri, tescil işleminden sonra bu kuruluşlara Bağımsız Denetim Kuruluşu Belgesi verileceği belirtilmiş, dördüncü fıkrasında; Kurumun; belirli alanların düzenlenmesi ve denetlenmesinden sorumlu kurum, kurul veya kuruluşların görüşlerini alarak, bu alanlarda denetim yapacak denetim kuruluşları için ek şartlar belirleyebileceği ve bu şartları sağlayan denetim kuruluşlarını listeler halinde ayrıca ilan edeceği, bunların dışında, denetimi yapılacak işletmenin büyüklüğü, faaliyetleri ile tabi olduğu düzenlemelerin özelliği ve benzeri hususlar dikkate alınarak belirlenecek işletmeleri denetlemek üzere, şartları Kurum tarafından belirlenen yeni denetim kuruluşu listeleri oluşturulabileceği; altıncı fıkrasında ise, denetim kuruluşlarının, denetim yetkisini nitelikleri 28. maddede belirlenmiş olan, kuruluş adına denetim raporu imzalamaya yetkili sorumlu denetçileri eliyle ve bunların sorumluluğunda kullanacağı, bu sorumluluğun, denetim kuruluşunun ve kilit yöneticilerinin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı kuralı yer almış; Yönetmeliğin, dava konusu edilen ve 1. fıkrasının (f) bendinin iptali istenilen 14. maddesinde; “(1) Denetim faaliyetinde bulunmak isteyenlerin:
a) Hukuk, iktisat, maliye, işletme, muhasebe, bankacılık, kamu yönetimi ve siyasal bilgiler dallarında eğitim veren fakülte ve yüksekokullardan veya denkliği Yükseköğretim Kurulunca tasdik edilmiş yabancı yükseköğretim kurumlarından en az lisans seviyesinde mezun olması veya diğer öğretim dallarından lisans seviyesinde mezun olmakla beraber bu fıkrada belirtilen bilim dallarından en az lisansüstü seviyesinde diploma almış olması,
b) Meslek mensubu olması,
c) Türkiye’de yerleşik olması,
ç) Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip bulunması,
d) 15 inci maddede belirtilen uygulamalı mesleki eğitimi tamamlamış olması,
e) 16 ncı maddede belirtilen denetçilik sınavında başarılı olması,
f) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış (Mülga ibare:RG-21/10/2014-29152) (…) olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, (Mülga ibare:RG-21/10/2014-29152) (…) zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûmiyeti olmaması,
g) (Değişik:RG-21/10/2014-29152) Faaliyet izninin daha önce Kurum tarafından 42 nci maddenin birinci fıkrasının (c) bendi dışındaki bentlerinden biri nedeniyle iptal edilmemiş olması,
ğ) Bağımsız denetim mesleğinin gerektirdiği şeref ve haysiyete uymayan bir durumunun bulunmaması, olumsuz bir itibara sahip olmaması,
şartlarını taşıması gerekir.
(2) Denetçi olmak isteyen meslek mensupları birinci fıkradaki şartları sağladıklarını gösteren bilgi ve belgelerle birlikte Kuruma başvuruda bulunurlar. Başvurular şahsen veya görev alınan denetim kuruluşu aracılığıyla yapılır. Kurum tarafından gerekli şartları taşıdığına karar verilen başvuru sahipleri gerekli harç ve ücretleri ödemeleri ve Kuruma tescil talebinde bulunmaları halinde sicile kayıt ve ilan edilirler. Tescil işleminden sonra bu kişilere Bağımsız Denetçi Belgesi, denetçi kimliği ve denetçi mührü verilir.
(3) Belirli alanların düzenlenmesi ve denetlenmesinden sorumlu kurum, kurul veya kuruluşların görüşlerini alarak, bu alanlarda denetim faaliyetinde bulunacak denetçiler için Kurum ilave şartlar belirleyebilir.” düzenlemesi getirilmiştir.
Uluslararası standartlara uyumlu Türkiye Muhasebe Standartları oluşturmak, bağımsız denetim alanında uygulama birliğini sağlamak ve etkin bir kamu gözetimi sistemi oluşturularak çağdaş denetim sistemini hayata geçirmek amacıyla kurulup görevlendirilen davalı idare tarafından çıkarılan dava konusu Yönetmeliğin iptali istenilen maddesinde yer alan; denetim faaliyetinde bulunmak isteyenlerin maddede belirtilen suçlardan mahkumiyeti olmaması gerektiğine ilişkin olup, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48/A-(5) maddesinde, devlet memuru olabilmek için aranılan, mahkumiyeti olmaması şartına benzer şekilde kural getiren dava konusu düzenlemenin anılan kamu hizmetinin gereklerine, dayanağı Kanun hükümlerine ve hukuka uygun bulunduğu anlaşılmaktadır.
Davacının bağımsız denetçi olarak yetkilendirilmesi isteminin reddine dair işleme gelince; dava dosyasında mevcut belgelerden davacının, …Asliye Ceza Mahkemesinin … tarihli… Esas ve … sayılı kararı ile “Hususi Evrakta Sahtecilik” suçundan 765 sayılı TCK 345. maddesi uyarınca 1.825.000 TL (eski para birimi) Ağır Para Cezası ile cezalandırılmasına para cezasının 647 sayılı Kanun’un 6. maddesi uyarınca ertelenmesine karar verildiği ve 03/06/1997 tarihinde kararın kesinleştiği, …Ağır Ceza Mahkemesinin … tarihli … Esas ve … Karar sayılı ilamı ile 765 sayılı TCK 345. maddesi uyarınca “Sahte Hususi Belgeyi Kullanmak” suçundan 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu cezanın kesinleştiği ve 25/09/2008 tarihinde infaz edildiği anlaşılmakta olup, anılan mahkumiyetleri nedeniyle davacının bağımsız denetçi olarak yetkilendirilmesi talebinin reddine dair dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Davacının diğer iddiaları ise dava konusu işlemleri kusurlandırıcı mahiyette görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddine karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :
Davacı tarafından bağımsız denetçi olarak yetkilendirilmesi istemiyle davalı idareye yapılan başvuru, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurulu’nun (Kurul) 19/06/2014 tarih ve 3/125 sayılı kararı ile, davacıya … Asliye Ceza Mahkemesi tarafından “Hususi Evrakta Sahtecilik” suçundan 1.825.000 TL ağır para cezası verildiği, yine davacıya … Ağır Ceza Mahkemesi’nce “Sahte Hususi Belgeyi Kullanmak” suçundan bir yıl hapis cezası verildiği ve bu cezaların kesinleştiğinden bahisle Bağımsız Denetim Yönetmeliği’nin 14. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendi uyarınca reddedilmiş, davacı tarafından aynı kapsamda yapılan 01/02/2016 tarihli başvurunun ise cevap verilmemek suretiyle zımnen reddi üzerine bu zımni ret işlemiyle birlikte Yönetmeliğin 14. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinin iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Uyuşmazlık tarihinde yürürlükte bulunan Anayasa’nın 124. maddesinde, “Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler.” kuralına yer verilmiştir.
Sözlük anlamı ile “düzenli hâle koymak, düzen vermek, tanzim ve tertip etmek” olarak tanımlanan “düzenleme”, kamu hukukunda kural koyma ile eş anlamlıdır. Kural ise; sürekli, soyut, nesnel, genel (kişilik dışı) durumları belirleyen ve gösteren norm olarak tanımlanmaktadır. (ÖZAY İl Han, Günışığında Yönetim, 2017, İstanbul, s. 426).
İdare, Anayasa ve kanunlardan aldığı yetki ile kural koyma (düzenleme yapma) yetkisine sahiptir. “Kural işlemler” (ya da diğer adıyla genel düzenleyici işlemler), üst hukuk kurallarına uygun olarak hukuk düzenine yeni kural getiren ya da mevcut bir kuralı değiştiren veya kaldıran tek yanlı idarî işlemlerdir. Düzenleme yetkisini kullanarak tüzük, yönetmelik, tebliğ, genelge gibi genel düzenleyici işlemleri yapan idarenin bir işleminin düzenleyici nitelik taşıdığının kabul edilebilmesi için, söz konusu işlemin sürekli, soyut, nesnel, genel durumları belirleyen ve gösteren hükümler içermesi, başka bir anlatımla, belirtilen nitelikte kurallar getirmiş olması gerekmekte olup, bu genel düzenlemelerin üst hukuk kurallarına aykırı hükümler içermemesi zorunludur.
660 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 1. maddesinde, bu Kanun Hükmünde Kararname’nin amacının, uluslararası standartlarla uyumlu Türkiye Muhasebe Standartlarını oluşturmak ve yayımlamak, bağımsız denetimde uygulama birliğini, gerekli güveni ve kaliteyi sağlamak, denetim standartlarını belirlemek, bağımsız denetçi ve bağımsız denetim kuruluşlarını yetkilendirmek ve bunların faaliyetlerini denetlemek ve bağımsız denetim alanında kamu gözetimi yapmak yetkisini haiz Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu’nun (Kurum) kuruluş, teşkilat, görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin usul ve esasları düzenlemek olduğu belirtilmiş; “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde, “Bağımsız denetçi: Bağımsız denetim yapmak üzere, 01/06/1989 tarihli ve 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununa göre yeminli mali müşavir ya da serbest muhasebeci mali müşavirlik ruhsatını almış meslek mensupları arasından Kurum tarafından yetkilendirilen kişileri; Bağımsız denetim: Finansal tablo ve diğer finansal bilgilerin, finansal raporlama standartlarına uygunluğu ve doğruluğu hususunda, makul güvence sağlayacak yeterli ve uygun bağımsız denetim kanıtlarının elde edilmesi amacıyla, denetim standartlarında öngörülen gerekli bağımsız denetim tekniklerinin uygulanarak defter, kayıt ve belgeler üzerinden denetlenmesi ve değerlendirilerek rapora bağlanmasını; Meslek mensubu: 3568 sayılı Kanun kapsamında faaliyette bulunan serbest muhasebeci mali müşavir ve yeminli mali müşavirleri… ifade eder” şeklinde tanımlanmış; “Kurul’un görev ve yetkileri” başlıklı 9. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde, “Bağımsız denetçiler ve bağımsız denetim kuruluşlarının kuruluş şartlarını ve çalışma esaslarını belirlemek, bu şartları taşıyan kuruluşları ve bağımsız denetim yapacak meslek mensuplarını yetkilendirerek listeler hâlinde ilan etmek ve bunları oluşturacağı resmî sicile kaydederek Kurumun internet sitesinde kamuoyunun erişimine sürekli olarak açık tutmak”; (f) bendinde, “Bağımsız denetim yapacak meslek mensuplarına yönelik sınav, yetkilendirme ve tescil yapmak, disiplin ve soruşturma işlemlerini yürütmek, sürekli eğitim standartları ile meslekî etik kurallarını belirlemek, bunlara yönelik olarak kalite güvence sistemini oluşturmak ve bu alanlardaki eksikliklerin düzeltilmesi için gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamak”; (h) bendinde, “Düzenlemek ve denetlemekle görevli olduğu alanla ilgili ikincil düzenlemeleri yapmak ve bu konularda gerekli kararları almak” Kurul’un görev ve yetkileri arasında sayılmış; 27. maddesinin birinci fıkrasında, Kurul’un, 9. maddenin birinci fıkrasının (b), (ç) ve (d) bentlerinde yer alan yetkilerinin kullanılmasına yönelik usul ve esasları çıkaracağı yönetmeliklerle belirleyeceği; 31. maddesinde, bu Kanun Hükmünde Kararnamede hüküm bulunmayan hâllerde 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun bağımsız denetimle ilgili hükümlerinin uygulanacağı kurala bağlanmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 400. maddesinde, denetçinin, bağımsız denetim yapmak üzere, 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu’na göre ruhsat almış yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir unvanını taşıyan ve Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunca yetkilendirilen kişiler ve/veya ortakları bu kişilerden oluşan sermaye şirketi olabileceği ifade edilmiştir.
660 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile, bağımsız denetim alanındaki dağınık yapıyı ortadan kaldırmak, denetim standartlarını tek elden belirlemek, bağımsız denetçileri ve bağımsız denetim kuruluşlarını yetkilendirmek, bu kişilerin tescili, sürekli eğitimi, meslekî etik kuralları, soruşturma ve disiplin faaliyetlerinin belirlenmesi, bağımsız denetim kuruluşları ve denetim uygulamalarının kontrolü ve kalite güvencesine ilişkin düzenlemeleri yapmak ve bağımsız denetim alanında kamu gözetimi fonksiyonunu icra etmek amacıyla, kamu tüzel kişiliğini haiz, idarî ve malî özerkliğe sahip Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu (Kurum) kurulmuştur.
Uluslararası standartlarla uyumlu Türkiye Muhasebe Standartlarını oluşturma ve yayımlama, bağımsız denetimde uygulama birliğini, gerekli güveni ve kaliteyi sağlama, denetim standartlarını belirleme, bağımsız denetçi ve bağımsız denetim kuruluşlarını yetkilendirme ve bunların faaliyetlerini denetleme, bağımsız denetim alanında kamu gözetimi yapma hususları ile ilgili olarak düzenlemeler yapma yetkisine sahip olan davalı Kurum’un, ilgili bulunduğu sektörde, kaliteli ve güvenilir bir finansal raporlama ve bağımsız denetim ortamı oluşturmak ve finansal raporların uluslararası standartlarla uyumlu olarak düzenlenmesini ve denetlenmesini sağlayacak standartları yürürlüğe koymak ve etkin bir kamu gözetimini gerçekleştirmek amacıyla 660 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve 6102 sayılı Kanun’la kendisine tanınan bu yetkiyi Bağımsız Denetim Yönetmeliği’ni çıkarmak suretiyle kullandığı anlaşılmaktadır.
Bağımsız Denetim Yönetmeliği’nin “Denetçilerin yetkilendirilmesi” başlıklı 14. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi yönünden:
Yönetmeliğin dava konusu edilen 14. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde, denetim faaliyetinde bulunmak isteyenlerin, Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile, kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûmiyeti olmaması gerektiği belirtilmiştir.
Davacı tarafından, “Yönetmeliğin dava konusu kuralıyla 660 sayılı KHK’yı aşan bir düzenleme yapıldığı, bu durumun normlar hiyerarşisine aykırıl olduğu, dava konusu kuralın, infaz edilen suç ve cezaların etki ve sonuçlarını Türk Ceza Kanunu’nda öngörülmeyen bir şekilde genişletmek suretiyle çalışma özgürlüğünü kısıtladığı” ileri sürülerek anılan kuralın iptali istenilmektedir.
660 sayılı KHK’nın 9. maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde, “Bağımsız denetçiler ve bağımsız denetim kuruluşlarının kuruluş şartlarını ve çalışma esaslarını belirlemek, bu şartları taşıyan kuruluşları ve bağımsız denetim yapacak meslek mensuplarını yetkilendirerek listeler hâlinde ilan etmek ve bunları oluşturacağı resmî sicile kaydederek Kurumun internet sitesinde kamuoyunun erişimine sürekli olarak açık tutmak”; (f) bendinde, “Bağımsız denetim yapacak meslek mensuplarına yönelik sınav, yetkilendirme ve tescil yapmak, disiplin ve soruşturma işlemlerini yürütmek, sürekli eğitim standartları ile meslekî etik kurallarını belirlemek, bunlara yönelik olarak kalite güvence sistemini oluşturmak ve bu alanlardaki eksikliklerin düzeltilmesi için gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamak”; (h) bendinde, “Düzenlemek ve denetlemekle görevli olduğu alanla ilgili ikincil düzenlemeleri yapmak ve bu konularda gerekli kararları almak” Kurul’un görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.
Aktarılan kurallardan, bağımsız denetçiler ve bağımsız denetim kuruluşlarının kuruluş şartlarını ve çalışma esaslarını belirlemenin ve bu şartları taşıyan kuruluşları ve bağımsız denetim yapacak meslek mensuplarını yetkilendirmenin, ayrıca bağımsız denetim yapacak meslek mensuplarına yönelik sınav, yetkilendirme ve tescil yapmanın, sürekli eğitim standartlarını belirlemenin Kurul’un görev ve yetkileri arasında sayıldığı anlaşılmaktadır.
Bağımsız Denetim Yönetmeliği’nde, bağımsız denetçi olarak yetkilendirilmek isteyen meslek mensupları ile, bağımsız denetim alanında faaliyet izni talebinde bulunan denetim kuruluşlarının taşımaları gereken niteliklere yönelik kurallara yer verilmiştir. Kurum tarafından, denetçilerle ilgili yetkilendirme şartları belirlenirken, Avrupa Birliği’nin revize 8 numaralı Şirketler Hukuku Direktifindeki esaslar da göz önüne alınmıştır.
Bu itibarla, Kurum’un, bağımsız denetçiler ve bağımsız denetim kuruluşlarının kuruluş şartlarını ve çalışma esaslarını belirleme ve bu şartları taşıyan kuruluşları ve bağımsız denetim yapacak meslek mensuplarını yetkilendirme görev ve yetkisi bulunduğu açık olduğundan, denetim faaliyetinde bulunmak isteyenlerin yetkilendirilme şartlarının belirlenmesine yönelik dava konusu kuralda hukuka aykırılık görülmemiştir.
Davacı tarafından bağımsız denetçi olarak yetkilendirilmesi istemiyle yapılan 01/02/2016 tarihli başvurunun zımnen reddine ilişkin işlem yönünden:
Dosyanın incelenmesinden, davacı tarafından bağımsız denetçi olarak yetkilendirmesi istemiyle yapılan başvuruya davalı idarece cevap verilmediği, ancak davacının anılan başvurusunun, gerek dava konusu işlemden önce yaptığı başvurusunun reddi işleminden gerekse savunma dilekçesinden, davacıya … Asliye Ceza Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla “Hususi Evrakta Sahtecilik” suçundan 1.825.000 TL ağır para cezası verildiği; yine davacıya … Ağır Ceza Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla “Sahte Hususi Belgeyi Kullanmak” suçundan bir yıl hapis cezası verildiğinden bahisle Bağımsız Denetim Yönetmeliği’nin 14. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendi uyarınca reddedildiği, davacı tarafından, bağımsız denetçi olarak yetkilendirilmesi talebiyle yapılan başvurunun zımnen reddine dair işlem ile dayanağı Yönetmelik kuralının iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Her ne kadar davalı idareye, bağımsız denetçiler ve bağımsız denetim kuruluşlarının kuruluş şartlarını ve çalışma esaslarını belirleme ve bu şartları taşıyan kuruluşları ve bağımsız denetim yapacak meslek mensuplarını yetkilendirme konusunda yetki verilmiş ise de, bu yetki mutlak ve sınırsız olmayıp, hukukun genel ilkelerine, kamu yararına ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanılmalıdır.
Uyuşmazlık, davacıya … Asliye Ceza Mahkemesi’nce “Hususi Evrakta Sahtecilik” suçundan verilen 1.825.000 TL ağır para cezası ile … Ağır Ceza Mahkemesi’nce “Sahte Hususi Belgeyi Kullanmak” suçundan verilen bir yıl hapis cezasının, davacının bağımsız denetçi olarak yetkilendirme talebinin davalı idarece değerlendirilmesine engel teşkil edip etmeyeceği hususuna ilişkindir.
Anayasa Mahkemesi’nin birçok kararında, Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesiyle devletin tüm faaliyetlerinde hukukun egemen olmasının amaçlandığı, bu amacın gerçekleşmesinin konulacak kurallarda adalet ve hakkaniyet ölçülerinin göz önünde tutulması ile mümkün olacağı, hukuk güvenliğinin, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm işlem ve eylemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kıldığı belirtilmiştir.
Hukuk devletinin en önemli unsurlarından biri de ölçülülük ilkesidir. Ölçülülük ilkesi, amaç ve araç arasında hakkaniyete uygun adil bir dengenin bulunması gereğini ifade eder. Bu nedenle, idareler, takdir yetkisine sahip oldukları ya da bir değerlendirme yapma durumunda bulundukları her bir somut olayın özelliklerini göz önüne alarak konuyu değerlendirmeli ve işlemi tesis ederken ölçülülük ilkesini dikkate alarak tasarrufta bulunmalıdır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma” başlıklı 53. maddesinde, “(1) Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak; a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten, b) Seçme ve seçilme ehliyetinden, c) Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan, d) Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasi parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan, e) Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten yoksun bırakılır.
(2) Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz.
(3) Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen veya koşullu salıverilen hükümlünün kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen hükümlü hakkında birinci fıkranın (e) bendinde söz konusu edilen hak yoksunluğunun uygulanmamasına karar verilebilir.
(4) Kısa süreli hapis cezası ertelenmiş veya fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz.
(5) Birinci fıkrada sayılan hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla hapis cezasına mahkûmiyet halinde, ayrıca, cezanın infazından sonra işlemek üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Bu hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla sadece adlî para cezasına mahkûmiyet halinde, hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Hükmün kesinleşmesiyle icraya konan yasaklama ile ilgili süre, adlî para cezasının tamamen infazından itibaren işlemeye başlar.
(6) Belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet halinde, üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere, bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebilir. Yasaklama ve geri alma hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girer ve süre, cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlar.” kuralına yer verilmiştir.
765 sayılı Mülga Türk Ceza Kanunu’nda memnu hakların iadesi müessesine yer verilmiş iken, 5237 sayılı Kanun’un 53. maddesindeki düzenlemeye göre, belli bir suçtan mahkûmiyete bağlı süresiz hak yoksunluğuna yer verilmediği, suça bağlı hak yoksunluklarının da belli bir süreyle sınırlandırılması yönünde düzenleme yapıldığı, belli bir suçu işlemekten dolayı cezaya mahkûmiyetinin sonucu olarak ömür boyu devam edecek bir hak yoksunluğu söz konusu olmadığı için de, yasaklanmış hakların geri verilmesi müessesesine ilişkin düzenleme yapılmadığı görülmüştür.
Ancak, 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’na 5560 sayılı Kanun’un 38. maddesiyle eklenen “Yasaklanmış hakların geri verilmesi” başlıklı 13/A maddesinde, “(1) 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu dışındaki kanunların belli bir suçtan dolayı veya belli bir cezaya mahkûmiyete bağladığı hak yoksunluklarının giderilebilmesi için, yasaklanmış hakların geri verilmesi yoluna gidilebilir. Bunun için; Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinin beşinci ve altıncı fıkraları saklı kalmak kaydıyla, a) Mahkûm olunan cezanın infazının tamamlandığı tarihten itibaren üç yıllık bir sürenin geçmiş olması, b) Kişinin bu süre zarfında yeni bir suç işlememiş olması ve hayatını iyi halli olarak sürdürdüğü hususunda mahkemede bir kanaat oluşması gerekir.
(2) Mahkûm olunan cezanın infazına genel af veya etkin pişmanlık dışında başka bir hukukî nedenle son verilmiş olması halinde, yasaklanmış hakların geri verilmesi yoluna gidilebilmesi için, hükmün kesinleştiği tarihten itibaren beş yıl geçmesi gerekir. Ancak, bu süre kişinin mahkûm olduğu hapis cezasına üç yıl eklenmek suretiyle bulunacak süreden az olamaz.
(3) Yasaklanmış hakların geri verilmesi için, hükümlünün veya vekilinin talebi üzerine, hükmü veren mahkemenin veya hükümlünün ikametgâhının bulunduğu yerdeki aynı derecedeki mahkemenin karar vermesi gerekir.
(4) Mahkeme bu husustaki kararını, dosya üzerinde inceleme yaparak ya da Cumhuriyet savcısını ve hükümlüyü dinlemek suretiyle verebilir.
(5) Yasaklanmış hakların geri verilmesi talebi üzerine mahkemenin verdiği karara karşı, hükümle ilgili olarak Ceza Muhakemesi Kanununda öngörülen kanun yoluna başvurulabilir.
(6) Yasaklanmış hakların geri verilmesine ilişkin karar, kesinleşmesi halinde, adlî sicil arşivine kaydedilir.
(7) Yasaklanmış hakların geri verilmesi yoluna başvurulması nedeniyle oluşan bütün masraflar hükümlü tarafından karşılanır.” kuralı yer almıştır.
5560 sayılı Kanun’un 38. maddesiyle 5352 sayılı Kanun’a eklenen 13/A maddesinin gerekçesinde ise, “5352 sayılı Adlî Sicil Kanunu’nun Geçici 2’nci maddesinde, diğer kanunlardaki kasıtlı bir suçtan dolayı belirli süreyle hapis cezasına veya belli suçlardan dolayı bir cezaya mahkum olan kişilerin, belli hakları kullanmaktan süresiz olarak yoksun bırakılmasına ilişkin hükümleri saklı tutulmuştur. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu dışındaki çeşitli kanunlardaki süresiz hak yoksunluğu doğuran bu hükümlere rağmen, yasaklanmış hakların geri verilmesi yolunun kapalı tutulması, uygulamada ciddi sorunlara yol açacaktır. Bu sorunların çözümüne yönelik olarak, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu dışındaki çeşitli kanunlardaki kasıtlı bir suçtan dolayı belirli süreyle hapis cezasına veya belli suçlardan dolayı bir cezaya mahkum olan kişilerin süresiz olarak kullanmaktan yasaklandıkları hakları tekrar kullanabilmelerine imkân tanıyan bir düzenleme yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur.” ifadelerine yer verilmiştir.
Cezalandırılmakla güdülen asıl amacın, işlediği suçtan dolayı kişinin etkin pişmanlık duymasını sağlayıp tekrar topluma kazandırılması olduğu; memnu hakların iadesi müessesesinin ise, ceza mahkumiyetinden doğan süresiz yasakların ve ehliyetsizliklerin ortadan kaldırılmasını sağlayan, yasak ve ehliyetsizliklerden kurtulmak isteyen kimseyi düzgün ve hukuk kurallarına uygun bir şekilde yaşamaya teşvik eden bir müessese olduğu açıktır.
Buna göre, 5352 sayılı Kanun’a eklenen 13/A maddesiyle getirilen yasaklanmış hakların iadesine ilişkin düzenlemeyle de, süresiz hak yoksunluluklarının önüne geçilerek, yasak ve ehliyetsizliklerden kurtulmak isteyenlerin başvuruda bulunacakları bir yöntemin ortaya konulması amaçlanmıştır.
Olayda, davacıya … Asliye Ceza Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla “Hususi Evrakta Sahtecilik” suçundan 1.825.000 TL ağır para cezası verildiği ve bu cezanın ertelendiği, anılan Mahkemenin … tarih ve … Değişik İş sayılı kararıyla “Yasaklanmış Haklarının Geri Verilmesine” karar verildiği; yine davacıya … Ağır Ceza Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla “Sahte Hususi Belgeyi Kullanmak” suçundan bir yıl hapis cezası verildiği, anılan Mahkemenin … tarih ve … Değişik İş sayılı kararıyla “Memnu Haklarının İadesine” karar verildiği anlaşılmaktadır.
… Asliye Ceza Mahkemesi ve … Ağır Ceza Mahkemesi’nce memnu haklarının iadesine karar verilen davacının, bu kararın niteliği gereği mahkûmiyet hükmünden doğan süresiz hak yoksunlukları hukuken ortadan kalktığından, bağımsız denetçi olarak yetkilendirilme isteminin önceki mahkûmiyet hükümlerinden bahisle değerlendirmeye alınmaksızın zımnen reddine dair dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Bağımsız Denetim Yönetmeliği’nin 14. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinin iptali istemi yönünden DAVANIN REDDİNE, oyçokluğuyla;
2. Davacının 01/02/2016 tarihli başvurusunun zımnen reddine ilişkin işlemin İPTALİNE, esasta oybirliği gerekçede oyçokluğuyla;
3. Dava kısmen ret, kısmen iptal kararı ile sonuçlandığından, ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam …-TL yargılama giderinin yarısı olan …-TL’nin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, kalan …-TL’nin davacı üzerinde bırakılmasına,
4. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca …-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idareye verilmesine, …TL vekâlet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine,
5. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
6. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na temyiz yolu açık olmak üzere, 27/12/2022 tarihinde karar verildi.

(X) KARŞI OY :
660 sayılı Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, “bağımsız denetçi”, bağımsız denetim yapmak üzere, 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu’na göre yeminli mali müşavir ya da serbest muhasebeci mali müşavirlik ruhsatını almış meslek mensupları arasından Kurum tarafından yetkilendirilen kişiler şeklinde tanımlanmıştır.
660 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 9. maddesinde, Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurulu’nun sayılan görev ve yetkileri arasında, (b) bendinde, “Türkiye Muhasebe Standartlarının uygulamasına yönelik ikincil düzenlemeleri yapmak ve gerekli kararları almak, bu konuda kendi alanları itibarıyla düzenleme yetkisi bulunan kurum ve kuruluşların yapacakları düzenlemeler hakkında onay vermek”, (ç) bendinde, “Bağımsız denetçiler ve bağımsız denetim kuruluşlarının kuruluş şartlarını ve çalışma esaslarını belirlemek, bu şartları taşıyan kuruluşları ve bağımsız denetim yapacak meslek mensuplarını yetkilendirerek listeler hâlinde ilan etmek ve bunları oluşturacağı resmi sicile kaydederek Kurumun internet sitesinde kamuoyunun erişimine sürekli olarak açık tutmak”, (d) bendinde, “Bağımsız denetçiler ve bağımsız denetim kuruluşlarının faaliyetleri ile denetim çalışmalarının, Kurumca yayımlanan standart ve düzenlemelere uyumunu gözetlemek ve denetlemek” de yer almış ve 27. maddesinde de, “(1) Kurul; 9’uncu maddenin birinci fıkrasının (b), (ç) ve (d) bentlerinde yer alan yetkilerinin kullanılmasına yönelik usul ve esasları çıkaracağı yönetmeliklerle belirler.” kuralına yer verilmiştir.
660 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye dayanılarak yürürlüğe konulan Bağımsız Denetim Yönetmeliği’nin “Denetçilerin yetkilendirilmesi” başlıklı 14. maddesinde, “(1) Denetim faaliyetinde bulunmak isteyenlerin; a) Hukuk, iktisat, maliye, işletme, muhasebe, bankacılık, kamu yönetimi ve siyasal bilgiler dallarında eğitim veren fakülte ve yüksekokullardan veya denkliği Yükseköğretim Kurulunca tasdik edilmiş yabancı yükseköğretim kurumlarından en az lisans seviyesinde mezun olması veya diğer öğretim dallarından lisans seviyesinde mezun olmakla beraber bu fıkrada belirtilen bilim dallarından en az lisansüstü seviyesinde diploma almış olması, b) Meslek mensubu olması, c) Türkiye’de yerleşik olması, ç) Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip bulunması, d) 15’inci maddede belirtilen uygulamalı mesleki eğitimi tamamlamış olması, e) 16’ncı maddede belirtilen denetçilik sınavında başarılı olması, f) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53’üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûmiyeti olmaması, g) Faaliyet izninin daha önce Kurum tarafından 42’nci maddenin birinci fıkrasının (c) bendi dışındaki bentlerinden biri nedeniyle iptal edilmemiş olması, ğ) Bağımsız denetim mesleğinin gerektirdiği şeref ve haysiyete uymayan bir durumunun bulunmaması, olumsuz bir itibara sahip olmaması, şartlarını taşıması gerekir.” kuralına yer verilmiştir.
Öte yandan, 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu’nun 4. maddesinde, serbest muhasebeci mali müşavir ve yeminli mali müşavir olabilmek için genel şartlar, “a) T.C. vatandaşı olmak (yabancı serbest muhasebeci mali müşavirler hakkındaki hüküm saklıdır) b) Medeni hakları kullanma ehliyetine sahip bulunmak c) Kamu haklarından mahrum bulunmamak d) Türk Ceza Kanununun 53’üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak” şeklinde belirlenmiştir.
3568 sayılı Kanun’un 5. maddesinde de, serbest muhasebeci mali müşavir ve yeminli mali müşavir olabilmek için gereken özel şartlar ise, “a) Hukuk, iktisat, maliye, işletme, muhasebe, bankacılık, kamu yönetimi ve siyasal bilimler dallarında eğitim veren fakülte ve yüksekokullardan veya denkliği Yükseköğretim Kurumunca tasdik edilmiş yabancı yükseköğretim kurumlarından en az lisans seviyesinde mezun olmak veya diğer öğretim kurumlarından lisans seviyesinde mezun olmakla beraber bu fıkrada belirtilen bilim dallarından lisanüstü seviyesinde diploma almış olmak b) En az üç yıl staj yapmış olmak c) Serbest muhasebeci mali müşavirlik sınavını kazanmış olmak. Kanunları uyarınca vergi inceleme yetkisini almış ve mesleki yeterlilik sınavında başarılı olduktan sonra yeminli mali müşavirlik sınavını vermiş olanlarda, serbest muhasebeci mali müşavirlik sınavını kazanmış olma şartı aranmaz. d) Serbest muhasebeci mali müşavirlik ruhsatını almış olmak” şeklinde belirlenmiştir.
3568 sayılı Kanun’a göre tüzel kişiliğe sahip kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olan Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği’nin (TÜRMOB) yönetim kurulunun görevleri, anılan Kanun’un 36. maddesinde sıralanmış ve (h) bendinde, yönetim kurulu mesleki ruhsatları vermekle görevlendirilmiştir.
Aktarılan mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, yeminli mali müşavirlik ile serbest muhasebeci mali müşavirlik mesleğinin niteliklerinin ve ruhsat alma koşullarının 3568 sayılı Kanun’da düzenlendiği ve bu Kanun hükümlerinin uygulanması konusundaki yetki ve sorumluluğun Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği’ne (TÜRMOB) ait olduğu, 660 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu’na, ruhsatını almış anılan meslek mensuplarının niteliklerini yeniden belirlemek gibi bir yetki verilmediği, 3568 sayılı Kanuna göre ruhsatını almış meslek mensupları arasından bağımsız denetçi yetkilendirmek konusunda yetki verildiği, bu konuda adı geçen Kurum’a düşen görevin yetkilendirme konusunda kuralları belirlemek olduğu, oysa Kurum tarafından 660 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine göre hazırlanarak yürürlüğe konulan Bağımsız Denetim Yönetmeliği’nin “Denetçilerin yetkilendirilmesi” başlıklı 14. maddesinde yapılan düzenleme ile, dayanağı olmadığı ve kanunen yetki de verilmediği hâlde, 3568 sayılı Kanun’da yeminli mali müşavir ve serbest muhasebeci mali müşavir olabilmek için aranan genel ve özel şartlar, yetkilendirme kriteri olarak belirlenmek suretiyle 3568 sayılı Kanun’a göre ruhsatını almış ve mesleğini icra etmekte olan meslek mensuplarının niteliklerinin adı geçen Kurum tarafından yeniden değerlendirmeye tabi tutulduğu, 660 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile adı geçen Kurum’a verilen yetkinin, meslek mensuplarının niteliklerini belirlemek olmayıp ruhsatını almış, mesleğini icra eden meslek mensupları arasında bağımsız denetçi olacakları seçmek ve seçime ilişkin bu kriterleri yetkilendirme adı altında belirlemek ile sınırlı olduğu, aksi bir uygulamanın 3568 sayılı Kanun’a göre TÜRMOB’dan ruhsatını almış, mesleğini icra eden bir meslek mensubunun, adı geçen Kurum tarafından genel ve özel şartlar itibarıyla yeniden değerlendirmeye tabi tutulmasına ve şartları haiz olmadığı sonucuna ulaşılması durumunda hiçbir şekilde bağımsız denetçi olmamasına neden olacağı, ancak yasa koyucu tarafından adı geçen Kurum’a böyle bir yetkinin verilmediği anlaşılmakta olup, yasa koyucu tarafından Kurum’a verilmeyen böyle bir yetkinin, Bağımsız Denetim Yönetmeliği ile verilmesinin hukuka aykırı olduğu kuşkusuzdur.
Bu durumda, 660 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de bağımsız denetçinin, 3568 sayılı Kanun’a göre yeminli mali müşavir ya da serbest muhasebeci mali müşavirlik ruhsatını almış meslek mensupları arasından Kurum tarafından yetkilendirilecek kişileri ifade ettiğinin belirtilmiş olması ve 3568 sayılı Kanun hükümlerine göre yeminli mali müşavir ya da serbest muhasebeci mali müşavir olabilmenin genel ve özel şartlarını taşıyan kişilere TÜRMOB yönetim kurulu tarafından meslek ruhsatlarının verilmesi karşısında, aldığı ruhsat ile meslek mensubu olan ve mesleğini icra etme hak ve yetkisi bulunan kişilerin bağımsız denetçi olarak yetkilendirilme taleplerinin Bağımsız Denetim Yönetmeliği’nin 14/1-f maddesine dayanılarak reddedilmesinde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, hem dava konusu Yönetmelik kuralının, hem de davacının yetkilendirme talebinin reddine dair işlemin yukarıda belirtilen gerekçeyle iptaline karar verilmesi gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.